PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

“Ne Şeriat Ne Darbe”

Mesud Tek

İçerde ve dışarda, 29 Nisan’da gerçekleştirilen “Cumhuriyet Mitingi”ne yönelik renga renk değerlendirmeler yapılıyor.

Taraflar mitingi, tuttuğu yere bakarak fili tarif eden kör gibi tarif ediyorlar.

Yapılan tarifler içinde biri var ki, kanımca gerçeğe en uzak olanı o.

Dış basın da dahil bazı gazeteler, mitingin laikliği korumak amacıyla yapıldığına vurgu yapıyorlar, “Ne Şeriat, Ne Darbe”yi çağrıştıran manşetler atıyorlar.

Bir kısım politikacılarla bazı köşe yazarlarının değerlendirmeleri de aynı yönde.

Mitingle “şeriat istemiyoruz” mesajının verildiği, elbette doğru.

Taşınan pankartlardan, yapılan konuşmalardan bunu anlamak mümkün.

Ama doğrusu, “şeriata karşı olmanın” kişiyi otomatikman laik yaptığı konusunda çok ciddi endişelerim var.

Onların, daha ziyade, varolan ve üniter devletin hizmetindeki çarpık çurpuk laikliğin korunmasından yana olduklarını düşünüyorum.

Çünkü “laik cumhuriyeti koruma” amacıyla Tandoğan ve Çağlayan mitinglerini düzenleyenlerin, Aleviler’in, Türkiye’de ’yaşayan öteki dini azınlıklara mensup kişilerin inançlarını özgürce yerine getirmeleri ve yaymalarının önündeki engeller karşısında sesleri çıkmıyor.

Aleviler ve öteki dini azınlıklar üzerindeki yasaklar karşısında kılı kıpırdamayan bu güçler, AB’nin zorlaması nedeniyle dini azınlıklara ait vakıflarla ilgili olumlu düzenleme yapma çabalarını dahi ihanet olarak görüyorlar, karşı çıkıyorlar.

Aynı zamanda yılmaz birer kemalist olan bu güçler, cemevlerinin Mustafa Kemal döneminde yasaklandığı gerçeğini halktan gizliyorlar.

Mitinglerde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) “laikliğin yılmaz bekçisi” olarak lanse ediliyor, göğe çıkartılıyor.

Oysa çok iyi biliniyor ki “kemalist rejimin, üniter devlet ve laik cumhuriyetin korucusu” TSK’nin gerçekleştirdiği askeri darbeler, şeriata giden yolun açılmasına önemli katkılar sunmuşlardır.

En fazla imam hatip okulunun 12 Eylül faşist cuntası döneminde açılması, sözkonusu dönemde Alevi köylerine cami yapılması ve din derslerinin zorunlu hale getirilmesi, bu gerçeğin somut delilleridir.

“Şeriat tehlikesi”ni artıran adımların en çok kemalist CHP ve DSP döneminde atıldığını ise, bir başka gerçektir.

Durum böyle iken, kemalizmin yere göge sığdırılmadığı mitinglerin laikliği korumaya yönelik olduğunu söylemek mümkün müdür?

**

Ben mitingin askeri darbeye karşı olduğu inancında da değilim.

Aksine, mitingin amaçlarından birinin, askeri siyasasete müdahale etmeye davet olduğunu düşünüyorum.

Mitinge katılan yüzbinlerin askeri derbeye karşı olduklarından şüphe duymuyorum.

Ama bu durum, inancımı değiştirmez.

Çünkü Çağlayan Mitingi, Kürt sorununun askeri çözümünde, daha doğru bir ifadeyle çözümsüzlüğünde israr edenlerin, Avrupa Birliği’ne, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, şeffafiyet gibi çağdaş değerlere karşı olan her renkten ve tondan ulusalcıların, kemalizmin son kalesi olarak gördükleri Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü kaptırmamak amacıyla başlattıkları eylem ve faaliyetler zincirinin son halkasıdır.

Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın 14 Nisan’da düzenlediği basın toplantısında siyasi parti lideri gibi konuşması, AB’yi ABD’yi suçlaması zincirin önemli halkalarından biridir.

Büyükanıt’ın arkasından Cumhurbaşkanı’nın, “zinde güçler”in en dinamiği olan genç subaylara hitap ederken “rejim büyük tehlike altındadır” diye buyurması da, en az birincisi kadar önemli bir halkadır.

Hiç kuşku yok ki zincirin en önemli ve belirleyici halkası, Genelkurmay Başkanlığı’nın 27 Nisan günü yayınladığı muhtıradır.

