PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Erdoğan’ın Sınavı

Mesud Tek

TC Başbakanı Erdoğan, “Danıştay’a yapılan saldırı aynı zamanda hükümetimize yapılmış bir saldırıdır” diye buyurmuş.

İçimden, “günaydın mirim, yeni mi uyandınız” demek geliyor, ama biliyorum ki Erdoğan saf değil, “leb demeden leblebiyi anlayacak” kadar uyanık birisi.

Bu nedenle, Erdoğan en son Şemdinli Olayları ve Şemdinli İddianamesi kaynaklı saldırıların hedeflerinden birinin, AKP hükümeti olduğunu çok iyi biliyordu. Hükümetinin, İmralı’dan postaya verilen ve “görülmüştür” damgalı mektuplarla başlatılan PKK eylemlerinin hedefleri arasında bulunduğunun da farkındaydı.

Ama Erdoğan ve partisi, dar ufku nedeniyle, kendisine yakın çevrelerin, yazar ve gazetecilerin uyarılarına kulak asmadı, ülkeyi değişim ve demokrasi yörüngesine sokacak köklü adımları atmakta imtina etti.

Uyarılar karşısında kulaklarını tıkayan, barış ve demokrasi taleplerini görmezden gelen Erdoğan, celladını sevme halet-i ruhiyesi içinde, saldırıların arkasındaki güçlerin, “önümüze engeller çıkararak hizmetimizi engelliyorlar” diyerek suçladığı kesimlerin ekmeğine yağ süren tavır ve davranışlar içine girdi.

AB sürecinde ve bu sürecde gerçekleştirilen kısmi reformların hayata geçirilmesinde gösteriler tutarsızlıklar, ayak sürtmeler bir yana. Başbakan’ın, Şemdinli olayları esnasında celallenip, “olaylar yerel değildir, işin peşini bırakmayacağız, gidebileceği yere kadar gideceğiz” diyerek patlattığı nara henüz unutulmadı.

Ama daha sonra yaptığı U dönüşü de unutulmazlar arasında yer alıyor. Şemdinli’de suçüstü yakalananların ipleri Ankara’nın derin dehlizlerine, Mehmet Ağar’ın “bir tuğla çekilirse tümü yıkılır” dediği derindeki yapılara uzanınca, Erdoğan, Kasımpaşalı raconuna uygun olmayan bir davranış içine girdi. Yeryüzünde söylemeye yüzü tutmamış olacak ki, havada, “Şemdinlilerin şahitliği kabul edilemez” diyerek mızıkçılık yaptı.

 “Körler sağırlar birbirini ağırlar” misali, Genelkurmay’ın, Şemdinli İddianamesi’nde adı geçen Yaşar Büyükanıt hakkında dava açılmasına gerek görmeyen kararı üzerine, Erdoğan, “Generalimizin suçsuzluğu ortaya çıkmıştır” diyerek yürek soğuttu.

Yüksek rütbeli subayların adını Şemdinli İddianamesi’nde anan Savcı’yla, “hırsız evin içinde olursa kapının kilitli olması bir işe yaramaz” diyen istihbaratçının kellelerini, Genelkurmay’ın emri üzerine ilahlara sundu.

Daha dün, Diyarbakır olayları esnasında, çocuk katillerine sahip çıkan, katilleri açığa çıkartıp yargılanmalarını sağlamak yerine, çocuklarına sahip çıkmadıkları iddiasıyla Kürt ailelerini suçlayan Erdoğan, cümle AB karşıtlarıyla militaristlerin istemlerine boyun eğerek, yeni TMY tasarısını meclise sundu.

AKP hükümetinin tutarsızlıklarını gösteren çeteleyi uzatmanın gereği yok. Yaşananlar gün gibi ortada ve üzerinden çok zaman da geçmedi.

Danıştay saldırısıyla birlikte, 28 Şubat Süreci’nin “zinde güçlerinin” önemli bir bölümünün harekete geçtiği görülüyor. Saldırıya uğrayan Danıştay yetkilileri başta olmak üzere, tüm demokrasi, değişim  ve AB karşıtları, Kızılelmacılar ve militaristler, saldırıdan AKP hükümetini sorumlu tutuyorlar.

