Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Kemal Burkay
“E.zaglı” imzasını kullanan bir okurdan aşağıdaki
mektubu aldık:
“Lütfen durumu fırsat bilip, düşmanımızın
düşmanı dostumdur mantığı ile hareket
ederek, dayanıksız söylemlerde bulunmak (yada ıspatlayamadığı)
gereksiz ve yersizdir. Ermeni soykırım resimleri
içinde kürtler tarafından kaçırılan kadınlarda
var. Tehcirin güzergahı tamamen Kürtlerin yoğun
olduğu bölgede. Göç eden bu insanlara sadece askerler
zarar vermedi. Aynı zamanda bölge çeteleride saldırdı.
Lütfen eğri oturup doğru konuşalım.”
(*)
Görüldüğü üzere mektup, Ermeni sorununa ilişkin
yayınımızla ilgili. Okur, belli bir yazıdan
söz etmiyor. Buna rağmen cevap vermeyi ve bu cevabı
kamuoyuyla bölüşmeyi uygun buldum.
Öncelikle şunu belirteyim: Biz şu dünyada, Ermeniler
ve Türkler de dahil, hiçbir halkı kendimize düşman
olarak görmüyoruz.
Ermeniler soykırıma uğramadı mı?
Elbet uğradı. Bunu yapan yönetim, İttihat ve
Terakki, Türklük adına hareket etmedi mi? Elbet, Türklük
adına hareket etti ve hem Ermeni halkına hem de
insanlığa karşı böylesi ağır
bir cürüm işledi. Ama buna rağmen, bu cürmü hiçbir
zaman tüm Türk halkına mal etmedik.
Ülkelerin egemenleri, yöneticiler, hükümetler çok zulüm yapabilirler
ve yapıyorlar. Ülkemiz Kürdistan’ı bölen devletler
de biz Kürt halkına böylesine pek çok zulüm yaptılar;
bir dizi katliam ve sürgünlere uğradık. Bunu yapan
yönetimler, rejimler elbet düşmandır. Elbet onlardan
nefret ediyoruz ve onlara karşı direnmek hakkımızdır.
Buna rağmen, Türk, Arap ya da Fars halklarını
toptan suçlu olarak görmedik, görmüyoruz. Bu halklar içinde
daima iyi dostlarımız, iyi insanlar vardı,
bugün de vardır. Söz konusu halklar böylesi insanlık
dışı cürümler karşısında -belki
korkudan, belki aldatılmışlıktan- sessiz
kalsalar bile, kendileri de bu işte bir kurbandır.
Bizim bugünkü Türk aydınlarından, Türk halkından
ve de Türk hükümetinden istediğimiz, Ermeni halkına
karşı işlenenler yüzünden özür dilemektir.
Bu soykırımı mahkum etmektir. Alman halkının
ve yönetiminin, Alman aydınlarının, Nazilerin
yaptıkları nedeniyle özür dilemesi gibi.
Aynı şeyi elbet biz Kürtlere yapılanlar konusunda
da bekliyoruz.
Demek ki, sayın okurumuz, o dediğiniz şey,
yani “düşmanımın düşmanı dostumdur”
anlayışı, bize tümüyle yabancıdır.
Öteki dediklerinize gelince: Ermeni soykırımı
sırasında elini kana bulaştıran, rejimin
suçuna ortak olan Kürtler olmadı mı? Elbet yer yer
oldu. Kimi kışkırtılmış din
düşmanlığı yüzünden, kimi de Ermeni mallarına
el koymak gibi aşağılık hesaplarla...
Bunlar arasında bazı Hamidiye Alayları mensupları
da var. Biz böylelerinin yaptıklarını gizlemiyor
ve lanetliyoruz. Geçmişte de bunu birçok kez dile getirdik.
