Hazır Başlamışken..
Mesud Tek
“1982 Anayasası olduğu gibi yerinde kaldıkça
demokrasi yerleşmez” diyenlerin dilinde tüy bitti.
“12 Eylül Faşist rejimin ürünü olan 1982 Anayasası,
topluma giydirilmiş bir deli gömleğidir” söylemi,
yıllarca değişim ve demokrasi isteyenlerin
dilinden düşmedi.
Demokrasi ve değişimden yana olan güçler, yıllar
boyu 1982 Anayasanın değiştirilmesini, Türkiye’nin
çok sesli ve çok renkli yapısına uygun bir Anayasa’nın
yapılması talep ettiler; ediyorlar.
TC hükümetleri ise sözkonusu talebe kulak asmadılar.
12 Eylül sonrası kurulan hükümetlerden hiç biri, 1982
Anayasası’nda değişiklikler yapmak için kendiliğinden
harekete geçmedi.
12 Eylül sonrası kurulan hiç bir hükümet, 1982 Anayasası’nda
değişiklik yapmak için kendiliğinden harekete
geçmedi.
AB nezdinde zora düştüklerinde, AB’ye efelendiklerinde
dile getirdikleri “gerekirse Kopenhag Kriterleri’ni Ankara
Kriterleri yaparız” söylemi, hep havada kaldı.
Bunun yanısıra, 1982 Anayasası’nda bazı
değişikliklerin yapıldığı doğru,
elbette.
Ama rotüş niteliğinde olan bu değişikliklerin
büyük bir bölümü kağıt üzerinde kaldı.
Ve de ülkenin özgürlükçü, demokrat ve barışsever
güçleri istediği için değil, AB’ye üyelik süreci
öyle gerektirdiği için yapıldı.
Anayasa değişikliği, Cumhurbaşkanlığı
seçiminde yaşanan tıkanıklık nedeniyle,
yeniden siyasetin gündemine girmiş bulunuyor.
Tıkanıklığı takip eden siyasal gelişmeler,
bir kez daha ortaya koydu ki darbeci generallerin hazırlattığı
ve halka zorla kabul ettirdikleri 1982 Anayasası, demokrasi
ve toplumsal gelişmenin önündeki en büyük engellerden
birisidir.
Kürtler başta olmak üzere, Türkiye’de yaşayan öteki
etnik ve dini azınlıkları inkar edip onları
“devletin ve ülkenin birliği” açısından tehlike
olarak gören, herkesi “Türk-islam sentezi” potasında
eritmeyi hedefleyen 1982 Anayasası, halkın hak ve
özgürlüklerini güvence altına alan bir metin olmaktan
ziyade, devleti halka karşı koruyan bir zırh
görevini görmektedir.
Bu nedenlerden dolayı, Türkiye’nin çok uluslu, çokkültürlü
yapısına uymayan 1982 Anayasası “yıkılmaz
bir kale” gibi ortada durdukça, ülkenin değişmesi,
demokrasinin yerleşmesi hayaldir.
Türkiye’nin değişmesinin, sivil yaşamın
güçlü olduğu, demokrasi ve katılımcılığın
temel alındığı bir ülke haline gelmesinin
temel şartlarından birisi de, 1982 Anayasası’nın
yerine Türkiye’nin çok sesli çok renkli yapısına
uygun yeni bir anayasa yapmaktır.
Hani diyorum ki, TBMM çok sayın üyeleri, özellikle de
çoğunluğu elinde tutan AKP’liler, hazır Anayasa
değişikliklerini görüşmeye başlamışlarken,
bu gerçekleri de gözönünde bulundursalar, Türkiye’nin çok
uluslu ve çokkültürlü yapısına uygun bir Anayasa
yapsalar ve böylelikle de AB sürecini hızlandırsalar
daha iyi olmaz mı?
Hani, TBMM pek sayın üyeleri ellerini bulaştırmışlarken,
Anayasa değişikliğini daha geniş bir düzeyde
ele alsalar, örneğin başta Kürtler olmak üzere dini
ve etnik azınlıkları resmen tanıyan, onların
ulusal ve demokratik haklarını, dini özgürlüklerini
güvence altına alan bir anayasa yapsalar da, millet de
rahat nefes alsa diyorum!
Hazır bu işe bulaşmışlarken, pek
sayın milletvekilleri, Kürtler ve öteki etnik gurupların
kendi kimlikleriyle parti ve örgütler kurarak siyasal yaşama
katılmalarının önünü açsalar, bunun için Anayasa’da
gerekli değişiklikleri yapsalar, halka büyük bir
hizmette bulunmuş olurlar.
