Erdoğan’ın Sınavı
Mesud Tek
TC Başbakanı Erdoğan, “Danıştay’a
yapılan saldırı aynı zamanda hükümetimize
yapılmış bir saldırıdır” diye
buyurmuş.
İçimden, “günaydın mirim, yeni mi uyandınız”
demek geliyor, ama biliyorum ki Erdoğan saf değil,
“leb demeden leblebiyi anlayacak” kadar uyanık birisi.
Bu nedenle, Erdoğan en son Şemdinli Olayları
ve Şemdinli İddianamesi kaynaklı saldırıların
hedeflerinden birinin, AKP hükümeti olduğunu çok iyi
biliyordu. Hükümetinin, İmralı’dan postaya verilen
ve “görülmüştür” damgalı mektuplarla başlatılan
PKK eylemlerinin hedefleri arasında bulunduğunun
da farkındaydı.
Ama Erdoğan ve partisi, dar ufku nedeniyle, kendisine
yakın çevrelerin, yazar ve gazetecilerin uyarılarına
kulak asmadı, ülkeyi değişim ve demokrasi yörüngesine
sokacak köklü adımları atmakta imtina etti.
Uyarılar karşısında kulaklarını
tıkayan, barış ve demokrasi taleplerini görmezden
gelen Erdoğan, celladını sevme halet-i ruhiyesi
içinde, saldırıların arkasındaki güçlerin,
“önümüze engeller çıkararak hizmetimizi engelliyorlar”
diyerek suçladığı kesimlerin ekmeğine
yağ süren tavır ve davranışlar içine girdi.
AB sürecinde ve bu sürecde gerçekleştirilen kısmi
reformların hayata geçirilmesinde gösteriler tutarsızlıklar,
ayak sürtmeler bir yana. Başbakan’ın, Şemdinli
olayları esnasında celallenip, “olaylar yerel değildir,
işin peşini bırakmayacağız, gidebileceği
yere kadar gideceğiz” diyerek patlattığı
nara henüz unutulmadı.
Ama daha sonra yaptığı U dönüşü de unutulmazlar
arasında yer alıyor. Şemdinli’de suçüstü yakalananların
ipleri Ankara’nın derin dehlizlerine, Mehmet Ağar’ın
“bir tuğla çekilirse tümü yıkılır” dediği
derindeki yapılara uzanınca, Erdoğan, Kasımpaşalı
raconuna uygun olmayan bir davranış içine girdi.
Yeryüzünde söylemeye yüzü tutmamış olacak ki, havada,
“Şemdinlilerin şahitliği kabul edilemez” diyerek
mızıkçılık yaptı.
“Körler sağırlar birbirini ağırlar”
misali, Genelkurmay’ın, Şemdinli İddianamesi’nde
adı geçen Yaşar Büyükanıt hakkında dava
açılmasına gerek görmeyen kararı üzerine, Erdoğan,
“Generalimizin suçsuzluğu ortaya çıkmıştır”
diyerek yürek soğuttu.
Yüksek rütbeli subayların adını Şemdinli
İddianamesi’nde anan Savcı’yla, “hırsız
evin içinde olursa kapının kilitli olması bir
işe yaramaz” diyen istihbaratçının kellelerini,
Genelkurmay’ın emri üzerine ilahlara sundu.
Daha dün, Diyarbakır olayları esnasında, çocuk
katillerine sahip çıkan, katilleri açığa çıkartıp
yargılanmalarını sağlamak yerine, çocuklarına
sahip çıkmadıkları iddiasıyla Kürt ailelerini
suçlayan Erdoğan, cümle AB karşıtlarıyla
militaristlerin istemlerine boyun eğerek, yeni TMY tasarısını
meclise sundu.
AKP hükümetinin tutarsızlıklarını gösteren
çeteleyi uzatmanın gereği yok. Yaşananlar gün
gibi ortada ve üzerinden çok zaman da geçmedi.
