"Emrin Olur"
Mesud Tek
Irak'da yeni Anayasa'nın hazırlanmasında sona
yaklaşılırken, başta Irak'ın komşuları
olmak üzere bölgedeki demokrasi, değişim ve özgürlük
karşıtlarının çabaları da hız
kazanıyor.
Demokrasi ve Kürt özgürlüğü karşıtlarından
birisi Irak Başbakanı ve şurekası. İbrahim
Caferi Fedarasyon ve Kerkük'ün statüsünün Kürtler aleyhine
yeni anayasada yer alması için her yola başvuruyor.
Bu amaçla BAAS diktatörlüğüne karşı kader birliği
yaptığı Kürtlerin başına çorap örmek
amacıyla çekmediği numara kalmadı. Elhak, İbrahim
ve şurekası bugüne kadarki performanslarıyla
Emevi, Abbasi ve Osmanlı halifelerine nal toplatan nitelikte
olduklarını gösterdiler.
Türkiye de çabalarına hız veren komşu ülkelerden
birisi. TC hükümeti yetkilileri yeni anayasanın nasıl
olması, daha doğrusu Kürtlerin haklı taleplerinin
yer almadığı bir anayasa olması gerektiğini
defalarca açıkladılar. Bununla yetinmeyen Türk sömürgecileri,
uluslararası diplomatik kuralları ayaklar altına
alıp yeni anayasa konusunda kendisine yakın gördüğü
taraflarla toplantılar yapmakta herhangi bir beis görmediler.
TC hükümetinin bu ve benzeri kaba müdahalelere gösterdiği
gerekçe; "Türkiye'nin güvenliği." TC devletinin
ara sıra yenilediği ulusal güvenlik belgesinin değişmez
maddesi "bölücülük", yani Kürt ulusal kurtuluş
mücadelesi. Kürt özgürlük hareketinin, ülke güvenliği
açısından en büyük tehlike olarak görüldüğü
artık bir sır değil.
TC devleti bugüne kadar sadece Kuzey'dekini değil, Kürdistan'ın
tüm parçalarındaki ulusal demokratik mücadeleleri de
güvenliği açısından ortadan kaldırılması
gerekli birer tehdit olarak gördü. Bu amaçla CENTO gibi ittifaklarda
yer almakla kalmadı, İran, Suriye ve BAAS diktatörlüğünden
kurtulana kadar Irakla ikili, üçlü, dörtlü ilişkiler
geliştirdi. "Sıcak takip", "Terörü
ininde vurmak" adı altında Güney Kürdistan'a
yönelik olarak gerçekleştirilen son askeri operasyonların
asıl amacı da bu parçadaki ulusal demokratik kazanımlar,
yani Federasyon, Kürdistan Parlamentosu, Kürt hükümet(ler)iydi;
bugün de öyledir.
ABD ve yeni Irak hükümeti Türkiye'nin "Kuzey Irak'a"
yönelik sınırötesi harekata karşı olduklarını
en yetkili ağızlardan defalarca tekrarladılar.
TC'nin askeri ve siyasi yetkilileri bölgesel ve uluslararası
durumun böylesi bir harekata uygun olmadığını
bilecek kadar akıllılar. Tüm bunlara karşın
sınırötesi operasyon niçin ısrarla gündeme
getiriliyor, gündemde kalması için çaba sarfediliyor?
Kanımca sınırötesi harekatı sürekli gündemde
tutmanın nedeni, Türk kamuoyuna yönelik şartlandırma
ve propagandanın yanı sıra, yeni Irak anayasası
konusunda başta ABD olmak üzere taraflar üzerinde baskı
oluşturmadır.
"Kuzey Irak"daki PKK varlığının
"ülke güvenliği için oluşturduğu tehdit"e
sürekli vurgu yapılıyor. Medyada, ABD ve Kürdistan
Bölge Hükümeti'nin PKK'nin varlığına göz yumduklarını
"bölücü terörü" desteklediklerini iddia eden söylemlerden
geçilmiyor. Türkiye'de Kürt özgürlüğüne düşmanlık
temelinde artan ABD karşıtlığı kışkırtılıyor.
