PKK neden taktik değiştirdi?
Kemal Burkay
Sevgili okurlar, bileceksiniz, Öcalan yakalandıktan
ve PKK’nın tüm politikaları ve söylemi, yüz seksen
derece değiştikten sonra, o ve örgütü Türk devletine
şu istemde bulundular:
“Bir genel af çıkarın, dağdakiler tümüyle
gelip silahlarıyla birlikte teslim olsunlar...”
“Hafıza-i beşer nisyan ile malul” ise de –hele
bu ülkede!- bunu bilmeyen, hatırlamayan yoktur; çünkü
hem Öcalan tarafından, hem de onu kuzu kuzu izleyen örgütü,
dağdaki şefleri tarafından, değişik
zamanlarda onlarca kez dile getirildi.
Bu nedenle, Türk devleti terör edebiyatı yapıp
savaş ve baskı yolunda ısrar ettikçe, diyaloga
ve barışçı bir çözüme yanaşmadıkça,
bunu hep hatırlattık:
“Öcalan elinizdedir ve dilediğinizi ona söyletiyorsunuz;
örgütü de sorun çıkarmadan onu izliyor. İşte
silahları tümden susturdular, PKK adını terk
ettiler. Üniter devleti ve kemalizmi savunuyorlar. Bağımsızlık,
federasyon gibi istemleri terk ettiler. Otonomi bile istemiyor,
sadece kültürel haklardan söz ediyorlar. Kürt kimliğini
Türk ulusu içinde bir alt kimliğe indirdiler. Daha ne
istiyorsunuz?..
“Eğer sorun dağdaki silahlı adamlarıysa,
bir genel af çıkarın, onlar da dağdan insinler.
Öcalan’ın da dağdaki adamlarının da istediği
bu.
“Demek ki yaptığınız terör edebiyatı
boşuna. Siz isteseniz terör bir günde biter.
“Ama bunu istemiyorsunuz. Dağda silahlı adam olması
işinize geliyor. Onlar, hem “terör var, tehlike var!”
deyip iç ve dış kamuoyunu aldatmak, militarizmin
egemenliğini sürdürmek, AB sürecini ve demokratikleşmeyi
sabote etmek için bir bahane, hem de dağdaki PKK’lıları
Kuzey’deki Kürt ulusal hareketine ve Güney’deki Kürt ulusal
yönetimine karşı kullanmak istiyorsunuz.
“PKK size lazım.. O giderse yerini denetleyemiyeceğiniz
birileri alır diye düşünüyorsunuz. Hatta bu yüzden,
iddialarınız inandırıcı olsun diye,
yine aynı Öcalan eliyle, PKK’ya adını geri
verip, yeni bir meydan okuma dönemi başlatıp ortamı
yeniden gerdiniz...”
Evet, biz bunları bıkmadan yorulmadan söyledik.
Hatta Türk basınında bazı köşe yazarları
da, bizim kadar açık seçik olmasa bile, bunu satır
aralarında dile getirmeye başladı. Güney Kürtleri,
Talabani ve Barzani de, kendilerini PKK’nın üstüne gitmek
için zorlayan Türk devletine açık açık şunu
söylediler:
“Bu iş silahla olmaz, sorunu barışçı
yöntemlerle çözün. Bir genel af çıkarın, PKK silahları
bıraksın. Biz de bu konuda yardımcı olalım...”
Hatta, herkesten önce PKK’yı terör listesine alıp
dünyada adını teröriste çıkaran, Türkiye ile
birlikte Suriye’ye baskı yaparak Öcalan’ı oradan
çıkartan, hiçbir ülkede iltica hakkı tanınmaması
için çaba gösteren, sonra da onu yakalayıp kendi eliyle
Türkiye’ye teslim eden ABD bile, Türkiye’nin, “Kuzey Irak’ta
yuvalanmış PKK’nın üstüne neden gitmiyorsun”
diye zorlayıp durması karşısında
–ki herhalde Türkiye’nin niyetinin ne olduğunu çok iyi
biliyor- şöyle diyor:
“Böyle bir şey Irak’ın barış içindeki
tek bölgesi Kürdistan’ın da istikrarını bozar.
