“Çeteler Cenneti”
Mesud Tek
Yukarıdaki başlık bana ait değil. CNN
Türk’ün Editör adlı haber programında kullanıldı.
Ama itiraf etmeliyim ki mumla arasaydım böyle bir başlık
bulamazdım.
Anlaşılacağı üzre “Çeteler Cenneti”yle
Türkiye kastediliyor ve bu belirleme Türkiye’nin gerçeğine
“cuk” diye oturuyor.
Türkiye’in cenneti olduğu “Çeteler”den meram, “gayri
nizami güçler” adıyla Türk kurtuluş savaşına
katılanlar değil. Koçero, Hekimo gibi haklarında
filmler yapılan, türküler söylenen, “zenginden alıp
fakire veren”ler de kastedilmiyor..
Bu çeteler başka.
Bazı üyelerinin sırtları kalabalık. Aralarında
polis üniforması giyenler de, gögüslerinde madalya taşıyanlar
da var. Modayı çok yakından takip ediyorlar. Takım
elbise giyiyorlar, kravat takıyorlar. Eski çeteler gibi
öyle mağaralarda, köy evlerinde ya da samanlıklarda
değil, en lüks otellerde yatıyorlar, villalarda
yaşıyorlar.
Bu hatırlı, saygın çetelerle, yanılmıyorsam
ilk kez 1996 yılında müşerref olduk. Bir tabur
komutanı, bir kısım askeri personel, PKK itirafçılarıyla
bazı polis memurlarından oluşan bir ekip, Yüksekova’da
bölücülere karşı mücadele etmekle, ülkenin birliği
beraberliğini korumakla iştigal ederlerken, “adam
kaçırma ve öldürme” “eroin ve silah kaçakcılığı”
gibi ulvi işler de yaptıkları açığa
çıkınca, “Yüksekova Çetesi” adıyla yaşantımıza
girdiler.
Ve o günden bu yana da çeteler hayatımızın
bir parçası oldular.
Eski çeteler hizmetleri karşılığı
“bölgenin saygınları”ndan, ağalardan destek
görüyorlardı. Karakollar onları görmezden geliyordu.
Yeni çeteler bu bakımdan farklılık arzediyorlar.
Onların öyle ağa desteğine, karakolların
görmezden gelmesine ihtiyaçları yok. Onlar bizzat devletin
içindeler. Devletin en üst kademelerinden destek görüyorlar,
onurlandırılıyorlar. Cumhurbaşkanlarının
elinden “Devlet Yüksek Hizmet Ödülü” alanları bile var.
Bir Başbakan’ın, (hadi yuvarlak konuşmayıp
ismini verelim) Tansu Çiller’in Türk siyasi tarihine geçecek
“devlet için kurşun atan da şereflidir, yiyen de”
belirlemesi onlar içindir.
Devletin birliği, bütünlüğü ve bekası için
demokrasi ve barış yanlılarına, Kürt yurtseverlerine,
özgürlük isteyenlere kurşun attıkları doğru,
elbette. Ama yedikleri kurşun değil. Eroin ve silah
kaçaklığından, şantaj ve adam kaçırmadan
elde ettikleri yeşil, yeşil dolarlar..
Eski çeteler, reisleri öldürüldüğünde ya da yakalandığında
dağılırlardı. Yenileri öyle değil.
“Bir gider bin geliriz” söylemini doğrularcasına
çökertilen birisini, yenileri takip ediyor, mantar gibi bitiveriyorlar.
Öyle ki açığa çıkartılıp çökertilen
çetelerin sayısını unutttuk. Onların çetelesini
tutmak bayağı külfetli bir iş haline geldi.
Böyle giderse, Türkçe kelime hazinesi, çökertme operasyonlarına
ve çetelere verilen adlara yeterli gelmeyecek...
