Malatya Katliamı ve Uğur
Kaymaz
Mesud Tek
Malatya’da 3 Hıristiyanın, “din ve
vatan elden gidiyor” kaygısını duyan dini bütün
tosuncuklar tarafından boğazları kesilerek
katledilmesine, devlet cenahından bilinen tepkiler geldi.
Devlet erkanı, muhalefettekiler de dahil
düzen partileri alışılmış söylemlerini
tekrarladılar.
Ama yapılan bir araştırma onların
yalan söylediğini ortaya koyuyor.
Bia Net’in yaptığı bir araştırma,
milletvekillerinin, generallerin, yüksek rütbeli emniyet mensuplarıyla
Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinin,
bir kısım sendikacıyla siyasi parti başkanlarının,
konuşmalarında misyonerleri hedef gösterdiğini
ortaya koyuyor.
Onların işi bu: Gerçekleri çarpıtmak,
halkı masallarla uyutmak.
Bu görevlerini yerine getirirken de “kayıkçı
dövüşü” ne tutuşmaktan, nalıncı keseri
gibi kendine yontmaktan da geri kalmıyorlar.
“Kışla parfümlü siyaset” yanlıları,
daha cinayetten birkaç gün önce düzenlenen “Tandoğan
Mitingi”nde, misyonerlerin ülkeyi işgal ettiklerine dair
atılan nutukları unutmuşa benziyorlar.
Cinayet’in işlenme biçimine vurgu yaparak,
“cami parfümlü siyaset”i suçluyorlar.
“Cami parfümlü siyaset” ise, topu Çankaya Savaşı
sürecinde kendini sıkıştıranlara atıyor.
Trabzon’daki Rahip Santora cinayetiyle Malatya’daki
katliamı “ulusalcı terör” olarak niteliyor.
Başbakan Erdoğan, elinde mezro ile
gezen kafatası ölçücülerini suçluyor.
Her iki kesim, gerçeğin, baktıkları
yerden gördükleri bölümünü dile getiriyor.
Ve bence kısmen doğru söylüyorlar.
Katiller hem ulusalcı, hem de dini bütün..
Bir başka değişle katiller,
devlet ideolojisiyle, “Türk-İslam Sentezi” anlayışıyla
yetişen milyonlardan birkaçı.
Ve Türkiye’de, güvenlik, diplomatik, ekonomik
ve kültürel politikalara yön veren Milli Güvenlik Siyaset
Belgesi (MGSB)’ne uygun hareket ettiklerine kuşku yok.
Hani şu üzerinde “çok gizli” ibaresi bulunan,
bakanlardan dahi gizlenen, ama Atabeyler, Sauna gibi sivil
ve askerlerden oluşan çetelerin başucu kitabı
olan MGSB’ne..
Orada, Türkiye üzerindeki tehditler sıralanırken
misyonerlik çabalarına, özellikle de Trabzon’dakilerine
özel bir yer ayrılıyor.
Değişim ve AB karşıtlarının,
ırkçı, şoven ve milliyetçilerin, DSP’nin anası
Rahşan Ecevit’in öncülüğünde oluşturdukları
korunun, Türkiye’nin misyonerlerin istilasına uğradığını
dile getiren teraneleri de, MGSB’ne tam bir uyum arzediyor.
AKP hükümeti, Şemdinli olaylarında,
Danıştay baskınında, Rahip Santora ve
Hırant Dink cinayetlerinde olduğu gibi, Malatya
katliamının da üstüne gitmeyecek, gidemeyecek.
Çünkü buna ne nefesi yeter, ne de dayandığı
ideolojik taban müsaade eder.
TC Başbakanı, Malatya katliamına
ilişkin açıklama yapan Türkiye Protestanlar Birliği
Başkanı’nın, din ve vicdan hürriyetinin aynı
zamanda dini inancı yaymayı içerdiğini; “müslüman
mahallesinde salyangoz satma” haklarının olduğunu
söylemesine tepki gösteriyor. “Kindar ve tahrik edici” olarak
değerlendiriyor.
Erdoğan, kibarca “oturun oturduğunuz
yerde. 3 kurban verdiğinize şükredin, halkı
daha fazla tahrik etmeyin” diyor.
Aynı şeyleri “Hepimiz Hırantız,
Hepimiz Ermeniyiz” sloganına yönelik de yapmıştı.
Peki, bu söylem “dini ve vatanı kurtarmak”
amacıyla insanların boğazlanmasına üstü
kapalı destek vermek değilse, nedir?
Erdoğan’ın yukarıdaki sözleri,
kendisini eleştirenlerin, “din ve vicdan hürriyetinden
bahsederken, daha ziyade müslümanların haklarını
kasdediyor” diyenlerin haksızlık yapmadıklarını
bir kez gösteriyor.
Ve Medeniyetler Barışı Eşbaşkanı
Erdoğan’ın, bu anlayışla medeniyetleri
barıştırma gibi önemli bir görevi yerine getirebileceğine
dair kuşkular giderek artıyor.