Her halktan beyni yıkanmış, gözünü kan bürümüş
ırkçı ve şoven de, din adına elini kana
bulayan fanatik de, beş kuruş için cinayet işleyebilecek
derecede kötü ruhlu insan da çıkar. Biz böylelerinin
yaptıklarından utanç duyarız.
Buna karşılık, yönetimin tüm tehdit ve kışkırtmalarına
rağmen, birçok Kürt reisi, aşireti de Ermenileri
korudular, savundular, o dönemde Rusya egemenliğinde
olan Ermenistan’a ve güney ülkelerine geçişlerine yardımcı
oldular. Bunu bizzat Ermeni kaynakları dile getiriyor.
Bunu yapan Kürtlerin tavrından da onur duyuyoruz.
Öte yandan, bu ülkedeki bazı şoven çevrelerin,
hatta bazı Ermeni çevrelerin yapmak istediği gibi,
Kürt halkını söz konusu Ermeni soykırımına
ortak etme çabasını da gayri ciddi ve tümüyle haksız
buluyoruz. Çünkü her iki halk yüzyıllar boyu kardeşçe
yaşadılar, aralarında böylesi bir kanlı
boğuşma yaşanmadı. Açıktır ki
söz konusu soykırım ve göçertme politikası,
merkezi hükümetin, yani o zamanki İstanbul hükümetinin,
İttihat ve Terakki’nin kararının, planının
ürünüydü. Başta Enver ve Talat olmak üzere, İttihat
ve Terakki’nin önde gelenleri bu planı yapıp Osmanlı
devletinin askeri güçleri ve mülki yönetimi eliyle, yöreden
uygun insanları da kullanarak hayata geçirdiler. Bu olmasa,
şu ya da bu yöredeki fırsatçılar, çeteler,
kötü insanlar -ister Türk ister Kürt olsunlar- böylesi suçlar
işlemeye cesaret edebilirler miydi?
6-7 Eylül olayları da öyle değil midir? Hükümet
bunu planlayıp yönlendirmeseydi, birtakım hırsız
ve lumpenler İstanbul’da bu çapta eylemler mi koyabilirdi?..
Elbet, Ermeni soykırımı dahil, Osmanlı
Devleti’nin son döneminde cereyan eden önemli olayları
kavramak için, 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın
başlarında bölgede yaşananlar konusunda ciddi
tarihi bilgi gerekir. Örneğin, Ermeni örgütleri Taşnak
ve Hınçak neleri önlerine koymuşlardı ve ne
kadar gerçekçi idiler? Olayların büyümesinde Rusya’nın
ve öteki emperyalist ülkelerin, örneğin İngiliz
ve Fransızların payı neydi? Bütün bunları
bilmek gerekir.
Biz özetle şunu belirtelim: 19. Yüzyılda Balkanlar’da
boyveren kurtuluş hareketleri, İmparatorluğun
doğu bölgesindeki Arapları, Kürtleri ve Ermenileri
de etkiledi. Ermeniler de, Rusya’nın ve Fransa, İngiltere
gibi emperyalist devletlerin desteğiyle bağımsızlık
eğilimine girdiler. Ne var ki üzerinde hak iddia ettikleri
6 vilayetin (Sivas, Elazığ, Erzurum, Bitlis, Diyarbakır,
Van) nüfusu, bizzat Fransız ve Rus kaynaklarının
belirttiği gibi, ezici çoğunlukla Müslüman ve Kürttü.
Örneğin Rus ekonomist ve araştırmacı Pazilof,
“Kürdistan” adlı eserinde, Ermenistan adının
buraya hiç de uygun düşmediğini, bu coğrafyada
“her iki Ermeniye karşılık on Kürde rastladığını”
söylüyordu. Yani bire beş...
Doğu sınırında da baş gösteren bağımsızlık
hareketlerine karşı Osmanlı devleti, böl-yönet
politikası izleyerek Ermeni ve Kürtleri birbirine düşürmeye
çalıştı, Ermeni şikayetlerini Kürtlere
yöneltmeyi ustalıklı bir politika saydı. (Bugün
de töre cinayetlerini Kürtlere yükleyip AB karşısında
kendini aklamaya çalıştığı gibi...)