Eski çeteler ağanın, ya da karakolun tavuğuna
“kiş” dediğinde, halktan birinin namusuna yan gözle
baktığında “bir ihbar” sonucu yakalanıp
çökertiliyordu. Şimdikilerin çökeltilmesine ilişkin
rivayetler ise muhtelif.
Elde edilen ganimetin paylaşılmasından doğan
uyuşmazlığın, birbirini çekememenin, çeteler
arası savaşın, asker ve polis istibarat birimleri
arasındaki çelişkilerin, hükümet ile ordu arasındaki
uyumsuzluğun payı bu çökertmelerde büyük.
Nedeni ne olursa olsun, çetelerin açığa çıkartılıp
çökertilmesinin “hayırlı işlere vesile olduğu”
da bir gerçek. Hiç olmazsa Türk halkı, “peygamber ocağı”
deyip kutsadığı, önünde dize geldiği ordunun
bazı sırtı kalabalık mensuplarının
kirli işlere bulaştığını görüyor.
Dün dağda birbirine kurşun sıkanların
bir bölümünün, bugün “subay-itirafçı-polis” üçlüsü olarak,
yedikleri dolar rengindeki nanelerin bilinmesinin, bugün olmazsa
bile ileride, daha büyük hayırlara vesile olacağı
kesin.
Çetelerin açığa çıkartılıp çökertilmesi,
bu ve benzeri hayırlara vesile olur, olmasına da,
çetelerin sonunu getir(e)mez. Çünkü çeteleri yaratıp
yaşatan sistem kaya gibi; olduğu yerde duruyor.
AB süreci ve bu süreçte yapılan reformlar kayayı
yerinden oynatamadı, ondan en ufak bir parça bile kopartamadı.
Çeteler sömürgeciliğin, ırkçı-şöven Türk
milliyetciliğinin, militarizmin rahminde büyüdü. Ondan
beslendi, onu besledi.
Sistemin de yeri geldiğinde hizmetindeki çeteleri korumaktan
geri kalmadığı, Şemdinli Olaylarıyla
ilgili hazırlanan iddianamede dile getirildi. Sözkonusu
iddianame öz olarak, Can Dündar’ın değimiyle, “JİTEM,
PKK itirafçılarıyla birlikte menfaat çeteleri kurarak
ortak operasyonlar yapıyor ve suçlular üst düzeyde kollanıyor"
diyor.
Ama sadece “üst düzey” değil, düzen partileri, bazı
kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve işçi
sendikaları, emekli generaller ve eski JİTEM’ciler,
“ülkeyi bölücülere bırakmamak” adına, bazı
satılık kalem erbabı da “peygamber ocağının
yıpratılmaması” için çetelere sahip çıkıyor,
onları savunuyor.
Türkiye’yi çeteler cenneti olmaktan çıkarıp cehenneme
çevirmek için, herşeyden önce çeteciliği yaratan
sistemin ortadan kaldırılması gerekir. Yani
silahlar susmalı, Kürt sorunu çözüme kavuşturulmalı,
demokrasi tüm kurum ve kuruluşlarıyla hakim hale
gelmeli.
Bu ise Şemdinli İddianamesi nedeniyle Genelkurmay
Başkanı’nın kendisiyle yaptığı
görüşmeden sonra, Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı
yere göge sığdıramıyan, orduyu bir anda
gözbebeği haline getiren, Şemdinli iddianemesini
hazırlayan savcı hakkında hemen soruşturma
başlatan Erdoğan ve hükümetinin işi değil.
Onların ne yapısı ne de ufku buna yeter.
Bu iş gerçek devrimci-demokratların, barış
yanlılarının, Kürt yurtseverlerin görevi. Şemdinli
iddianamesinin önemli bir parçası olduğu buzdağı
ucundan tutulup açığa çıkartılmalı.
Bu nedenle, Susurluğu ve sonrasını yaşayan
bir ülkede, zor olsa da, Şemdinli’nin peşini bırakmamalıyız.
......................................................
Yazarın
önceki yazılarından:
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının
Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|