Madımak
Mesud Tek
2 Temmuz 1993 tarihinde, içindeki aydın,
yazar, şair ve sanatçılarla birlikte ateşe
verilen Madımak Oteli yanmaya devam ediyor.
Bu yangınla birlikte, Sivas’a, düzenlenen
Pir Sultan Abdal etkinliklerine katılmak için gelen,
alevler içinde kalan Madımak’ta “ateşte semaha duranlar”ın
semahı da sürüyor..
Öyle anlaşılıyor ki Madımak
katliamını düzenleyenler açığa çıkartılıp
hesap soruluncaya kadar Madımak hep yanacak, “ateşte
semaha duranlar” ise dönmeye devam edecekler.
Bazı Alevilerin de içinde bulunduğu
geniş bir kesim, Madımak’ın “bir avuç yobaz”ın
eseri olduğunu söylüyor. Böylece Alevilerin kemalizmden,
üniter devletten uzaklaşmalarını önlemeyi amaçlıyorlar.
Oysa bu “bir avuç yobaz” Madımak’a benzin
döküp kibriti çakan maşa. Asıl suçlu maşayı
tutan el: resmi ideoloji, üniter devlet anlayışı
ve onlara analık yapan kemalizm..
Ne yazık ki biz Kürtlerde olduğu
gibi, Alevi camiasında da azımsanmayacak sayıda
celladını sevenler var.
“Dersim çıkartılıp atılması
gereken bir çıbanbaşıdır” diyerek, onbinlerce
Alevi Kürdün mağaralara, değirmenlere doldurulup
diri diri yakıldığı, kurşuna dizildiği,
mermi israf olmasın diye derin uçurumlardan aşağıya
atıldığı Dersim katliamının
emrini veren Atatürk’ü, temize çıkartmak amacıyla
köy köy gezip, “Atatürk de bizdendir” diye propaganda yapan
dedeler, pirler vardı; var.
Bugün bile, sayılarında bir hayli
azalma da olsa, bazı Aleviler aynı sakızı
çiğnemeye devam ediyorlar. Atatürk posterleri altında
cem tutuluyor. Kemalizmin, üniter devletin güçlenmesi için
dua ediliyor...
Madımak, 12 Eylül öncesi yaşanan
planlı programlı Maraş katliamının,
Malatya’da, Çorum ve Sivas’da Alevilere, solculara yönelik
planlı saldırıların bir devamıdır.
Devletin Alevilere yönelik politikasını tüm çıplaklığıyla
ortaya koyan önemli bir dönemeçtir.
Türk devleti üniterdir, tekçidir. Tek ulus
(Türk), tek bayrak (Türk bayrağı) , tek dil (Türkçe),
tek din (İslam) ve hatta tek mezhep (Hanefi) anlayışı;
kemalizm üzerine kurulmuştur.
Bu şablona uymayanlar, dışına
taşanlar inkar edilmiştir. Bu kesimlerin hızaya
getirilmesi, hizaya gelmeyenlerin imha edilmesi devletin temel
ve asli görevi olagelmiştir.
İşte bu nedenle dönemin Başbakanı
Tansu Çiller’in, “otelin dışındaki halkımızın
burnu kanamamıştır” demesi, onun “sürç-ü lisan
eylemesi” değildir. Devletin Alevilere yönelik resmi
politikasının Çiller tarzında ifade edilmesidir.
“Bir avuç yobazı”, “gazanız mubarek
olsun” diyerek kutlayan dönemin Sivas Belediye Başkanı,
“otelin dışındaki halka bir şey olmasın”
diyen dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, müdahale amacıyla
olay yerine gelen, Madımak’ta mahsur kalanları kurtarmak
yerine “Ordu Bosna’ya” sloganları altında geri dönen
askeri birlik ve televizyon seyreder gibi otelin yanmasını
seyreden polis, devletin Alevilere yönelik inkar ve imha politikasını
hayata geçiren birer figurandırlar.
TC Başbakanı Erdoğan, birkaç
gün önce de dışarıda ve havada demokratlık
geleneğini sürdürdü. Strasburg’da, Avrupa Konseyi Parlemanterler
Meclisi’nde konuşurken, hak ve özgürlükler, birlikte
yaşama, dini inançlara saygı, hoşgörü ve benzeri
konularda gayet güzel şeyler söyledi.
Türk yöneticilerinin uçakta ve yurtdışındayken
söylediklerini duyunca, insanın, “Türk yöneticileri bu
ülkeyi yurtdışında ya da uçakta idare etseler
ne kadar iyi olur” diyesi geliyor!..
Sozkonusu konuşmasında, Avrupalılara
dini inançlara saygılı olma ve hoşgörülü konularında
ders vermeye kalkan Erdoğan, cem evi talebini dile getiren
Alevilere, “ibadet etmek istiyorsanız, camiler orada”
diyor. Alevilere camilerin yolunu göstermekte hiç bir beis
görmüyor. Aleviliğin ayrı bir inanç sistemi olduğunu
inkar ediyor, kemalizmin, resmi ideolojinin Alevilere ilişkin
politikasını sürdürüyor.
Aleviler hep bir ağzdan “ibadethanemiz
cem evidir” diyorlar. Ama söyledikleri başbakandan kemalistine
kadar, resmi ideoloji bağımlılarının
bir kulağından girip ötekisinden çıkıyor.
Hep bir ağızdan, koro halinde “cem evleri ibadet
yerleri değildir” diyorlar. Çünkü resmi ideoloji öyle
gerektiriyor. Çünkü Alevi inancını inkar, “Atatürk
devrim ve inkilaplarının” bir gereğidir.
Madımak’ın ateşe verildiği
2 temmuz günü yaklaştıkça, basında olayla ilgili
olarak yapılan yorumlar, değerlendirmelerin giderek
arttığı gözleniyor. Yazılanlarda, söylenenlerde,
yapılan yorumlarda doğru şeyler dile getiriliyor.
Haklı olarak dönemin yöneticileri, siyasi partileri,
“bir avuç yobaz” eleştiriliyor.
Ama kanımca bir şey eksik bırakılıyor.
Resmi ideolojiye, üniter devlet anlayışına,
kemalizme, “ordu Bosna’ya” sloganı eşliğinde
Madımak otelini, içindekiler birlikte fanatikler ve yobaz
tayfasıyla baş başa bırakan orduya pek
dokunulmuyor.
Oysa yeni Madımakların yaşanmaması,
Alevilerin haklarına kavuşması, bir anlamda
buna bağlı.
Bu nedenle Aleviler, kendilerini üniter devlete
zincirle bağlamanın bir başka biçimde ifadesi
olan, “Diyanet bütçesinden Alevilere pay ayrılması”
ve benzeri talepleri bir kenara bırakarak, resmi ideolojiyle,
üniter devlet anlayışıyla hesaplaşmalıdırlar.
Madımak’ın arkasındaki güçlerin
ortaya çıkartılıp hesap sorulması da bu
hesaplaşmayı gerektiriyor.
Bu yapılmadıkça Madımak yanmaya
devam edecek, içinde ateşte semah duranlar da dönmeye
devam edeceklerdir.
|