Sistem çürümüş, dökülüyor
Kemal Burkay
Bu ülkede sistemin tüm kurumları çürümüş; vidaları
laçka olmuş, dökülüyor… Kırk kuluvallah okunsa,
kırk su dökünse temizlenemez!
Güvenlik ve yargı bunun dışında değil.
Hatta bu alanlarda yozlaşma belki ötekilerden daha çok.
Çünkü bu ikisi de eleştiriden azad. İkisine de gözünün
üstünde kaşın var denemiyor. Öyle olunca da içine
düştükleri kirlilik görünmüyor; bir karanlık dünya
gibi…
İşte, nasıl olduysa –binde bir olan hadiselerden
biri yani- bir savcı çıktı, “kral çıplak!”
dedi. Van Savcısı Ferhat Sarıkaya. Şemdinli
olaylarının adını koydu. Bu, devlet içinde
yuvalanmış bir çete, gizli suç örgütü, dedi.
Söz konusu terör eylemleriyle amaçlananın ise şunlar
olduğunu belirtti: Bölgede çatışma ve kaos
yaratarak devletin şiddet önlemlerine yolu açmak; olağanüstü
hale zemin hazırlamak; Türkiye’nin AB sürecini engellemek…
Siyasi otorite (hükümet) üzerinde baskı oluşturup
Türkiye’yi yöneten merkezi elitin (asker-sivil bürokrasi)
gücünü korumak…
Bu çetenin iki çavuşla bir PKK itirafçısından
ibaret olmadığını, perde arkasında
çok daha etkili güçler olduğunu ve “devletin bekası
açısından, perde arkasındakilerin de deşifre
edilmesinin elzem” olduğunu dile getirdi.
Aslında perde arkasındakilerle, en azından
onların bir bölümüyle ilgili olarak da iddianameye yansıyan
bilgi ve belgeler var. Ancak Savcı, Kara Kuvvetleri Komutanı
Yaşar Büyükanıt’ın, Hakkari ve Şırnak’taki
askeri komutanların ve Hakkari Valisi’nin de içinde olduğu
bu kişiler hakkında dava açma yetkisi olmadığı
için, onlara ilişkin bazı suçlamaları, bilgi
ve belgeleri işaret edip, dosyalarını ayırıp
ilgili yerlere gönderdi.
Savcı Ferhat Sarıkaya’nın iddianamesi işte
bu nedenlerle büyük bir tartışmaya yol açtı.
Aslında Savcının söyledikleri yeni değildi,
toplum için bir sır da değildi. Üstelik bu söylenenler
buz dağının sadece görünen bölümü, küçücük
bir bölümü.. Biz Türkiye’de terör üzerine oynanan oyunun iç
yüzünü, yıllardır yaza söyleye dilimizde tüy bitti.
Türk derin devleti ve onun marifetleri çoktandır ki sır
değil. Basın da bunu biliyor, politikacılar
da; hatta artık sıradan vatandaş da…
Ama bunu bir savcının söylemesi elbet büyük önem
taşıyor. Savcı Ferhat Sarıkaya onurlu,
yürekli bir iş yaptı.
İşte bu yüzden komutanlar hop oturup hop kalkıyorlar.
Anında harekete geçtiler. “Buna biz değil, hükümet
cevap versin!” deyip muhtıralarını hükümete
ilettiler, bir başka deyişle ültimatom verdiler..
Burjuva basınındaki ünlü yağcılar, pişkin
kalemler, hemen generalleri savunmaya soyunup Van Savcısı’na
saldırıya geçtiler, bu yürekli hukuk adamına
“terbiyesiz” diyecek kadar alçalanlar oldu. Sözde sosyal demokrat
ve sözde muhalefet olan Baykal ise, “bu askare karşı
bir darbedir!” diyerek bu olayı da hükümete karşı
kullanmak ve orduyu kışkırtmak için, akıl
almaz bir sorumsuzluk örneği daha sergiledi. Kendisine
yaraşan da galiba buydu..
Oysa ne generallerin -eğer suçlu, eğer “çıplak”
değillerse- bu kadar öfkelenmesi gerekiyor, ne onların
basındaki uşaklarının, ne de Baykal kışkırtıcısının..
