Baker Raporu ölü mü doğdu?
Kemal Burkay
Irak sorununa gerçekçi bir çözüm önermesi ve olumlu katkı
sağlaması beklenen Baker-Hamilton raporu, aksine
tam bir karmaşaya yol açtı. Kürtlerin yanı
sıra, Şiiler ve Sünniler de içinde olmak üzere,
Irak’lı taraflar içinde kimse bu rapordan memnun değil.
Celal Talabani ve Mesut Barzani raporu bir bütün olarak reddettiler.
Rapor birçok bakımdan hem Kürt istemleriyle, hem de bizzat,
tarafların üzerinde uzlaşmaya vardıkları
ve halk oylaması sonucu benimsenen Irak anayasası
ile çelişiyor, Irak halkının iradesini hiçe
sayıyor.
Bunlardan biri, Irak’ın komşularıyla, özellikle
de İran ve Suriye ile görüşülerek onlara çözüm sürecinde
daha geniş bir rol verilmesidir. Oysa İran ve Suriye’nin
de, Irak’ın öteki komşularının da bu konuda
tutumları bellidir. Onlar federal ve demokratik bir Irak’a
karşılar ve başından beri bunu engellemek
için ellerinden geleni yapmaktalar. Irak’ta terörün azmasında
onların gizli-açık çabalarının büyük rolü
var. Bu ülkelerin terörün azaltılmasına katkıda
bulunmaları, diğer bir deyişle terör gruplarına
desteklerini çekmeleri, ancak Irak’ın kendi gönüllerine
göre yapılanmasıyla mümkündür. ABD’nin bunlarla
yürüteceği bir pazarlık, Irak’ta kurulmaya çalışılan
demokratik, özellikle de federal yapı üzerinde olacaktır.
Bu sevgili komşular Kürtlerin kazanımlarını
engelemek, federal yapıdan geri dönmek, en azından
onu sulandırmak için ellerinden geleni yapacaklardır.
Rapor aynı zamanda, mevcut terörün dayandığı
Sünni kesimi iknaya yönelik öneriler içeriyor. Malum, El-Kaide
yanlısı terör grupları Irak’ta asıl olarak
iktidardan düşen Sünni Arap kesimi içinde ortam ve destek
buldular. Bizzat Baas Partisi’nin kalıntıları,
süregelen ve giderek boyutlanan terör eylemlerinde önemli
pay sahibiler. Rapor, Sünni Arap kesimini direnişten
vaz geçirmek, terör gruplarını izole etmek için
sözde onları memnun edecek öneriler yapıyor.
Bunlardan biri Baas Partisi’nin siyasi ve askeri kadrolarını
yeniden göreve çağırmaya yöneliktir. Bu, geçmiş
dönemin onca kanlı uygulamasında sorumluluğu
olan bu cinayet şebekesini aklamak ve yeniden etkin kılmak
olur. Bu aklama, eğer gerçekleşirse, şu anda
yargılanmakta olan Saddam Hüseyin ve yakın çalışma
arkadaşlarını da kapsar mı bilemeyiz...
Diğer bir öneri petrolün paylaşımına
ilişkin. Varılan uzlaşmaya göre mevcut, yani
işletilmekte olan petrol kaynaklarından sağlanan
gelirin, çıkarıldığı bölgeye bakılmaksızın,
merkezi hükümet eliyle tüm Irak halkının yararına
sarfedilmesi benimsenmiştir. Irak petrolü büyük ölçüde
Kürdistan’da ve güneydeki Şii bölgesinde çıkarıldığı
için böylesi bir paylaşım, büyük çoğunluğu
Sünni Araplarla meskün orta bölgelerin yararınadır.
Ancak, yine mevcut uzlaşmaya göre yeni kaynaklar bunun
dışında; bölgelerin onlar üzerinde doğrudan
işletme ve tasarruf hakkı olacak. Güney Kürdistan
ulusal yönetimi buna dayanarak, merkezi hükümetten onay almaksızın
kendi bölgesinde petrol aramakta ve işletmek istemekte.
