Süreç ve Önümüze Koyduğu Görevler
Mesud Tek
Eğer aşılmaz engeller çıkmaz ve olağanüstü
gelişmeler yaşanmazsa, hükümeti kurmakla görevlendirilen
Nuri Maliki’nin, bu hafta Irak Meclisi’ne sunacağı
kabinesinin güvenoyu almasına kesin gözüyle bakılıyor.
Maliki hükümetinin güvenoyu alıp göreve başlamasıyla
birlikte, Irak’da huzur ve güven ortamının sağlanması,
yaşamın normale dönmesi sürecinde çok önemli bir
viraj daha dönülmüş olacak.
Yaşanan sürecin daha iyi görülmesi için, tekrar da olsa
Irak’ın, konuyla ilgili bazı gerçeklerinin altını
bir kez daha çizmek gerekiyor.
Irak’ı eylem alanı haline getiren El kaide ve benzeri
terör örgütleri bir yana. Irak’ın, ABD, Rusya, AB ve
Çin gibi uluslararası alanda etkin olan devletlerin,
bölgeye yönelik çekişme ve çıkar çatışmalarının
alanı olma durumu devam ediyor.
Fransa başta olmak üzere AB ve öteki batılı
ülkelerin Suriye rejimi ile tutuştuğu güreşin
minderi Lübnan ise, ABD’nin, Suriye Baasıyla kavgası
büyük oranda Irak’ta yapılmaktadır.
“İran-ABD gerginliğinin etkisini en çok gösterdiği
yer Irak’tır. Irak ABD-İran savaşına ev
sahipliği yapıyor” dersek abartmış olmayız.
Körfez ülkelerinin İran ve rejiminden kaynaklanan kaygı
ve korkuları, Saddam rejiminin yıkılmasından
sonra daha da arttı. Körfez ülkeleri, İran’ın
doğal müttefikleri olarak gördükleri Şiilerin ülke
yönetiminde etkin olmasını istemiyorlar, bu amaçla
kendilerine bağlı ve yakın güçler eliyle herşeyi
yapıyorlar.
Türkiye’nin Irak’a yönelik tavırları ise biliniyor.
Bölgeye yönelik kırmızı çizgileri, Güneyli
Kürtlerin kararlı tavırları ve uluslararası
şartlar sonucu giderek pembeleşen ve ortadan kalkan
Türkiye, akıntıya kürek çekmeye devam ediyor. Irak
haklarının oylarıyla kabul edilen Anayasayı
görmezden geliyor. Pervasızca bu ülkenin içişlerine
müdahale ediyor, Anayasa’nın, özellikle de Kürtlerin
lehine olan maddelerinin değiştirilmesi için çabalıyor.
Türk devleti, Irak Anayasası’nın Kerkük ve benzeri
yerlerle ilgili maddesi, hiç bir yoruma yer bırakmayacak
kadar açıkken, kerkük ile ilgili kararın tüm Irak
halkı tarafından verilmesinde israr ediyor.
Türkiye’nin son dönemlerde Şiilerin bir kesimine duyduğu
aşkın nedeni, onun bölge gerçeklerini görmesi, sadece
Türkmenlere bağlı kalmayı bir kenara bırakması
değil, Kerkük’e yönelik kirli emelleridir.
Türk devletiyle radikal Mehdi Ordusu arasında başlayan
aşk ile, Mehdi Ordusu’nun Kerkük bölgesine yaptığı
militan sevkiyatının arkasında da Kerkük sorunu
olduğuna kuşku yok. Çünkü hem Mukteda Sadr ve hem
de başta Türkiye olmak üzere tüm sömürgeci devletler,
Kürtlerin Kerkük’de etkin duruma gelmesini istemiyorlar. Anayasa’nın
ilgili maddesinin uygulanması halinde, Kerkük’ün Kürdistan’ın
bir parçası olduğunun bir kez daha tescil edileceğini
biliyorlar. Kerküklülerin iradelerini Kürdistan bölge hükümeti
sınırları içinde yaşamadan yana ortaya
koyacağından, adları gibi eminler. Bu nedenle
de süreci geciktirmek amacıyla el ele veriyorlar; bölgede
karışıklıklar çıkartıyorlar;
ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar.
Böylesi bir ortamda, Irak politikasında etkin olan uluslararası,
bögesel ve yerel güçler arasındaki ilişki ve çekişmenin
izlerini taşıyan, bir anlamda sözkonusu ilişki
ve çatışmanın ürünü olan Nuri Maliki kabinesinden,
ülkenin köklü sorunlarını bir anda çözmesini beklemek,
çok aşırı bir iyimserlik olur.
Bununla birlikte Maliki hükümetinin güven oyu alıp programını
uygulanması, yeni Anayasa’yı hayata geçirmesi, bu
ülkede huzur ve güven ortamının sağlanması
doğrultusunda atılan önemli bir adım olmakla
kalmayacak, etkisini tüm bölgede de gösterecektir.
Kuşku yok ki etkilenenlerin başında Kürt sorunu
geliyor.
