Ankara Kriterleri-2
Mesud Tek
Hatırlayalım.
Avrupa Birliği (AB) karşıtı ırkçı-şoven
ve milliyetçi güçler, Kopenhag Kriterleri’ni ülkenin birliği
ve bütünlüğü için tehlikeli buluyorlardı.
Şimdi de buluyorlar..
Bu nedenle, AB’nin istediği bazı reformları
kağıt üzerinde de olsa gerçekleştiren hükümeti,
“ülkenin birlik ve bütünlüğünü zayıflatacak adımları
atmayın, ne yapsanız da AB Türkiye’yi üyeliğe
kabul etmeyecek” deyip eleştiriyorlar, Kopenhag Kriterleri’nin
uygulanmasına karşı çıkıyorlardı.
Bugün de öyleler...
Kasımpaşalı Recep de onların bu söylemlerine
karşılık, “AB bizi üye olarak almazsa Kopenhag
Kriterleri’ni Ankara Kriterleri yapar ve yolumuza devam ederiz”
diyordu.
AB Zirvesinde, Komisyon tarafından hazırlanan ve
birlik üyesi ülkelerin dışişleri bakanları
tarafından da onaylanan Rapor’un kabul edilmesiyle birlikte,
Kopenhag Kriterleri’ni Ankara Kriterleri’ne çevirmenin zamanı
geldi, çattı.
İşe 301. Maddeyi değiştirmekle, PKK’nin
ilan ettiği tek yanlı ateşkesle yumuşayan
ortamın devamını sağlamaya yönelik adımları
atmakla, Türkiye’nin, liman ve havaalanlarını Kıbrıs
Cumhuriyeti’ne açmasını takiben, AB tarafından
gündeme getirileceğinden kuşku duyulmayan Kürtlerin
ulusal, demokratik ve kültürel taleplerini karşılamakla
başlayabilirler.
Bakalım, Erdoğan ve hükümeti ne yapacaklar?
Sözlerinde mi duracaklar, yoksa tükürdüklerini yalayacaklar
mı?
AKP’nin proğramı, değişim ve demokrasi
konusundaki dar ufku bir yana.
AB zirvesi öncesi ve sonrasında yaşanan bazı
gelişmelerle, Erdoğan ve hükümetinin bu gelişmeler
karşısındaki tavrı, ikinci şıkkın
gerçekleşeceğini, yani Erdoğan’ın tükürdüğünü
yalayacağını, Kızılelmacıların
değirmenine su taşıyarak kendi sonunu da hazırlayacağını
ortaya koyuyor.
301. Maddenin değiştirilmesi gerektiğine “ikna”
olan, ama değişim için kılını dahi
kıpırdartmayan AKP hükümeti, gerekçe olarak “301
Maddenin değiştirilmesinden yana olan sivil toplum
örgütlerinin, kurum ve kuruluşların önerilerini
bekliyoruz” diyordu!..
Şimdi 301. Maddeyi değiştirmenin tam zamanı.
AKP hükümeti inandırıcı olmak istiyorsa, sivil
toplum örgütlerinin önerilerini beklemeden, 301. Maddeyi yapılan
eleştiriler doğrultusunda değiştirir.
Ama, başta Kürt yurtsever ve demokratları olmak
üzere, barış, demokrasi ve değişim yanlılarının
talep ve önerilerine kulaklarını tıkayan AKP
hükümetinin bu adımı atmayacağı kesin.
Biliyoruz ki hükümetin beklediği sivil toplum örgütlerinin
önerileri değil, AB Zirvesi kararlarıydı.
Çünkü, Kıbrıs nedeniyle ilişkilerin limonileşeceğinden
emin olan Erdoğan hükümeti, 301. Maddeyi değiştirerek
ırkçı, şoven ve militaristleri rahatsız
etmek, şimşeklerini üzerine çekmek istemiyordu.
Erdoğan ve şurekasının Kıbrıs
nedeniyle yaşanan son gerginlikte sergildikleri bazı
tavırları da, onların ne kadar tutarsız
ve ikiyüzlü olduğunu gösteriyor.
Başbakan, hükümetinin Kıbrıs konusundaki son
atağına yönelik eleştirilerde bulunan sivilleri
topa tutarken, en ağır eleştiriyi yapan memuru
Genelkurmay Başkanı karşısında dut
yemiş bülbüle dönüyor.
