PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

PKK neden taktik değiştirdi?

Kemal Burkay

Sevgili okurlar, bileceksiniz, Öcalan yakalandıktan ve PKK’nın tüm politikaları ve söylemi, yüz seksen derece değiştikten sonra, o ve örgütü Türk devletine şu istemde bulundular:

“Bir genel af çıkarın, dağdakiler tümüyle gelip silahlarıyla birlikte teslim olsunlar...”

“Hafıza-i beşer nisyan ile malul” ise de –hele bu ülkede!- bunu bilmeyen, hatırlamayan yoktur; çünkü hem Öcalan tarafından, hem de onu kuzu kuzu izleyen örgütü, dağdaki şefleri tarafından, değişik zamanlarda onlarca kez dile getirildi.

Bu nedenle, Türk devleti terör edebiyatı yapıp savaş ve baskı yolunda ısrar ettikçe, diyaloga ve barışçı bir çözüme yanaşmadıkça, bunu hep hatırlattık:

“Öcalan elinizdedir ve dilediğinizi ona söyletiyorsunuz; örgütü de sorun çıkarmadan onu izliyor. İşte silahları tümden susturdular, PKK adını terk ettiler. Üniter devleti ve kemalizmi savunuyorlar. Bağımsızlık, federasyon gibi istemleri terk ettiler. Otonomi bile istemiyor, sadece kültürel haklardan söz ediyorlar. Kürt kimliğini Türk ulusu içinde bir alt kimliğe indirdiler. Daha ne istiyorsunuz?..

“Eğer sorun dağdaki silahlı adamlarıysa, bir genel af çıkarın, onlar da dağdan insinler. Öcalan’ın da dağdaki adamlarının da istediği bu.

“Demek ki yaptığınız terör edebiyatı boşuna. Siz isteseniz terör bir günde biter.

“Ama bunu istemiyorsunuz. Dağda silahlı adam olması işinize geliyor. Onlar, hem “terör var, tehlike var!” deyip iç ve dış kamuoyunu aldatmak, militarizmin egemenliğini sürdürmek, AB sürecini ve demokratikleşmeyi sabote etmek için bir bahane, hem de dağdaki PKK’lıları Kuzey’deki Kürt ulusal hareketine ve Güney’deki Kürt ulusal yönetimine karşı kullanmak istiyorsunuz.

“PKK size lazım.. O giderse yerini denetleyemiyeceğiniz birileri alır diye düşünüyorsunuz. Hatta bu yüzden, iddialarınız inandırıcı olsun diye, yine aynı Öcalan eliyle, PKK’ya adını geri verip, yeni bir meydan okuma dönemi başlatıp ortamı yeniden gerdiniz...”

Evet, biz bunları bıkmadan yorulmadan söyledik. Hatta Türk basınında bazı köşe yazarları da, bizim kadar açık seçik olmasa bile, bunu satır aralarında dile getirmeye başladı. Güney Kürtleri, Talabani ve Barzani de, kendilerini PKK’nın üstüne gitmek için zorlayan Türk devletine açık açık şunu söylediler:

“Bu iş silahla olmaz, sorunu barışçı yöntemlerle çözün. Bir genel af çıkarın, PKK silahları bıraksın. Biz de bu konuda yardımcı olalım...”

Hatta, herkesten önce PKK’yı terör listesine alıp dünyada adını teröriste çıkaran, Türkiye ile birlikte Suriye’ye baskı yaparak Öcalan’ı oradan çıkartan, hiçbir ülkede iltica hakkı tanınmaması için çaba gösteren, sonra da onu yakalayıp kendi eliyle Türkiye’ye teslim eden ABD bile, Türkiye’nin, “Kuzey Irak’ta yuvalanmış PKK’nın üstüne neden gitmiyorsun” diye zorlayıp durması karşısında –ki herhalde Türkiye’nin niyetinin ne olduğunu çok iyi biliyor- şöyle diyor:

“Böyle bir şey Irak’ın barış içindeki tek bölgesi Kürdistan’ın da istikrarını bozar. İşin kolayı var, neden bir genel af çıkarmıyorsunuz? PKK silahları teslim etmeye hazır...”