Bu ise öteden beri hem Şiilerin, hem Sünni Arap kesiminin
itirazlarına yol açıyor. Baker raporuyla getirilmek
istenen düzenleme ile ise, Kürdistan’ın önemli petrol
kaynakları öteki bölgelere peşkeş çekiliyor,
aynı zamanda federal bölgelerin ekonomik plandaki hakları
hiçe indiriliyor.
Rapordaki önemli önerilerden biri ise doğrudan Kerkük
ilinin statüsüne ilişkin. Mevcut anayasanın 140.
maddesine göre, belli düzenlemelerden sonra 2007 yılı
sonbaharında Kerkük sınırları içinde referandum
yapılacak, halka, eyalat olarak nereyi seçmek istedikleri
sorulacak. Saddam rejimi, bir Kürt kenti olan Kerkük’ün demografik
yapısını bozmak, onu otonom Kürdistan’ın
sınırları dışında bırakmak
için tam bir zorbalığa başvurmuş, burada
oturan Kürtlerin bir bölümünü sürgüne tabi tutmuş, Kerkük’ün
ezici çoğunluğu Kürt olan bazı ilçelerini ayırıp
başka illere bağlamış, kente başka
bölgelerden yüz bin dolayında bir Arap nüfus taşımıştı.
Yeni anayasaya göre bunun da düzeltilmesi gerekiyor.
Arap kesimi, en çok da Sünni Araplar bundan çok rahatsız.
Onlarla birlikte Türkiye, İran, Suriye gibi komşular
da. Bunlar 2007 yılında yapılacak bir referandumda
Kerkük halkının ezici çoğunlukla Kürdistan
bölgesi sınırları içinde yer almak isteyeceğini
biliyor, bunun engellemeye çalışıyorlar. Bu
amaçla Türkiye, bir yandan Kerkük-Musul yöresinde kendi elemanları
eliyle terör yaratarak, sınıra asker yığıp
Güney Kürdistan’ı işgal etme tehditleri savurarak,
öte yandan ABD’yi zorlayarak türlü yollarla sonuç almaya çalışıyor.
Rapordan öyle anlaşılıyor ki bu çabalar etkili
de oluyor. Baker ve heyeti, Sünni Arapların yanı
sıra Türkiye, İran ve Suriye’nin de gönlünü hoş
edecek önerilerle geliyor, Kerkük için referendumun ertelenmesini
istiyor.
Salt yukarda saydıklarımız bile, bu raporun
ne denli Kürt aleyhtarı olduğunu ortaya koyuyor.
Öyle anlaşılıyor ki, bu raporu hazırlayanlar
ötekileri, yani bizzat terör estirenleri ve onların destekçilerini
memnun etmek, onlarla uzlaşmak için Kürtlerin sırtından
bolca taviz vermeyi doğal ve kolay bir iş saymaktalar.
Öyle ki raporu hazırlayan eski ABD Dışişleri
Bakanı James Baker’in başkanlığındaki
on kişilik heyet, aylar süren çalışmaları
sırasında Kürdistan’a gitmek ve Kürtlere danışmak
gereğini bile duymadı. Demek ki Kürtleri ikna etme
gibi bir sorunları bile yok... Hatta, akılları
sıra, Sünni Arap kesimi, İran, Suriye ve Türkiye
ile uzlaşma sağlamak için Kürtlere ve Şiilere,
yani Irak halkının ezici çoğunluğuna sorma
gereğini bile duymadan, onca emek ve güçlükle üzerinde
uzlaşılmış ve halkoyunca benimsenmiş
anayasayı bile keyiflerince değiştirebileceklerini
sanıyorlar.
Peki, bu iş sandıkları kadar kolay olacak
mı? Olmayacağı ortada. Yalnızca Kürt halkı
değil, Şii Araplar da federalizmi hiçe indiren bu
plandan rahatsız. İşin garibi, rapor Sünnileri
de memnun edemedi. Onlar da Şiiler de ABD’nin tümden
çekip gitmesini istiyorlar. Ama ABD yönetiminin, ister Cumhuriyetçi
ister Demokrat olsunlar, hiç de böyle bir niyeti yok. Onlar
yangının sönmesini ve ABD askerlerinin büyükçe bir
bölümünün, kendi elleriyle yarattıkları bu cehennemin
ortasından geri çekilmesini istiyorlarsa da petrol bölgesinde
denetimi elden bırakmaya hiç de niyetli değiller...
