PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Fırıldak

Mesud Tek

Erdoğan’dan önceki başbakanlar, yurtdışı gezilerine giderken uçakta demokrat olurlardı.  Ecnebilerin memleketinde olumlu açıklamalar yaparlardı. Bu nedenle kendilerine „uçan demokrat“ ya da „yurtdışı demokratı“ denirdi.

TC Başbakanı Erdoğan bu alanda öncellerinden farklı.

Başbakan’ın farkı ise yurtdışında, ülkede söylediklerinin, söylemek zorunda kaldıklarının gerisine düşmesi, söylediklerinin tersini dile getirmesi; tükürdüğünü yalaması; ricat etmesi..

Erdoğan da Diyarbekirlilerin değimiyle “fırıldağ kimi (gibi) döni”..

AKP’nin seçim bildirgesinde sorunla ilgili belirlemelerin yer almasına karşın, Rusya’da “düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur” diyen Başbakan, bir Norveç gezisinde de sorunu “sanal” diye nitelendirmişti.

Erdoğan, Okyanusya gezisinde de fır dönmeyi sürdürdü.

Hazretleri, Yeni Zelanda’da, Ankara’da bir gurup Türk aydınıyla yaptığı toplantıda söylediklerinin, Diyarbakır’da yaptığı açıklamaların tam tersi bir söylemde bulunarak, "Türkiye'de Kürt sorunu değil, bölücülük sorunu vardır” diye buyurmuşlar...

Adettendir, başta Genelkurmay olmak üzere öteki güvenlik kurumları iktidara yeni gelenlere, Kürt sorunu konusunda söylemde de olsa resmi ideoloji dışına çıkan yöneticilere, ülkeyi bekleyen “tehlikeler” ve  “bölücülük” konusunda birifing verirler. Onları tehlikenin büyüklüğü konusunda aydınlatırlar!...

Anlaşılan Okyanusya gezisi öncesinde yapılan güvenlik toplantıları etkili olmuş; Başbakan aydınlanmış!..

Toplantılarda Kürt sorununa ilişkin olarak söyledikleri nedeniyle Başbakan’ın ağzına biber sürülmüş olacak ki, Erdoğan nezdinde “PKK teröründen ayrı ele alınıp, daha fazla demokratikleşmeyle çözülmesi gerekli” olan Kürt sorunu, 4 ay gibi kısa bir sürede “PKK’nin nemalandığı bir bölücülük sorunu” haline geldi.

Başbakan, ağzına sürülen isotun yarattığı sızıyı dindirmek için öncelleri gibi yapıyor, çürük sakızı çiğniyor. Sorunun ulusal özünü inkar etmek, ulusal baskı ve zulmü gizlemek amacıyla onu “geri kalmışlık, fakirlik” sorununa indirgiyor, “Türkiye'de Kürt kökenli vatandaşın sorunu, Türk vatandaşın sorunu ne kadarsa, o kadardır” diye buyuruyor!..

Ve böylece Erdoğan, Kürt sorununda birkaç liman arasında gidip geldikten, fır fır döndükten sonra, resim görüşe demir atıyor.

Okyanusya ziyareti, tükürdüğünü yalamada başarılı olan TC Başbakanı’nın matamatikten çakmadığını bir kez daha ortaya koydu.

Erdoğan, İslamiyetin Türkiye’de yaşayan etnik azınlıkları birbirine bağlayan bir zamk olduğunu söylüyor, “Türkiye'nin yüzde 99'u Müslümandır“  diyor.

Görüldüğü gibi TC Başbakanı sayı saymasını bilmiyor; desteksiz atıyor. Kendine güveni olmayan kişilerin yaptıkları gibi, görüşlerinin doğru olduğunu ispat etme adına rakamları aşırı biçimde abartıyor.

Daha birkaç gün önce, bazı AKP’li belediyelerin uyguladığı içki yasağını haklı göstermek amacıyla, “Türkiye’deki trafık kazalarının yüzde sekseni alkolden kaynaklanıyor” demişti. Oysa devletin resmi kaynakları bu rakamın binde sekiz olduğunu söylüyordu.

İslam zamkının ise, Kürtlerin Halepçe’de kimyasal gazlarla katledilmesine, kadını, çocuğu, yaşlı ve genciyle 182 bin kürdün Enfallerde soykırıma uğratılmasına engel olmadığı biliniyor. Aynı zamk Humeyni’nin ulusal demokratik haklarını talep eden İran Kürtlerine karşı cihat ilan etmesine izin verdi. Türk sömürgecilerinin Kürtleri Dersim’de, Zilan’da, Ağrı’da değirmenlere doldurup yakmasını önlemedi. Aksine sömürgeciler bu insanlık dışı suçlarını işlerlerken, İslam zamkından fazlasıyla yararlandılar.

Bununla birlikte  “Türkiye'nin yüzde 99'u Müslümandır“ belirlemesi de aynı şekilde bir abartmadır. Çünkü sayıları yaklaşık 20 milyon olarak tahmin edilen Alevi kitlesinin önemli bir bölümü kendisini müslüman olarak görmemektedir. (Bu nedenle de Başbakan’ın sözkonusu belirlemesi aynı zamanda Alevilerin inkarı anlamına gelmektedir.) Buna bir de ateistleri, sayıları az da olsa Yezidi inancına mensup Kürtleri, Süryanileri, Rumları, Ermeni ve benzeri inançları eklersek, Erdoğan’ın ne kadar desteksiz attığını daha net bir biçimde ortaya çıkar.

TC başbakanı Erdoğan’ın son birkaç hafta içinde söyledikleri, AKP hükümetinin dar ufkunu, korkaklığını ve önemli sorunları çözecek ciddi bir programa sahip olmadığını bir kez daha ortaya koydu.

Ve kanımca Erdoğan, bu söylemleriyle Kürt yurtsever hareketine büyük bir iyilikte bulundu. Çünkü son dönemde bir kısım Kürt yurtsever çevrenin gönlünü kazanan Başbakan’ın samimi olmadığının açığa çıkması, Kürt yurtsever hareketi açısından bir kazançtır.

Bir kez daha açığa çıkmıştır ki Kürtleri özgürleştirecek olan kendi mücadelesi ve birliğidir. Türkiye’nin gerçekçi, aklı selim insanlar tarafından yönetilmesi ise işimizi kolaylaştırır, eşitlik temelinde, birarada yaşamanın şartlarını oluşturur.

......................................................
Yazarın önceki yazılarından:

15 Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi ve Ortadoğu
İyi Asker
Ayna Tutmak
Alışmakta Fayda Var
Üçüncü Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3 Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3 Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 
 
PSK Bulten © 2005