Rektörün Tuttuğu Ayna
Mesud Tek
Biz Kürtlerde “agırê Bınê ka” (saman altındaki
kor) diye bir deyim vardır.
Dost görünüşlü düşman, yüze gülen, sinsi, içten
pazarlıklı kişiler için kullanılır.
Kürt halkı, böylesi dost geçinen karşıtlarından
çok çok çekti; çekiyor..
“Vurulsam kaybolsam derim,
Çırılçıplak, bir kavgada,
Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da, düşmanlık da“
diyen Ahmed Arif, ne kadar güzel anlatmış.
Dizelerin de gösterdiği gibi, Kürtlerin nezdinde düşmanın
merdi, açık sözlüsü makbuldür.
Açık sözlü karşıtlarımızın
sayısı, ne yazık ki bir elin parmaklarını
geçmiyor.
Ve bunlardan birisi, İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih
Hilmioğlu.
İnönü Üniversitesi ve yöneticileri bize yabancı
değiller.
Bu üniversitede okuyan ve anadil ile eğitim talep eden
Kürt öğrencilerin başına gelenler, henüz unutulmadı.
İtiraf etmek gerekir ki, İnönü Üniversitesi’ni
yurtsever, demokrat ve ilerici öğrenciler için bir zındana
çeviren Rektör Hilmioğlu, aynı zamanda çok açık
sözlü birisi.
Hilmioğlu, mezuniyet toplantısında yaptığı
konuşmada, „Ne mutlu Türküm demekten onur duyanlar”ın
“Türkiyeliyim”`diyenlere savaş açmasını istiyor.
“Sömürgeci güçlerin taşeronu bölücülük ve irticaya karşı
ulus birliğini ve laikliği savunan Cumhuriyetçilerin
savaşıdır” diye nitelendirdiği sözkonusu
savaşın, aynı zamanda “Lozan” ile “Sevr”in
savaşı olduğunu söylüyor.
Rektörün dile getirdikleri yorumu gerektirmeyecek kadar açık.
Resmi ideolojiyle tam bir uyum içinde.
Değim yerindeyse resmi söyleme “cuk” diye oturuyor.
Ve “Cumhuriyetimizin kurucusu ulu Önder Atatürk’ün ‘Ne mutlu
Türküm diyene!’ anlayışına karşı
çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır
ve öyle kalacaktır” denilen Genelkurmay muhtırasına
da uygundur..
Fatih Hilmioğlu, bu söyledikleriyle üniversitelerin
büyük bir bölümünün, askerlerden alınan birifingler tarafından
idare edildiğini göstermekle kalmıyor.
Öğrencilerine, Genelkurmay’ın düşman olarak
nitelediği kesimlere karşı savaşma emrini
de veriyor.
İnönü Üniversitesi Rektörü, bu açık sözlülüğü
ile üniversitelere ayna tutuyor.
Türkiye’deki üniversitelerin gerçek yüzünü bir kez daha ortaya
koyuyor..
En genel tanımıyla üniversiteler, “bilimsel kuşku”nun
hakim olduğu, olması gerektiği yerlerdir.
Üniversitelerde “değişmez doğrular”, “doğmalar”,
“resmi görüş” yoktur; olmamalıdır.
Üniversiteler, bilimin emrettiği kurallar doğrultusunda
çalışırlar; çalışmalılar.
Ama bir ikisi hariç, Türk üniversiteleri bu genel tanıma
uymazlar.
Bilimsel ilkelerle yönetilmezler.
Çalışmalarında onlara yol gösteren, “bilimsel
kuşkuculuk” değil, resmi ideolojidir; kemalizmin
doğmalarıdır.
Üniversitelerin çalışmaları, “tek devlet,
tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek dil ve tek din” üzerine
yükselen resmi ideolojiyle sınırlıdır.
Bu nedenle, adlarının önünde birkaç titr bulunan
üniversite mensuplarının işi, gücü resmi ideolojinin
doğruluğunu ispatlamak olmuştur.
“Kürt” diye bir kavmin olmadığını, “Türküm”
demenin en büyük mutluluk olduğunu ispatlamakla, Sevr’in
“yıkım”, Lozan’ın ise kurtuluş olduğunu
göstermekle yükümlüdürler.
Yükümlülüklerini yerine getirmeyen, sınırların
dışına çıkan üniversite mensuplarının
başına gelenleri ise, hepimiz biliyoruz.