Erdoğan ise, Danıştay’a yapılan saldırı sonrasında da, eylemi gerçekleştirenlerin arkasındaki güçlerin açığa çıkartılması amacıyla, gidilebilecek yere kadar gidileceğini söyledi.  

Bugüne kadar yaşananlar, söylenenlerin bu kez de havada kalacağını gösteriyorsa da, benim gönlüm Erdoğan’ın, bu sefer söylediklerinin arkasında durmasından yana.

Her şeyden önce yangın bu kez komşuda değil, bizzat evin içinde, AKP hükümeti direkt hedef alınıyor.

Eğer kararlı bir duruş sergilenmezse, siyaseten verilen tavizlerin nerede duracağı, tavizi verenlerce değil, verilenlerce belirlendiği, genel kabul gören bir ilkedir.

Eğer bunca yaşanandan ders çıkartmışsa Erdoğan, bu ilkeyi çok iyi biliyor olmalı.

Başbakan, Cumhurbaşkanlığı makamı ve önümüzdeki seçimlerde başarılı olma uğruna tokalaşırken kolunu kaptırdığı militaristlerin, “otoriter-laik”lerin, bugün tüm vucudunu istediklerini anlamalıdır.

Erdoğan, Danıştay’a yönelik saldırısı sonrasında harekete geçen “zinde güçlerin” hedefinin sadece Cumhurbaşkanlığı yolunu AKP’ye kapatmak değil, aynı zamanda AB sürecini tamamiyle engellemek, 2000 yılı öncesi karanlık dönemi geri getirmek olduğunun bilincine varmalıdır.

Erdoğan ve partisi, bu aşamadan sonra, “bölücülüğü ve terörü” önleme bahanesiyle demokrasinin sınırlarını daraltmayı değil, genişletmeyi hedeflemelidir. Bunun için yapılacak ilk iş yeni TMY tasarısını geri çekmektir. Demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin köklüce yerleşmesini sağlayacak adımları atmaktır. Din ve vicdan özgürlüğünü, “turban sorunu” olmaktan çıkartmak, başta Aleviler olmak üzere tüm dini azınlıkların dini vecibelerini özgürce yerine getirmenin olanaklarını sağlamaktır.

Başbakan ve hükümeti, bugüne kadar yaşananların ispat ettiği gibi, Kürt sorunu çözülmeden demokratik bir yapının oluşturulamayacağını, ülkede huzur ve güvenin sağlanamayacağını görmeli ve buna uygun adımlar atmalıdır. Bu iş için de yapılması gerekenler bellidir: Kürtlerin bugüne kadar değişik vesilelerle hükümete sunduğu ve kamuoyuna açıkladığı taleplerini karşılamak...

Erdoğan, “Teröristler”le, “PKK’yi lanetlemeyenlerle görüşmeyiz” deyip ipe un sermenin, suyu yokuşa sürmenin çözümsüzlüğü derinleştirdiğini ve böylece kolunu kaptırdığı kesimlerin ekmeğine yağ sürdüğünü görmelidir.

Erdoğan ve arkadaşları bilmelidirler ki, Danıştay’a saldıranların arkasındaki güçleri açığa çıkartıp, planlarını önlemede ve kendi hükümetine yönelik saldırıları püskürtmede, Kürtlerin dostluğuna ve işbirliğine güvenebilirler.

Ama Erdoğan Kürtlerin, tek yanlı aşktan gına getirdiklerini ve bir daha tek yanlı aşk yaşamak istemediklerini de bilmelidir... 

......................................................
Yazarın önceki yazılarından:

Süreç ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe Un Sermek
Güneyli Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba Öyle mi?
Halepçe Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya Bakmak
Saygı Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm Ve Çürüme
Yavaş Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol General Ve Ağca
Gel De Niyazi Usta’yı Anma

MGK’nin Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı Olmak
Gündemimizin Değişmeyeni..
Fırıldak
15 Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi ve Ortadoğu
İyi Asker
Ayna Tutmak
Alışmakta Fayda Var
Üçüncü Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3 Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3 Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 
 
PSK Bulten © 2006