İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Kemal Burkay
Rusya Dışişleri Bakanı Yardımcısı
Gruşko, bir Türk gazetecinin sorusuna, “Irak’ın
bölünmesinden kaygı duyuyoruz ve Kürt sorunu konusunda
Türkiye’nin kaygılarını da paylaşıyoruz,”
demiş..
Gruşko tam ne söylemiş, elbet bilemeyiz. Büyük
ihtimalle bu sözlerin bir bölümü (Kürt sorunu konusunda Türkiye’nin
kaygılarını paylaşma) ya hiç söylenmemiştir,
ya da çarpıtılmıştır. Ama Irak’ın
toprak bütünlüğünün korunması gereğine dair
sözler söylenmiş olabilir; bu öteden beri Rusların
da, ABD ve Avrupalılar dahil, diğer birçok devletin
resmi sözcülerinin de dile getirdiği bir görüş.
Daha kısa süre önce, nüfusu topu topu 70 bin olan (Kürdistan’ın
herhangi bir ilinin küçük bir ilçesi kadar) Güney Osetya,
yapılan bir referandumla Gürcistan’dan ayrıldı.
Rusların tam desteğiyle elbet! Bu destek olmasa
ne küçücük Osetya’da böyle bir referandum yapılabilirdi,
ne de böyle bir ayrılma gerçekleşirdi. Gürcistan’ın
gücü herhalde bu kadarını önlemeye yeterdi.
Biz bu ayrılmayı olumlu buluyor, destekliyoruz;
çünkü ezilen bir ulus olarak, büyük-küçük her ulusun kendi
kaderini tayin hakkından yanayız. Bizim bu tavrımız
uluslararası hukukla da bağdaşır. En başta
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Bildirisi her ulusa bu hakkı tanır. Avrupa Güvenlik
ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT)
sözleşmesinde de aynı ilke vardır.
Türk devletinin ve düzen medyasının ise bu referanduma
ve ayrışmaya çok canı sıkıldı.
Onlar Güney Osetleri “bölücü” diye nitelediler. Bu bayların
dili, şu deva bulmaz Kürt sorunu nedeniyle “bölücü” sözcüğüne
pek alışıktır. Onlar “bölücü”lere ve “ayrılıkçı”lara
öfke duyarlar... Bu, Kürt halkının özgürlük mücadelesinden
duyulan sömürgeci bir komplekstir. Bu nedenle, bir dönem Cezayir
direnişçilerine bile, Fransız sömürgecilerinin ağzıyla
“asi” demişler, onlara karşı Fransa’yı
desteklemişlerdi. Şimdi Fransa’nın Cezayir’de
soykırım yaptığını itiraf etmesini
istemeleri ne komik! Bu “soykırımı” desteklediklerini
nasıl da unuttular...
Buna karşılık, Türk devletinin ve düzen medyasının
“bölücü” ve “ayrılıkçı”ları desteklediği
durumlar da az değil. Örneğin Yugoslavya’nın
dağılışını, Bosna’nın,
Makedonya’nın ve Kosova’nın ayrışmasını
var güçleriyle desteklediler, bundan kendilerine pay çıkardılar.
Sovyetler Birliği’nin dağılışını
da... Oradan da “Türki” devletler çıktı...
Hatta Kıbrıs Adası’nı işgal edip,
kendi elleriyle bölüp orada 100 bin Türk için ayrı devlet
kuruverdiler; 30 küsur yıldır bu olup bittiyi AB’ye
ve tüm dünyaya kabul ettirmek için neler yapmıyorlar!
Hatta fırsat bulsalar, orada Amerikan ordusu filan olmasa,
dillerine sakız yaptıkları şu “Irak’ın
toprak bütünlüğü” laflarına boş verip, güney
sınırlarını aşıp, Güney Kürdistan’ı
işgal edip Kerkük-Musul yöresinde, Kürtleri ve Arapları
biryerlere kovarak bir Türkmen devleti bile kurabilirler!..
Görüldüğü gibi Türk yöneticilerin “birlik ve bölücülük”
konusundaki tutumları pek ilkeli sayılmaz. Bu duruma
bağlı.. Kötü bölücü de var, iyi bölücü de!
