Sevgisiz bir ülke..
Kemal Burkay
Şunlar son bir-iki günün gazete haberlerinden:
Berlin’de bir Türk kızı, “aile namusunu temizlemek
için” kardeşleri tarafından kurşuna dizildi.
Bir Almanla öpüşürken çekilmiş resim bu cinayete
neden oldu…
Polisim diyen birisi İstanbul Kadıköy’de ele ele
tutuşmuş yürüyen sevgililere, müdahale edip “ayrılın!”
dedi, sonra 31 yaşındaki gence (erkek) ateş
etti. O şimdi hastanede ağır bakımda…
Hasankeyf sulara gömülüyor…
Bir Türk internet sayfasında her Kürt potansiyel terörist
olarak suçlanıyor, Kürtlerden alış veriş
yapmayın, onların minübüsüne binmeyin, müziğini
dinlemeyin, filan deniyor…
Yapılan anketlere göre Türk halkının yüzde
40’ı asker ve polisin yetkilerinin arttırılmasını
istiyor. Başka ülkelerde ise halkın çoğunluğu
aydınların ve sivil toplum örgütlerinin yetkisinin
arttırılmasından yana…
Bu haberlerden ilk ikisi sevgi ve kadın düşmanlığını,
gelenekçi bir ilkelliği gösteriyor…
Üçüncü haber doğa ve tarih düşmanlığını…
Dördüncü haber iğrenç bir ırkçılığı
ve Kürt düşmanlığını…
Beşincisi güce, otoriteye tapınmayı… Demokratik
bir anlayıştan uzak, militarizme ve polis devletine
yatkın bir kafanın toplumda egemen oluşunu…
Söz konusu bir-iki günlük gazete ve TV haberlerinde daha
böylesine, sevgi, doğa ve kültür düşmanlığını,
ırkçılığı, şiddete düşkünlüğü,
kaba gücü kutsamayı gösteren nice haber var.
Bunlar “her ülkede rastlanabilecek türden” ilginç ve kuraldışını
gösteren olaylar değil. Ne yazık ki bu toplumun
genlerine işlemiş, geleneğe dönüşmüş,
yaşam tarzı olmuş değerler, davranış
biçimleri…
Sevgi, doğanın insana ve tüm canlılara verdiği
en güzel bağışlardan biri. Karşı
cinsler arasındaki sevgi, aşk, hem çoğalmayı,
türün devamını sağlayan, hem de hayata renk
ve güzellik katan bir özellik. Ama bu ülkede, benzer birçok
Ortadoğu ve İslam ülkesinde olduğu gibi, erkek-kadın
ilişkileri büyük baskılar, engeller, yasaklarla,
bir zindan duvarı gibi çevrelenmiş. Karşı
cinsten gençler birbirinin elini tutamaz, öpüşemez. Bu
bazen ağır bir günah ve suç!
Her iki olay da dağ başındaki bir köyde, hatta
gelenekçi yaşamın ağır bastığı
İstanbul varoşlarında cereyan etmiyor. İstanbul’un
en gelişmiş, en modern semtlerinden birinde, Kadıköy’de
ve Almanya’nın başkenti Berlin’de meydana geliyor…
Öte yandan bu alanda, hiç değilse yasak, günah ve ayıp
denen şeyler bakımından kadın erkek arasında
eşitlik de yok. Bu ülkenin erkekleri, evli olmadıkları
bir kadınla sevişirlerse bu toplumda bir erkeklik
değeri, bir üstünlük, “hovardalık, çapkınlık”
sayılıyor. Hele yabancı kadınlarla ilişkiler
bu bakımdan çok daha doğal. Hiç bir Türk ya da Kürt
erkeği, Alman veya Fransızla yattı diye öldürülmez;
onu bırak, kınanmaz bile. Ama eğer bunu bir
Türk ya da Kürt kızı veya kadını yaparsa
ölümü hak etmiş demektir!
Bu ülkenin erkeği, sıcaklarda soyunup mayosu ya
da donuyla denize ve havuza girebilir, sere serpe uzanıp
güneşlenebilir, özgürdür. Ama kadını ya da
kızı, din ve geleneğe göre saçını
ve topuğunu bile göstermemeli! En azından toplumun
önemli bir kesimi böyle düşünüyor.
