Başbakan’ın TİT Aşkı
Mesud Tek
Adını Genelkurmay tarafından andiçlanan İHD
Genel Başkanı Akın Birdal’ı kurşunlayarak
duyuran Kontgerilla’ya bağlı Türk İntikam Tugayı
(TİT)’nın, Diyarbakır’da yapılan alçakça
saldırıyı üstlenmesine, Kürtleri tehdite devam
etmesine karşın, Başbakan’ın Siirt’te,
Diyarbakır’da patlayan bombanın PKK tarafından
yerleştirildiğini televizyon kanalları vasıtasıyla
dünya aleme duyururken, yüzü kızarmıyor.
Medya’ya yansıdığı kadarıyla, Erdoğan
ayrıca Diyarbakır’daki patlamayı “provokasyon”
olarak niteliyor ve amacının “barış sürecini
engellemek” olduğunu söylüyor.
Başbakan “barış süreci”nden bahsediyor.
Türk hükümeti, PKK’nin ateşkes için öne sürdüğü
şartları kabul ederek barış sürecini başlattı
da bizim haberimiz mi olmadı?
Böyle bir gelişmenin yaşanmadığı,
Türk devletinin şu anda Kürtlerle barışma niyetinde
olmadığı biliniyor.
Bu durum da Erdoğan’ın öncelleri gibi Kürt halkının
koyun gibi boyun eğmesini, hakları için mücadele
etmemesini barış süreci olarak gördüğünü ortaya
koyuyor.
Kürtler haklarını talep ederlerse barış
yok, boyunlarını celladına itirazsız uzatırlarsa
barış süreci var!..
Başbakan da çok iyi biliyor ki ortada bir barış
süreci yok ve Diyarbakır’daki patlama, Şemdinli’deki
Kürt karşıtı eylemleri nedeniyle sırtı
sıvazlanan ve sahip çıkılan “iyi çocukların”
eseridir.
Bombanın, görevi asnasında “izin verseler kimyasal
silah kullanıp Kürdistan’da ot yeşermesine izin
vermem” diyen, devletin savcısını, hakimini
hizaya getirmek amacıyla evlerinin çevresinde bomba patlattıran
generalin ülküdaşları tarafından konulduğuna
da kuşku yok.
Diyarbakır’daki patlama Marmara Gemisi’nin batırılmasının,
Kültür Sarayı’nın yakılmasının, 1977
yılında gerçekleştirilen 1 Mayıs Katliamı’nın
davamıdır.
Diyarbakır’daki patlamanın kökleri, 1955 yılının
6-7 Eylül günü gerçekleştirilen eylemlere, hani şu
kahraman bir generalin “Özel Harp Dairesi’nin en başarılı
operasyonlarından biri” olarak tanımladığı,
İstanbul’da yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudilere karşı
düzenlenen pogromlara kadar uzanıyor.
Laf buraya gelmişken dini bütün, “yaradılanı
yaradan ötürü seven” ama Müslüman ve Türkler dışındakı
“yaradılan”ları pek de makbul saymayan Başbakan’ın
döktürdüğü bir başka inciye değinmemek olmaz.
Başbakan Türk Tarih Kongresi’nde yaptığı
konuşmasında, “tarihte bizim kadar yüzü ak bir millete
rastlamak neredeyse imkansızdır” diye buyurmuş!..
Tarihinde, diğer uluslara nazaran daha az katliamlar
bulunan bir milletin yüzü nasıl ak olur, bilinmez?
“Senin yüzün benden kara” demekle, yüz ağarmıyor
ki, X ulusun tarihindeki kara sayfaların daha çokluğunun
Erdoğan’ın yüzünü ağartmadığı
gibi..
Ayrıca hangi milletin tarihi mihyar olarak alınacak?
Osmanlı’nın, başta Avrupadakiler olmak üzere
işgal ettiği ülkelerdeki zulmü ve katliamları,
anaların çocuklarını susturmak için “sus Türkler
geliyor” demelerinden daha iyi ne ifade edebilir ki?
Kürdistan kırsalında, “hiş be, cendermeya
Tırk tê”, (sus jandarma geliyor) tehdidi altında
büyümeyen kaç kişi var acaba?
Osmanlıların işgal ettiği ülkelerde
gerçekleştirdiği katliamlar ancak İspanyol,
Portekiz, İngiliz, Fransız ve Hollandalı sömürgecilerin
Amerika kıtasında, Afrika ve Uzakdoğu’da yaptıklarıyla
kıyaslanır.