El Kaide ve benzeri terör örgütlerini memnun etmek ise zaten
ABD açısından hiç mümkün değil; onlar tüm uzlaşmalara
kapalılar.
Öyle olunca da bu plan daha baştan ölü doğmuşa
benziyor. Bu nedenle George W. Bush da ondan pek memnun görünmüyor.
Bence, Kürtler dışında herkese mavi boncuk
dağıtan (Kürtler herhalde çantada keklik sayılıyor)
bu rapor hiç de gerçekçi değil. Bush ve Blair yönetimleri
bu raporu benimsese bile, bununla ne yangını söndürmek,
terörü durdurmak, ne de Irak’ta ABD’nin işini gelecek
bir yönetim oluşturmak mümkün.
Irak’ta durumun bu hale varmasından Kürt halkı
sorumlu değil. Üç-dört yıl öncesi ABD Irak savaşına
hazırlandığında Kürt liderler, savaşa
hiç de hevesli değillerdi. Hatta Mesut Barzani ısrarla,
“ABD savaşla ne yapmak istiyor? Bilmemiz, ikna olmamız
gerek,” demişti. Savaş başladıktan sonra
ise elbet, Kürtler tarafsız kalamazlardı. Onlar,
Irak’ta kanlı Baas rejiminin çökmesinden memnun oldular
ve buna katkıda bulundular. Savaşın ardından,
Kürt halkının özgür iradesine uygun biçimde bağımsız
bir devlet kuramasalar bile, barış ve istikrar için
demokratik ve federal bir Irak’ın oluşmasını
desteklediler, kendi haklarını da yeni anayasada
güvenceye almak için çaba gösterdiler. Şimdi, teröristler
ve onların destekçileriyle uzlaşma hatırına,
Kürt halkının bu haklarından vazgeçmesi istenemez.
Devletlerin ilişkilerinde ebedi dostluklar olmadığı
gibi ebedi düşmanlıklar da yoktur. Büyük ya da küçük
her devlet çıkarlarını gözetir. Kürtlerin ABD
ile ilişkileri de son 40 yıl boyunca oldukça inişli
çıkışlı oldu. 1960-1970’li yıllarda
da ABD Güneyli Kürtlere yardım vadedip sonra onları
yalnız bıraktı. Çıkarların yol gösterdiği
politikalar acımasızdır. Bu kez de öyle olup
olmayacağını göreceğiz. Doğrusu bu
risk, Irak’ta taşlar yerli yerine oturuncaya kadar Kürtler
bakımından hep var.
Öte yandan, tarih her keresinde aynı biçimde tekrarlanmaz.
Bugün hem genel olarak Kürdistan, hem de özel olarak Güney
Kürdistan bakımından koşullar farklıdır.
Eğer Kürt halkı kendi kazanımlarını
korumak için ABD’nin vö öteki müttefiklerin desteğine
muhtaçsa, onlar da, bölgede barış ve istikrarın
kurulması için Kürt halkının desteğine
muhtaçlar. Güney Kürdistan şu anda hem Irak’taki tek
İstikrar adası, hem de bölgede demokrasi için iyi
bir örnek.
Ayrıca, Kürt halkı özgürlük mücadelesinde Kürdistan’ın
tüm parçalarında önemli deneyimler kazandı. Güney
parçasında ise büyük kazanımlar sağladı,
özgürlüğü tattı. Orada yıllardır halkı
temsil eden bir parlamento ve ülkeyi yöneten bir hükümet var.
Hemen hemen tüm ulusal kurumlar oluştu. Kürt halkının
yaşamıyla kaynaşan bu özgürlük ortamını
artık hiçbir güç bastıramaz. Kimse buna yeltenmesin.
Yazarın önceki yazılarından:
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|