Din ve gelenek adına bu çifte standardın, haksızlığın,
mantıksızlığın artık zamanı
geçmedi mi? İslamın da, toplumun da birtakım
şeyleri artık reforme etmesi gerekmiyor mu?..
Doğaya ve tarihe karşı tutum farklı mı
sanki? İnsanı sevmeyen, hayvanı, doğayı
ve tarihi eserleri mi sever, korur?..
Baksanıza üç-beş kuruş için Zeugma’yı
sulara gömdüler. Şimdi tarihi Hasankeyf’i ve güzelim
Munzur Vadisini de gömmeye hazırlanıyorlar. Erdoğan’ın
Hasankeyf’le ilgili sözleri de boş çıktı. Bunu
ise üşütük biri, ya da gözü para hırsıyla kararmış
bir karaborsacı, tefeci yapmıyor; bu devleti yönetenler
yapıyor; hükümeti, parlamentosu, bürokrasisi ile…
Munzur Vadisi’nin sulara gömülmesi, sulama ya da elektrik
enerjisi, yani üç-beş kuruş için bile değil;
bu, güzelim Dersim’e, onun Kürt ve Alevi halkına duyulan
kinden, düşmanlıktan. Dersim’i cezalandırıyorlar!
Gelen geçen yönetimler bu ülkenin halkına insan sevgisi,
hayvan sevgisi, doğa sevgisi, tarih ve sanat sevgisi
vermediler. Hayır. Okul kitapları “atalarımızın”
akınlarını, nasıl beceriyle ok atıp
kelle uçurduklarını anlattı hep. Onların
talanlarını, küffar ülkelerine, kız ve oğlanlarına
el koyuşunu…
Türk herkesten güçlüydü! Türkün kılıcı şöyleydi,
böyleydi! Kanı şöylesine asil, ordusu böylesine
kahramandı!..
Okul kitaplarında, siyasilerin nutuklarında Türk
çok yüce, başkaca herkes kötü idi, aşağılıktı,
Türke düşmandı...
Böyle bir ülkede hak isteyen-istemeyen Kürtler, Aleviler,
doğaldır ki düşman olarak görülecektir. Aynen
daha önceki tepelenen “düşmanlar”, Rumlar, Ermeniler
ve başkaları gibi…
Böyle bir ülkede insana, kuşa, ağaca, sanat eserine
sevgi olmaz. Başka halklara da…
Bizim de, ilerici, barışsever, doğasever Türk
dostlarımızın da işi zor!..
Gültekin Gazioğlu’nun ardından..
Gültekin Gazioğlu’nun kaybından geç haberim oldu.
10 Ağustos’ta Ankara’da, 66 yaşında hayata
gözlerini yummuş, Eğitim Sen’in düzenlediği
bir törenle toprağa verilmiş. Onunla ilgili yazmakta
ise ayrıca geciktim.
Gazioğlu ile daha 1970’li yıllarda TÖB-DER Genel
Başkanı iken tanışmıştık.
O TSİP’li idi ve iki dönem boyunca (1976- 1980) bize
taraftar öğretmenlerle ( o dönemde Özgürlük Yolu olarak
biliniyorduk) TSİP yandaşları TÖB-DER yönetimini
paylaştılar, örnek bir uyum içinde çalıştılar.
O yıllar ben da Ankara’da idim. Gazioğlu hem mücadeleci
bir öğretmen önderi, hem inançlı bir sosyalist ve
sıcak bir dosttu.
12 Eylül sonrası o da birçok kişi gibi gurbete
düştü, Almanya’ya yerleşti. Gazioğlu ile dostluğumuz
yurt dışında da sürdü. Birçok toplantıya
birlikte katıldık ve konuştuk. 1985 yılında,
Newroz dönemi, Avustralya Kürt derneklerinin daveti üzerine
bu uzak ama güzel ülkeye birlikte gidip döndük. Yayınlanmayı
bekleyen anılarımın ikinci cildinde ondan birçok
yerde söz ediyorum.
Seçkin bir eğitimciyi, yürekli bir sosyalisti ve iyi
bir dostu yitirdik. Yakınlarının, arkadaşlarının
ve hepimizin başı sağolsun.
---------------------------------------------------------------------------
Yazarın önceki yazılarından:
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler
üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş
de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş
kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı
ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı
ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha
laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M
A R I K…
Kürt Devleti
ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon
û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|