Kim olursa olsun!
Kemal Burkay
2007 yılının Türkiye için özel bir yıl
olduğunda herkes hemfikir. Mayısta cumhurbaşkanlığı
seçimleri, sonbaharda ise genel seçimler var. Ayrıca
Irak’ın durumu, Kürt devleti paranoyası ve Kerkük
sorunu... Bunların yanı sıra, şu anda
gündemde sıcaklığını yitirmiş
ve geri planlara çekilmiş olsa da AB üyeliğine ilişkin
kutuplaşma...
Bunlar Türkiye için önemli kriz odakları. Bir tanesi
bile bu ülkeyi gerilime sokmaya, heyheyler geçirtmeye yeter.
Çünkü bu ülke ne iç ne dış sorunlarını
soğukkanlılıkla, adam gibi çözmeyi bilmez.
Üstelik en olmadık şeyleri sorun haline getirmenin
piridir.
Örneğin şu cumhurbaşkanlığı
seçimleri... Bu ülkede malum, her cumhurbaşkanlığı
seçimi toplumun olağanüstü gerilmesine, akıl almaz
çekişme ve tepişmelere, birkaç kez de askeri darbelere
yol açmıştır. Bu kez de bir kriz durumuna yol
açmadan geçmesi beklenmiyordu. Üstelik bu kez, bir İslamcının,
yani Kemalist cepheye göre “bir mürtecinin” cumhurbaşkanı
olması söz konusudur! Başbakanlık yetmemiş
gibi bir de cumhurbaşkanlığı! Artık
varın, bu ihtimal karşısında Kemalistlerin
duyduğu tedirginliği, şoku, kalp çarpıntılarını
hesaplayın... Çılgınlaşmaları doğaldır!
Buna bir de, bu ülkede cumhurbaşkanlığını
ordudaki en son rütbe olarak gören, yani kendi mülkleri sayan
generalleri ekleyin...
Sonbahardaki genel seçimlerle ilgili olarak daha bir yıl
öncesinden başlayan gerilim de ondan aşağı
kalmıyor. Cumhurbaşkanlığının
yanısıra bununla ilgili olarak da CHP ve Baykal,
ülkenin namlı ırkçı-faşist tayfasını
bile gölgede bırakan bir şamata estiriyor.
Türk rejiminin Kürt sorunu derdi eskiden birdi, asıl
olarak içerdeydi, son yıllarda iki oldu; yani mevcuda
bir de Güney’deki özerk Kürt oluşumu eklendi. Sınırın
ötesinde de olsa böyle bir özerklik, federasyon, hatta bağımsız
devlet ihtimali baylarımızın uykularını
kaçırtmaya yetiyor. Hele petrol bölgesi Kerkük’ün de
2007 yılı içinde yapılması gereken referandum
sonucu Kürdistan Federe Bölgesi’ne katılma ihtimali onları
çileden çıkarıyor. PKK unsuru, şu anda salt
Güney’e karşı hasmane tutum için bir bahane. Nitekim,
emekli olduğuna bakmadan ortalıkta bir başkumandan
gibi dolaşıp duran düşük çeneli Edip Başer
bunu açıkça söyledi: “Sorun PKK değil, asıl
güneydeki Kürt devletini engellemek...”
Doğrusu Türk sömürgeci rejimi için zor durum! Kürtleri
zorla sindirme, asimile etme, yok etme üstüne kurulu yüzyıllık
strateji tüm bu gelişmelerle çatır çatır yıkılıyor...
Ne yapsalar da bunu önleseler?.. Amerika orda olmasa belki
geniş boyutlu bir operasyon yaparlardı. Ama yapabilseler
ne çıkardı? Bunun bir sonuç vermeyeceğini geçmişteki
deneylerinden en iyi kendileri bilir. Burası Kuzey Kıbrıs’ı
işgal ve ilhak kadar kolay da değil. Askeri ve ekonomik
olarak dünyanın en güçlü devleti ABD’nin Irak’ta içine
düştüğü çıkmaz ortada.
Evet, tüm bu sorunlar, şimdi bir yumak olup Türkiyedeki
politik ortamı olağanüstü geriyor. Sorunları
uygarca ve demokratik yöntemlerle çözmeyi bilmeyen sistemin
asker ve sivil sorumluları, onları tam bir düğüme
çeviriyorlar.
Askerlerin, yani ülkenin militarist güçlerinin ve onlara
destek veren Kemalist kesimin; CHP’nin, ırkçıların,
ulusalcıların çabası ve hedefi, öncelikle cumhurbaşkanlığına
bir AKP’linin veya o meşrepten birinin seçilmesini engellemek.
Böylece Çankaya kalesini korumuş olacaklar! Ardından
da hedefleri, genel seçimlerde AKP’nin çoğunluk sağlayıp
tek başına hükümet kurabilmesini engellemek...
Bunu normal yollardan, yani demokratik yöntemlerle başarmaları
mümkün değil. Meclis çoğunluğu AKP’de ve o
dilediğini cumhurbaşkanı seçebilir. Genel seçimlerde
de yine AKP favori görünüyor. Bu nedenle karşı cephe
oyunbozanlık ediyor ve gerilim stratejisine başvuruyor.
