Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Kemal Burkay
Susurluk gibi Şemdinli’nin de üstü örtülüyor.
Böyle olacağı ilk günden belliydi. Devlet bombacıları
suçüstü yakalandılar ama, Can Dündar’ın deyişiyle
“koruma kalkanı” dört bir yandan harekete geçti. Mehmet
Ağar, daha olaylar yaşanırken bombacıların
imdat telefonu üzerine alarm verdi. Kara Kuvvetleri Komutanı
Büyükanıt ise olayın ertesi günü, bombacılardan
biri için “tanırım, iyi çocuktur, iyi işler
yaptı” diyerek destek çıktı ve herkesi uyarmış
oldu..
Jandarma Genel Komutanı, “olay mevziidir” diyerek sınır
koydu..
Başbakan Erdoğan, ancak on gün sonra gidebildiği
yörede, “üstü örtülmeyecek, ilişkiler nereye kadar uzanıyorsa
açığa çıksın” dediyse de, bu sözlerinin
üzerinden daha iki gün geçmeden, Ankara dönüşü, “Şemdinlililerin
tanıklığı kabul edilemez!” diyerek, üstünün
örtülmesi için ilk kürek toprağı atanlardan biri
oldu..
Düşünün bir kere, ülkenin başbakanı, bu ülkenin
bir bölgesinin tüm insanlarının tanıklığını
güvenilmez sayıyor, tümünün "terör örgütünün korkusuyla
doğru bilgi veremiyeceklerini” ileri sürüyor.. Normal
demokratik bir ülkede bu sözler bir siyaset ve devlet adamı
için tam bir skandaldır. Ama bu ülke de zaten normal
demokratik bir ülke değil, burada olur!
Parlamento İnsan Hakları Komisyonu’nun Başkanı
Mehmet Elkatmış bile, ki Susurluk soruşturması
sırasındaki tavrıyla bayağı güven
vermişti, bu kez “güvenlik güçlerinin moralini bozmayalım”
gibisinden, bu ülkenin yöneticilerinden duymaya pek alışık
olduğumuz beylik sözler etti. Demek ki bombacıların
üzerine gidersen, arka planı, bağlantıları
araştırırsan ordunun ve polisin morali bozuluyor!..
Zaten başından beri her şey komedi gibiydi.
Bombacılar halk tarafından suçüstü yakalanıp
emniyet güçlerine teslim edilmişken anında serbest
bırakıldılar. Askerin güvenliği altında
birkaç gün geçirip ilk şaşkınlığı
atlattıktan ve Ankara’dan gelen “derin” bilgili avukatlarla
da görüşüp sorguya hazırlandıktan sonra yargıya
teslim edildi ve tutuklandılar.
Ama bu tutukluluk bakalım kaç ay, ya da kaç gün sürecek.
Nitekim, savcının ve milletvekilinin de bulunduğu
keşif yerini tarayıp bir kişiyi öldüren, beş
kişiyi de yaralayan Tanju Çavuş hakkında, organize
suçtan değil, kişisel olarak dava açıldı.
Bunda da 30 yıl ağır hapis istendiği halde,
ilk duruşmada tahliye edildi…
İş bununla bitmedi elbet. Olayın üzerine gitmek
isteyen bölge milletvetkillerine, Hakkari Milletvekili Esat
Canan’a, Diyarbakır Milletvekili Mahmut Değer’e
tehditler yağdı.
Son olarak TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun Şemdinli
olaylarıyla ilgili hazırladığı raporda
“askere yönelik suçlamalar” tek tek ayıklandı. Örneğin
Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt’ın, Bombacı
Ali Kaya için söyledikleriyle yargıyı etkilediğine
ilişkin değerlendirme… JİTEM ve JİT gibi
kanundışı suç örgütlerinin varlığından
söz eden ve dağıtılmaları gereğine
işaret eden değerlendirme… Savaş uçaklarının,
cenazelerini gömen halkın üzerinden alçak uçuşunun
bir tehdit oluşturduğu… 1 Kasım 2005’teki patlamalar
sırasında olay yerinin yakınındaki askeri
gazino ve askeri lojmanların önceden boşaltıldığına
ilişkin tespitler…
Özellikle bu sonuncusuna dikkat edin: 9 Kasım’daki son
patlamaya gelinceye kadar bölgede aylar boyu bir bombalama
furyası yaşandı ve bunlar devletin güvenlik
birimleri ve mülki makamlarca hep PKK’ya yüklendi; son olayda
bombacılar suçüstü yakalanıncaya kadar. 1 Kasım’daki
bombalama da bu bakımdan son derece ilginç. Olaydan önce
çevredeki askeri gazino ve lojmanlar boşaltılıyor!
Hani orayı boşaltanlar, yakındaki dükkanların
bombalanacağını, elleriyle koymuş gibi
biliyorlar…
TBMM Komisyonu Raporu’nun bu şekilde ayıklanması
bir başka skandaldır ve Parlamentonun da Şemdinli
olaylarının üstünün örtülmesini benimsediğini
açık seçik gösteriyor. Komisyon üyesi olan AKP Adıyaman
Milletvekili Faruk Ünsal buna tepki göstererek rapordan imzasını
çekti.
Böylece bölge halkının, basındaki kimi demokrat
kalemlerin ve onurlu, cesaretli bazı bölge milletvekillerinin
çabalarının da bu olayların aydınlatılmasına
yetmiyeceği görüldü. Yetmezdi de. Bu olayın da Susurluk
gibi, bağlantıları geniş ve derin; askeri
ve sivil bürokrasinin, siyasetin tepelerine tırmanıyor.
Bu bir derin devlet olayı. Gladyo Türk devlet mekanizmasını
bir kanser gibi sarmış. Hele işin içinde Kürt
sorunu olunca, diğer taraf, yani zulüm görenler, bombalananlar
Kürtler olunca, yapılanlar ne denli kanunsuz ve suç olursa
olsun, koruma kalkanı çok daha etkili işliyor ve
başka zaman derin devletin yaptıklarından rahatsız
olanların çoğu da sus pus oluyor.
Böyle bir sistemde hukuk ve demokrasi var olabilir mi? Bu
ülkede hukukun bu denli laçkalaşması, hukuk adına
bunca skandalın yaşanması bir rastlantı
değil.
Artık her şey açık seçik: Şemdinli’yi
de örtecekler. Ama bu aynı zamanda ülkenin şeffaflaşma,
demokratikleşme çabalarının da bir kez daha
önünü kesmek, bu yöndeki umutları toprağa gömmek
demek. Ülkenin militarist, baskıcı ve statükocu
güçleri böylece, yalnız Kürt halkının değil,
Türk halkının geleceğini de bir kez daha karartıyorlar.
Zaten Kürt halkının bu sistemden özgürlük ve demokrasi
beklemesi bir düş olurdu. Kürt halkı özgürlüğü
ancak kendi bilinç ve mücadele düzeyi ile, örgütlülüğü
ile kazanacak ve dikkatlerini buna yoğunlaştırmalı.
................................................................................
Yazarın önceki yazılarından:
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|