Üstelik Kürt ve Türk demokratik kamuoyunun çağrıları, Güneydeki Kürt yönetiminin ve ABD’nin teşviki ile PKK bir kez daha silahları tek yanlı susturdu; yani bir bakıma, Türk derin devletiyle ortaklaşa oynanan bu oyunda oyunbozanlık etti...

İşte bu noktada, kendisini pek akıllı, pek kurnaz sanan militarist Türk rejimi müthiş sıkıntıya düştü. Terör üstüne kopardığı demagoji tümden çürüdü, maskesi düşdü...

Rejim bakımından daha da kötüsü, son ateşkesin büyük ihtimalle ve belki de PKK’nın tarihinde ilk kez, Öcalan’ın inisiyatifi dışında gerçekleşmiş olmasıydı. Karayılan’ın açıklamasından da anlaşılan buydu. Nitekim, son zamanlarda bazı başka konularda, özellikle de Güney Kürdistan’daki duruma ilişkin olarak, hem dağdaki komutanların, hem de taraftar kitlenin Öcalan’la farklı bir ağız kullandığı göze çarpıyordu. PKK yandaşları da öteki yurtsever kesimler gibi, Güney Kürdistan’daki kazanımlara seviniyorlar. Apo’nun, Genelkurmay ağzıyla, bu gelişmeleri Sevr’e benzetip karşıya almasına, “Zulu devleti” ve benzeri tabirlerle küçümsemesine karşılık, Karayılan ve diğer bazı komutanlar güneydeki federe yönetim hakkında olumlu konuşuyor ve desteklerini dile getiriyorlar.

Örgütün Öcalan’ın inisiyatifinden çıkması ise, derin devletin ipleri elden kaçırması demek olur.. PKK gibi liderini putlaştırmış, tabanını bir müritler yığınına çevirmiş bir örgüt için bile bu risk vardır. Bu tabanın, tüm olup bitenlere, Kürt ulusal çıkarlarına tümüyle aykırı olduğu besbelli bu teslimiyetçi politikalara rağmen sürekli Apo’yu ve PKK’yı izlemesi beklenemez. PKK’nın Apo’nun güdümünden, ya da kitlelerin PKK güdümünden çıkması ise Türk devletinin en ürktüğü şey...

Bu nedenle Apo ateşkesi onaylıyor görünerek itibarını kurtardı. Buna karşı çıkması, silahların susmasını isteyen kendi taraftar kitlesi arasında bile hoş karşılanmaz ve onun soyutlanma sürecini hızlandırırdı. Böylesi bir durum işine geldiği için rejim de Apo’yu engellemedi.

Öte yandan Militarist rejim, sıkıştığı köşeden kurtulmak, kamuoyunu yeniden kendinden yana çevirmek için, bir yandan dağdaki PKK’lılara karşı operasyonları var gücüyle sürdürüp, hatta kentlerde bomba patlatıp çocukları-kadınları kıyarak, belediye başkanlarının, DTP’lilerin üstüne üstüne giderek ortamı tekrar germeye çalışırken, öte yandan, Öcalan eliyle PKK’ya da hızla taktik değiştirtti.

İmralı’da, çoktan beri havlu atmış, kuzulaşmış, herkesten çok barışçı, demokrat filan olmuş Öcalan birden bire aslanlaştı. Ateşkes sonrası avukatlarıyla yaptığı görüşmede, kamuoyunu aptal yerine koyar gibi, af filan istemediklerini ileri sürdü ve “kim kimi affedecek?!” diye efelendi...

Bu söylemin dağa ulaşması gecikmedi, aynı şeyi Murat Karayılan tekrarladı..

Ateşkes sonrası görüşmeler nedense pek kolaylaştırıldı.. Öcalan, avukatlarıyla ikinci görüşmesinde ise adeta kükrüyor ve şöyle diyor:

“Devletin Kürt hareketini dışarda yok etme, burada da beni teslim alma yöntemi kabul edilemez!..

