PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
Cadı Kazanı

Mesud Tek

Bir önceki yazımda,  önümüzdeki günlerde benim gibi yazarları konu bulma konusunda rahatlatacak gelişmelerin yaşanacağı öngörüsünde bulunmuştum.

Öngörümde yanılmadım.

Türkiye’de „kışla parfümlü siyaset“ ile „cami parfümlü siyaset“ arasında, halk aşıkları atışmasını andıran demeç yarışı son hızıyla devam ediyor.

Kravatlısı, apoletli ve profesör cübbelisiyle kışlacılar “irtica tehdidi”nden bahsediyorlar.

Ortaçağ karanlığının geri getirilmesine yönelik çabalardan dem vuruyorlar.

Generaller, AB’den gelen uyarı ve eleştirilere kulak asmıyorlar.

AB başta olmak üzere tüm dünyaya, bu ülkenin gerçek yöneticilerinin kimler olduğunu bir kez daha hatırlatmak için her fırsatı değerlendiriyorlar.

Katıldıkları ders ve konferanslarda, düzenledikleri toplantılarda, “ulus devlet”in, “üniter ve laik devlet”in tehdit altında olduğunu, yasalardan doğan yetkilerini kullanacaklarını ve bu alanda yapacaklarını hükümet programını açıklar gibi, dile getiriyorlar.

Generallerin sivil siyaset ve medyadaki uzantıları da onları yere-göge sığdıramıyor, çalınan minareye çağdaş ve sivil bir kılıf hazırlamak için ter döküyorlar, canla başla çalışıyorlar.

Düşmansız yaşamaya alışkın olmayan, düşman bulamadığında da onu yaratan kışla siyaseti, PKK’nin ilan ettiği ateşkes ile “bölücü terör” tehdidinin en azından ikinci plana düşeceğini biliyor ve bu nedenle yeni tehditler, yeni düşmanlar arıyor.

Bu iş için de “irtica tehdidi” bulunmaz kaftan.

Zaten Milli Güvenlik siyaset Belgesi’nde yer alan tehditler sıralamasında “İrtica” ikinci sırada bulunuyor.

Bazan bölücü terör, bazan da irtica ön plana çıkartılıyor.

Biri gündemin alt sıralarına düşerken, ötekisi gündemin ilk sıralarına taşınıyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse, “abdest suyu alyuvarların sayısını artırıyor” ve benzeri bilimdışı açıklamalarda olduğu gibi, “cami parfümlü siyaset” in yönettiği belediyelerle bazı bakanlıklar da uygulamalarıyla, yaptıkları açıklamalarla kışlaya kullanacağı bahaneleri sunuyorlar.

Parfümlü her iki siyaset odağının ortak noktaları da var elbette.

Herşeyden önce devletin birliği, ülkenin bütünlüğü konusunda hemfikirler.

Bazan “vatan” kavramı yorumunda ayrı düşseler de, her iki kesimin bayrağında “tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan” ibareleri yer alıyor.

Ki, bu çerçeve Türkiye’deki siyasal ve toplumsal sorunların çözümsüz kalmasının temel nedenleri arasındadır.

Maşallahı var, Kürt sorunu konusunda da aralarından su sızmıyor.

Bunu, son ateşkes çağrısına, Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin son açıklamasına gösterilen tepkilerde bir kez daha gördük.

Kışla, daha önceki açıklamalarında “son terörist de yok edilene kadar mücadelemiz sürecek” demişti.

Bu mücadelenin biz Kürtler açısından ne anlama geldiğini nasıl yürütüldüğünü ve neyi amaçladığını çok iyi biliyoruz.

Şimdi de hep bir ağızdan “ne ateşkesi, gelip teslim olsunlar” deniliyor.

Bir avuç namuslu aydın ve kalem dışında, kışlasından camisine, liberalinden ilerici ve demokratına kadar tüm kesimler ve onların sözcüleri, ahlak ve diplomasi kurallarını hiçe sayarak, Irak Devlet Başkanı Talabani’ye ağza alınmayacak hakaretlerde bulundular.

