Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler
üzerine
Kemal Burkay
Şu günlerde, İran sınırları içindeki
Doğu Kürdistan’da ciddi bir kaynaşma var. Olaylar
Dr. Kasımlo’nun katlinin yıldönümünde Mehabad’da
düzenlenen barışçı bir gösteriye İran
güvenlik güçlerinin saldırıp kan dökmesi üzerine
patlak verdi.
Bilindiği gibi, seçkin bir aydın ve deneyimli
bir siyaset adamı olan İran KDP Genel Sekreteri
Dr. Kasımlo, 13 Temmuz 1989 günü, İran ajanlarınca,
Avusturya’nın başkenti Viyana’da, sözde İran
temsilcileriyle görüşme masasında kalleşçe
katledilmişti. Bu cinayet, İran’daki Mollalar rejiminin
en üst düzeydeki yetkililerinin bilgisi ve onayı ile
gerçekleşti. Bugünkü Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın
da, İran istihbaratının o dönemdeki üst düzey
bir elemanı olarak bu cinayette rol aldığı
daha cinayet ertesinde kamuoyuna yansımıştı.
Rejimin ajanları, aradan çok geçmeden, bu kez de KDP’nin
Kasımlo’dan sonra seçilen Genel Sekreteri Dr. Şerefkendi’yi
de Berlin’deki bir suikastte katledeceklerdi. İran tarihi
bu tür komplolarla ünlüdür ve sözde “İslam devrimi” yapan
Mollalar da bu geleneği sürdürdüler.
Terörist İran rejiminin yurt dışındaki
bu türden cinayetleri pek çoktur. İstanbul’da da bu türden
bir dizi rejim muhalifi katledildi. Türk yönetiminin buna
karşı herhangi bir tepkisi olmadı ve zaten
beklenemezdi de. Ne yazık ki Avrupalılar da İran’la
ilişkilerini bozmamak için olayların üstünü örtmeyi
tercih ettiler.
Rejim hunharlığını Dr. Kasımlo’nun
ölümünün son yıldönümünde de sürdürdü. Mehabad’daki gösteriye
saldıran güvenlik güçleri, Şiwane adlı
yaralı genci zırhlı araca bağlayarak ve
kent sokaklarında sürükleyerek öldürdüler. Bu hunharca
cinayet kent halkının tepkilerine ve daha yoğun
gösterilere yol açtı. Bunu Şıno, Serdeşt,
Piranşar gibi kentlerdeki gösteriler izledi. Ardından
Sıne (Senandaj) ve Sakız kentleri, Bane, Bokan ve
ötekiler ayağa kalktılar.
Rejimin güvenlik güçleri tümü de silahsız olan bu halk
gösterilerine saldırarak silah kullandı ve kan döktü.
Onlarca kişi yaşamını yitirdi, yüzlercesi
yaralandı ve yüzlercesi de kadın-erkek göz altına
alındı.
Kürdistan kentlerindeki bu kitlesel gösteriler Kürt halkının
rejime karşı tutumunu gösteriyor. 1980 yılında
bu parçada başlayan partizan savaşı, tüm İran
Kürdistanı’nı sararak yıllarca rejimi uğraştırmıştı.
Ne yazık ki, uluslararası ciddi bir desteğin
yokluğu ve bölgenin kuşatılmışlığı
yüzünden silahlı mücadele zafere ulaşamadı.
Partizan savaşı zamanla dursa da Kürt halkının
rejime karşı tepkileri ve özgürlük özlemi elbet
süregeldi. Son eylemler bunun bir göstergesi.
İran Kürdistanı’ndaki son yaygın ve kitlesel
gösterilerde, Irak’ta ve Güney Kürdistan’da meydana gelen
son gelişmelerin de etkisi var elbet. Geçen yıl
aynı şey Suriye’deki Kürt kuşağında
yaşanmıştı. Irak’ta diktatörlük rejiminin
yıkılmasının ardından Kürdistan’ın
bu parçasının daha da özgürleşmesi, doğal
olarak Kürdistan’ın tüm parçalarını etkiliyor.
Irak’takine benzer bir federasyon istemi İran, Türkiye
hatta Suriye Kürtleri arasında da güçleniyor.
Bölgeyi sarsmaya başlayan değişim dalgası
ilk elde İran ve Suriye’yi etkileyecek görünüyor ve akla
ister istemez şu soru geliyor: Bundan böyle Suriye’de
ve İran’da hem genel olarak, hem de Kürtler bakımından
nasıl bir gelişme olabilir?