“Devlet bana ya imha ol, ya teslim ol, diyor. Sonuna kadar direnirim!..

“Bunların önünde Kürtlerle ilgili yeni bir proje vardır, Kürtleri soykırıma uğratma projesidir...”

Apo daha da ileri giderek şunları söylüyor:

“Kürtlere yıllardan beri dayatılan siyasi anlamda sömürgecilik, ekonomik anlamda açlık, kültürel anlamda asimilasyon ve soykırım, askeri olarak da işgal konumudur... Kürtleri katletme, tehcir etmeyi planlıyorlar...”

Görüldüğü üzere, İmralı’ya ayak bastığı zaman bir sihirli değnekle dokunulmuş gibi munisleşen, barış güvercini, “demokratik cumhuriyetçi”, üniter devletçi, Kemalist kesilen Öcalan gitmiş, yerine yeniden bir şahin gelmiştir...

Demek ki yeniden bir “vatan kurtaracak aslan”la karşı karşıyayız!

Ardından da şunu söylüyor: “Gerillaya karşı operasyanlar sürerse kendilerini savunmaları için talimat verdim, bu meşru savunmadır...”

Apo’nun ardından Murat Karayılan, liderinin sözlerinden cuşa gelmiş olarak konuşuyor, operasyonlardan yakınarak şöyle diyor: “Böyle devam ederse ateşkes sona erer, daha şiddetli karşılık veririz, Türkiye’den kopuş olur!..”

Öcalan’ın ve Karayılan’ın bu sözlerine bakıp heyecan duyacak, “devrim günleri”ne geri dönülmekte olduğunu sanacak insanlar yalnız PKK’nın saf tabanında değil, bunun dışında da vardır.. Ancak, Apo’nun nefesinin bile kontrol edildiği İmralı’da Avukatlarına söylediklerinin, Genelkurmay’daki uzmanlarca binbir süzgeçten geçirilip, eklenip çıkarılıp Avukatlara birkaç gün sonra iletildiği artık sağır sultan tarafından bile bilinirken, bu “cesur” açıklamalar ne anlama geliyor?..

Şu anlama geliyor ki, bu, Türk militarizmini kıstırıldığı köşeden çıkarma operasyonudur ve Öcalan ile partisi bir kez daha buna alet olmaktadır. Türk devleti şimdi iç ve dış kamuoyuna dönüp  şunu söyleyecektir:

“Görüyorsunuz, af çözüm değil. Bunlar af filan istemiyorlar. Ateşkes ise sadece bir taktik. Terörü daha da yoğunlaştırmaktan, ayrılmaktan söz ediyorlar. Bunların amacı Türkiye’yi bölerek bir Kürt devleti kurmak... Türkiye buna karşı sessiz kalamaz!”

Evet sevgili okurlar, bu bir taktik değişikliği, ama gerçekte PKK’nın değil, bir kez daha Türk derin devletinin... Apo’nun bir kez daha güvercinleşmesi, Türk devletine övgüler dizmesi ise –hele bu dar eşik aşılsın- fazla sürmez...

Karayılan ve arkadaşları eğer Kürt halkına yararlı bir iş yapmak istiyorlarsa, öncelikle Apo ile aralarına net bir çizgi çekmeliler. Çünkü, çoktandır ki Apo’yu izlemek, Türk derin devletini izlemektir. İkinci olarak, kendi kaderini tayin hakkı dahil, Kürt halkının temel istemlerine sahip çıkmalılar. Üçüncü olarak bu savaş oyununa artık son vermeliler, çünkü hiçbir ciddi yanı kalmadı. Bu saatten sonra silahlı eylem, Türk devlet terörüne bahane vermekten başka bir sonuç verecek değil.  Bir gün dahi gecikmeksizin dağdan inip, silahlarını Güney Kürdistan yönetimine teslim edip orada, Güney’in koruması altında sivil yaşama geçmeliler. Bu aşamada Kürt halkı için de onlar için de doğru olan budur. Türk rejiminin bu bayat oyununu sona erdirecek olan da budur.

Yazarın önceki yazılarından:

İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2006