”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle
bağlı…”
Kemal Burkay
Türkiye bundan tam sekiz yıl önce bir ”andıç”
olayı ile sarsılmıştı. Şemdin
Sakık’ın Güney Kürdistan’dan getirtilmesiyle birlikte,
önce bu operasyonla ilgili müthiş menkıbeler uydurulmuş,
ardından ”Şemdin’in itirafları” diye kamuoyuna
birtakım düzmeceler servis edilmiş; sözde PKK ile
işbirliği yapan ”hain” politikacıların,
yazarların, örgütlerin, ülkelerin listesi sunulmuş;
ortalığı bir anda bir toz duman havası
kaplamıştı.
Türk basınındaki memetçik kalemler, Çölaşanlar,
Bilalar ve benzerleri, bu servis üzerine hemen saldırıya
geçmişlerdi. Hatta, yaşlı başlı,
deneyimli ve de Basın Konseyi Başkanı olan
Hürriyet’in başyazarı Oktay Ekşi bile, bu ”itiraflar”
karşısında öfkeye kapılıp döşediği
makalede, ”hain” diye nitelenen yazarları kast ederek
”alçakları tanıyalım!” demişti.
Bu müthiş kampanyanın etkileri hızla görüldü.
Aralarında Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand ve Koray
Düzgören’in de olduğu bazı yazarlar köşelerini
kaybettiler, çalıştıkları gazetelerden
uzaklaştırıldılar. İnsan Hakları
Derneği Başkanı Akın Birdal’a suikast
düzenlendi ve Birdal, birhayli kurşun yarası almasına
rağmen, bir mucizeyle ölümden döndü.
Daha sonra ise Şemdin Sakık fırsat bulunca
konuştu ve kendisinin böyle bir ifade vermediğini,
kendisine mal edilen ”itirafların” bir düzmece olduğunu
dile getirdi. Zamanla, bu andıç olayının arkasında
o zamanki Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik
Bir’le, MGK Genel Sekreteri General Özkasnak’ın olduğu
anlaşıldı. Ama atı alan üsküdarı
geçmiş, yürütülen psikolojik savaş ürünlerini vermişti.
Yıllar sonra, yani artık her şey açığa
çıktıktan sonra Oktay Ekşi, resmi makamlardan
servis edilen bu düzmecelere kanıp gazeteci arkadaşlarına
haksızlık ettiği için özür diledi. Fikret Bila
ise daha yeni yeni günah çıkarmakta ve 28 Şubat
Postmodern darbesini de kast ederek şöyle demekte: ”Bu
işin planlanmış ve iktidar değişikliğini
hedef alan bir süreç olduğunu o sırada anlıyamadık…”
Ekşi ile Bila’nın söylediklerine inanmak için
çok saf olmalıyız. Ama eğer yazdıklarında
samimi iseler, anlı sanlı gazeteciler olarak kendilerine
acınır..
Aslında o dönemde neler döndüğünü, bu andıçla
ve benzeri kampanyalarla nelerin hedeflendiğini bilmek
için profesyonel bir istihbarat elemanı ya da kurt gazeteci
olmaya gerek yoktu. Herkes de işini bilerek yaptı.
Nitekim o dönemin Sabah gazetesi sahibi Dinç Bilgin, tam da
şu günlerde bu andıçla ilgili olarak itiraflarda
bulundu, bir bakıma günah çıkardı. Şöyle
diyor Bilgin:
”O devirde psikolojik harp vardı. Devletin bazı
kademelerinde uzman kişilerce bir plan hazırlanıyor
ve uygulama devreye sokuluyordu.”
Evet, tam da öyleydi, biz de bunun farkındaydık
ve üç yıl, beş yıl, sekiz yıl sonra değil,
o günlerde sıcağı sıcağına bunu
yazdık. İstanbul’da yayınlanan haftalık
Hêvi gazetesinin 2 Mayıs 1998 tarihli 75. sayısında
”Türkiye’ye Kötülük Yapanlar” başlıklı makalemde
şöyle demiştim:
”Düzenin gazete ve televizyonları, şu ”eşi
menendi bulunmaz” operasyon öyküsünün ardından, şimdi
de Şemdin'in "itirafları" üzerine döktürüyorlar.
