Bremen Mızıkacıları
Mesud Tek
El-Arabbiye televizyonunda yayınlanan son roportajıyla ilgili olarak
Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’ye yönelik
eleştirilerin, tehdit, şantaj ve karalamaların
bini bir para.
Ben gün görmemiş küfürler konusunda Kürtçe’nin daha zengin olduğunu
biliyordum.
Ama Türk medyasında yer alan, Mesud Barzani’nin şahsında
Güney Kürdistan Siyasal Önderliği’ne yönelik küfür ve
hakaretleri okuduktan sonra, fikrim değişti.
Boyalısı ve mehmetciğiyle Türk basını kalem erbabının,
hükümet ve devlet yetkililerinin, siyasi parti liderleri ve
bir kısım “sivil toplum örgütlerinin”, Mesud Barzani
ve ailesine yönelik hakaret ve küfürlerinin listesi bir hayli
uzun.
Kuyruk acısı olanların eleştiri ahlakından çok uzak
olan igrenç söylemlerini tekrarlamanın gereği yok.
Ama hakkını yememek lazım.
Bunların yanısıra sayıları az olsa, dozunu kaçırmış
olsalar da, adabıyla eleştiride bulunanlar da var,
elbette..
Kak Mesud Barzani’nin söylediklerine yönelik eleştirilerin en hafifi, Irak
ve Güney Kürdistan konusunda resmi söylem ve politikanın
dışına çıkan Cengiz Çandar’ın yaptığı.
Kürdistan Bölgesi Başkanı’nın söylediklerini “ağır
ve kabul edilemez” olarak niteleyen Çandar, konuşmanın
“akıllı” bir konuşma olmadığını
ve birçok “yanlışı” barındırdığını
söylemekten de geri kalmıyor.
Ben, Çandar’ın aksine söylenenlerin doğru olduğunu düşünüyorum.
Mesud Barzani’nin söylediklerinin Talabani-Erdoğan görüşmesi sonrasına
rastlamasına işaret ederek zamansız bulanlar
ve bundan Türkiye-Güney Kürdistan ilişkilerinin zarar
göreceğini söyleyenlerin gözden kaçırdıkları
önemli bir nokta var.
Hewler’de yapılan ve Irak’ın demokrasi sorunlarının tartışıldığı
bir toplantıda konuşan sayın Barzani’nin söylediği
gibi, sözkonusu roportaj Talabani-Erdoğan görüşmesinden
çok önce yapılmış.
Hani şu sivili ve askeriyle Türk yetkililerinin Kerkük sorunu nedeniyle
saldırılarına hız verdikleri; Genelkurmay
Başkanı’nın ABD’de, Güney Kürdistan Siyasi
Önderliği ile görüşülebileceğini dile getiren
AKP hükümetinin önünü kesen açıklamalar yaptığı
günlerde..
Bu nedenle Barzani’nin, sözkonusu roportajıyla Talabani’yi Erdoğan
nezdinde zora soktuğunu iddia edenler ve bundan yola
çıkarak her iki Kürt lideri arasında zoraki ayrılıklar
yaratmak isteyenler yanılıyorlar.
Çünkü yediden yetmişe, dağdaki çobandan Irak Cumhurbaşkanlığı
Sarayı’ndaki Mam Celal Talabani’ye kadar her Kürt, Kerkük’ün
kimliği konusunda Mesud Barzani gibi düşünüyor.
Bir diğer önemli “ayrıntı” ise, roportajın sadece Kerkük
üzerine yapılmamış olması.
Bazı medya organlarına da yansıdığı gibi, roportajın
konusu Irak’ın sorunlarıyla, İran ve İsrail
ile ilişkiler.
Değim yerindeyse ırkçı-şoven ve tutucu çevrelerle Türk medyasının
büyük bölümü, cımbızla çekip çıkarttığı
bir cümleyi manşete taşıyıp Kürt düşmanlığını
körüklüyorlar.
Bazıları daha ileri giderek Güney Kürdistan’ın işgal edilmesini,
Mesud Barzani’nin öldürülmesini talep ediyor, bu işe
gönüllü olduklarını dile getiriyorlar.
Belden aşağı vurmaya alışkın olan bazıları,
Çankaya Savaşı’nda AKP ve hükümetini zora sokmak
isteyenler, Mesud Barzani’nin söylediklerine mal bulmuş
magribi gibi saldırdılar.
Bu kesimler, Güneyli Kürtlerle ilişki kurulmasından yana olan AKP’yi
köşeye sıkıştırmak, Cumhurbaşkanlığı
seçiminde geri adım attırmak için, sık sık
Barzani’nin söylediklerini tekrarlıyorlar.
İtiraf etmek gerekir ki, sözkonusu kesimler bu çabalarında başarılı
da oldular.
Baltayı ayağına vurmakla, ırkçı-şoven ve militaristlerden
gelen saldırılara karşı yeteri direnç
gösteremeyip teslim bayrağını çekmekle ünlü
AKP hükümeti de, uğursuz koroya katılmakta gecikmedi.
Ve böylece Bremen Mızıkacıları tamamlanmış oldu.
Kurt ile kuzu masalı biliniyor.
Türk devleti, kuzuyu yemeyi kafasına koymuş olan kurt gibi bahane
arıyor.
TC devleti bazan PKK’nın sınırdaki üslerini, bazan Talabani’nin,
bazan da Barzani’nin dile getirdiği doğruları
bahane ediyor.
Ama amaç ise hiç bir zaman değişmiyor: “Bağımsız Kürdistanı
engellemek.”
Oysa bugüne kadar yaşananlar, uluslararası şartlar ve bölgede
meydana gelen değişiklikler, Türk devletinin kuzuyu
kolayca yiyemeyeceğini, yutsa bile bir müddet sonra dışarıya
atmak zorunda kalacağını gösteriyor.
Bu nedenle Türk devleti gerçeği
görmelidir.
Sayın Barzani’nin söylediklerini,
dile getirdiklerini hamasetten uzak, gerçekçi bir gözle değerlendirmelidir.
Güney Kürdistanı’ tehdit
etmekten vazgeçip, onunla iyi komşuluk temelinde ekonomik,
siyasal ve kültürel ilişki kurmalıdır.
Her iki halkın yararına
olan bu tavır, aynı zamanda bölgede huzur ve barışın
sağlanmasına da hizmet edecektir.
|