ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Kemal Burkay
Kürt halkı son çeyrek yüzyılda Öcalan ve adamlarının
peşinden giderek, PKK’nın yanlış yöntemlerine
kanarak bunca büyük kayıplara uğradıysa, bundan
dolayı yalnızca o yanlış adamları
suçlamak doğru olmaz. Bu neden engellenemedi, diye sormak
gerekir. PKK bunu yaparken, ya da birileri ona yaptırırken,
ulusal hareketin öteki aktörleri bunu engellemek, Kürt halkının
önüne sağlıklı bir politika koymak için ne
yaptılar?
Kuşku yok, bir bölümü yapılan yanlışı,
daha doğrusu oynanan oyunu, daha baştan gördü ve
gösterdi. Biz Kürdistan Sosyalist Partililer tüm enerjimizle,
dilimizde tüy bitercesine yanlışı işaret
ettik. Kürdistan’ın kuzey parçasında silahlı
bir mücadele için koşulların elvermediğini,
böyle bir girişimin macera, bedelinin ise ağır
olacağını söyledik ve herkesi uyardık.
Rejimin bizi, daha yeterince güç toplamadan çekmek istediği
bu minderden uzak durmayı önerdik. Siyasal, demokratik,
barışçı mücadele yöntemlerini salık verdik.
O dönemi yaşamış, o günlerin siyasal mücadelesinin
içinden gelen herkes bunu iyi bilir.
Ne yazık ki öteki ulusal aktörler arasında, hatta
Kürt ulusal hareketine sempati duyan ve destek veren Türk
solu saflarında bunu görebilenler, uyarılara aldıranlar
az oldu. Eğer daha geniş bir kesim doğru tavır
alabilseydi, durum çok daha başka olurdu. Bu kesimler
içinde de ufuksuzluk, dar görüşlülük ağır bastığı
içindir ki söz konusu yanlışlar sahnelenebildi.
Bir kez silahlı eylem başladıktan sonra ise,
kitle gözlerini oraya dikti ve davulun sesine gider gibi o
yanda saflaştı.
Evet, bu yanlışın bedeli Kürt ulusal hareketi
ve toplum için ağır oldu. Bunda, ulusal hareketi
bu yanlıştan korumak için üstüne düşeni yapmayanların
da epeyce payı var.
Şimdi, söz konusu yanlış yolda bunca ağır
kayıplar verdikten sonra, Kuzeydeki Kürt ulusal hareketinde
durum nedir? Yanlıştan gereği gibi ders çıkarılabildi
mi? Sağlıklı bir yolda toparlanma için yeter
çaba var mı? Eğer bu varsa, yaşanan acı
deneyler yine de bir işe yaramış demektir.
Ne yazık ki, şu andaki manzara da bu bakımdan
pek umut verici değil.
Öncelikle, söz konusu yanlış yolu izleyip batağa
saplananlar bundan hiç ders almış değiller.
Onlar Kürt halkından, Kürt yurtsever hareketinden değil,
karşı taraftan, sömürgeci rejimden özür diliyorlar.
Teslim olarak, Kürt halkını da kendileriyle birlikte
boyun eğmeye çağırarak daha da kötü bir role
soyundular.
Onların ardından gitmek, belli ki, bu kez de çözüm
değil; bu, batağa daha derin biçimde saplanmak olur.
Onlar Kürt hareketini dün terörize ettiler, şimdi ise
pasifize etmeye çalışıyorlar.
Kürt ulusal hareketi ancak bilinçle ve onurla bunu reddederek,
ihanete karşı tavır alarak kendisine yol açabilir.
Söz konusu ihanet politikasına karşı ulusal
istemlere kararlıca sahip çıkan bir seçenek yaratmak
zorundayız. Çıkar yol budur.
Biz, yeni dönemde izlenmesi gereken politikayı “ne teslimiyet,
ne macera” olarak niteledik.
Bu konudaki görüşümüzü Öcalan yakalandıktan ve
PKK’nın teslimiyet politikası netleştikten
sonra birçok kez dile getirdik. Günümüz dünya ve bölge koşullarında,
yeni bir silahlı eylem, eskisinden daha beter macera
olur. Zaten Kürt halkı savaş yorgunudur ve böyle
bir girişime destek vermez. Yeni koşullar siyasal
ve demokratik bir mücadeleye geçmişten daha çok elverişlidir.
20 milyonluk bir halk buna yöneldiği zaman, hiçbir sömürgeci
ve militarist güç onu engelleyemez.
Sömürgeci rejim de bunu bildiği içindir ki, legal siyasal
alanı Kürtlere kapamak, Kürtleri dağa itip orda
tutmak için elinden geleni yapıyor.
Ama rejim, yeni dünya koşullarında bunu tümden
engelleyemez. Kürt halkı son 15 yıldır ki bu
alanda önemli deneyimler yaşıyor. Şu anda legal
planda Kürt ulusal hareketi bakımından tümüyle farklı
iki hat söz konusudur. Biri Apo tarafından izlenen, daha
doğrusu karşı tarafın Apo eliyle oluşturduğu
çizgi, ki bunu önce HADEP temsil ediyordu, sonra DEHAP sürdürdü;
şimdi de bazı eski DEP’çiler eliyle sahneye sürülen
Demokratik Toplum Hareketi… Bu kesim rejimin dümen suyunda
bir politika izliyor, Kürt halkının tüm temel istemlerini
ve ulusal değerleri bir yana bırakıyor.
Buna karşı ise legal planda, ihaneti reddeden,
koşulların elverdiği oranda ve ölçüde, Kürt
halkının haklı ve temel istemlerini savunan
HAK-PAR var.
Bizce yapılması gereken bu ikisi arasında
seçim yapmaktır. Ya bir halkın özgürlük davasından
vazgeçme, sömürgeci rejime baş eğme, ya da özgürlük
isteminden, Kürt halkının temel haklarından
ödün vermeyen onurluca bir tutum..
(devam edecek)
----------------------------------------------------
Yazarın önceki yazılarından:
Fransız
Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı
ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha
laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M
A R I K…
Kürt Devleti
ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon
û Prowokasyon
|