TBMM sayın üyeleri özellikle de AKP’liler, “AB’nin her
istediğini emir telakki edip yerine getiriyorlar” diyen
ve son dönemlerde sayısı bir hayli artan şum
ağızlıların ağızlarını
kapatmak için de olsa, Kürtler ve emekçi sınıf temsilcilerinin
meclise girmelerinin önünü kesmek amacıyla konulan yüzde
on barajını, tüm toplumsal kesimlerin mecliste temsilini
sağlayan bir noktaya çekseler, iyi bir iş yapmış
olurlar.
TBMM sayın üyeleri bununla yetinmeseler, siyasi parti
liderlerini birer padışah haline getiren Siyasi
Partiler Yasası’nı değiştirseler, ülke
gerçeklerine uygun bir seçim kanunu çıkararak siyasetin
doğal mecrasında akmasını sağlasalar,
bu ülkeye büyük bir hizmettte bulunmuş olurlar.
Dünyanın dört bir ucundaki ülküdaşları, yaptıkları
darbenin ve halka çektirdiklerinin hesabını verirlerken,
Kenan Evren ve şurakasının sahillerde, plaj
ve kumsallarda keyif çatmasının utancını
ortadan kaldırmak için, TBMM’nin pek sayın ve de
çok kıymetli üyeleri, darbeci generaller üzerindeki Anayasal
zırhı kaldırsalar ve onların da meslektaşları
gibi hesab vermelerini sağlasalar, kötü mü yapmış
olurlar?
Milletvekilleri, Anayasa’yı barındırdığı
ırkçı şoven ve anti demokratik söylemlerden
temizleser, halkların dostluğuna, değişik
kültürlerin bir arada yaşamasına katkı sunmuş
olurlar.
Elbette ki var olan meclisin bu işleri yap(a)mayacağın
çok iyi biliyorum.
Çünkü ne milletvekilleri ve bağlı bulunduklari
partileri bu değişiklikleri canı gönülden istiyorlar.
Ne de var Meclisin kapasitesi buna elveriyor.
Hiç kuşku yok, varolan Meclis bazı ufak tefek değişiklikleri
yaptıktan sonra tatile girecek, milletvekilleri ise yeniden
seçilmek için seferber olacaklar.
Ama birçok kişi gibi ben de. bir şeyi daha biliyorum.
Gelinen aşamada, 12 Eylül rejiminin Türkiye’ye diktiği
ve giderek dikiş atan ve yırtılan dar elbise,
artık dikiş tutmuyor.
Yırtıkları ufak tefek yamalarla kapatmak artık
mümkün değil.
Bu, aynı zamanda Anayasa değişikliklerin önümüzdeki
dönemde daha ağırlıkla siyasi gündeme gireceği
anlamına geliyor.
Bu nedenle, Kürt ulusal demokratik hareketi, demokrasi ve
değişimden yana olan güçler, daha şimdiden
konuya ilişkin görüşlerini deklere etmeli, seçim
kürsülerini bu konuda da birer platforma dünüştürmelidirler.
Yazarın
önceki yazılarından:
“Ne Şeriat Ne Darbe”
Malatya
Katliamı ve Uğur Kaymaz
Bir
Kez Daha Birlik Üstüne
Bremen
Mızıkacıları
Şehidler
Günü
Bağımsız Kürdistan
Newrozu
Özüne Uygun Kutlamak İçin..
Malumun
İlani
Evren
Vakası ve Eli Taşın Altına Koymak
Kürtlere Ateş Etmek Serbest..
Davul
ve Tokmak
Atı
Arabanın Önüne Koymak
Milliyetçilik
Yarışı
Ben
Erdoğan Hayranıyım!..
Katil
Kim?
Zor
Günler
Samimiyet
Sınavı
Yeni
Yıl
Ankara
Kriterleri-2
Geç
Olmadan
Gelenek
“Ne
Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir
Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol
mü?
Demokrasi
Hayalleri
Yasaklamak
Erken
Ölüm
Törkiş
İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her
ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar
Cumhuriyeti”
Cadı
Kazanı
Sıcak
Günler
Başbakan’ın
TİT Aşkı
“Bayrak
Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil
Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık
Üçüzler
Kirlenme,
Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya
Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta
İsrar
“İyi
Çocuk”lar Cenneti..
Filmi
Başa Sarmak
Erdoğan’ın
Sınavı
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının
Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|