Güney’deki Kürt özerk bölgesi ve Kerkük sorunuyla ilgili
olarak da demokratik yöntemler bu şer cephesinin işine
gelmiyor. Kürtlerin kendi geleceklerini belirleme hakkına,
bu en temel hakka saygısızlar. Kerkük’le ilgili
referanduma da karşılar. Bu konuda da yine gerilim
stratejisi izliyorlar.
Süleymaniye’deki çuval olayı, Şemdinli’de ve ülkenin
öteki yerlerinde patlatılan bombalar, Danıştay
baskını, Hrant Dink’in katli, Kürt siyasetçilere
yönelik olarak artan baskılar, tutuklama ve cezalar,
hep bu gerilim stratejisinin ürünleri. Önümüzdeki günlerde
ses getirecek, toplumu sarsacak başka siyasi cinayetler
de işlenebilir.
Şer cephesinin bununla niyetleri, amaçları belli.
Peki cumhurbaşkanı yine bir Kemalist olsa, seçimde
AKP çoğunluğu yitirip mevcutlarla bir koalisyon
oluşsa olumlu yönde ne değişecek? Sistem değişmediği,
ülke demokratikleşmediği sürece hiçbir şey.
Şu andaki cumhurbaşkanı Sezer tipik bir “cumhuriyetçi”,
“laik” ve Kemalist... Seçilmeden önce insan hakları ve
özgürlükler bakımından saygı ve ilgi uyandıran
sözler de etmişti. Ama sistem onu kısa sürede kendine
benzetti, hiçbir özelliği kalmadı. O şimdi
demokrasi ve değişim çabalarına karşı
statükonun kararlı bir yandaşı...
Ya genel seçimlerde AKP’nin çoğunluğu yitirmesi,
CHP, MHP, DYP türünden partilerin bir koalisyonunun oluşması?
Bu da 2002 öncesine, hatta belki daha da geriye dönmekten
başka ne sonuç verir?
Öte yandan, AKP’nin dilediğini cumhurbaşkanı
seçmesi ve genel seçimlerde yine çoğunluğu sağlaması
neyi değiştirecek? AKP, AB üyeliği, yani demokratikleşme
yönünde ciddi çabalar gösterecek mi? Kürt sorunu, Kıbrıs
sorunu gibi sorunların çözümü için diyaloga dayalı,
barışçı yol ve yöntemleri benimseyecek mi?
Güney Kürdistan’a ilişkin müdahaleci, yayılmacı,
militarist politikayı terk edecek mi?
Besbelli hayır. AKP Avrupa Birliği sürecine ilişkin
olarak şimdiye kadar, kendisinden önceki hükümetlerin
de yaptığı gibi, göstermelik adımların
ötesinde ciddi bir adım atmadı. Kürt ve Kıbrıs
sorunlarına ilişkin olarak da. Bunun nedeni salt
sivil ve askeri bürokrasinin koyduğu engeller değildir.
Evet, AKP başından beri, özellikle de askeri bürokrasinin
kuşatması ile yüz yüze, müdahale ve darbe tehditleri
altında hükümet etmeye çalışıyor. Ama
AKP’nin kendisi de içtenlikle demokrasi yandaşı
değil. O salt işine gelen konularda ve işine
geldiği kadarıyla demokrat. Bu ise demokratlık
değil. AKP demokrasi için risk almadı ve almaz.
Ayrıca, askeri bürokrasinin söz konusu kuşatması
bundan sonra da devam edecektir. Bu kuşatmayı kırabilmek
için demokratikleşme ve değişim çabalarında
samimi olmak ve arkasına halk desteğini almak, buna
uygun politikalar izlemek gerekir. Oysa AKP böylesi bir örgüt
değil.
Öyle olunca da AKP cumhurbaşkanlığını,
değişim ve demokrasi yönündeki çabalarını
kolaylaştırmak için değil, güç dengesini kendinden
yana değiştirmek için istemekte. Bunlar da malum:
Bürokraside mevzilerini güçlendirmek, türban ve imam hatipler
gibi dinci tabanının istemlerini karşılamak
vb...
Demek ki AKP başbakanlığın yanı
sıra cumhurbaşkanlığını da alsa,
laik-mürteci tartışmaları bundan böyle de sürecek.
Ama AKP, Kürt sorunu konusunda generallerin istemediği
hiçbir adımı atmayacak. Kıbrıs konusunda
da. Ülkenin temel sorunları yine çözümsüz kalacak ve
o noktada şer cephesiyle uzlaşacaklar!
Özetle, şu anda çekişme kışla ile cami
arasında yaşanıyor. Halkın çıkarlarını,
demokrasi ve değişimi temsil eden güçler ise ne
yazık ki sahnede yoklar, ya da seçenek değiller.
Nasıl olurlar, ne zaman olurlar, o da ayrı mesele...
Öyle olunca da şu anda kimin cumhurbaşkanı
olacağı ve önümüzdeki genel seçimler sonrası
kimin hükümet kuracağı bizim açımızdan
pek de önem taşımıyor. Sopasına dayanarak
bir general mi, yeni bir Sezer mi, yoksa Erdoğan veya
bir başka AKP’li mi? Varsın, kim olursa olsun!
Yazarın önceki yazılarından:
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|