Yeni Irak Anayasası’nın hayata geçirilmesi, muşruiyet
kazanması, Maliki kabinesinin güven oyu almasını
zorunlu kılıyor. Bir başka değişle,
Maliki kabinesinin işe başlamasıyla birlikte,
yeni anayasa da yürürlüğe girecek, Kürdistan Parlamentosu,
Kürdistan Hükümeti, Kürdistan Bölge Başkanlığı
gibi ulusal kazanımlar anayasal ve uluslararası
güvencelere kavuşacaklar.
Kürdistan Birleşik Hükümeti’nin 7 mayıs 2006 tarihinde
Parlamento’dan güven oyu almasıyla birlikte yeni bir
aşamaya giren Güney’deki sürecin, Maliki hükümetinin
güven oyu almasıyla daha da derinleşeceğine
kuşku yok.
Kürdistan hükümetiyle merkezi hükümet arasındaki ilişkileri
düzenleyen mekanizmanın iyi işlememesi (ya da İbrahim
Caferi döneminde olduğu gibi işletilmemesi) iki
kesim arasındaki önemli sorunlardan birisini oluşturuyor.
Yeni anayasa, Nuri Maliki’nin yaptığı açıklamalar,
Şiilerin önde gelen liderlerinden Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Adil Abdul Mehdi’nin Kürdistan Parlamentosu’nda
yaptığı konuşma, Kürdistan Hükümetiyle
merkezi hükümet arasındaki ilişkilerin derli-toplu
hale gelip, normal mecrasında yürüyeceği konusunda
iyimser bir hava yaratıyor.
Hepsinden önemlisi Kürdistan Birleşik Hükümeti’nin yapısı,
Başbakan Neçirvan Barzani’nin açıkladığı
program ve hükümetin öncelikleri, sürecin daha da derinleşeceği
ve etkili hale geleceğini gösteriyor. Bir iki Güneyli
parti haricinde, tüm siyasi güçlerin, etnik ve dini azınlıkların
hükümete temsil edilmeleri, güvenliğin yanısıra
demokrasi ve kurumlaşmanın geliştirilmesi,
yeni kurtarılmış bölgeler, ekonominin canlandırılması
ve yeniden inşanın hükümetin öncelikleri arasında
bulunması da bu gerçeği işaret ediyor.
Bir başka ifadeyle Maliki kabinesinin güvenoyu alması,
Güney’den esen umut ve değişim rüzgarını
daha da güçlendirecektir. Zaten Türkiye ve İran’ın
Güney Kürdistan ile olan sınırlarına yaptıkları
askeri sevkiyatların, gerçekleştirdikleri operasyonların
başlıca nedenleri arasında, bu rüzgarın
“kendi sınırları”ndan sızmasını
engellemek de var.
Bölgesel ve uluslararası durumun, sömürgecilerin bu
sızıntıyı önleyemeyeceklerini göstermesi
bir yana.
Süreç, Kürdistanlı tüm ulusal demokratik örgütleri bir
araya toplayacak bir yapının oluşturulmasını
her zamankinden daha çok gerektiriyor. Ama Kürdistanlı
örgütler arasındaki ilişkilerin sürecin gerektirdiği
düzeyde olduğunu söylemek mümkün değil.
Öte yandan her parçadaki yurtsever örgütler arasındaki
iş ve güçbirliğinin, tüm parçalardaki örgütleri
biraraya getirecek yapının oluşturulmasına
yardımcı olacağı bir gerçektir.
Uuslararası ve bölgesel şartların yanısıra,
PDK ve YNK arasındaki ilişkilerin düzelmesi ve Güney’deki
gelişmeler, diğer parçadaki örgütler arasındaki
ilişkileri olumlu yönde etkiliyor.
Suriye Kürdistanı’nda örgütlerin hepsine yakın
bir bölümünü bir araya getiren HEVBENDİ ve BERE’nin,
Suriye’nin siyasi durumu ve Kürtlerin hakları konusunda
görüş birliğine varıp ortak hareket etmeye
karar vermeleri, bunun en belirgin işaretidir. Benzeri
bir durumun İran Kürdistanı’nda da yaşandığını
söylemek mümkün.
Ama Kuzey’de durum biraz farklı.
Kuzeyli örgütler arasındaki ilişkiler, geçmişe
göre daha iyi bir konumda. Bununla birlikte, yurtsever güçleri
bir araya getirmek amacıyla yürütülen çalışmaların
umut verici olmasına karşın, Kuzey Kürdistanlı
yurtsever güçler ve örgütler arasındaki işbirliğinin
sürece cevap verdiğini, sürecin getirdiği görevlerin
altından kalkacak düzeyde olduğunu söylemek çok
zor.
Bu nedenle, sürecin önümüze koyduğu görevleri yerine
getirmek için, yurtsever örgütler, tek tek aydınlar,
ince eleyip sık dokumayı, “armudun sapı üzümün
çöpü” demeyi bir kenara bırakmalı, başlatılan
işin bir ucundan tutmalı, yurtsever hareketin derlenip
toparlanmasına katkı sunmalıdır.
Güney’in ulusal kazanımlarını korumanın
en emin ve sağlam yolu Kuzey’i özgürleştirmektir.
Kuzeyin özgürlüğü ise böylesi bir işbirliğini
zorunlu kılmaktadır.
......................................................
Yazarın
önceki yazılarından:
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının
Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|