Fatih Hilmioğlu’nun söylemleri, üniversitelerin, sömürgeci
rejimin temel dayanaklarından olduğunu ortaya koyuyor.
“Niçin bu kadar çetemiz var” diyenlere, “bize ne oldu, ülkemizde
güpegündüz rahipler vuruluyor, Hırıstiyanlar boğazlanıyor,
Kürtler ve solcular linç ediliyor” diye soranlara da cevap
veriyor.
Üniversitelerin birer “Türk-İslam sentezi” doğrultusunda
insan yetiştirme merkezleri haline geldiğini gösteriyor.
Bir başka değimle, Hilmioğlu söyledikleriyle
devletin derinliklerine de ayna tutuyor.
Ama bence Hilmioğlu bazı kesimlere haksızlık
yapıyor.
Ki, bunların başında AKP geliyor.
Hilmioğlu’nun, anti-laik diye nitelendirdiği AKP
karşıtı birisi olduğu biliniyor.
Fırsat buldukça da, bu karşıtlığını
eylem ve söylemleriyle ortaya koyuyor.
Oysa, seçim çalışmalarını “Tek Vatan,
Tek Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak” sloganıyla yürüten
AKP de, Hilmioğlu kadar tekçidir.
Türkiye’de “bölücülük” deyince Kürtler akla gelir.
Ve bu nedenle “sömürgeci güçlerin taşeronu bölücüler”
derken, Hilmioğlu’nun tüm Kürtleri kastettiğine
kuşku yok.
Oysa Kürtlerin arasında da “Ne Mutlu Türküm Diyene”
söyleminden rahatsız olmayanlar, “Sevr- Lozan savaşı”nda
Lozan’ı tercih edenler var.
Öcalan avukat görüşmelerinde, “Ne Mutlu Türküm Diyen”
Mustafa Kemal’ı, bu söyleminden dolayı temize çıkartmaya
çalışıyor.
Sevr’i kötülüyor, Sevr-Lozan savaşında açıkça
Lozan’dan yana tavır alıyor.
Öcalan’ın avukatlarından birisi de, empati yapıyor;
Türklerde varolan “Sevr sendromu”na hoşgörü ile yaklaşılmasını
istiyor, bizi Türkleri anlamaya çağırıyor.
Bu gerçekler, “29’ü Uluslararası olmak üzere dergilerde
80 makalesi ve 150 tebliği” yayınlanan Hilmioğlu,
kurunun yanında yaşı da yaktığını
ortaya koyuyor.
Bilim insanı olmanın gereklerini yerine getirmeyen
Hilmioğlu, hiç olmazsa kuru ile yaşı birbirinden
ayırmalı, AKP’ye ve İmralı’ya haksızlık
etmemelidir!..
Yazarın
önceki yazılarından:
Öcalan
İçin Fırsat
Sular
Giderek Isınırken..
Lafla
Peynir Gemisi Yüzdürmek..
“İyi
Çocuklar”a İş Çıktı
Polis
Devleti
Papatya
Falı
İran-ABD
İlişkileri Açısından Ortadoğu
Zorlu
Süreç
Hazır
Başlamışken..
“Ne Şeriat Ne Darbe”
Malatya Katliamı ve Uğur Kaymaz
Bir
Kez Daha Birlik Üstüne
Bremen
Mızıkacıları
Şehidler Günü
Bağımsız
Kürdistan
Newrozu
Özüne Uygun Kutlamak İçin..
Malumun
İlani
Evren
Vakası ve Eli Taşın Altına Koymak
Kürtlere Ateş Etmek Serbest..
Davul
ve Tokmak
Atı
Arabanın Önüne Koymak
Milliyetçilik
Yarışı
Ben
Erdoğan Hayranıyım!..
Katil
Kim?
Zor
Günler
Samimiyet
Sınavı
Yeni
Yıl
Ankara
Kriterleri-2
Geç
Olmadan
Gelenek
“Ne
Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir
Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol
mü?
Demokrasi
Hayalleri
Yasaklamak
Erken
Ölüm
Törkiş
İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her
ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar
Cumhuriyeti”
Cadı
Kazanı
Sıcak
Günler
Başbakan’ın
TİT Aşkı
“Bayrak
Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil
Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık
Üçüzler
Kirlenme,
Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya
Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta
İsrar
“İyi
Çocuk”lar Cenneti..
Filmi
Başa Sarmak
Erdoğan’ın
Sınavı
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının
Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|