Bu ve benzeri kampanyalarla ABD'ye "eğer ülkemizde
ABD karşıtlığının artmasını
istemiyorsan ya sınırötesi harekata göz yum, ya
da etkini kullanarak yeni anayasanın istemlerimiz doğrultusunda
çıkmasını" sağla mesajı verilmek
isteniyor.
ABD, TC'nin bu ve benzeri mesajını alır mı
ya da alır gibi mi gözükür bilinmez. Ama Güneyli Kürt
partileri, onların liderleri, Güneyli Kürtlerin iradesini
temsil eden Parlamento, Bölge Başkanı sayın
Mesud Barzani yaptıkları açıklamalarda kazanımlarından
ve haklı taleplerinden zerre kadar geri adım atmayacaklarını;
bu uğurda her şeyi göze aldıklarını
tüm tarafların duyacağı biçimde, defalarca
dile getirdikleri biliniyor
Derini ve seriniyle TC devletinin bu işteki en büyük
yardımcısı Genelkurmay'ın brifingleriyle
aydınlanan ve kalem oynatan medya..
Asker ocağından esinlenen gazeteler, dergiler ve
televizyon kanalları mesailerinin büyük bölümünü bu kutsal
yurt görevine ayırmış bulunuyorlar. Televizyon
kanalları PKK'nin Irak için, bu ülkenin yasaları
uyarınca oluşturduğu Demokratik Çözüm Partisi'nin
büroları ve bayraklarla ilgili görüntüleri sanki yeniymiş
gibi gösteriyor, hem de bu patinin bu yılın başında
yapılan seçimlere katıldığını
bile bile, defalarca...
Devletin gönüllü borazanı olan bir gazete ise manşetten
"İndirin O Bayrakları" diye nara atmış.
Ne diyelim, "emrin olur" demekten başka.
Ama Dışişler Bakanı'nın söyleyecek
şeyleri var.
Abdullah Gül "gelişmeleri yakından takip ediyoruz,
durumu ABD'li ve Iraklı yetkililerle görüşüyoruz;
gereken yapılacaktır" diyor. ABD'li ve Iraklı
yetkililerin söyleyeceklerini tahmin etmek mükün. Abdullah
Gül de tahmin etmiş olacak ki "gerekenler yapılacak"
diyor.
Türkiye'de olsa, günün bir saatinde yapılacak bir baskınla
binadaki herşeye elkonur, binadakiler tutuklanır,
Anayasa mahkemesinde dava açılır. Ya da günün bir
vaktinde bina havaya uçurulur!...
TC devleti Irak yasaları uyarınca kurulmuş
bir partiyi kapatamayacağına göre, yapılması
gerekli olan ikinci şık olmasın? Hem böylelikle
ülke bölünmekten kurtulur, hem de Kürt bölgelerinin de emniyetli
olmadığı açığa çıkmış
olur!. Kaldı ki bugüne kadar beslenen bir kısım
Türkmenler ne güne duruyorlar. Onlar böylesi günler için değillerse,
hangi günler için!..
KKK Yürütme Kurulu Başkanı Murat Karayılan
kendisine yöneltilen bir soruya verdiği cevapta "sınırötesi
harekatın hedefi Güney Federasyonudur" diyor. Karayılan
haklı; doğru söylüyor. Karayılan bu doğru
tesbitinin gerektirdiği adımları atmak zorunda:
Türk hükümetinin elinden oprerasyon yapmak için kullandığı
bahaneleri almak gibi!..
Aksi durumda, "emrin olur" söylemi aynı roportajında
Güneyli örgütleri saldırılara karşı birlikte
davranmaya çağıran Karayılan için de geçerlidir.
Yazarın
önceki yazılarından:
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad
Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı
Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler
De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|