Danıştay saldırısıyla birlikte,
28 Şubat Süreci’nin “zinde güçlerinin” önemli bir bölümünün
harekete geçtiği görülüyor. Saldırıya uğrayan
Danıştay yetkilileri başta olmak üzere, tüm
demokrasi, değişim ve AB karşıtları,
Kızılelmacılar ve militaristler, saldırıdan
AKP hükümetini sorumlu tutuyorlar.
Erdoğan ise, Danıştay’a yapılan saldırı
sonrasında da, eylemi gerçekleştirenlerin arkasındaki
güçlerin açığa çıkartılması amacıyla,
gidilebilecek yere kadar gidileceğini söyledi.
Bugüne kadar yaşananlar, söylenenlerin bu kez de havada
kalacağını gösteriyorsa da, benim gönlüm Erdoğan’ın,
bu sefer söylediklerinin arkasında durmasından yana.
Her şeyden önce yangın bu kez komşuda değil,
bizzat evin içinde, AKP hükümeti direkt hedef alınıyor.
Eğer kararlı bir duruş sergilenmezse, siyaseten
verilen tavizlerin nerede duracağı, tavizi verenlerce
değil, verilenlerce belirlendiği, genel kabul gören
bir ilkedir.
Eğer bunca yaşanandan ders çıkartmışsa
Erdoğan, bu ilkeyi çok iyi biliyor olmalı.
Başbakan, Cumhurbaşkanlığı makamı
ve önümüzdeki seçimlerde başarılı olma uğruna
tokalaşırken kolunu kaptırdığı
militaristlerin, “otoriter-laik”lerin, bugün tüm vucudunu
istediklerini anlamalıdır.
Erdoğan, Danıştay’a yönelik saldırısı
sonrasında harekete geçen “zinde güçlerin” hedefinin
sadece Cumhurbaşkanlığı yolunu AKP’ye
kapatmak değil, aynı zamanda AB sürecini tamamiyle
engellemek, 2000 yılı öncesi karanlık dönemi
geri getirmek olduğunun bilincine varmalıdır.
Erdoğan ve partisi, bu aşamadan sonra, “bölücülüğü
ve terörü” önleme bahanesiyle demokrasinin sınırlarını
daraltmayı değil, genişletmeyi hedeflemelidir.
Bunun için yapılacak ilk iş yeni TMY tasarısını
geri çekmektir. Demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin
köklüce yerleşmesini sağlayacak adımları
atmaktır. Din ve vicdan özgürlüğünü, “turban sorunu”
olmaktan çıkartmak, başta Aleviler olmak üzere tüm
dini azınlıkların dini vecibelerini özgürce
yerine getirmenin olanaklarını sağlamaktır.
Başbakan ve hükümeti, bugüne kadar yaşananların
ispat ettiği gibi, Kürt sorunu çözülmeden demokratik
bir yapının oluşturulamayacağını,
ülkede huzur ve güvenin sağlanamayacağını
görmeli ve buna uygun adımlar atmalıdır. Bu
iş için de yapılması gerekenler bellidir: Kürtlerin
bugüne kadar değişik vesilelerle hükümete sunduğu
ve kamuoyuna açıkladığı taleplerini karşılamak...
Erdoğan, “Teröristler”le, “PKK’yi lanetlemeyenlerle
görüşmeyiz” deyip ipe un sermenin, suyu yokuşa sürmenin
çözümsüzlüğü derinleştirdiğini ve böylece kolunu
kaptırdığı kesimlerin ekmeğine yağ
sürdüğünü görmelidir.
Erdoğan ve arkadaşları bilmelidirler ki, Danıştay’a
saldıranların arkasındaki güçleri açığa
çıkartıp, planlarını önlemede ve kendi
hükümetine yönelik saldırıları püskürtmede,
Kürtlerin dostluğuna ve işbirliğine güvenebilirler.
Ama Erdoğan Kürtlerin, tek yanlı aşktan gına
getirdiklerini ve bir daha tek yanlı aşk yaşamak
istemediklerini de bilmelidir...
......................................................
Yazarın
önceki yazılarından:
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının
Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|