Alışmakta Fayda Var
Mesud Tek
TC devlet ve hükümet yetkilileri şimdiden „Başkan
Talabani“, „Başkan Barzani“ demeye alışırlarsa
iyi ederler.
Elbette, ki Kürtlerin inkarı temelinde inşa edilen
bir eğitim sisteminde yetişen, Kürtlerin ulusal
taleplerini, özgürlük ve demokrasi mücadelesini „birincil
tehlike olarak gören“ bir anlayışla yönetilen bir
devletin idarecileri, yukarıdaki kelimelerden korkacaklar,
telafuzda zorlanacaklardır.
Ama „korkunun da ecele faydası yoktur.“
Irak’ın yeni Anayasası 15 Ekim’de yapılan
referandumda kabul edildi. Bu, diğer bazı şeylerin
yanısıra parlamentosuyla, hükümeti ve bölge başkanıyla
Kürdistan Federasyonu’nun da kabul edilmesidir. Bir başka
ifadeyle Türkiye ile Kürdistan Federasyonu komşu haline
gelmişlerdir. Türkiye, içinde yer aldığı
coğrafyayı terkedip bir başka kıtaya göçemeyeceğine
göre, yeni komşusunun varlığını itiraf
edip gereklerini yerine getirmek zorundadır.
Bugün „Başkan Barzani“, yarın „Başkan Azad“
demeye alışmak her açıdan Türkiye’nin yararınadır
da. Türk şirketlerinin Güney Kürdistan’daki ve Kürdistan
üzerinden Irak’daki yatırımları, ticari ilişkileri
bir yana, bölgenin siyasal dengeleri bunu gerektiriyor.
„Hariri Cinayeti“ ve takiben yaşanan gelişmelerle
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın İsrail’e
yönelik söylemleri bir kez daha ortaya koydu ki, her iki rejimin
başı barış ve demokrasiyle hoş değil.
Her iki rejim değişim, barış, demokrasi,
şaffaflık, sivil otoritenin güçlendirilmesi gibi
çağdaş değerlere karşı direniyorlar,
eskide israr ediyorlar. Bu nedenle de bu rejimlerin geleceği
yok.
Oysa AB ile üyelik görüşmelerine başlayan Türkiye’nin
çıkarları, Kürt özgürlük hareketini bastırmak
amacıyla bugüne kadar işbirliği yaptığı
bu ülkeler ve onların savunduğu değerlerde
değildir. Türkiye akıntıya karşı
kürek çekmek istemiyorsa yönünü Batıya dönnmeli, Batının
değerlerini hayata geçirmelidir.. Bu, Türkiye’nin AB
üyeliği için de gereklidir.
Lafın özü, Türkiye’nin 14 yıldır demokratik
ve plural bir toplum oluşturmak için çaba sarfeden ve
bu alanda azımsanmayacak ilerlemeler kaydeden Güney’deki
Kürt komşusuyla iyi ilişkiler kurması kendi
çıkarınadır. Ve ayrıca bölgede barış
ve istikrarın yerleşmesine bir katkıdır
da
Güney Kürdistan’a yönelik ezberini bozmakla Türkiye’nin çok
şey kazanacağından kuşku duymamak gerekir.
Bu nedenle Türkiye, teröristler ve gerici Arap diktatörlüklerinin
söylemlerini bir kenara bırakmalı, Irak halklarının
eksiğiyle, fazlasıyla ortaya koyduğu iradesine
saygılı olmalıdır.
Türkiye’nin Güney’deki Kürt komşusuyla ilişkilerinin
iyi ve istikrarlı olması, büyük oranda Güney komşunun
„Türkiye’deki akrabalarına“ yönelik tavrına da bağlı.
Bu nedenle Türkiye, kendi Kürt sorununu Güney komşusunu
tehdit etmekle, dağlarını bombalamakla „çözme“
isteminden vazgeçmelidir. 1983 yılından bu yana
defalarca denenen tehdit ve müdahale politikasının,
sorunu ağırlaştırmaktan başka bir
işe yaramadığını görmelidir.
Güneyiyle, Kuzeyiyle Kürt sorununda ezberi bozmak aynı
zamanda AKP’nin de çıkarınadır.
Son „Van 100. Yıl Savaşlarının“, 29 Ekim
kutlamaları ve bu günle ilgili yayınlanan mesajların
ortaya koyduğu gibi demokrasi, değişim ve AB
karşıtı cephenin saldırıları
son hızıyla devam ediyor. AKP, aynı zamanda
Kürtlerin özgürlüğüne de düşman olan bu saldırıların
başta gelen amacının AKP iktidarına son
vermek olduğunu adı gibi biliyor.
Ama buna rağmen AKP baltayı ayağına vurmada
israrlı; vitrine oynamaya devam ediyor. Erdoğan
Kürt sorunu konusunda açtığını ilan ettiği
beyaz sayfaya bir tek satır yazmazken, Milli Güvenlik
Kurulun’da militaristlerin, ırkcı-şovenlerin
ekmeğine yağ süren kararların altına imzasını
atıyor. Hemen hergün sokaklarda gösteri yapan, „bayrağa
hakaret etti“ iftiraları eşliğinde toplu linç
eylemlerini gerçekleştiren, dini azınlıkları
tehdit eden, Hırıstıyanlara ait kurum ve kiliseler
önünde gösterileri düzenleyen ülkücüleri ve onların uzantısı
mafyayı tehdit olmaktan çıkaran Milli Güvenlik siyaset
Belgesi’ni onaylıyor..
Oysa Kürt ulusal muhalafetinin önemli bir bölümü, AB sürecinden
AKP hükümetinin güçlü bir müttefiki olmaya aday. Ama yıllarca
tek yanlı aşk acısı çeken Kürtler, bu
kez aşkın iki taraflı olmasını, Erdoğan’ın
Kürt sorunu konusunda söylediklerinin altını doldurmasını
bekliyor. Bunun için de Erdoğan ve hükümeti, militarist
ve tutuculara hizmetten öte bir işe yaramayan tribünlere
oynamayı bir yana bırakıp, somut adımlar
atmalıdır.
„Başkan Barzani“, „Başkan Talabani“, „Kürdistan
Federasyonu“, Kürdistan Parlamentosu“, „Kürdistan hükümeti“
vb. gibi kelimelerin telafuzunu öğrenmek bu iş için
iyi bir başlangıç olur.
Ve böylesine bir başlangıç hem yeni Güney komşusuyla
iyi ilişkiler için gereklidir, hem de ileride Kuzey Kürdistan
için kullanmak zorunda kaldığında kendisine
kolaylık sağlar…
......................................................
Yazarın
önceki yazılarından:
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|