Batılı devletler (İngiltere, Fransa ve Rusya)
ise, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşını izleyen
dönemde, Ermenilere sahip çıkıp onlardan yana bir
yerel yönetim reformu için Osmanlı Devleti’ni zorlarken,
Kürtleri de hedef tahtası yaptılar. Bu durum, yüzyıllardır
barış içinde yaşayan iki halkın, Ermeni
ve Kürtlerin ilişkilerini bozdu, gerginleştirdi.
(Bu konuda geniş bilgi için bak: Kemal Burkay, Geçmişten
Bugüne Kürtler ve Kürdistan, s-399-438; sayfa 479 vd...)
Ayrıca şunu da eklemek gerekir: 1915 Ermeni soykırımı
ve göçertmesini izleyen Rus işgali sırasında,
bölgedeki Kürtler ve öteki Müslüman nüfus da, Rus ordusuyla
birlikte bölgeye giren ve öç alma duygusuyla hareket eden
Ermeni birliklerinin saldırısına hedef oldu
ve yer yer kıyıma uğradı, ya da göç yollarına
düştü. Ermeniler gibi Kürtleri de düşman olarak
gören ve bölgeyi Ermeni ve Kürtlerden arındırma
politikası izleyen ırkçı İttihat ve Terakki
Yönetimi ise, bundan istifade ederek 700 bin dolayında
Kürdü bu bölgeden sürgüne tabi tuttu ve bunların pek
azı savaş sonrasında yurtlarına dönebildiler,
çoğu yollarda ve gittikleri yerlerde açlıktan, soğuktan
ve hastalıktan kırıldı.
Alman emperyalistleri ise, Müttefikleri Osmanlı hükümetinin
1. Dünya Savaşı sırasındaki söz konusu
Ermeni soykırımına, en azından göz yumarak
destek verdiler. Zaten daha sonra Hitler bunu örnek alacaktı...
Sonuç olarak, söz konusu tarihi olaya böylesi bir bütünlük
içinde bakmak gerekir. Bugün bize düşen ne yapılanları
örtbas etmek, ne de olayları çarpıtmaktır.
Tarihte olanlar karşısında dürüst olmalı.
O acıların baş sorumlusu İttihat ve Terakki
yönetimini mahkum etmeliyiz. Söz konusu acı olaylarda
payı, sorumluluğu olan yerel unsurları, ister
Türk, ister Kürt, ister Ermeni olsunlar, elbet kınamalıyız.
Emperyalist ülkelerin bu işteki kışkırtıcı
rolünü göz önünde tutmalıyız.
Bunun yanı sıra, hem benzer olayların yeniden
yaşanmaması, hem de yaraların sarılması
için halklar arasında yeni tür, birbirlerinin varlığına,
haklarına saygı gösteren ve eşitlik temelinde
barışçı ilişkiler kurmalıyız.
Bu da “düşman” edebiyatıyla olmaz. Eleştiriler
karşısında kabuğuna kapanarak, ya da hem
suçlu, hem güçlü tavrıyla da olmaz.
90 yıl önce yapılanlardan bugünkü nesiller sorumlu
olmasa bile, olayları inkar etmek, gizlemek ve çarpıtmak
da bir tür suç ortaklığıdır.
---------------------------------------
(*) Mektubun imlasına dokunmadım. Mektup sahibinin,
dahi anlamına gelen “de” ve “da”ları ayırmaması
ilgimi çekti. Bu hatayı genellikle Kürtler yapar.. Ama
mektup sahibi ister Türk, ister Kürt ya da Ermeni olsun, benim
için fark etmez. Bu mektup görüşlerimi bir kez daha dile
getirmek için vesile oldu.
Yazarın önceki yazılarından:
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|