Eğer generallerin kendilerine güveni ve hukuka saygıları
varsa o zaman yapacakları iş yargılanmaya,
hesap vermeye açık olmaktır. Bu ülkede herkesin
de bunu istemesi gerekir. Yargı yalnızca yoksullar
ve zayıflar için mi; yalnızca muhalif aydınlar,
Kürtler, düzeni, baskıları eleştirenler için
mi?..
Orduyu kutsallaştırmanın, generalleri dokunulmaz
kılmanın bir yararı yok. Askerler de suç işleyebilir
ve bu ülkede çokça işliyorlar. Bakın, daha kısa
süre önce, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı bir orgeneral
yolsuzluktan hüküm giydi. Komutanların Şemdinli
iddianamesi nedeniyle hükümete muhtıra verdikleri gün
(6 Mart) gazetelerde ilginç iki haber vardı. Birisi 3.
Kolordu Komutanı Korgeneral Ethem Erdağı’na
ilişkindi. “Hakikate muhalif rapor ve sahte evrak tanzimi”
suçundan, üçü albay olmak üzere toplam on kişi ile birlikte
Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nde yargılanıyor ve
hakkında 6 yıla kadar hapis cezası isteniyordu…
İkincisi ise banka soyan “Özel Kuvvetler” mensubu iki
assubaya dairdi, 15 Şubat 2006 günü Vakıfbank’ın
para nakil aracını soymuş ve 580 bin YTL’yi
gaspedip götürmüşlerdi…
Bundan üç gün kadar sonra, 9 Mart günü ise Bursa Jandarma
Alay Komutanı Albay Aydın Yeşil, bir uzman
çavuşla birlikte tutuklandı. Sebep ise Bursa’daki
bir çete ile ilişkiler…
Demek ki yapılması gereken orduyu kutsallaştırmak,
dokunulmaz kılmak değil, tüm devlet kurumları
gibi onu da içine düştüğü kirden pastan arındırmak
için ciddi, köklü bir temizlik hareketine girişmek. Bu,
ülkenin demokratikleşmesi, toplumun özgürleşmesi
çabalarının bir parçasıdır.
Elbet böyle bir iddianameyle bir anda, devletin tüm kurumlarına,
toplumun tüm gözeneklerine sinmiş, onu bir kanser gibi
sarmış bu devasa suç örgütünün, buz dağının
hemen açığa çıkarılıp sorumlulardan
hesap sorulacağına inanacak kadar saf değiliz.
Ne yazık ki bu iş kolay değil. Büyük bir ihtimalle
bu kez de suçlular korunacak ve olayların üstü örtülecektir.
Yine büyük ihtimalle bu kez de, suç örgütünü açığa
çıkarmaya çalışan ve hukukun gereğini
yapan savcı cezalandırılacaktır. Ama ne
de yapılsa kamu vicdanı artık hükmünü vermiştir;
kimse suçu ve suçluları aklayamaz..
Öte yandan, gerçekten adalet isteyen, suça, kirliliğe
karşı çıkan herkesin, özellikle de basının
bu işin üzerine gitmesi, perdenin tümden aralanmasını
ve zanlıların yargılanmasını istemesi
gerekmez mi?
Ne yazık ki bu ülkede basın da kokuşmuş.
Bu kokuşma yeni değil. O yıllardır ki
darbecileri alkışlıyor, militaristlerin psikolojik
kampanyalarının gönüllü hizmetinde. O yalanın,
kirliliğin, zulmün sesi ve dili olmuş. Zaman zaman
çıkan ve bugün de var olan kimi yürekli kalemler ise,
söz konusu yürekli ve namuslu hukukçular gibi, çarkın
dişlileri arasında ezilip gidiyorlar.
Yine de, karamsar olmak için neden yok. Bu çürümüş sistemin
bir ömrü var ve sahipleri can havliyle ne denli çöküşe
engel olmaya, ömrünü uzatmaya çalışsalar da o dökülüyor
ve bir gün tümden dağılıp gitmekten kurtulamıyacak.
Bugün gördüğümüz işaretler o kaçınılmaz
çöküntünün güçlü belirtileridir.
Değişimin yasaları tüm zorbalardan ve tüm
ordulardan daha güçlüdür.
................................................................................
Yazarın önceki yazılarından:
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|