PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Erdoğan’ın son tavrı

Kemal Burkay

Başbakan Erdoğan’ın gerek son Diyarbakır gezisinden önce bir grup aydınla yaptığı görüşme, gerek Diyarbakır’da kamuoyuna açık biçimde söyledikleri şu günlerde gündemin ana konusu. Medyada ağır basan eğilim, Erdoğan’ın Kürt sorunu konusunda söyledikleriyle önemli ve olumlu bir adım attığı yönünde. Gerek basında, gerek siyasi çevrelerde diğer bazıları ise bayağı rahatsızlar, bunu ihanet sayanlar var!

Türk basınındaki bırkısım kalem erbabı zaten gerek AKP, gerekse Erdoğan konusunda önyargılıdır. Erdoğan ne söylese ne yapsa onları memnun edemez. Baykal bakımından da durum aynı. Baykal’ın bir bütün olarak muhalefetini anlamak, onu en şahin generallerden ve polis şeflerinden ayırmak güçtür. O, bu olayda da tam bir felaket tellallığı yapmakta, Kürt sorunundan adını vererek söz etmeyi, Türkiye’yi bölecek bir süreci başlatmakla eş anlamlı görmektedir. Baykal’ın, onunla birlikte Ağar ve Bahçeli’nin “kan ve ölüm üzerinde politika yaptıkları” ve bunu oya dönüştürmek istedikleri son derece açık. Onların bu tavrı şaşırtıcı değil.

Erdoğan’ın yeni tavrının ve  sözlerinin ne anlama geldiğine gelince.. Buna yeni tavır diyoruz; çünkü Erdoğan da düne kadar Kürt sorununu yok saymakta idi, dediklerine kendisi de inanmasa bile.. Ya Kürt sorununu yok sayan tüm ötekilerin dediklerine inandıklarını sanıyor musunuz? Onlar, bu sorunun, hem de dev boyutlarından habersiz midirler? Besbelli değil. Ama bu, devletin yıllar yılıdır izlediği baskı ve inkar politikasının bir gereğidir. Baskı ve inkar… Bu ikisi hep birlikte yürüdü.

Erdoğan da düne kadar, Kürt sorunu yoktur demekle uygulanan baskı politikasını ötekiler gibi onaylamış, en azından bunu tartışmayı göze alamamış oluyordu. Bu ülkede, bırakın sorunu çözmeyi, adını koymak bile politikacılar bakımından kolay değil. Bu, sistemin yasaklarına, buyruklarına karşı çıkmak, kutsalı çiğnemek gibi bir şey… Bu nedenle olacak ki, zaten İslami kimliği nedeniyle kendisini ve partisini köşeye sıkışmış hisseden Erdoğan, bir de demokrasi adına Kürt sorununun yükünü omuzlamak istemedi. O da modaya uydu, böylece şer güçlerinin salvolarına yeni gerekçeler vermeyeceğini düşündü.

Ne var ki, böylesi bir tavırla bile şerden kaçamıyacağını yaşıyarak gördü. Bu baskı rejiminin asıl sahipleri, buna rağmen Kürt sorunu vasıtasıyla AKP’yi sıkıştırmayı sürdürdüler. O Kürt sorunundan uzak durdukça bu kez, bir dediklerini iki etmeyen İmralı’daki Apo eliyle kendi denetimlerindeki PKK’yı harekete geçirdiler. Bir yandan Apo, Kürt sorunu konusundaki tıkanmadan, daha doğrusu kendi kişisel durumundan, AKP hükümetini sorumlu gösterip suçlarken, diğer yandan da Apo eliyle PKK’yı yeni eylemlere sürükleyen ülkenin militarist güçleri, “terörle” mücadeleye engel diye hükümeti ve tabi AB’yi suçlar oldular.. Yani tam “tavşana kaç, tazıya tut politikası…” Amaç ise AB sürecini bloke etmek, demokratik yönde atılan bazı basit adımları bile geri almak ve AKP’nin defterini dürmek…

Sanırım Erdoğan ve partisi de eninde sonunda oyunu anladı. Belki de daha baştan farkındaydılar . Ama herhalde uzunca bir zaman belayı o türden bir tutumla, yani Kürt sorunundan uzak durarak savuşturabileceklerini sanıyorlardı. Şimdi ise bu yöntemle olmayacağını anladılar. Tam tersine, oyunu açığa çıkarmanın yolu sorunun adını koymak, demokratik haklardan geri adım atmamak, AB sürecinin bloke edilmesini önlemek…

Erdoğan’ın aydınlarla görüşmesi bir yönüyle, onların görüşünü ve onların şahsında demokratik kamuoyunu önemsediğinin, en azından, militarist plan karşısında sivil toplumla dayanışma gereğinin bir göstergesidir. Açık açık Kürt sorununu var sayması, onu PKK olayından ayırması ve çözümün demokratikleşmede olduğunu söylemesi ise inkarcı ve şiddete dayalı politikadan önemli bir ayrılma, resmi söylemde bir kırılma işaretidir. Bu bakımdan önemli bir adımdır.

Ben kendi payıma düne kadar, “Kürt sorunu diye bir sorun yok” kolaycılığına sapan Erdoğan’dan bunu beklemiyordum. Ama böyle yapmakla hem olumlu, hem de kendisi ve partisinin geleceği bakımından akıllıca bir iş yaptı; bir bakıma, kendisini köşeye sıkıştırmak isteyenlerin oyununu boşa çıkardı, ya da bu yönde bir hamle yaptı.

Elbet sorunun adını koymak, tek başına bu rejimin ezberini bozmaya, baskı ve inkar çemberini kırmaya, sorunu çözmeye yetmez. Demirel de 90’lı yılların başında, “Kürt realitesini tanıyorum” dedi ve bu o dönemde çok önemli bir adım sayıldı. Ama gerisi gelmedi. Çünkü Demirel sadece günü kurtarmaya yönelik taktik bir söz etmişti; sorunun gerçekçi, adil çözümü yönünde adım atmaya ise hiç niyeti yoktu.

Erdoğan’ın sözlerinin aynı akıbete uğramaması da Kürt sorununu tüm boyutlarıyla ele alıp çözüm yönünde ciddi adımlar atmaya bağlı. Erdoğan da eğer günü kurtarmakla yetinmeyip değişim yönünde gerçekten tarihi bir rol oynamak istiyorsa bu cesaretli adımı sürdürmeli. Bu da “tek devlet, tek ulus, tek bayrak filan…” edebiyatıyla olmaz. Gerçek neyse odur. Ortada salt Türkiye sınırları içinde 20 milyonluk bir halk var; ayrı tarihi, dili, kültürü, coğrafyasıyla. Türkiye iki uluslu bir ülkedir. Gerçek budur, çözüm de bunu göz önüne alan bir perspektifle mümkündür.

Kürtler adil, çağdaş bir çözüm istiyorlar. Bu da ancak eşitlik temelinde olur. 

---------------------------------------------------------------------------

Yazarın önceki yazılarından:

Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2005