Doğaldır ki her ülkenin kendine özgü koşulları
var. Suriye’de ve İran’da her şeyin Irak’takine
benzer biçimde gelişmesi beklenmemeli. Ancak söz konusu
değişim dalgası, bölgedeki pek çok ülke gibi,
bu ikisini de güçlü biçimde etkileyecektir. Kürt sorunu bu
ülkelerde değişimin önemli bir etkeni olacak. Kürtlerin
gücü elbet tek başlarına sistemi değiştirmeye,
demokratik ve federal yeni sistemi kurmaya yetmez; ama toplumun
diğer değişimci, muhalif güçleriyle birleşerek,
dış desteğin de yardımıyla bunu başarabilir.
Hem Suriye hem de İran bakımından buna uygun
koşullar var. Her iki ülkede de, İran’daki yeni
seçime rağmen, sistem çoğunluğun güvenine,
desteğine sahip değil ve oldukça yıpranmış.
Uluslararası durum da geçmişe oranla oldukça elverişli;
yani değişim ve demokrasi güçlerinin destek alma
şansları birhayli fazla.
İran bakımından başka olumlu etkenler
de var. İran’da devlete hakim olan Fars etnik grubu İran
nüfusunun azınlığını oluşturuyor.
İran çok uluslu bir ülke. Farsların yanısıra
15 milyona yakın nüfuslarıyla Azeriler, 8-10 milyon
nüfuslarıyla Kürtler, ayrıca, Beluciler, Türkmenler,
Araplar var ve bunların her biri kendi coğrafyasında
(Azerbaycan, Kürdistan, Belucistan, Türkmen bölgesi ve Huzistan’da)
çoğunluğu oluşturuyor. 2. Dünya Savaşı
sırasında Kızılordu desteğiyle İran
Azerbaycanı’nda kurulan kısa ömürlü cumhuriyeti
saymazsak, Kürtler dışında ötekilerin bugüne
kadar pek sesleri duyulmadı. Ama bu halkların da
bir gün ulusal hak taleplerini yükseltmesi kaçınılmazdı.
Nitekim son gelişmeler sırasında ortaya çıkan
bir birlik (Federal İran Milliyetleri Birliği) ve
yayınladığı son bildiri bu bakımdan
ilginç.
Bu birlik iki Kürt örgütünün (İran Kürdistanı Demokrat
Partisi ve Komela) yanısıra, iki Beluci örgütünü
(Belucistan Birleşik Cephesi ve Beluci Halk Partisi),
bir Azeri, bir Türkmen, bir de Arap örgütünü kapsıyor.
Birlik, Kürdistan’daki son kitlesel gösterileri ve Kürt halkının
istemlerini destekliyor, İran için federasyon ve demokrasi
istiyor, bu hedefe ulaşıncaya kadar mücadeleyi sürdüreceğini
belirtiyor. Bu İran bakımından yeni ve önemli
bir gelişmedir.
İran’ın muhalefet güçleri bakımından
son dönemde devreye giren ve göz önüne alınması
gereken diğer bir etken, rejimin ısrarla sürdürdüğü
nükleer çalışmalar nadeniyle giderek ABD ve Avrupa
ile sorunlar yaşamasıdır. Petrol ve gaz zengini
İran’ın bunu enerji elde etmeye yönelik olarak yapmadığı
bellidir. İran bir an önce atom silahına sahip olmak
istiyor. AB’nin İran’ı caydırmak için yaptığı
ve ABD’nin desteklediği son teklifler de para etmedi.
Öyle olunca İran etrafındaki halka daralacak demektir.
Gelişmelerin nasıl bir seyir izleyeceği bugünden
kestirilemez. Ama İran’ın da, Suriye’nin ve -belki
biraz daha geriden- Türkiye’nin de değişmek zorunda
olduğuna kuşku olmasın. Kürt hareketi politikalarını
böylesi bir perspektifi göz önünde tutarak belirlemeli. Ancak
kendi gücünü heder edecek aceleci, zamansız çıkışlardan
da uzak durmalı. Geçen yıl Suriye Kürt bölgelerinde
patlak veren eylemler kanımca erkendi, suyu görmeden
paçaları sıvamak türündendi. İran’daki gösteriler
bakımından da böylesi bir hava var sanki. Unutmamalı
ki, dış güçlerin desteği öyle kapıda hazır
beklemiyor. Herkesin kendi hesabı, zamanlaması var.
Ayağa kalkan Kürtler yalnız da bırakılabilir.
Bütün bunları da hesaplıyarak zaman zaman patlak
verebilecek kendiliğinden eylemlerin peşine takılmamalı,
kitle mücadelesini denetleyip yönlendirmesini bilmeli. Bu
da elbet kitle ile bağları olan örgütlerin görevi
ve işi.
---------------------------------------------------------------------------
Yazarın önceki yazılarından:
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş
de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için
düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete
karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı
ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha
laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M
A R I K…
Kürt Devleti
ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon
û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|