İşin kolayı var, neden bir genel af çıkarmıyorsunuz?
PKK silahları teslim etmeye hazır...”
Üstelik Kürt ve Türk demokratik kamuoyunun çağrıları,
Güneydeki Kürt yönetiminin ve ABD’nin teşviki ile PKK
bir kez daha silahları tek yanlı susturdu; yani
bir bakıma, Türk derin devletiyle ortaklaşa oynanan
bu oyunda oyunbozanlık etti...
İşte bu noktada, kendisini pek akıllı,
pek kurnaz sanan militarist Türk rejimi müthiş sıkıntıya
düştü. Terör üstüne kopardığı demagoji
tümden çürüdü, maskesi düşdü...
Rejim bakımından daha da kötüsü, son ateşkesin
büyük ihtimalle ve belki de PKK’nın tarihinde ilk kez,
Öcalan’ın inisiyatifi dışında gerçekleşmiş
olmasıydı. Karayılan’ın açıklamasından
da anlaşılan buydu. Nitekim, son zamanlarda bazı
başka konularda, özellikle de Güney Kürdistan’daki duruma
ilişkin olarak, hem dağdaki komutanların, hem
de taraftar kitlenin Öcalan’la farklı bir ağız
kullandığı göze çarpıyordu. PKK yandaşları
da öteki yurtsever kesimler gibi, Güney Kürdistan’daki kazanımlara
seviniyorlar. Apo’nun, Genelkurmay ağzıyla, bu gelişmeleri
Sevr’e benzetip karşıya almasına, “Zulu devleti”
ve benzeri tabirlerle küçümsemesine karşılık,
Karayılan ve diğer bazı komutanlar güneydeki
federe yönetim hakkında olumlu konuşuyor ve desteklerini
dile getiriyorlar.
Örgütün Öcalan’ın inisiyatifinden çıkması
ise, derin devletin ipleri elden kaçırması demek
olur.. PKK gibi liderini putlaştırmış,
tabanını bir müritler yığınına
çevirmiş bir örgüt için bile bu risk vardır. Bu
tabanın, tüm olup bitenlere, Kürt ulusal çıkarlarına
tümüyle aykırı olduğu besbelli bu teslimiyetçi
politikalara rağmen sürekli Apo’yu ve PKK’yı izlemesi
beklenemez. PKK’nın Apo’nun güdümünden, ya da kitlelerin
PKK güdümünden çıkması ise Türk devletinin en ürktüğü
şey...
Bu nedenle Apo ateşkesi onaylıyor görünerek itibarını
kurtardı. Buna karşı çıkması, silahların
susmasını isteyen kendi taraftar kitlesi arasında
bile hoş karşılanmaz ve onun soyutlanma sürecini
hızlandırırdı. Böylesi bir durum işine
geldiği için rejim de Apo’yu engellemedi.
Öte yandan Militarist rejim, sıkıştığı
köşeden kurtulmak, kamuoyunu yeniden kendinden yana çevirmek
için, bir yandan dağdaki PKK’lılara karşı
operasyonları var gücüyle sürdürüp, hatta kentlerde bomba
patlatıp çocukları-kadınları kıyarak,
belediye başkanlarının, DTP’lilerin üstüne
üstüne giderek ortamı tekrar germeye çalışırken,
öte yandan, Öcalan eliyle PKK’ya da hızla taktik değiştirtti.
İmralı’da, çoktan beri havlu atmış, kuzulaşmış,
herkesten çok barışçı, demokrat filan olmuş
Öcalan birden bire aslanlaştı. Ateşkes sonrası
avukatlarıyla yaptığı görüşmede,
kamuoyunu aptal yerine koyar gibi, af filan istemediklerini
ileri sürdü ve “kim kimi affedecek?!” diye efelendi...
Bu söylemin dağa ulaşması gecikmedi, aynı
şeyi Murat Karayılan tekrarladı..
Ateşkes sonrası görüşmeler nedense pek kolaylaştırıldı..
Öcalan, avukatlarıyla ikinci görüşmesinde ise adeta
kükrüyor ve şöyle diyor:
“Devletin Kürt hareketini dışarda yok etme, burada
da beni teslim alma yöntemi kabul edilemez!..
