PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…

Mesud Tek

TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son Diyarbakır ziyareti,  ziyaret öncesinde bir grup aydınla yaptığı toplantıda söyledikleri beklendiği üzere geniş bir tartışmaya yol açtı.

Erdoğan’ın dile getirdikleri Kürt sorununa ilişkin oldukları için, geçmiştekine benzer tepkilere yol açtı. Başbakan’ın söylediklerine yönelik tepkiler benzerlik gösterse de, Erdoğan’ın söyledikleri önceli meslektaşlarınkinden farklı.

Herşeyden önce Kürt sorunu, Başbakan’ın nezdinde, söylemde de olsa “sanallıktan” “demokrasinin geliştirilmesi sonucu çözülebilecek bir soruna” dönüşmüş bulunuyor.

Rusya ziyareti esnasında Kürt sorunuyla ilgili bir soruya cevap verirken “eğer düşünmezseniz Kürt sorunu da olmaz” diyen, bu tavrını Norveç gezisi sırasında “Kürt sorunu sanal bir sorundur” diyerek sürdüren Erdoğan’ın, aydınlarla yaptığı toplantı esnasında sorunu adıyla anması elbette kayda değer bir söylem değişikliğidir.

Televizyon ekranlarına da yansıdığı gibi Erdoğan’ın “Kürt sorunu” derken ıkınıp-sıkınması, bir başbakan tarafından yapılan bu belirlemenin önemini azaltmıyor. Erdoğan bu söylemiyle, sorunu güvenlik sorunu olarak gören, gerçek adı dışında adlar bulmada bir hayli maharetli olan resmi ideolojinin dışına çıktığını gösteriyor.

Toplantı öncesi yaşananlar, toplantı ve Diyarbakır ziyaretine gösterilen tepkiler dikkate alındığında bu söylem değişikliği daha bir önem kazanıyor.

Türkiye’de sağcısı, sözde solcusuyla AB karşıtlarının, militaristler, değişim ve demokrasi düşmanlarının başlıca amaçlarından birisini, AB sürecini kesintiye uğratmak, Güney Kürdistan’daki olumlu gelişmeleri engellemek oluşturuyor.

Bu amaç için devletin derinliklerinde hazırlanan plan uyarınca PKK hereketlendirildi. PKK’nin İmralı’dan “görülmüştür” damgalı talimatlar aldıktan sonra hareketlenmesi sonucu yaşanan çatışmaların, patlatılan mayınların sayısıyla birlikte askeriyenin rahatsızlığı da arttı.

Askeri cenah bir müddettir AB üyeliği için yapılan yasa değişikliklerden duyduğu rahatsızlığı yüksek sesle dile getiriyor. Generaller yasal değişikliklerle teröre karşı mücadelede güvenlik güçlerinin elinin-kolunun bağlandığını söyleyerek terörle Mücadele Yasası’nın yeniden düzenlenmesini, “kısıtlanan” yetkilerinin tekrar iade edilmesini talep ediyorlar.

Başbakan’ın sorunu demokratikleşmeyle çözülebilecek “siyasal, ekonomik-kültürel” bir sorun olarak nitelendirmesini, aynı zamanda Genelkurmay Başkanı’na ve öteki generallere verilen bir cevap olarak görmek mümkün.

Diyarbakır’da yaptığı konuşmada benzeri söylemlerini tekrarlayan, geçmişte yapılan hatalarla yüzleşilmesi gerektiğine vurgu yapan Erdoğan yeni ve beyaz bir sayfa açtıklarını ilan etti.

Şimdi sorulan soru şu: Başbakan ve hükümeti açtıkları yeni ve bayaz sayfaya neler yazacaklar? Sorunun çözümünü nasıl formüle edecekler? Çözüm doğrultusunda ne gibi adımlar atacaklar?

Şimdiden kesin birşey söylemek mümkün olmasa da, Başbakan’ın konuşmalarında verdiği bazı ipuçları bu konuda aşırı iyimser olmamamız gerektiğini söylüyor.

Erdoğan aydınlarla yaptığı toplantıda çatışmaları sona erdirmeye yardımcı olacak, toplumda yumuşamaya yolaçacak genel afa karşı olduğunu bir kez daha yineledi. Yasalarda köklü değişiklik taleplerini reddedip bir takım idari eksikliklerden bahsetmesi de, Erdoğan’ın yeni sayfasının “idareyi maslahatcılıktan” öteye gitmeyeceğini gösteriyor.

Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı konuşmasında sorunların “tek devlet, tek millet, tek bayrak prensibi” çerçevesinde çözeceklerini söylemesi de, yeni ve beyaz sayfada nelerin yer alacağı konsunda bir fikir veriyor. Sorunları, onları ortaya çıkarak “tek devlet, tek millet, tek bayrak prensibi”yle çözmek (!), Türk reformculuğunun ne menem birşey olduğunu ortaya koyuyor.

Kemalizmin “tek devlet, tek millet, tek bayrak prensibi” biz Kürtler için katliamlar, köylerin yerle bir edilmesi, ormanlarımızın, bağ ve bahçelerimizin kül haline getirilmesi, milyonların göç yollarında perişan olması anlamına geliyor. Sorunu kendi adıyla anarak bir ilke imza atan, sorunları demokratikleşmeyi geliştirerek çözeceklerini ilan eden Erdoğan, Kürt sorunu konusunda kendisine ve iktidarına karşı olan kemalizmin söylemine sarılıyor.

Kürt sorununu demokrasi çerçevesinde çözüleceğini deklere eden Erdoğan, sorunun tarafı Kürtleri kaale almıyor, onların örgütlenmesini engeleyen yasaların değiştirilmesinden bahsetmiyor bile.

Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gereğinden bahsetme şampiyonluğunu kimseye bırakmayan Erdoğan, Kürtlerin oylarıyla seçilen Belediye Başkanı’yla görüşmekten, Diyarbakır Belediyesi’ni ziyaret etmekten kaçınıyor.

Erdoğan böyle yapmakla, ”tek devlet, tek millet, tek bayrak prensibi”ni dile getirmekle, aydınlarla yaptığı toplantıda söylediklerinden alınan generallerin ve devletin derin labirentlerinde gezinenlerin gönlünü hoş tutmayı amaçlamış olabilir. Ama bu tavır ve söylem süphesiz Kürtlerin, demokrasi ve değişim yanlılarının Erdoğan’ın samimiyetinden duydukları kuşkuyu artırmıştır.

Öyle anlaşılıyor ki “cami ile kışla arasında” sıkışan Erdoğan, kışlaya kararlıca karşı çıkmayı şimdi de göze alamıyor. Halbuki korkunun ölüme faydası yok.

MHP’siyle, CHP, DYP ve Anap’ıyla gerici, tutucu şoven ve faşist partiler saldırılarını başlattılar bile. Bazı televizyon ekranlarında, gazete sayfaları ve köşelerinde Erdoğan’ın yeni söylemiyle, okuduğu şiirle ülkenin birlik ve beraberliğini tehlikeye attığını iddia eden hamaset edebiyatı yapılıyor.

Bu nedenle Erdoğan’ın yeni ve beyaz sayfası bu kesimlerle kendi tabanından gelecek baskılara karşı göstereceği tavır ve direnç tarafından şekillenecek. Şimdiye kadar yaşananlar, AKP hükümetinin demokrasi ve AB sürecinin gerektirdiği reformlar konusunda çizdiği zikzaklar, beyaz ve yeni sayfa konusunda fazla iyimser olmamamız gerektiğini ortaya koyuyor.

Oysa Erdoğan ve hükümeti, aynı zamanda  kendileri için bir güvence olan AB üyeliği sürecini başarıya ulaştırmak istiyorlarsa, Kürtlerin desteğini almaları gerekiyor. Bunun için yapılması gereken aldatmacayı, takiyyeyi bir tarafa bırakıp, Kürtlerle diyalog kurup onların defalarca dile getirilen asgari taleplerinin karşılanması için gerekli adımları atmaktır.

Benim gönlüm reformlar ve demokrasi konusunda baltayı ayağına vurmayı alışkanlık haline getiren Erdoğan’ın, Kasımpaşalılık roconu gereği, bu kez verdiğin sözün arkasında durması, itiraf ettiği Kürt sorunun çözümüne demokrasi çerçevesinde çözüm aramasıdır.

Çünkü böyle yapmakla sadece AB karşıtlarıyla Kürt düşmanları ve Güney Kürdistan’a müdahale etmeyi hayal edenlerin haveslerini kursaklarında bırakmaz. Aynı zamanda kuzey’deki Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünün yolunu açar.

Ki, her iki halkın çıkarına olan da budur.

......................................................
Yazarın önceki yazılarından:

"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 
 
PSK Bulten © 2005