Mitingi düzenleyenlerden Atatürkçü Düşünce Derneği Başkan Yardımcısı Nur Serter’in Genelkurmay Başkanlığı’nın muhtırasını kastederek “Bir Türk vatandaşı olarak, bir ulusalcı olarak TSK'ya şükranlarımı sunuyorum. Ne mutlu Türküm diyene demekten onur duyanları meydana çağırıyorum” diyor.

Prof. Alpaslan Işıklı’nın yaptığı konuşmada Türk ordusunun halkçı olduğundan, emperyalizmi rahatsız eden bir yanı bulunduğundan dem vuruyor.

Miting Düzenleme Komitesi üyelerinden Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, muhtıra ile aynı görüşleri paylaştığını dile getiriyor.

Mitingde askeri kıyafet giydirilmiş çocuklar yürütülüyor.

Ve tüm bunlar, mitingin askeri darbeye karşı olmadığını göstermekle kalmıyor, aksine askeri müdahaleye davet etme anlamına geldiğini ortaya koyuyor.

12 Eylül’ün işkence çarklarından geçmiş olanların, eserleri yasaklananların, sakıncalı ilan edilip iş ve kariyerlerini kaybedenlerin de mitinge katılmaları, bu durumu değiştirmez.

Elbette ne şeriat ne de askeri darbe Türkiye’nin sorunlarını çözer.

Çözüm ne kara postalda, ne de nalın sesinde.

Türkiye’nin çok renkli yapısına uygun bir demokrasi çözüm yolunu açar.

Böyle bir demokrasi için de Genelkurmay’ın muhtırasında tarif ettiği “Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığı” nı yapmak lazım.

Yani, kuruluşundan bu yana devletin resmi ideolojisini en veciz biçimde ifade eden “Ne mutlu Türküm diyene” söylemine karşı çıkmak gerekiyor.

“Ne mutlu Türküm diyene” söylemine karşı çıkanları, TC düşmanı olarak ilan eden bölüm, muhtıranın en önemli bölümüdür.

Oysa karşı çıkanlar, Muhtıra’nın bu bölümü ya görmezden geldiler ya da yeterince üzerinde durmadılar.

Muhtıra’ya karşı tavrı nedeniyle birçok kesimin övgüsüne mazhar olan, tavrı “dik duruş” olarak değerlendirilen AKP hükümeti ise, bu bölümden hiç bahsetmedi.

 Nalın seslerini duymak, tank sesleriyle uyanmak istemeyenler, Genelkurmay’ın ölçüleri uyarınca TC düşmanı olmak zorundadırlar.

Çünkü, devletinin Türkler dışındaki halkları yok sayan, asimilasyon yoluyla onları yok etmeyi amaçlayan politikasına karşı çıkılmadan ülkeye ne demokrasi gelir, ne de huzur.

“Ne mutlu Türküm diyene” söylemine karşı çıkılmadan demokrasi ve değişim konusunda söylenenler, birer palavradan öte bir şey değildirler.

Yazarın önceki yazılarından:

Malatya Katliamı ve Uğur Kaymaz
Bir Kez Daha Birlik Üstüne
Bremen Mızıkacıları
Şehidler Günü
Bağımsız Kürdistan
Newrozu Özüne Uygun Kutlamak İçin..
Malumun İlani
Evren Vakası ve Eli Taşın Altına Koymak
Kürtlere Ateş Etmek Serbest..
Davul ve Tokmak
Atı Arabanın Önüne Koymak
Milliyetçilik Yarışı
Ben Erdoğan Hayranıyım!..
Katil Kim?
Zor Günler
Samimiyet Sınavı
Yeni Yıl
Ankara Kriterleri-2
Geç Olmadan
Gelenek
“Ne Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol mü?
Demokrasi
Hayalleri Yasaklamak
Erken Ölüm
Törkiş İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar Cumhuriyeti”
Cadı Kazanı
Sıcak Günler
Başbakan’ın TİT Aşkı
“Bayrak Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık Üçüzler
Kirlenme, Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta İsrar
“İyi Çocuk”lar Cenneti..
Filmi Başa Sarmak
Erdoğan’ın Sınavı
Süreç ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe Un Sermek
Güneyli Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba Öyle mi?
Halepçe Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya Bakmak
Saygı Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm Ve Çürüme
Yavaş Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol General Ve Ağca
Gel De Niyazi Usta’yı Anma

MGK’nin Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı Olmak
Gündemimizin Değişmeyeni..
Fırıldak
15 Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi ve Ortadoğu
İyi Asker
Ayna Tutmak
Alışmakta Fayda Var
Üçüncü Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3 Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3 Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 

 
 
PSK Bulten © 2007