PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
Şemdinli’nin üstü örtülüyor

Kemal Burkay

Susurluk gibi Şemdinli’nin de üstü örtülüyor.

Böyle olacağı ilk günden belliydi. Devlet bombacıları suçüstü yakalandılar ama, Can Dündar’ın deyişiyle “koruma kalkanı” dört bir yandan harekete geçti. Mehmet Ağar, daha olaylar yaşanırken bombacıların imdat telefonu üzerine alarm verdi. Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt ise olayın ertesi günü, bombacılardan biri için “tanırım, iyi çocuktur, iyi işler yaptı” diyerek destek çıktı ve herkesi uyarmış oldu..

Jandarma Genel Komutanı, “olay mevziidir” diyerek sınır koydu..

Başbakan Erdoğan, ancak on gün sonra gidebildiği yörede, “üstü örtülmeyecek, ilişkiler nereye kadar uzanıyorsa açığa çıksın” dediyse de, bu sözlerinin üzerinden daha iki gün geçmeden, Ankara dönüşü, “Şemdinlililerin tanıklığı kabul edilemez!” diyerek, üstünün örtülmesi için ilk kürek toprağı atanlardan biri oldu..

Düşünün bir kere, ülkenin başbakanı, bu ülkenin bir bölgesinin tüm insanlarının tanıklığını güvenilmez sayıyor, tümünün "terör örgütünün korkusuyla doğru bilgi veremiyeceklerini” ileri sürüyor.. Normal demokratik bir ülkede bu sözler bir siyaset ve devlet adamı için tam bir skandaldır. Ama bu ülke de zaten normal demokratik bir ülke değil, burada olur!

Parlamento İnsan Hakları Komisyonu’nun Başkanı Mehmet Elkatmış bile, ki Susurluk soruşturması sırasındaki tavrıyla bayağı güven vermişti, bu kez “güvenlik güçlerinin moralini bozmayalım” gibisinden, bu ülkenin yöneticilerinden duymaya pek alışık olduğumuz beylik sözler etti. Demek ki bombacıların üzerine gidersen, arka planı, bağlantıları araştırırsan ordunun ve polisin morali bozuluyor!..

Zaten başından beri her şey komedi gibiydi. Bombacılar halk tarafından suçüstü yakalanıp emniyet güçlerine teslim edilmişken anında serbest bırakıldılar. Askerin güvenliği altında birkaç gün geçirip ilk şaşkınlığı atlattıktan ve Ankara’dan gelen “derin” bilgili avukatlarla da görüşüp sorguya hazırlandıktan sonra yargıya teslim edildi ve tutuklandılar.

Ama bu tutukluluk bakalım kaç ay, ya da kaç gün sürecek. Nitekim, savcının ve milletvekilinin de bulunduğu keşif yerini tarayıp bir kişiyi öldüren, beş kişiyi de yaralayan Tanju Çavuş hakkında, organize suçtan değil, kişisel olarak dava açıldı. Bunda da 30 yıl ağır hapis istendiği halde, ilk duruşmada tahliye edildi…

İş bununla bitmedi elbet. Olayın üzerine gitmek isteyen bölge milletvetkillerine, Hakkari Milletvekili Esat Canan’a, Diyarbakır Milletvekili Mahmut Değer’e tehditler yağdı.

Son olarak TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun Şemdinli olaylarıyla ilgili hazırladığı raporda “askere yönelik suçlamalar” tek tek ayıklandı. Örneğin Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt’ın, Bombacı Ali Kaya için söyledikleriyle yargıyı etkilediğine ilişkin değerlendirme… JİTEM ve JİT gibi kanundışı suç örgütlerinin varlığından söz eden ve dağıtılmaları gereğine işaret eden değerlendirme… Savaş uçaklarının, cenazelerini gömen halkın üzerinden alçak uçuşunun bir tehdit oluşturduğu… 1 Kasım 2005’teki patlamalar sırasında olay yerinin yakınındaki askeri gazino ve askeri lojmanların önceden boşaltıldığına ilişkin tespitler…

Özellikle bu sonuncusuna dikkat edin: 9 Kasım’daki son patlamaya gelinceye kadar bölgede aylar boyu bir bombalama furyası yaşandı ve bunlar devletin güvenlik birimleri ve mülki makamlarca hep PKK’ya yüklendi; son olayda bombacılar suçüstü yakalanıncaya kadar. 1 Kasım’daki bombalama da bu bakımdan son derece ilginç. Olaydan önce çevredeki askeri gazino ve lojmanlar boşaltılıyor! Hani orayı boşaltanlar, yakındaki dükkanların bombalanacağını, elleriyle koymuş gibi biliyorlar…

TBMM Komisyonu Raporu’nun bu şekilde ayıklanması bir başka skandaldır ve Parlamentonun da Şemdinli olaylarının üstünün örtülmesini benimsediğini açık seçik gösteriyor. Komisyon üyesi olan AKP Adıyaman Milletvekili Faruk Ünsal buna tepki göstererek rapordan imzasını çekti.

Böylece bölge halkının, basındaki kimi demokrat kalemlerin ve onurlu, cesaretli bazı bölge milletvekillerinin çabalarının da bu olayların aydınlatılmasına yetmiyeceği görüldü. Yetmezdi de. Bu olayın da Susurluk gibi, bağlantıları geniş ve derin; askeri ve sivil bürokrasinin, siyasetin tepelerine tırmanıyor. Bu bir derin devlet olayı. Gladyo Türk devlet mekanizmasını bir kanser gibi sarmış. Hele işin içinde Kürt sorunu olunca, diğer taraf, yani zulüm görenler, bombalananlar Kürtler olunca, yapılanlar ne denli kanunsuz ve suç olursa olsun, koruma kalkanı çok daha etkili işliyor ve başka zaman derin devletin yaptıklarından rahatsız olanların çoğu da sus pus oluyor.

Böyle bir sistemde hukuk ve demokrasi var olabilir mi? Bu ülkede hukukun bu denli laçkalaşması, hukuk adına bunca skandalın yaşanması bir rastlantı değil.

Artık her şey açık seçik: Şemdinli’yi de örtecekler. Ama bu aynı zamanda ülkenin şeffaflaşma, demokratikleşme çabalarının da bir kez daha önünü kesmek, bu yöndeki umutları toprağa gömmek demek. Ülkenin militarist, baskıcı ve statükocu güçleri böylece, yalnız Kürt halkının değil, Türk halkının geleceğini de bir kez daha karartıyorlar.

Zaten Kürt halkının bu sistemden özgürlük ve demokrasi beklemesi bir düş olurdu. Kürt halkı özgürlüğü ancak kendi bilinç ve mücadele düzeyi ile, örgütlülüğü ile kazanacak ve dikkatlerini buna yoğunlaştırmalı.

................................................................................
Yazarın önceki yazılarından:

Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?
Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2006