Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Kemal Burkay
Şemdinli olayları, Susurluk’tan sonra Türkiye’nin
temizlenmesi için ikinci büyük fırsat.
“Derin devlet” denen suç örgütü bir kez daha ve Susurluktan
da açık biçimde ortaya saçıldı.
Bu, toplumu esir almış, ne hukuk ne yasa dinleyen
bir yeraltı devleti.
Bu, demokrasinin ve özgürlüğün önündeki duvar. Bu durum
değişmedikçe, ülke bu çetenin tasallutundan kurtulmadıkça
demokrasi ve özgürlük yolunda ciddi adımlar atmak olanaksız.
Şimdi ülkenin önünde bu fırsat var. Demirel
bile “bu ülkede iki devlet var, biri yasal, biri derin
devlet; işler biraz karıştı mı derin
devlet işe el koyuyor, asıl devleti bir yana itiyor.
Bu olmaz, bir ülkede iki devlet olmaz!” diyor.
Ama bu ülkede yıllardır iki devlet var ve sözü
geçen de asıl olarak derin devlet denen, suça batmış
yeraltı devleti.
Eğer bu kez Susurluk’ta olduğu gibi olayların
üstü örtülmez, üstüne cesaretle gidilirse ülke bu beladan
kurtulabilir.
Başbakan olaylar aydınlanmalı, diyor. Muhalefet
partisinin başı Baykal da öyle diyor. Meclis Başkanı
da aynı şeyi söylüyor. Genelkurmay Başkanı
kimseyi korumam, diyor. Meclise soruşturma önergeleri
verildi. Bu sözler eğer lafta kalmazsa çok iyi.
Ama yörede olup bitenler ve soruşturmanın seyri
bir kez daha umut kırıcı.
Soruşturma yöredeki iki savcıya bırakılmış.
Bu savcılar işin ciddiyetini kavramaktan uzak. Belki
de JİTEM’ci bir çavuş kadar Kürtlere karşı
önyargılı ve kapıkulu zihniyetine sahipler.
Suç delilleriyle, ölüm listeleri ve krokileriyle, bomba atarken
yakalanmış provokatör ve katilleri bile gözaltına
almayı göze alamadılar. Tutuklanan iki kişi
ise bireysel suçtan yargılanıyorlar!
Öte yandan, olayların önde gelen yöresel sorumluları,
yöredeki görevliler; Hakkari Valisi, Jandarma Komutanı,
Şemdinli Kaymakamı, görevlerinin başındanlar
ve olayları örtbas etme, çarpıtma çabalarına
devam ediyorlar.
Kara Kuvvetleri Komutanı açıkça bombacılara
sahip çıktı, Jandarma Genel Komutanı ise olayları
lokal diye niteleyip gerçekleri gizlemeye çalışıyor.
Bu durum karşısında haklı olarak tepki
gösteren, vali ve kaymakamın ve öteki sorumluların
görevden alınmasını isteyen, bu amaçla barışçı
biçimde gösteri yapan bölge halkına Hakkari ve Yüksekova’da
silahla karşılık veriliyor ve meydanlar tekrar
kana boyanıyor; üstelik yöre halkı suçlanıyor.
Diğer bir deyişle, Hakkari ve ilçelerinde aylardır
sergilenen provokasyondan sorumlu olanlar yine işlerinin
başındalar ve soruşturma da onlara emanet edilmiş!
Bu durumda gerçekler ortaya çıkabilir mi? Böyle olacaksa
daha şimdiden elinizi yıkayın gitsin, bu iş
yattı!
Eğer öyle olması istenmiyosa hükümetin ve parlamentonun
işin üstüne ciddi biçimde gitmesi gerek. Oysa hükümet
daha hiçbir sorumlunun kılına dokunmadı.
AKP Ankara milletvekili Ersönmez Yarbay da tüm bunlara işaret
ediyor ve Hakkari Valisi, Jandarma Komutanı, Şemdinli
Kaymakamı dahil, bu işte sorumluluğu olanların
görevden alınması gerekir, diyor.
Derin devlet ise, bir yandan adamlarını korumak
için seferber, bir yandan da yine hedef şaşırtmak
için marifetlerine devam ediyor.
Silopi’de 3-4 gün önce savcının arabasının
altında patlayan bombanın da JİTEM işi
olduğuna kuşku olmasın. Ya Başkale’de
uzaktan kumandalı mayın patlaması sonucu ölen
üç asker? Elazığ’da toprağa verilen Ferhat
Ekinci, Diyarbakır’da toprağa verilen Mustafa
Demir ve Adana’da toprağa verilen Ramazan Kurmeydan,
üçü de Kürt ve üçünün de annesi ve yakınları Kürtçe
ağıt yakmışlar. Bu bir rastlantı
mı, yoksa onlar terör tezgahını ısatmak
ve kamuoyunu bir kez daha kışkırtmak için özel
olarak seçilen üç Kürt kurban mı? Nasıl olsa onlar
komplocular için kayıp sayılmaz!
Sonuç olarak bir kez daha bu ülkenin iktidarı da muhalefeti
de, adalet mekanizması da sınıfta kalıyor.
Zaten Aadalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’e
bakınca insanın tüm umutları söner. Başbakan
Erdoğan, Dışişleri Bakanı Gül ve
Meclis Başkanı Arınç ise şu anda bir kez
daha türbana dolanmış durumdalar; ülkenin en acil
sorunu oymuş gibi… Üstelik Erdoğan, AİHM kararına
itiraz ederken tümüyle dini kıstaslar ileri sürüp, “bu
işe ulema karar versin” demez mi! Öyle olunca da gündem
hızla değişip o alana kaydı. Şimdi
Şemdinli’den çok kendi ayağına ateş eden
Erdoğan ve partisi tartışılıyor.
Okurlar benim Türban konusundaki görüşümü bilirler.
Ben bu konudaki yasağı yanlış bulan biriyim.
Dileyen üniversite ögrencisi bayan türban taksa kim ne kaybeder
ki. Türbanlı eşlerin protokolden uzak tutulmasını
da doğru bulmuyorum. Öte yandan, türban yasağından
dert yanan AKP´lileri dinsel hak ve özgürlükler konusunda
bile bir bütün olarak ilkeli ve samimi bulmuyorum.
Özgürlükler bir bütündür. Türban özgürlüğü konusunda,
ülke gündemini sık sık onunla meşgul edecek
kadar hassas olanların 20 milyon Alevi´nin ve ülkenin
Hıristiyan, Yezidi gibi öteki dinsel grupların,
hatta ateistlerin de inançlarına saygılı olmaları
gerekir.
20 milyonu aşkın Kürt halkının da temel
hak ve özgürlükleri konusunda hassas olmaları gerekir.
Orhan Pamuk´un, Hırant Dink´in, insan hakları savunucularının
ve bildiri dağıtan TAYAD´lıların özgürlükleri
konusunda da...
Ne yazık ki AKP´lilerde bu hassasiyet yok. Olsa, öncelikle
derin devletin ortadan kaldırılması için cesaretle,
kararlılıkla çaba göstermeleri gerekir. Çünkü bu
olmadan, can güvenliği dahil, hiçbir özgürlüğümüz
güvencede değildir.
Galiba Türkiye’nin kamburlarından kurtulması kolay
olmayacak. Öyle görünüyor ki batağa doğru bu yürüyüş
sürecek. İsviçre maçında çılgınlaşan
Türk halkı, bunca komplo, cinayet, haksızlık
ve zulüm karşısında kımıldamaya gerek
görmedikçe…
Yazarın önceki yazılarından:
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB
ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|