Talabani’nin ne postal öpücülüğü kaldı, ne aşiret reisliği..

Utanmazlar Talabani’ye “Ortadoğu Döneği”, “oynak peşmerge” yaftalarını yapıştırdılar.

Hiç kuşku yok ki tüm bu hakaretlerin, hayasızca saldırıların temelinde, sözkonusu kesimlerin Kürt düşmanlığı yatıyor.

Genareller yüzlerine tükürdüğünde “yağmur yağıyor” diyecek kadar midesi geniş olanlar, bir Kürdün kimliğini inkar etmeden devlet başkanı olmasını, Kürdistan Hükümeti, Parlamentosu ve Bölge Başkanlığı’nı içlerine sindiremiyorlar!..

Kışlası da, camisi de Güney’deki Parlamento’yu, Hükümeti ABD’nin ve İsrail’in kuklası olarak lanse ediyor.

Ellerinden gelse bir kaşık suda boğacakları Güney Kürdistan’daki siyasi yapıyı “İkinci İsrail” olarak görüyorlar ve bu doğrultuda propaganda yapıyorlar.

“Büyük Kürdistan İsrail’e hizmet eder” diyen Abdullah Öcalan da Güney karşıtı bu uğursuz cepheye katılıyor.

“Ortada da bir Büyük Kürdistan Projesi vardır. Bu proje Barzani Ailesi eliyle gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bunun için de Barzani Ailesi'nin ön plana çıkarıldığı, İsrail tarafından da desteklendiği söyleniyor. (...) Büyük Kürdistan Projesi'nin sonuç alamayacağı ortadadır, çünkü Kürtlerin yaşadığı Türkiye, İran, Suriye, Irak ulus-devletleri böyle bir oluşuma rıza göstermeyecektir ve hiç dinmeyecek çatışmalar ve savaşlar yaşanacaktır. Büyük Kürdistan Projesi'yle kurulmak istenen İsrail tarzı bir devlet olacaktır ve İsrail'in bölgedeki politikalarına ve güvenliğine hizmet edecektir”  diyen Öcalan, Güney’deki ulusal kazanımlar aleyhine kaynatılan cadı kazanının altına bir odun da kendisi atıyor.

Ve bunu da yeni, çağdaş, gerçekçi, “ekolojik-demokratik” bir politika olarak Kürtlere yutturmaya çalışıyor..

Bu politikaya karşı çıkan gerçek yurtseverleri, “ilkel milliyetçiler”, “halkların düşmanı”, ”rantçılar” ve benzeri sıfatlarla suçlamaktan da geri kalmıyor..

Hem Celal Talabani şahsında, Güney’deki ulusal kazanımları korumak, hem de “yeni ve çağdaş” diye yutturulmak istenen politikanın gerçek yüzünü ortaya çıkarmak görevi,  Kuzey’deki siyasal gündemdeki yerini ağırlıkla korumaya devam ediyor..

**

Yigit, yılmaz ve fedakar özgürlük savaşcısı Mahmut Yiğitel’i kaybetmenin büyük üzüntüsüyle ailesine, arkadaş ve dostlarına başsağlığı diliyorum.

Yazarın önceki yazılarından:

Sıcak Günler
Başbakan’ın TİT Aşkı
“Bayrak Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık Üçüzler
Kirlenme, Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta İsrar
“İyi Çocuk”lar Cenneti..
Filmi Başa Sarmak
Erdoğan’ın Sınavı
Süreç ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe Un Sermek
Güneyli Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba Öyle mi?
Halepçe Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya Bakmak
Saygı Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm Ve Çürüme
Yavaş Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol General Ve Ağca
Gel De Niyazi Usta’yı Anma

MGK’nin Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı Olmak
Gündemimizin Değişmeyeni..
Fırıldak
15 Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi ve Ortadoğu
İyi Asker
Ayna Tutmak
Alışmakta Fayda Var
Üçüncü Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3 Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3 Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 

 
 
PSK Bulten © 2006