“Bizimle görüşülseydi, Kıbrıs konusunda yapılan
önerilerin devlet politikasından sapma olduğunu
söylerdik” diyerek siyaset kitabının tam ortasından
konuşan Büyükanıt karşısında gıkı
bile çıkmayan Erdoğan’ın, bu anlayışla
Kopenhag Kriterleri’ni Ankara Kriterleri’ne çevireceğine
ancak saflar inanırlar.
AB’nin, askerin siyasetteki etkinliğinin kırılmasına
yönelik istemlerine kulağını tıkayan,
arkasında güçlü AB rüzgarları olduğu halde
generallerin bir dediğini iki etmeyen Erdoğan ve
hükümetinin, Kopenhag Kriterleri’ni Ankara Kriterleri’ne çevirir,
yolumuza devam ederiz” söylemine kargalar bile güler.
Turban nedeniyle yeri ğöğü bir birine katan AKP’li
Meclis Başkanı Arınç’ın, 50 aşkın
seçilmiş belediye başkanları ve Kürdistan’da
en çok oyu almış bir partinin yöneticileriyle görüşmeyi
kabul etmemesi, Ankara Kriterleri’nin ne menem bir şey
olacağını bir kez daha ortaya koyuyor.
Erdoğan’ın son ABD ziyaretinde söyledikleri de,
Ankara Kriterleri’nin biz Kürtler açısından nasıl
işleyeceğini gözler önüne seriyor.
TC Başbakanı bir soru üzerine, “Türkiye’de Kürtlerin
hak diye bir sorunu yok. Türkiye’nin batısındaki
veya diğer etnik unsurlar hangi haklara sahipse aynı
haklara sahipler” diyor.
Şu anda Türkiye’de Kürtçe resmi dil olmadığına,
anadil olarak eğitimde kullanılmadığına,
radyo ve televizyonlarda şartsız-şurtsuz Kürtçe
yayın yapılmadığına, Kürt partileri
özgürce örgütlenip çalışma yapamadıklarına
göre, “Türklerle Kürtler aynı haklara sahiptir” diyen
Erdoğan, uluslararası kamuoyunun gözüne baka baka
yalan söylemekle kalmıyor.
Resmi ideolojinin sadık bir uygulayıcısı
oduğunu bir kez daha gösteriyor.
Uzatmaya gerek yok.
Kopenhag Kriterlerini Ankara Kriterlerine çevirmeye, Türkiye’yi
demokrasi ve değişim yoluna sokmaya ne AKP’nin nefesi
yeter, ne de AKP bunu canı gönülden istiyor.
Yaşanan son gelişmelerle bir kez daha açığa
çıktı ki, bu işi ancak barış, özgürlük,
değişim ve demokrasiden yana olanlar başarırlar.
Oysa son zirve kararları, AB’nin Türkiye’de estirdiği
demokrasi ve değişim rüzgarının zayıflamasına
neden olacaktır.
Ve hiç kuşku yok ki bu durum, en çok biz Kürtleri etkileyecek.
Kürtlerin bu olumsuz durumdan etkilenmemeleri, herşeyden
önce Kürdistanlı örgütlerin halkımızın
temel istemleri konusunda ortak tavır sergilemesine,
birlikte mücadele etmesine bağlıdır.
2007 yılı sonunda yapılacak seçimler, bu işbirliği
için iyi bir zemin olabilir.
Legal planda örgütlü olan partilerle bu alanda çalışma
yürüten guruplar ulusal temelde bir araya gelerek, sömürgeci
rejimin koyduğu barajları aşabilir, parlamentoyu
bir mücadele alanı haline getirebilirler.
Unutulmamalı ki, bu konuda insiyatif alıp çalışmayı
başlatacak legal partinin halk nezdindeki prestiji, daha
da artacaktır...
Yazarın
önceki yazılarından:
Geç
Olmadan
Gelenek
“Ne
Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir
Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol
mü?
Demokrasi
Hayalleri
Yasaklamak
Erken
Ölüm
Törkiş
İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her
ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar
Cumhuriyeti”
Cadı
Kazanı
Sıcak
Günler
Başbakan’ın
TİT Aşkı
“Bayrak
Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil
Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık
Üçüzler
Kirlenme,
Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya
Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta
İsrar
“İyi
Çocuk”lar Cenneti..
Filmi
Başa Sarmak
Erdoğan’ın
Sınavı
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının
Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|