Hepsi de bir kalemden çıkmış gibi.. "Müthiş
itiraflar!" diyorlar.. "Şemdin bülbül gibi
konuşuyor!" diyorlar..
Bu "itiraflara" göre PKK-Suriye ilişkileri
açığa kuvuşmuşmuş.. Yalnız o
da değil; Almanya, Rusya ve Yunanistan'ın PKK'ye
yardımları Suriye üzerinden gerçekleşiyormuş..
Alman uçakları Suriye'ye PKK için malzeme taşıyormuş…
PKK'ya yardım eden gazetecilerin adları: Mehmet
Ali Birand, Cengiz Çandar ve ötekiler...
PKK'nın paraca desteklediği gazeteler, dergiler:
Evrensel, Emek ve ötekiler...
PKK'ya destek veren politikacılar: Abdulmelik Fırat,
Salim Ensarioğlu, Fetullah Erbaş, Mıhyettin
Mutlu, Turgut Atalay ve ötekiler...
PKK'ya destek veren kuruluşlar İHD, HADEP, Mezopotamya
Kültür Merkezi ve ötekiler...
Bir propaganda furyası ki deme gitsin!
Şemdin "bülbül gibi" konuştu mu, konuşmadı
mı bilemeyiz. (…) İşin içyüzünü zamanla öğreneceğiz.
Ama bu aşamada sorgunun gizli olması gerekir değil
mi? Bizzat İçişleri Bakanı da öyle dedi. Peki
bu medya tayfası bukadar şeyi nerden biliyor? Yoksa
uyduruyorlar mı?.
Besbelli bu düzmeceler onların kendi ürünü değil;
biryerlerden kendilerine dağıtım yapılıyor..
Bir düğmeye basılmış gibi aynı anda,
aynı şeyleri söylüyorlar. Bu ise, kirli savaş
merkezinin, "derin devletin" işidir. (…) Türk
medyası -gazetesi ve televizyonuyla- kirli savaş
mekanizmasının bir parçası olmuştur.
Şemdin Sakık'ın ele geçirilmesi ile sahnelenen
son propaganda saldırısı ise şimdiye kadarki
saldırıları çok geride bıraktı. Görünen
o ki, kirli savaş merkezi tüm ölçüleri bir yana bırakmış,
kamuoyunu müthiş bir yalan bombardımanına tabi
tutuyor. Bundan amaç ise belli: Kürt sorununun siyasal çözümünden,
diyalogdan, barıştan, demokrasiden yana olan, kirli
savaşa karşı çıkan her sesi karalamak,
korkutmak ve susturmak. (…)
Türkiye kirli savaş güçlerinin esiri olmuş, sürüklenmektedir.
(…) Zincirlerinden boşanmış gibi tırmandırılan
bu şovenizmin, kinin ve saldırganlığın
ülkeye ve topluma yarar getirmesi beklenemez.
İnsan, bu çılgınca gidişe dur diyecek
sağduyulu sesler arıyor. Ama sanki herkes kör, herkes
zincirlerle bağlı. Ne aklı başında,
sorumluluk duygusu yüksek, cesaretli bir burjuva lider var,
ne de medyada -şu anda topun hedefinde olan üç-beş
demokrat yazarın dışında- onurlu bir ses..
Toplum sanki şiddete, kine, nefrete, şovenizme,
militarizme teslim olmuş…”
Evet, sevgili okurlar, demek ki o dönemde olup bitenleri
bilmek o kadar zor değilmiş.. ”O sırada anlıyamadık”
diyen ve sık sık Kürt yazar ve aydınlarına
ders verme hakkını kendilerinde bulan bu anlı
şanlı yazarlar, '>eğer
zahmet buyurup Hêvi’ye baksalar belki uyanabilirlerdi! Ama
biz bunun aslında bir tilki uyuması olduğunu
biliriz..
Bugün de olan biten aynen o dönemdeki gibi değil mi?
Medya yine aynı kirli savaş güçlerinin borazanı
ve toplum militarist güçlerin tutsağı olmuş
değil mi?..
................................................................................
Yazarın önceki yazılarından:
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|