Nazilerin gerçekleştirdiği Yahudi Soykırımı’nin,
İttihad ve Terakki’nin gerçekleştirdiği Ermeni
Soykırımı’na ağır bastığını
söylemek mümkün, ama Hitler’in “Türklerin yaptıkları
bana örnek teşkil etti” dediğini unutmadan.
Piran’da, Ağrı’da, Zilan Deresi ve Dersim’de halkımıza
karşı işlenen soykırım suçlarını
bir kenara bırakalım.
Ya yukarıda bahsedilen, “Özel Harp Dairesi’nin en başarılı
operasyonlarından birisi” olarak tanımlanan 6-7
Eylül Olaylarına ne buyurursunuz sayın Başbakan?!..
5-7 Eylül Olaylarında 73 kilisenin, yedi ayazma ve
iki manastırla dini azınlıklara ait 6000’i
aşkın işyeri ve sayısı belli olmayan
evin yakılıp yıkılması, üç kişinin
katledilmesi ve bir papazın zorla sünneti, tarihinize
düşen irice ve kapkara bir leke değil midir, Sayın
Erdoğan?
Tüm bunlar biliniyorken, Erdoğan’ın birkaç gün
önce, Batı Trakya Türkleri’yle ilgili bir toplantıda,
Türk devletinin dini ve etnik azınlıklara karşı
politikasını sütten çıkmış ak kaşık
olarak göstermesi de inandırıcı olmuyor elbette.
Ama kabul etmek gerekir ki bu ülkede hamasi nutuklar ve
dini söylemler eşliğinde atılan yalanlara,
kupkuru böbürlenmelere inanan, inanmaya teşne olan milyonlarca
insan var.
Başbakan’ın “milliyetçi, mukadesatçı ve tarihiyle
gurur duyan” TİT ve geleneğiyle olan aşkı
Diyarbakır’daki patlamayla başlamadı.
Hatırlanacağı gibi bu aşk Şemdinli
olayları esnasında filizlendi.
Erdoğan aşkı uğruna tükürdüğünü
yaladı, ilahların isteği kurbanları kendilerine
sundu.
Son söylemleri bir kez daha gösteriyor ki Başbakan,
“ülkenin bütünlüğü, üniter devletin bekası” uğruna
kemalist, militarist, ve ırkçı-şovenlerle
aynı çuvala giriyor.
Başbakan’ın bu çuvaldan “Kasımpaşalı”
olarak çıkmayacağı kesin.
Erdoğan ile TİT ve geleneği arasında
başlayan aşkın ürünü, Cumhurbaşkanlığı
makamı olabilir mi?
Bekleyip göreceğiz.
Ama bu çuvala girişin, bu aşkın Erdoğan
hükümetini, demokrasi ve değişim yanlısı
güçlerden uzaklaştıracağı, AB nezdinde
zora sokacağı kesin..
“Her işte bir hayır vardır” denir.
Son gelişmelerin ve yapılan açıklamaların
Erdoğan ve hükümetinin programı, dünya görüşü
ve dayandığı temel itibariyle Türkiye’yi değişim
ve demokrasi yörüngesine sokmaya muktedir olmadığını
göstermesi de hayırlı olmuştur.
PKK de hayırlı bir iş yapmalı, Diyarbakır’daki
bombayı patlatanların arzuladıkları söylem
ve eylemlerden uzak durmalıdır.
TİT ve benzeri kuruluşlara verilen en iyi cevap,
Diyarbakır halkının, bu kentte faaliyet yürüten
demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin göstermiş
olduğu sağduyulu tavrıdır, gerçekleştirilen
barışçıl ve demokratik eylemlerdir.
Sözkonusu tavırda, eylemliliklerde israr Erdoğan’ın
yeni aşkına, birlikte çuvala girdiklerine en iyi
cevap olmakla kalmaz, Kürtlerin arzulanan birliğini sağlamaya
yardımcı olur.
Unutmamak gerekir ki doğru ve makul olanda israr, zaferi
de getirir.
Yazarın
önceki yazılarından:
“Bayrak
Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil
Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık
Üçüzler
Kirlenme,
Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya
Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta
İsrar
“İyi
Çocuk”lar Cenneti..
Filmi
Başa Sarmak
Erdoğan’ın
Sınavı
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının
Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|