PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…

Kemal Burkay

Geçen yazımda Türkiye’nin AB üyeliği konusunda, gerek AB ülkelerinde, gerekse Türkiye’de üyelik yanlısı ve karşıtı kesimlere ve bunun nedenlerine değinmiştim. Bu yazımda ise Kürtlerin bu konudaki tutumundan söz edeceğim.

Kürtler arasında Türkiye’nin AB üyeliğine destek oranı, Türklere oranla çok daha yüksek; Kürt halkı nerdeyse bir bütün olarak AB ile bütünleşmeden yana. Ulusal hareketin tüm ağırlıklı kesimleri, kitle bağları olan örgütler AB üyeliğine sempatiyle bakıyor. Bunun nedenleri, AB üyeliği yolundaki bir Türkiye’nin demokratik yönde atacağı ileri adımlar, yaşayacağı değişim ve bunun Kürtlerin durumunu olumlu biçimde etkileyeceği. Kopenhag Kriterleri kapsamındaki insan ve azınlık hakları Türkiye’nin ırkçı ve şovenlerini ürkütürken, Kürtler doğal olarak bu hak ve özgürlüklerden memnunlar ve onların hayata geçmesini isterler.

Ancak Kürtler içinde de, her zaman en maksimal istemleri savunmuş ve bunlar dışındaki kazanımları küçümseyen unsurlar dün vardı, bugün de var. Böylelerini ne Türkiye’nin demokratikleşmesi ilgilendiriyor, ne Kopenhag Kriterleri… Ne var ki böyleleri düne göre bugün çok daha azlar, çok daha marjinaller.

Söz konusu çevrelerde Türkiye’nin AB üyeliğinden Kürt halkının geleceği adına belli bir korku ve kaygı duyuluyor. Bunlara göre AB üyeliği yeni bir Lozan… Sanki AB Türkiye’yi içine almakla artık mevcut statüyü onaylamış olacak. İşin garibi bir kısım Türk milliyetçileri de AB üyeliğini, azınlık hakları ve Kürt mücadelesine sağlayacağı kolaylıklar nedeniyle, “yeni bir Sevr” gibi yorumluyorlar..

Oysa AB üyeliği ne Sevr olacaktır ne de Lozan. Şunu söyleyebiliriz: AB üyesi bir Türkiye Türk toplumunun ezici çoğunluğu bakımından olduğu gibi Kürt halkı bakımından da iyidir. Bu daha çok demokrasi, daha çok özgürlük ve daha iyi bir yaşam demektir. Ancak AB üyeliği ne otomatik olarak Kürt sorununun gerçek boyutlarına uygun bir çözümünü sağlar, ne de Türkiye’nin bugünkü idari ve siyasal yapısını ebedileştirir. Eğer sorun varsa, ki var, bu AB üyeliğinden sonra da devam edecektir. Onun çözümü ise, Türkiye AB üyesi olsun olmasın, Kürt halkının bilinç ve örgütlülük durumuna, mücadelesine bağlı.

Sevr Kürtlerin mücadelesi sonucu şekillenmiş bir anlaşma değildi, emperyalist güçlerin kendi çıkarlarına uygun olarak yenik Osmanlı devletine benimsettikleri bir anlaşma idi. Anadolu’da Mustafa Kemal öncülüğünde yürütülen direniş Sevr’in hayata geçmesini engelledi. Kürtler bu dönemde örgütsüzlerdi ve kendi ulusal amaçları çevresinde dişe dokunur bir çaba gösteremediler; Ankara hükümetine güvendiler ve destek oldular. Bu nedenle Lozan’da, durumları tartışılsa bile, hesaba katılır bir güç ve taraf olamadılar. Sonuçta, Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti yıkılıp külleri üstünde bir dizi Arap devleti doğarken Kürtler siyasal bir kazanım sağlayamadılar, üstelik Kürdistan bir kez daha parçalandı.

Türkiye’nin AB üyeliği süreci ise, yeni sınırlar belirleyen bir anlaşma değil. Ama bu Türkiye’nin ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yapısında önemli değişimlere yol açacaktır. Türkiye’de demokrasinin güçlenmesi Türkiye’de yaşayan herkesin yararınadır. Hem insan hakları, hem azınlık hakları Kürtlerin durumunu olumlu yönde etkileyecektir. Öyle olunca, salt bunlar için bile Kürtlerin AB sürecine destek vermeleri doğaldır.

Ama besbelli, Kürt sorunu salt insan ve azınlık hakları çerçevesinde ele alınamaz. Kaldıki bu haklar bile kitlelerin mücadelesi olmadan müzakere süreci içinde otomatik olarak hayata geçmez. Kürt halkının temel haklarına kavuşması –ki bunların başında kaderini özgürce belirleme hakkı gelir-, eğer Türk halkıyla birlikte yaşanacaksa bunun tam bir eşitlik temelinde olması, bir başka deyişle bir Kürt-Türk federasyonunun gerçekleşmesi ise Kürt halkının, yığınları kapsayan bilinçli, örgütlü mücadelesine bağlıdır.

AB üyeliği buna elverişli bir ortam sağlayacaktır. Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de sayısı 20 milyonu aşan Kürt halkı büyük bir güçtür. Siyasal ve barışçı yöntemlerle örgütlendiği ve istemlerini dile getirdiği zaman ulusal haklarını elde etmeyi başarabilir. Türkiye’deki baskı rejiminin, statükocu güçlerin en çok korktuğu ve endişelendiği de budur. Rejim bu nedenle, Kürt hareketinin yasal planda örgütlenmesini engellemek ve onu ideolojik olarak pasifize etmek için ne lazımsa yapıyor.

Bugünkü koşullarda Kürt hareketine düşen temel görev de kanımca oldukça bellidir: İdeolojik planda rejimin propagandasına kanmamak, dayatmalarına gelmemek, Kürt halkının temel istemlerini kararlılıkla savunmak ve bu doğrultuda siyasal, barışçı, kitlesel örgütlenmeyi gerçekleştirmektir. Kürtlere böylesi bir birlik gerekli. Ülkenin ve halkın özgürlüğünü isteyen herkes, gözlerini bu amaca dikmeli ve boş lafla vakit öldürmeyip bu yolda çaba göstermeli.

Avrupa treni yola dizildi. Türk ırkçı ve şovenleri, statükocu güçler yas bağlayabilir. Ama bizim işimiz Kürt halkını örgütlemek, temel hak ve istemlerine sahip çıkarmak olmalı.

Yazarın önceki yazılarından:

AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2005