“Devlet bana ya imha ol, ya teslim ol, diyor. Sonuna kadar
direnirim!..
“Bunların önünde Kürtlerle ilgili yeni bir proje vardır,
Kürtleri soykırıma uğratma projesidir...”
Apo daha da ileri giderek şunları söylüyor:
“Kürtlere yıllardan beri dayatılan siyasi anlamda
sömürgecilik, ekonomik anlamda açlık, kültürel anlamda
asimilasyon ve soykırım, askeri olarak da işgal
konumudur... Kürtleri katletme, tehcir etmeyi planlıyorlar...”
Görüldüğü üzere, İmralı’ya ayak bastığı
zaman bir sihirli değnekle dokunulmuş gibi munisleşen,
barış güvercini, “demokratik cumhuriyetçi”, üniter
devletçi, Kemalist kesilen Öcalan gitmiş, yerine yeniden
bir şahin gelmiştir...
Demek ki yeniden bir “vatan kurtaracak aslan”la karşı
karşıyayız!
Ardından da şunu söylüyor: “Gerillaya karşı
operasyanlar sürerse kendilerini savunmaları için talimat
verdim, bu meşru savunmadır...”
Apo’nun ardından Murat Karayılan, liderinin sözlerinden
cuşa gelmiş olarak konuşuyor, operasyonlardan
yakınarak şöyle diyor: “Böyle devam ederse ateşkes
sona erer, daha şiddetli karşılık veririz,
Türkiye’den kopuş olur!..”
Öcalan’ın ve Karayılan’ın bu sözlerine bakıp
heyecan duyacak, “devrim günleri”ne geri dönülmekte olduğunu
sanacak insanlar yalnız PKK’nın saf tabanında
değil, bunun dışında da vardır..
Ancak, Apo’nun nefesinin bile kontrol edildiği İmralı’da
Avukatlarına söylediklerinin, Genelkurmay’daki uzmanlarca
binbir süzgeçten geçirilip, eklenip çıkarılıp
Avukatlara birkaç gün sonra iletildiği artık sağır
sultan tarafından bile bilinirken, bu “cesur” açıklamalar
ne anlama geliyor?..
Şu anlama geliyor ki, bu, Türk militarizmini kıstırıldığı
köşeden çıkarma operasyonudur ve Öcalan ile partisi
bir kez daha buna alet olmaktadır. Türk devleti şimdi
iç ve dış kamuoyuna dönüp şunu söyleyecektir:
“Görüyorsunuz, af çözüm değil. Bunlar af filan istemiyorlar.
Ateşkes ise sadece bir taktik. Terörü daha da yoğunlaştırmaktan,
ayrılmaktan söz ediyorlar. Bunların amacı Türkiye’yi
bölerek bir Kürt devleti kurmak... Türkiye buna karşı
sessiz kalamaz!”
Evet sevgili okurlar, bu bir taktik değişikliği,
ama gerçekte PKK’nın değil, bir kez daha Türk derin
devletinin... Apo’nun bir kez daha güvercinleşmesi, Türk
devletine övgüler dizmesi ise –hele bu dar eşik aşılsın-
fazla sürmez...
Karayılan ve arkadaşları eğer Kürt halkına
yararlı bir iş yapmak istiyorlarsa, öncelikle Apo
ile aralarına net bir çizgi çekmeliler. Çünkü, çoktandır
ki Apo’yu izlemek, Türk derin devletini izlemektir. İkinci
olarak, kendi kaderini tayin hakkı dahil, Kürt halkının
temel istemlerine sahip çıkmalılar. Üçüncü olarak
bu savaş oyununa artık son vermeliler, çünkü hiçbir
ciddi yanı kalmadı. Bu saatten sonra silahlı
eylem, Türk devlet terörüne bahane vermekten başka bir
sonuç verecek değil. Bir gün dahi gecikmeksizin dağdan
inip, silahlarını Güney Kürdistan yönetimine teslim
edip orada, Güney’in koruması altında sivil yaşama
geçmeliler. Bu aşamada Kürt halkı için de onlar
için de doğru olan budur. Türk rejiminin bu bayat oyununu
sona erdirecek olan da budur.
Yazarın önceki yazılarından:
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|