PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
Bu bir darbe değil mi?

Kemal Burkay

Şu günlerde yaşanan, aslında yeni bir 28 Şubat’tan, yani yeni bir postmodern darbeden başkası değil. 2002’de AKP’nin halk oyuyla hükümet olması (iktidar oldu demiyorum; çünkü o günden bugüne hala buna çaba gösteriyor) 28 Şubat’a karşı bir gelişme idi. Halkın tercihi, 28 Şubat’ın tercihlerini -Ecevit, MHP ve ötekileri- çöpe süpürmüştü.

Bu arada AKP, AB rüzgarını da arkasına alarak konumunu güçlendirmeye çalıştı ve pek yürekten olmasa da bazı reformlar yaptı. Ama bu durum çok sürmedi. Hem 28 Şubatçılar toparlanıp karşı atağa geçtiler, hem de AKP bu zoraki reformculuktan tez yoruldu, AB’de aradıklarını bulamadı, statükonun güçlerine teslim oldu.

İki yıldır, PKK’yı da figüran olarak kullanarak tezgahlanan oyun ise ürünlerini veriyor. Şemdinli’deki bombaları jandarma istihbarat elemanları patlattığı halde, militarist güçler kamuoyunu hiçe sayarak, yargıyı, hükümeti ve parlamentoyu sindirerek zeytin yağı gibi üste çıktılar.

İpler şu anda yeniden askerlerin elinde, sivil bürokrasi bir kez daha paşaların hizmetinde. Herkesin sanki dili tutuldu. Basın tam bir sadaketle hizmette. Psikolojik savaş bir kez daha başarıyla yürüyor...

Akıl alacak şey değil. Derin devletin hizmetindeki Apo’nun İmralı’dan örgütünü yönetmesi kimseye bir şey anlatmıyor. Şemdinli’de yakalanan bombacılar, bu bombacılara kol kanat geren generaller bir şey anlatmıyor. Savcı Sarıkaya’nın iddianamesinde adı geçen, generallerden, albaylardan, PKK itirafçılarından, mafyacılardan oluşan suç ağı kimseye bir şey anlatmıyor. Ankara’da ortaya çıkan Sauna Çetesi kimseye bir şey anlatmıyor. Türkiye’nin AB üyeliğini, demokratikleşme ve değişim sürecini bloke etmeye yönelik statükocu güçlerin göz önündeki pervasızca çabaları, oyunları, tehditleri kimseye bir şey anlatmıyor!..

Adamlar ortalığı kızıştırarak sonunda Diyarbakır’ın ve çevre illerin patlamasına yol açtılar. Suç yine Kürtlere yığıldı! Son on yıldaki bazı iyileşmeleri de silip süpürecek olan Terörle Mücadele Kanunu, eskisine göre daha da ağırlaşarak bir gecede geri geldi. 250 bin asker İran-Irak sınırlarına yığıldı. Ülke yine bir seferberlik havasına bürünmüş...

Ortalığı bir kez daha terör vaveylası sardı. “Terör örgütü” sözde Irak sınırından girerek Türk güvenlik güçlerini vuruyor, tekrar oraya kaçıyor! Bu durumda sıcak takip hakkını kullanmak, bundan da öte Güney Kürdistan’a yerleşmek Türkiye’nin hakkı!..

Oysa halka pervasızca yalan söyleniyor. Sınırdan gelip bu tarafta karakol basan, bomba patlatan filan yok. PKK orada da, burada da yedi yıldan beridir öylece duruyor. PKK savaşmıyor. Bir ara adını bile terk etti. Ama PKK’ya eylem yaptırmak isteyenler var, bunun için iki yıldır yoğun çaba gösterenler var ve bu da Türk derin devletinden, militarist güçlerden başkası değil. Çünkü PKK eylemleri olmasa bu danışıklı dövüş, bu terör propagandası, bu vatan kurtaran aslan posizyonları inandırıcı olmaz. Buna dayandırılan rantlar, imtiyazlar ila nihaye sürüp gidemez...

Öyküyü onlarca kez yazdık, başkaları da yazdı. Aslında olan bitenin iç yüzünü bu ülkede bilmeyen azdır. Her şey kamuoyunun gözleri önünde cereyan etmekte.

