PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

İyi Asker

Mesud Tek

Şemdinli’de halkın duyarlı ve bilinçli davranışı sonucu ortaya dökülen derin devleti gizlemeye, derleyip toparlamaya yönelik tavırlar, aynı zamanda tarafların olaylarla ilgisini ortaya koyan önemli ipuçlarıdır da..

Bir polisin DYP Başkanı Mehmet Ağar’ı telefonla arayıp kendilerini kurtarmasını istemesi, Ağar’ın Kontgerilla’daki görevinin başında olduğunu gösteriyor. 

MHP ile ilgili söylenecek birşey yok zaten. Bu parti açısından herşey gün gibi ortada.

CHP ise Hakkari, Yüksekova ve Şemdinli üçgeninde bombalama eylemleri ve öteki saldırılar başladığında olayların arkasında „Müslüman“ parmağı arayan bir tavıra girmişti.

Bu kez biraz farkı gibi görünüyor. Şemdinli olayları esnasında ilçede bulunan ve keşif yapan savcı ile birlikte güvenlik güçlerince kurşun yağmuruna tutulan CHP Milletvekili Esat Canan parti suçu işliyor!.. Olayın derin devlet tarafından gerçekleştirildiğini, devletin olayı küçümseyip kapatma tavrı içinde girdiğini söylüyor.

Araştırma yapmak için bölgeye giden „ilk izlenimler devletin bu işi içinde olduğunu ortaya koyuyor“ diyen CHP heyeti raporunun ne olacağı ise, bir başka merak konusu. Gördüklerini açıkca dile getirip gereğini yerine mi getirecekler, yoksa „yüksek yerden“ gelen ferman uyarınca kurucusu olduğu devleti koruma adına mızrağa kılıf mı hazırlayacaklar?

Görmek için beklemek gerekiyor…

Herkesten önce harekete geçmesi gereken hükümetin ve AKP’in tavrı ise evlere şenlik türünden.

Bu ve benzeri olayların üzerine kararlıca gitmeden, olayların arkasındaki güçleri açığa çıkartıp cezalandırmadan AB üyeliğinin hayal olduğunu bilmesine karşın, hükümet ve AKP 15 Temmuzdan bu yana devam eden olaylar karşısında sessiz kaldılar. Olaylar onları birşeyler söylemeye zorunlu kılınca da, en çok yakındıkları „yargı“ kalkanının arkasına sığındılar. Olayın „yargıya intikal ettiğini, yargıya müdahale etmemek gerektiği“ sakızını çiğniyorlar, şimdilik.

Kürdistan’daki bu ve benzeri davalara hukuk açısından değil de Genelkurmay’dan aldığı Brifing ve direktiflerle bakan Yargı’nın ilk icraatı ise, halkın elleriye yakalayıp teslim ettiği görevlilerden iki subayı serbest bırakmak olmuştur.

Bence olaylara ve olaylara karışanlarla yönelik en dürüst ve açık tavrı Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt koymuştur. Büyükanıt olayların faillerinden Ali Kaya’yı tanığını söylüyor „O astsubay çok iyi Kürtçe bilir. Kuzey Irak'ta görev yapmıştır. Ben Diyarbakır'da görev yaparken de hep yanımdaydı. İyi bir askerdir“ diyor.

Ali Kaya sicili kötü Jandarma İstihbarat teşkilatı-JİT mensubu. Ve faili mechullerin hemen hergün yaşandığı dönemlerde Diyarbakır’da, Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın yanında görev yapan, onun övgüsüne mazhar olacak kadar iyi bir askeri tutuklayacak savcı, ya mangal gibi yüreğe sahip olmalı, ya da meslek etiği için ölümü göze almalı. Oysa yaşanan gelişmelerin de gösterdiği gibi, ne yazık ki Türkiye’de bu nitelikteki hukuk adamlarının sayısı yok denecek kadar az.

Bir askerin iyi mi kötü mu olduğunu gösteren kıstaslar döneme ve şartlara göre değişir. Yaşar Büyükanıt gibiler için, Ali Kaya örneğinde olduğu gibi sağa sola bomba atan, arabalarında infaz edileceklerin, bombalanacak yerlerin listesi bulunan askerler,  „iyi asker“dirler. Hele bir de bu askerler Kürdistan’da görev yapıyorlarsa, bölücülere karşı cansiparane savaşan milliyetçilerse…

Halbuki AB üyeliği, Kürt sorununun çözüm yoluna girmesi ve demokrasinin yerleşmesi Yaşar Büyükanıt’ın övgüsünü kazanan „iyi asker“lerin ve onları yaratan sistemlerin ortadan kaldırılmasına bağlıdır.

İyi askerler yaratıp onların serbestçe at oynatmalarını sağlayan sistemi deşifre edip ortadan kaldırmak, sorumlulardan hesap sormak için Şemdinli olayları iyi bir fırsat olabilir. Bu nedenle Susurluk trenini kaçıran Türkiye’nin barış yanlıları, değişimden, gelişme ve demokrasiden yana olan güçleri, Şemdinli’den yola çıkan treni bu kez kaçırmamalıdırlar.

Şemdinli olayları aynı zamanda, Başbakan Erdoğan’ın “kendi sorunu” olarak gördüğü ve “daha fazla demokratikleşmeyle çözeceğiz” dediği Kürt sorunuyla ilgili açtığı, ama bu güne kadar üzerine tek bir satır dahi yazmadığı yeni sayfanın doldurulması için de bir başlangıç olabilir.

AKP ve Erdoğan’ın konu ile ilgili olarak gösterdikleri vurdum duymaz tavırları bu konuda iyimser olmamızı engelliyorsa da, gönlümüz AKP hükümetinin Şemdimli olaylarının üzerine gitmesi ve olayın perde arkasındaki güçleri açığa çıkarmasından yana.

Böyle davranmak sadece Türkiye halklarının değil, aynı zamanda AKP ve hükümetinin de yararınadır.

......................................................
Yazarın önceki yazılarından:

Ayna Tutmak
Alışmakta Fayda Var
Üçüncü Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3 Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3 Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 
 
PSK Bulten © 2005