Kıyamet Koparken...
Mesud Tek
Eger 28 Ağustos tarihine kadar Ortadoğu’da
Arap-İsrail savaşı başlamaz, Türkiye,
“devletleşmeye doğru giden Güneyli Kürtleri” engellemek
amacıyla, ABD ordusuyla çatışmayı da göze
alarak Güney Kürdistanı işgal edip, bölgesel bir
savaşın fitilini ateşlemezse, Abdullah Gül
TC’nin 11. Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’ne
çıkacak.
Bir de durumdan vazife çıkartan, “sözde
değil özde laik” cumhurbaşkanı isteyen ve bu
istemini muhtıra biçiminde ifade ederek kendi sitesinde
yayınlayan Türk ordusu darbe yapmazsa, eşi türbanlı
birisi, cumhurbaşkanlığı makamına
oturmuş olacak.
Böylelikle bilumum demokrasi ve AB karşıtları,
her soydan ve boydan kemalistler, Çankaya Savaş’ında
yenilgiye uğramış, tapulu malı olarak
gördükleri Çankaya’yı da kaybetmiş olacaklar.
Abdullah Gül’ün Çankaya Köşkü’ne çıkması,
turbanlı bir bayanın, hele de turban için TC’yi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne şikayet etmiş
bir bayanın First Leydi olması, ulusalcılar,
emekli generallerin yönettiği Atatürkçü Düşünce
Dernekleri ve laiklikle, cumhuriyetin korunması amacıyla
demokrasiden vazgeçenler için kıyametin kopması
anlamına geliyor.
Bu kesimlerin son çabaları ise, kıyameti
geciktirmeye yöneliktir.
Oysa, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı
olmasıyla birlikte bazıları için kopan kıyamet,
Türkiye’de yeni bir dönemin başlangıcı olabilir,
eğer Gül Sezer gibi demokrasinin, AB sürecinin önünü
tıkayan bir takoz olmazsa, Dışişleri Bakanı
olarak AB üyeliği için yürüttüğü çalışmalara
cumhurbaşkanı olarak devam eder, destek sunarsa..
Eger Gül, Dışişleri Bakanı
iken, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın
engeline takılan Güney Kürdistan Siyasi Önderliği
ile diyalog arayışı çabalarını sürdürür,
cumhurbaşkanı olarak AKP hükümetini bu doğrultuda
için teşvik ederse, Ortadoğu’da barış,
huzur ve güvenin sağlanmasına büyük bir katkıda
bulunmuş olur.
Abdullah Gül, cumhurbaşkanı adaylığı
gündeme geldiği andan itibaren dile getirdiği görüşlerinde
samimi davranır, sadece turban takanları değil,
başta Aleviler olmak üzere, diğer dinlere mensub
olan ve dini vecibelerini özgürce yerine getiremeyenleri de
anlar, cumhurbaşkanı olarak sorunlarının
çözümü doğrultusunda çaba sarfederse, kardeşliğe,
birarada yaşamaya büyük bir katkıda bulunmuş
olur.
Eğer Gül, alışılmışın
dışına çıkıp, devleti halka karşı
koruma yerine, halkı devlete karşı korumayı
şiar edinen bir cumhurbaşkanı olur ve bu şiar
doğrultusunda davranırsa, daha şimdiden adını
tarihe altın harflerle yazdırır..
Abdullah Gül, Kürt sorununda ezberi bozar,
sorunun askeri çözümüne karşı çıkıp barışçıl
ve demokratik çözümünden yana tavır koyar ve bu amaçla
diyalog yolunu açarsa, sadece Kuzeylilerin değil, tüm
Kürtlerin desteğini alır, gönüllerinde taht kurar.
Elbette, bu ve benzeri işlerin yapılması,
Abdullah Gül’ün resmi söylemden vazgeçmesini, resmi devlet
politikalarından uzak durmasını gerektiriyor.
Geldiği siyasi geleneğin programı
ve yapısının bu işe uygun olup olmadığı
bir yana.
Abdulah Gül böylesi davranışların
getireceği riskleri göze alacak kadar cesaretli mi?
Gönlüm Abdullah Gül’ün bu cesareti gösterip
Kemalistler için kıyametin kopması anlamına
gelen yeni bir dönemi başlatmasından yana.
**
Son dönemde, özellikle de AKP’nin seçim başarısından
sonra, PKK ve çevresinin bu partiye yönelik eleştiri
ve saldırılarında belirli bir artış
gözleniyor.