Erdoğan, Malatya katliamını
değerlendiren bir konuşmasında “hükümetimiz
tüm dini inançlara aynı uzaklıktadır” diye
buyurmuş.
“Atma Recep din kardeşiyiz”, “ufak at
da civcivler de yesin” diyeceğim, ama siyasi terbiyem
elvermiyor.
Hükümete bağlı Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın bütçesi 1.2 milyar
YTL. Bu para İçişleri Bakanlığı bütcesinin
bir buçuk katına, tek tek Dışişleri, Bayındırlık,
Kültür ve Ulaştırma bakanlığı bütçelerinin
2 katına, Sanayi Bakanlığı bütçesinin
4 katına tekabül ediyor.
Bütçesi Alevilerden, Süryanilerden, Yezidiler
ve öteki dini azınlıklara mensup kişilerden
toplanan vergilerden de karşılanan Diyanet İşleri
Başkanlığı, cami, vakıf ve yurtdışında
oluşturduğu cemiyetleri ve medya kuruluşlarıyla,
sadece İslamın Henefi Mezhebi’ne hizmet ediyor.
Bu ve benzeri gerçekler gün gibi ortada iken
ve son iki yılda, müslüman olmayanlara, kilise ve sinagoglara
yönelik giderek artan saldırılar karşısında
sessiz kalan, Cemevlerinin resmi ibadet yeri olması talebinde
bulunan Aleviler’e, “ibadet etmek istiyorsanız camilere
gidin” diyen Erdoğan’ın, “tüm dini inançlara eşit
mesafede duruyoruz” demesine, kandırılmaya muti
olanların dışında kim inanır ki..
Malatya’da dini bütün tosuncuklar 3 Hırıstiyana
işkence edip, boğazlarını kestiği
anlarda, Eskişehir’de bir mahkeme de, 12 yaşındaki
Uğur Kaymaz ve babasını öldüren polisler hakkında
beraat kararını açıklıyordu.
Polisleri aklayan mahkeme, bu kararıyla,
yakından edilen ateş sonucu vucuduna saplanan 13
kurşunla hayatını kaybeden Uğur Kaymaz’ın
çatışmada öldüğüne, bir başka değişle
“törörist” olduğuna hükmediyordu.
Aslında kararın başka yönde
çkması, polislerin mahkum edilmesi süpriz olurdu.
Çünkü bu ülkede hukuk da MGSB göre düzenlenir.
Yargıçların önemli bir bölümü hukukun
ve vicdanlarının sesine değil, MGSB’ne kulak
asarlar.
Rutinin dışına çıkan yargıçların
başına gelenler ise, pişmiş tavuğun
başına gelmez, analarından emdikleri süt burunlarından
getirilir.
Şemdinli Olayları iddianamesini hazırlayan
savcı Ferhat Sarıtaş, bunun en yeni ve canlı
örneğidir.
Mahkemenin kararını açıklamasından
sonra “adalet yerini buldu” diyerek sevinen sanık avukatları,
bence eksik söylüyorlar.
Adaletin tam olarak yerini bulması için
mahkeme sanıklardan özür dilemelidir.
Bu da yetmez.
Devlet, üstün hizmet madalyası vererek
onları şereflendirmelidir.
Çünkü onlar, ülkenin birliği ve bütülüğünü
korumak amacıyla bölücü teröre karşı savaşırlarken,
kendilerini birden bire mahkeme karşısında
bulmuşlardır.
Devlet bu hatasını düzeltmeli, onları
şaref madalyasıyla taltif etmelidir.
Ve madalyaları da Abdullah Çatlı
gibi bir katil için “devlet için kurşun atan da yiyen
de şereflidir” diyen eski başbakanlardan Tansu Çiller
vermelidir.
Çünkü 12 yaşındaki bir çocuğu
13 kurşunla öldürenlere şeref madalyasını
vermek en çok ona yakışır!..
Yazarın
önceki yazılarından:
Bir
Kez Daha Birlik Üstüne
Bremen
Mızıkacıları
Şehidler
Günü
Bağımsız Kürdistan
Newrozu
Özüne Uygun Kutlamak İçin..
Malumun
İlani
Evren
Vakası ve Eli Taşın Altına Koymak
Kürtlere Ateş Etmek Serbest..
Davul
ve Tokmak
Atı
Arabanın Önüne Koymak
Milliyetçilik
Yarışı
Ben
Erdoğan Hayranıyım!..
Katil
Kim?
Zor
Günler
Samimiyet
Sınavı
Yeni
Yıl
Ankara
Kriterleri-2
Geç
Olmadan
Gelenek
“Ne
Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir
Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol
mü?
Demokrasi
Hayalleri
Yasaklamak
Erken
Ölüm
Törkiş
İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her
ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar
Cumhuriyeti”
Cadı
Kazanı
Sıcak
Günler
Başbakan’ın
TİT Aşkı
“Bayrak
Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil
Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık
Üçüzler
Kirlenme,
Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya
Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta
İsrar
“İyi
Çocuk”lar Cenneti..
Filmi
Başa Sarmak
Erdoğan’ın
Sınavı
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının
Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|