PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

3 Ekim bir dönüm noktası olacak

Kemal Burkay

Üyelik görüşmelerinin başlıyacağı 3 Ekim tarihi yaklaştıkça, AB’nin Türkiye ile ilgili her kritik karar anında olduğu gibi, Türk tarafı hop oturup hop kalkıyor. (Siz bu yazıyı okuduğunuzda 3 Ekim geçmiş ve sonuç belli olacak).

Tepkilerin bir bölümü Avrupa Parlamentosu’nun aldığı son kararlara yönelik. Bunlardan biri Kıbrıs’la, diğeri Ermeni sorunuyla ilgili. AP, Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması ve Ermeni soykırımını kabul etmesi gerektiğini kararlaştırdı. Bunlar, görüşmelerin başlaması için koşul değilse bile Avrupa’nın her iki konudaki tutumunu göstermesi bakımından önemlidir. Türkiye ise bunların ikisine de hazır değil ve ne zaman hazır olacağını tanrı bilir!

Türk siyasileri ve basını söz konusu iki karar nedeniyle AP’ye ateş püskürüyorlar. Peki AP bu kararlarda haksız mı?

Osmanlı’nın son döneminde İttihat ve Terakki yönetimi eliyle Ermeni halkı soykırımdan geçirildi. 1,5 milyon Ermeni’nin yaklaşık bir milyonu katledildi, birkaç yüz bini Arabistan’a, Rusya’ya, Avrupa’ya ve Amerika’ya göç ederek kurtulabildi. Ülke içinde 50-60 bin dolayında bir Ermeni nüfus kaldı. Dünya alem bunun o dönemdeki hükümet tarafından alınıp Osmanlı mülki ve askeri erkanı eliyle hayata geçirilen bir merkezi karar sonucu olduğunu biliyor. Bunun dünya kadar tanığı da belgesi de var. Bu soykırım değil de ne?

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra yönetime gelenler ise bu suçu mahkum edeceklerine gizlemeye çalıştılar ve bugün de aynı tutum devam ediyor. Bunun mantığı var mı?

Tamam, bu iş 90 yıl önce oldu; siz yapmadınız, sizden öncekiler yaptı. O zaman mahkum edin, onaylamadığınızı gösterin!

Mahkum etmemek suça sahip çıkmaktır, aynı anlayışı sürdürmektir. Bu ülkede hep böyle oluyor zaten, Ermeni soykırımı tek örnek değil. Bugün Kürtlere yapılanlar sanki farklı mı? Son yirmi yılda yakılıp yıkılan 4000 Kürt köyü, sürülen milyonlarca insan, binlerce “faili meçhul” cinayet, ya da yargısız infaz, zengin bir dilin ve kültürün yok edilmek istenmesi az şey midir?

Ya Kıbrıs olayı? 1974 yılında bağımsız, ama sorunlu bir ülke olan Kıbrıs adası Türkiye tarafından işgal edildi ve bir parçasına el kondu. Kıbrıs’ta sorun olması Türkiye’ye bu hakkı mı verir? Hadi müdahale etmesi için anlaşmalardan kaynaklanan sebepler vardı diyelim, peki orada sittin sene kalması mı gerekiyor?

Soykırım yapmak ve bir ülkeyi işgal etmek, bunlar hak mıdır?.. Kimse itiraz etmeyecek, gündeme getirmeyecek mi? Bütün bunları yaparak mı AB’ye girilecek?..

Kaldı ki Kıbrıs AB’nin 25 üyesinden biri ve görüşmeler de bu 25 üye ile yapılacak. Bir üyeyi tanımadan görüşme yürütmek nasıl mümkün olacak?.

Ama Türkiye böyle yapmaya alışmış. Aslında Avrupalıların da, dünyanın da yaptığı ikiyüzlülük. Ermeni soykırımını uzun zaman görmezden bilmezden geldiler. Kıbrıs için ne yaptılar sanki? Ya Kürtler konusundaki suskunlukları?. Belki bu alanda tek suçlu Türkiye olmadığı, kendilerinin de tarihinde böylesine utanç verici onlarca kirli sayfa olduğu için… Belki ucu kendilerine dokunmadığı, ya da işlerine öyle geldiği için…

NATO ve AB yıllar yılı Türkiye’nin ırkçı ve faşist rejimine göz yumdu, askeri darbelere destek oldu. Şimdi de eğer AB’nin genişleme süreci Türkiye’yi de içine alacak şekilde gelişiyorsa, bu insan hakları, demokrasi, barış filan için değil, Avrupa’nın stratejik çıkarları içindir. Bir kesim ise, özellikle halktan insanlar, Türkiye konusunda, yine çıkarları nedeniyle farklı düşünüyor. İşte Türkiye’nin üyeliği ile ilgili çekişme Avrupa’da bu iki kesim arasında.

Bu kez de büyük ihtimalle, kimi pazarlıklardan, hırgürden sonra Türkiye ile üyelik müzakereleri başlayacak. Elbet uzun sürecek ve sancılı olacak. Türkiye’deki tutucu güçler değişmemekte direnecekler. Çoğu kez makyajlarla reform ve değişim görüntüsü verilmek istenecek. Her şeye rağmen bu, Türkiye için bir dönüm noktası olacak ve çok şey değişecek.

Bu nedenle, görüşmelerin başlamasının hem Türk toplumu hem de Kürtler için iyi olacağı kanısındayım. Her ne kadar bugüne kadar Kürt sorunu veya azınlık sorunlarıyla ilgili olarak yapılanlar göstermelikse ve Türkiye bundan böyle de aynı yöntemlerde ısrar edecekse de, üyelik süreci genel olarak demokratikleşmeye hizmet edecek ve bu da Kürtlerin mücadelesini kolaylaştıracaktır.

Her zaman dediğimiz gibi, AB üyeliği Kürt sorununun çözümünü olumlu etkileyecek. Elbet kurtuluşu başkalarından bir ihsan gibi beklememeli. Sorunun çözümü temelde, Türkiye AB üyesi olsun olmasın, Kürt halkının bilinç ve örgütlülük düzeyine, mücadalesine bağlı.

Yazarın önceki yazılarından:

Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2005