Bazı dostların ardından…
Kemal Burkay
Şair arkadaşım Metin Demirtaş’ın
mektubundan öğrendim, Hüseyin Demirhan geçtiğimiz
Nisan ayı başında hayata weda etmiş.
İyi bir çevirmen, felsefeci ve yazardı.
Türkçeye batı dillerinden çok sayıda çeviri yapmış,
Türk Dil Kurumu çeviri ödülü ve Edebiyatçılar Derneği
onur ödülü almıştı. Yaptığı
çevirilerden biri de, Türkçesi ilk olarak Özgürlük Yolu
Yayınları arasında çıkan, Bazil
Nikitin’in “Kürtler” adlı incelemesiydi.
Demirhan’la 1970’li yıllarda Ankara’da,
ortak dostumuz Metin yoluyla tanışmıştım.
“Kürtler”i Fransızcasından o yıllarda çevirdi.
Bu çeviri öyküsü oldukça ilginçtir.
Kitabı önce bir Kürt çevirmene vermiştik.
Adam hem iyi bir çevirmen değildi, hem de bizi epeyce
oyaladıktan sonra işi yarım bıraktı.
Bunun üzerine çeviriyi tamamlaması için Demirhan’a verdik.
O ta başından alarak iyi bir çeviri yaptı.
İşin daha da ilginci, söz konusu eserin bazı
bölümlerini daha önce isteği üzerine eski Cumhurbaşkanı
Celal Bayar için çevirmişti…
Demirhan çeviriyi yaparken metinleri dikte
ettireceği bir arkadaş istedi bizden. On parmak
daktilo yazan bir genç arkadaşımız vardı
ve evi Demirhan’ın oturduğu Dikmen semtinde, ona
oldukça yakın mesafede idi. Önce kabul etti, sonra vazgeçti.
Bölgedeki faşistlerden söz ederek gece gidip gelmekten
çekiniyordu. Ayrıca yeni evliydi! Bunun üzerine iş
yine başa düştü; geceleri Dikmen’e gidip geldim,
o söyledi ben daktilo ettim. ( O genç arkadaş, 12 Eylül
sonrası, bizim sürgün yollarına düştüğümüz
bir dönemde, Kürdistan’da bir ilçeye belediye başkanı
oldu…)
Ne yazık ki Demirhan, gözleri zayıfladığı
ve hastaneye yattığı için ikinci cildi bitiremedi.
Onu şair Cemal Süreya tamamladı.
12 Eylül sonrası Demirhan’la bir daha
görüşemedik. Birkaç gün önce Metin’in mektubuna iliştirilmiş
bir ölüm ilanından olayı öğrendim. 1 Nisan
2005’te ölmüştü, 1 Nisan şakası yapar gibi…
Böylece iyi insanlardan biri daha gitti.
“Sosyalist Hareketimizin İki
Militanı…”
Doğan Özgüden’i 1960’lı
yılların sonlarında tanımıştım.
15 günlük ANT Dergisi’ni çıkarıyor ve ANT
Yayınları’nı yönetiyordu. 12 Mart faşist
darbesi döneminde o da yurt dışına çıkanlar
arasındaydı. Bir daha dönmedi. Brüksel’e yerleşti;
hala oradadır. 1974 yılından beri, Brüksel’de,
eşi İnci Tuğsavul’la birlikte Info-Türk
adında Fransızca ve İngilizce dillerinde bir
enformasyon bültenini sabırla çıkarırlar. Yılmadan,
ara vermeden bir insan hakları mücadelesi yürütürler…
Bu yüzden Türkiye’de haklarında yığınla
dava açıldı, 300 yıla kadar hapisleri istendi!
Ben de 12 Mart döneminde yurt dışına
çıkmıştım, iki yıl kaldım; ama
görüşemedik. 1980 başından beri de, 25 yılı
aşkın süredir yurt dışındayım.
Yine Özgüden’le görüşmek nasip olmadı. Yoğun
örgüsel çalışmalar içinde ülkeden ülkeye koşturup
durdum, birçok kez Belçika’ya da uğradım. O ise
hep orada idi. Adeta sessizce, kozasında ipeğini
örer gibi…
Ama çalışmasına hep saygı
duydum. İnandıkları işi sabırla sürdüren
böyle insanları severim.
Özgüden son olarak bizim internet sayfamıza
bir mesaj, ya da haber göndermiş, başlığı
şöyle:
“Sosyalist hareketimizin iki militanını
yitirdik”
Haber Uğur Cankoçak ve Abdullah Doğan’la
ilgili.
Abdullah Doğan’la
TİP’ten tanışmış olabilirim, ama
hatırlamadım. Yugoslavya’da doğmuş, Alman
işgaline karşı partizan savaşı dönemini
yaşamış, Türkiye’ye gelmiş, çeşitli
sol derneklerde çalışmış, TİP’ten
Bayrampaşa Belediye Başkanlığı’na
seçilmiş… 12 Mart’ta Ziverbey Köşkü’nde işkence
görmüş, Yılmaz Güney’le aynı koğuşta
yatmış… 14 Haziran 2005’te Brüksel’de yaşamını
yitirmiş…
Sendikacı Uğur Cankoçak’ı
iyi hatırlıyorum. Bir dönem TİP yönetiminde
birlikte çalışmıştık. Yapı-İş,
Maden-İş sendikalarında yöneticilik yaptı,
TİP’ten ayrıldıktan sonra Aybar’la birlikte
Sosyalist Devrim Partisi’nin kurucuları arısında
yer aldı. Son yıllarda ÖDP’de çalıştı.
O da 17 Haziran günü İstanbul’da toprağa verilmiş…
Bizim kuşağın ormanı giderek
seyrekleşiyor.. Benim ve Özgüden’in bu ortak dostlarını,
sosyalist hareketin iki militanını da saygıyla
anıyorum.
------------------------------------
NOT: Bu yazıyı iki gün önce yazmıştım,
İstanbul’daki duruşmadan haberim yoktu. Bugün (25
Haziran) gelen İnfo Türk’ün İngilizce bülteninden
öğrendim: Meğer 22 Haziranda, İstanbul 2. Asliye
Ceza Mahkemesi’nde Özgüden ve gazeteci Emin Karaca
hakkındaki bir duruşmaya bakılmış.
Üç gencin (Deniz, Yusuf, Hüseyin) idamının
30. yıldönümünde yazdıkları bir makale nedeniyle…
Özgüden hakkında tutuklama kararı çıkarılıp
tüm giriş kapılarına bildirilmiş!
Bu iş de “AB standartlarına uygun”
yeni TCK’ya göre olmuş!.
.--------------------------------
Yazarın önceki yazılarından:
AKP
Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR
YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş
de!
Erdoğan’ın
ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR
YOL – II Teslimiyete
karşı ulusal seçenek
Fransız
Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı
ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha
laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M
A R I K…
Kürt Devleti
ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon
û Prowokasyon
|