PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Çürüme

Mesud Tek

Son birkaç günde Türkiye’de kamuoyu neyle ilgileniyor, neleri önemsiyor? Hangi gelişmeler halkın dikkatini daha çok çekiyor dersiniz?  AB-Türkiye üyelik görüşmelerinin başlayacağı 3 Ekim tarihi yaklaştıkça giderek aktifleşen, saldırganlaşan AB karşıtlarının faaliyetleri mi?

Özelleştirmeler çevresinde yürütülen tartışmalar mı, yoksa “Kürt sorunu vardır, daha fazla demokratikleşmeyle çözülecektir” dedikten sonra susan, söylediğinin altını doldurmaya yarıyacak bir tek kelime söylemeyen Erdoğan için sorulan, “pişman mı oldu” sorusu daha dikkat çekici?

Öcalan’ın, avukatlarıyla görüşememesiyle ilgili haberin reytingi kaç? Televole kültürünün “meşhur” ettiği Ata’nın aldığı uyuşturucu sonucu ölmesi ve sonrasında tabutunun üzerine Türk bayrağının atılmasıyla ilgili tartışmalar mı daha yakıcı?

Ve böylesi onlarca olayı, gelişmeyi alt alta sıralamak mümkün. Ama benim favorim Atatürk’ün “çevik, zeki ve ahlaklısı”nı sevdiği Türk sporcuların son başarılarıyla ilgili gelişmeler!..

Türk sporunda yaşanan doping olayları dikkatimi öteki konulardan daha fazla çekiyor. Bana göre sözkonusu dopingler sadece skandallara, Türkiye’nin bazı uluslararası yarışmalardan dıştalanmasına yol açmıyorlar. Aynı zamanda Türkiye’nin gerçek resmini de ortaya koyuyorlar.

Türkiye’nin, dünya şampiyonu olmuş, birçok altın madalya kazanmış haltercilerinin dopingli çıkması nedeniyle, Katar’da yapılacak şampiyonadan çıkartılması, bu ülkenin gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır: çalışarak başarılı olmanın, ilkelere bağlılığın, doğrularda israrın, fedakarlık ve benzeri değerlerin “çağı geçmiş” değerler olarak görüldüğü; bu değerlere sahip çıkanların dinazorlukla suçlandığı; köşe dönmeciliğin, avantadan zengin olmanın, başarı  uğruna ana-babayı satmaktan kaçınmamanın revaçta olduğu, çağdaş değerler olarak kutsanmaya devam edildiği gerçeğini.

Bir kısım Türk sporcusu, “çevik”liklerini geliştirmek, Türkün gücünü yedi düvele göstermek, Türlük namına nam katmak –ve tabi bu arada şampiyon olup köşeyi dönmek-, amacıyla güçlendirici ilaçlar kullanmak gibi “zeki”ce bir yola başvurmuşlar.

Bu “zeki”ce yolu ahlaksızlık olarak gören, spor ahlakına uygun bulmayan ve Türkiye’yi cezalandıran uluslararası  kuruluşlar ise halt etmişler!. Onlar çağımızın yükselen değerlerinden bihaber dinozorlardan başka birşey değiller. Onlar, rahmetli Özal’ın Türk siyasi literatürüne kazandırdığı sözlerle “halen de bağlandığı yerde otlayan”lardır!..

Dopinge başvuran sporcular ve onların hamisi siyasi güçler ne derlerse desinler, istediği kadar hamasi nutuklar atıp, olayı “Türk düşmanlığı, “Türklerin başarılarını kıskanma” olarak göstermeye çalışsınlar, bu bir çürümedir.

Çürümenin temeli de sistemdir.

İnsanın insan tarafından sömürülmesi, bir kısım insanın alın teri akıtarak yarattıklarına diğer bir kısım insanın el koyması, çürümenin ta kendisidir.

İnsan haklarının paspas gibi ayaklar altına alınmasıyla çürümenin hızı arasındaki orantı, doğru bir orantıdır.

İnsanların düşüncesine vurulan gem ne kadar güçlüyse, çürüme de o kadar hızlıdır.

Yakılıp yıkılan Kürt köylerinden, bağ ve bahçelerinden yayılan ateş çürümeye ivme kazandırmış, yıkıntılar yükselen dumanlar çürümeyi görünmez hale getirmiştir. Tıpkı milliyetçiliğin yaptığı gibi...

Azan-azdırılan Kürt düşmanlığı, şahlanan-şahlandırılan Türk milliyetçiliği, halka parasız dağıtılan bayraklar çürümeyi gizlenmiş ama önleyememiştir.

Kürtlerin ulusal hakları inkardan gelindikçe, hak talep eden Kürtlere hayat zından edildikçe, sınırlardan panzer ve tanklarla geçirilen uyuşturucular halkın arasında daha da yaygınlaşmış, çocuklar arasında uyuşturucu kullanmanın yaşı aşağılara, 10’a kadar düşmüştür.

Demokrasi ve değişim engellendikçe, vurulan asker ve gerilla sayısı yükseldikçe, patlatılan mayın ve bombaların sesi fazlalaştıkça çürüme de artmış, spordan meclise kadar, giderek tüm toplumu bir ahtapot gibi sarmıştır.

TC Başbakanı Erdoğan da çürümeden rahatsız. Daha birkaç gün önce Bahçeşehir Üniversitesi’nde, bir açılış nedeniyle yaptığı konuşmada çürümeye değindi. Gençleri avantadan geçinmek, çalışmadan tüketmek yerine emek sarfetmeye, alın teri dökerek kazanmaya çağırdı.

Elbette olumlu bir çağrı. Ama eksik ve tek başına çürümeyi önlemez.

Çürümenin önlenmesi, giderek ortadan kaldırılması, Erdoğan’ın çağrısını tamamlamasına, ete kemiğe büründürmesine de bağlı. Bunun için de yukarıdaki “pişmam mı?” sorusuna “hayır” diye cevap vermesi lazım. Erdoğan Kürt sorunuyla ilgili söylediklerinin altını doldurmalı, açtığını ıddia ettiği yeni ve beyaz sayfaya artık birşeyler yazmalıdır.

Yoksa söyledikleri de sürekli çiğnenen sakız gibi yavaş yavaş çürümeye ve çürütmeye başlayacak!..

......................................................
Yazarın önceki yazılarından:

Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 
 
PSK Bulten © 2005