Apo yakalanınca teslim oldu. Çok geçmeden taraftarlarına seslendi ve şiddet eylemleri durdu. Apo teslimiyet politikasını, Genelkurmay’ın uygun bulduğu biçimde adım adım örgütüne benimsetti. PKK Kürt halkının tüm temel istemlerinden vaz geçti; ne bağımsız devlet, ne federasyon, ne otonomi... Türk üniter devletini ve öteki Kemalist tezleri savunur oldu. Silahlı güçler, 500 kişi hariç, sınır ötesine, Güney Kürdistan’a taşındı. Bunların oraya gitmesini de 500 kişinin Kuzey Kürdistan’da kalmasını da devlet uygun gördü. Güneydekileri o parçadaki Kürtlere saldırtmak, kuzeyde kalan 500 kişiyi ise bazı görevler için “lazım olur” diye... Yani muhaliflere karşı kullanmak ve gerektiğinde ortalığı tekrar karıştırmak için...

Türk derin devleti, yani militarist güçler, son iki yılda, AKP’yi güç duruma sokmak, AB sürecini bloke edip kendi konumlarını güçlendirmek için terör ortamına yeniden gerek duydular.  Bu yüzden PKK’ya adını geri verdiler. Bu yüzden şurda burda yeniden bombalar patladı ve bunlar hep PKK’ya mal edildi. Oysa eğer tamamını değilse bile, çoğunu bizzat derin devlet elemanları yapmakta idi. Nitekim Şemdinli’de suçüstü yakalandılar.

PKK yıllardır zaten Güney Kürdistan’ın sınır bölgesinde mevcut. 1990’lı yıllarda kaç kez, Suriye’nin, İran’ın, Irak’ın ve de Türkiye’nin hatırı için Güneyli Kürtlere karşı savaştı. Ama 2003 yılında Irak ABD tarafından işgal edilince durum değişti, PKK artık kendisinden isteneni yapamaz oldu. Kuzey’de de derin devletin istediği kıvamda rolünü oynamayınca, belki gönülsüz davranınca, ordunun kendisi PKK’nın peşine düştü. Hem onun adına eylemler yaptı, hem çeşitli yerlerde konumlanmış, ama eylem yapmayan gerillalara saldırdı. Muş’taki 14 gerilla yok edilirken de amaç ortalığı kızıştırmaktı ve bu başarıldı. Gerilla cenazeleri gelince Diyarbakır’da ve öteki kentlerde olaylar patladı. Bu tam da istenen şeydi, generallere gün doğdu!

Türkiye’nin statükocu güçleri, militaristler, cümle şovenler, ırkçılar şimdi, kendi elleriyle yarattıkları bu toz duman havasında ava çıkmışlar. Güney Kürdistan’a girmek için fırsat arıyorlar. Doğu Kürdistan’a yönelik planları var. Kopardıkları bunca yaygara iç ve dış kamuoyunu oluşturmak içindir.

Tezgahlanan oyunu aylardır dile getiriyoruz. Yaza söyleye dilimizde tüy bitti. Türk siyaset dünyası ve basınındaki, kaderlerini militarizmle birleştirmiş, onun kuyruğunda beslenen şoven ve statükocu cümle kurnaz tilkiler ve çakallar elbet olan biteni bizden daha iyi biliyorlar. Ama söyleyemezler. Onlar son psikolojik savaş dalgasının gönüllü borazanları. Ama iyi niyetli oldukları halde hala bu oyunu göremiyen saflar da az değil!

Kürt halkı gibi Türk halkının da bu oyunda hiçbir yararı yok. Militarizm ve bir tüm olarak şovenizm güçleri, her iki halkın geleceğini de karartmak istiyorlar.  Namuslu, yürekli her aydına düşen bu oyunu açığa vurmak, halkı aydınlatmaktır.

PKK’ya gelince, onun bir rehine durumundaki başkanına söyleyecek sözüm yok. O canının derdine düşmüş bir zavallı tutsak. Ama dağlardaki savaşçılar olsun, kentlerdeki sivil PKK’lılar ve yandaşları olsun, bir kez daha düşünmeliler. Şu anda rejimin militarist güçlerinin elinde bir figüran olarak kullanıldıklarını görmeliler. Savaşmadıklarına, Kürt halkı için ciddi bir şey de istemediklerine göre, dağda silahlı adam bulundurmanın bir gereği yok. Bu bahaneyi rejimin elinden almalılar. Silahları Güney’deki Kürt yönetimine teslim ederek silahlı güçler tümden dağıtılmalı. Savaşçılar orada sivil yaşama geçmeli.

Bu aşamada Kürt siyasal hareketinin önünü açmanın da yolu budur.

PKK bugüne kadar, yaptığı yanlışlarla Kürt halkına çok büyük zararlar verdi. Hiç değilse şimdi, böylesi bir adım atarak şer güçlerinin önemli bir bahanesini ellerinden almalı.  Bu aşamada Kürt halkına yapacağı en iyi, belki de tek hizmet budur. 

................................................................................
Yazarın önceki yazılarından:

Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…
Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?
Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2006