Rusların da tavrı bundan farklı değil.
Yıllardır Çeçenistan’da savaşıyorlar.
Kendileri için yol açtığı büyük gaileye, ekonomik
bedele, insani kayıplara, Rusya içlerine yayılan
teröre rağmen Çeçenlerin ayrı devlet kurmasına
karşılar. Oraya kendi kaderini tayin hakkı
tanımıyorlar.
Öte yandan, 70 binlik küçücük Osetya’yı Gürcistan’dan
ayırıverdiler!
Peki, Irak’ın bölünmesi neden bu baylara bu kadar dert
oluyor? Neden Kürt sorunu nedeniyle Türk sömürgecileriyle
aynı kaygıları paylaşıyorlar?
Bu, geniş bir federasyon olan Rusya’nın bölünme
korkusunun bir ürünü mü? Yani kendileri için kötü örnek olacağını
mı düşünüyorlar?. Belki bir ölçüde o. Ama bu politika,
asıl olarak Irak’taki petrolün ve Irak pazarının
denetimine ilişkin hesapların ürünü. Rusya’nın
Saddam’la ve Baas rejimiyle ilişkileri iyi idi. Orayla
silah dahil, iyi ticaret yapılıyordu. Saddam rejiminin
yıkılması ve Amerikan işgali, bu iyi pazarı
devre dışı bıraktı.
Rusya’nın şu anda İran’la siyasi ve ticari
ilişkileri de iyi ve bu nedenle ona kanat geriyor. Türkiye’nin
ABD’den uzaklaşması da işine gelir. Bağımsız
Kürt devletine karşı olma veya benzer sözler, bu
yönde bir yatırım...
Özetle, Rusya bölgedeki çıkarlarını düşünüyor
ve bu işte ne 6-7 milyon nüfusuyla Güney Kürdistan halkımızın
geleceği, ne de bir bütün olarak 40 milyonluk Kürt ulusunun
durumu ve geleceği umurunda bile değil. Rusya’nın
Irak ve Kürt politikasına yön veren budur.
16 federe cumhuriyetten ve ayrıca pek çok otonom bölgeden
oluşan SSCB’nin kurucusu Lenin, aynı zamanda ulusların
kendi kaderlerini tayin hakkının ilkeli bir savunucusuydu.
Bu nedenle de hem o, hem de SSCB dünyanın her yerindeki
ezilen halkların sevgisini kazanmıştı.
SSCB döneminde, çeşitli Kafkas ülkelerinde azınlık
olarak yaşayan Kürtler de önemli kültürel haklara kavuştular,
anadilleriyle eğitim gördüler ve bu ülkede önemli bir
aydın kitlesi oluştu. Lenin, özel olarak Karabağ
yöresindeki Kürt kolonisiyle ilgilendi ve burada “Kızıl
Kürdistan” adıyla bir otonom bölgenin oluşmasını
teşvik etti. Gerçi Stalin dönemindeki katı ve sosyalizmin
ideallerine ters düşen uygulamalardan Kürt aydınları
da paylarını aldılar, yer yer sürgüne uğradılar;
ama 2. Dünya Savaşı sırasında Batı
İran’daki Sovyet işgal bölgesinde Kürtlerin örgütlenip
Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti’ni kurmasına da aynı
yönetim destek verdi. Kürt toplumunda sosyalizme ve SSCB’ye
duyulan sevgide bütün bunların büyük payı var.
Ne var ki, Türkiye, Irak gibi güney komşularıyla
ve Arap dünyasıyla iyi ilişkiler sağlama, en
azından onları nötralize etme politikası yüzünden,
SSCB, şimdilerde Avrupa Birliği’nce bile “dünyanın
en büyük devletsiz ulusu” olarak nitelenen Kürt ulusunun özgürlük
mücadelesine yeterli ve kendisinden beklenen desteği
vermedi.
Şimdi ise SSCB dağıldıktan, Rusya’da
sosyalizm çöktükten sonra geriye kapitalizme rücu eden bir
Rusya kalmış bulunuyor. Böylesi bir Rusya’dan ilkeli
bir tutum takınması hiç beklenemez. O da aynen Türkiye’nin
sömürgecilikle malul yönetimi gibi, kimi durumda “bölücülere”
karşı savaşıyor, kimi durumda da ülkeler
bölüp oradan devletler çıkarıyor...