Seçim sonrası gerçekleştirilen ilk
avukat görüşmesinde Öcalan 'Bir takım bireysel haklar
AKP eliyle halka verilerek, kendilerince Kürt halkını
kandırarak Kürt Hareketi, demokratik cumhuriyet projemiz
boğulmaya çalışılacak” diyor ve AKP’yi
başlıca hedef olarak gösteriyor.
Bununla yetinmeyen Öcalan, AKP ve kemalistler
arasındaki çekişmenin tavana vurduğu bir dönemde,
Mustafa Kemal övgüsüne devam ediyor.
Öcalan böyle derse Karayılan boş
durur mu?
O da Qandil’de kendisiyle yapılan bir
söyleşide, “AKP içindeki Kürtler, Kürtlüğe ihanet
eden Kürtlerdir, Kürtlüğe ihanet eden, dolayısıyla
Kürtlüğün altını oyan, Kürtlüğe düşmanlık
projelerine zemin olan bireysel ve ailesel çıkarları
için her şeyi yapabilecek kişilerden oluştuğu
iyi bilinmektedir” diyor.
Murat Karayılan’ın dili sürçmüş
olacak!.
O, AKP içinde yer alan, ona gönül veren, bel
bağlayıp oy veren yüzbinlerce Kürdü “hain” ilan
etmeyecek kadar deneyimli bir politikacı, gerilla komutanıdır..
Elbette Kürtler kırk katır ya da
kırk satırdan birini tercih etmek zorunda değiller.
Ne AKP’nin satırı, ne de kemalistlerin
katırı deme hakkımız var.
Ama katır ile satırın karşı
karşıya geldiği bir dönemde, 84 yıllık
inkar ve imha politikasının tek sorumlusu AKP’mişcesine
bu partiye yapılan saldırılar, Mustefa Kemal’e
dizilen övgüler, aynı zamanda taraf olmak anlamına
gelmektedir.
Ki, kanımca Kürtlerin, cumhurbaşkanlığı
nedeniyle kopartılan fırtınada kemalistlerin
tarafını tutmasını gerektiren hiç bir
neden yok.
Böylesi bir taraf tutma, Mustafa Kemal’e yapılan her
övgü, bugüne kadar Kürt halkına zarar vermekten öte bir
işe yaramadı.
Bu nedenle DTP Meclis Gurubu’nun, Cumhurbaşkanlığı
seçimde (Aysel Tuğluk beni hoş görsün) “dik duruş”
sergilemesi, kemalistlere payanda olmak yerine Kürtlerin ulusal
taleplerini dile getirip bu doğrultuda davranması
halinde, kazanacak taraf, Türkiye’nin özgürlük, demokrasi
ve barışçıl güçleriye Kürt yurtseverleri olacaktır.
Yazarın
önceki yazılarından:
Anayasa
ve Kürtler
Qandil’e
Uzanmanın Ne Gereği Var?..
Çuvaldızı
Kendimize Batırmalıyız
Seçimler
ve Sonrası..
Rektörün
Tuttuğu Ayna
Öcalan
İçin Fırsat
Sular
Giderek Isınırken..
Lafla
Peynir Gemisi Yüzdürmek..
“İyi
Çocuklar”a İş Çıktı
Polis
Devleti
Papatya
Falı
İran-ABD
İlişkileri Açısından Ortadoğu
Zorlu
Süreç
Hazır
Başlamışken..
“Ne Şeriat Ne Darbe”
Malatya Katliamı ve Uğur Kaymaz
Bir
Kez Daha Birlik Üstüne
Bremen
Mızıkacıları
Şehidler Günü
Bağımsız
Kürdistan
Newrozu
Özüne Uygun Kutlamak İçin..
Malumun
İlani
Evren
Vakası ve Eli Taşın Altına Koymak
Kürtlere Ateş Etmek Serbest..
Davul
ve Tokmak
Atı
Arabanın Önüne Koymak
Milliyetçilik
Yarışı
Ben
Erdoğan Hayranıyım!..
Katil
Kim?
Zor
Günler
Samimiyet
Sınavı
Yeni
Yıl
Ankara
Kriterleri-2
Geç
Olmadan
Gelenek
“Ne
Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir
Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol
mü?
Demokrasi
Hayalleri
Yasaklamak
Erken
Ölüm
Törkiş
İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her
ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar
Cumhuriyeti”
Cadı
Kazanı
Sıcak
Günler
Başbakan’ın
TİT Aşkı
“Bayrak
Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil
Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık
Üçüzler
Kirlenme,
Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya
Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta
İsrar
“İyi
Çocuk”lar Cenneti..
Filmi
Başa Sarmak
Erdoğan’ın
Sınavı
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının
Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|