Elbet bu ilkesizlik salt Türkiye’ye ve Rusya’ya özgü de değil,
dünyanın hali bu! Örneğin ABD ve AB, SSCB ve Yugoslavya’nın
dağılmasını ellerinden gelen tüm olanaklarla
teşvik ederken, hatta Yugoslavya olayında NATO gücünü
bile bu amaçla harekete geçirirken Güney Osetya’daki referanduma
karşı çıktılar.
Irak’la ilgili olarak da çözüm önerirken kimsenin ilkelere
filan aldırdığı yok, herkes çıkarlarına
göre davranıyor. Irak, Birinci Dünya Savaşı’nın
ertesinde, Osmanlı İmparatorluğu çöküp dağılırken,
sınırları İngiliz ve Fransızlar tarafından
masa başında cetvel ve pergelle çizilmiş, ne
etnik ne de coğrafi olarak birlik göstermeyen devletlerden
biri. Kürdistan’ın bir parçası, petrol hatırına
bu devlete zorla iliştirilmiş, onun yapay birliği
ise yıllar boyu İngiliz Hava Kuvvetleri’nin bombardımanlarıyla,
daha sonra da “Bağdat Paktı”, CENTO gibi, aynı
dertten muzdarip olan bölge devletlerinin ve çıkarları
Irak’ı bu haliyle sürdürmekte olan uluslararası
güçlerin ittifakları ve çabalarıyla sağlanmıştır...
Ama son 15 yılda, Birinci ve İkinci Körfez Savaşları’nın
ardından Irak’ın bu yapay, zorlama birliği
çöktü. Önce Kürdistan fiilen ayrıştı, özerkleşti,
ardından Şii-Sünni ayrışması devreye
girdi. Bugün Irak’taki istikrarsızlığı
ve kaosu salt El Kaide ve benzeri radikal İslamcıların
terörüne ve Baasçıların direnişine bağlamak
yanlış olur. Kendi kaderlerini özgürce belirlemekten
yana olan Kürtler, üzerinde uzlaşmaya varılan federal
ve demokratik sistemin istikrar kazanması, yani uzlaşma
ve çözüm hatırına, belki herkesten çok birlik yanlısı
bir politika izlemekteler. Ancak Kürtlerin bu iyi niyetli
ve sağduyulu çabası yeterli olmuyor. Sünni ve Şii
Arapların bir arada yaşamak istemedikleri, aralarında
geçmişten beri var olan güvensizliğin son gelişmelerle
daha da derinleştiği ve eğer başka türlü
radikal bir çözüm bulunamazsa, gelişmelerin Irak’ı
çok daha geniş boyutlu bir iç savaşa götüreceği
ortada.
Radikal ve gerçekçi çözümse Irak’ın üçe bölünmesinden
başkası değildir. Bu saatten sonra Ne Amerika’nın,
ne Kürtlerin ne de Şii ve Sünni Arap kesimindeki birlik
yanlısı çevrelerin çabasının Irak’ı
bir arada tutamıyacağı yeterince açık.
Elbet bu ayrışma da ciddi sorunlar yaratacaktır.
Bu sorunları azaltmanın, Türkiye ve İran gibi
niyetleri belli komşuların müdahaleleriyle bölgede
yangının yayılıp durumun daha da içinden
çıkılmaz hale gelmesini önlemenin ve geçiş
sürecini en az hasarla gerçekleştirmenin yolu, uluslararası
topluluğun, en başta da ABD, AB, Rusya, Çin gibi
büyük güçlerin işbirliği yapmasına bağlı.
Ne var ki bu güçlerin her biri kendi çıkarına göre
davranıyor ve bu alanda da uzlaşma sağlamak
güç görünüyor. Bir başka deyişle, ilkesizlik her
yerde egemen ve böyle bir dünyada genel olarak sorunları
çözmek kolay olmadığı gibi Irak’taki karmaşık
durumun içinden çıkmak da kolay değil.
Yazarın önceki yazılarından:
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|