“Türk Tarih Tezi” komedisi
Kemal Burkay
“Dengê Kurdistan” sitesinde kisa süre önce “Aborcinler de
Türkmüş” başlıklı mizahi bir haber ve
yine onu izleyen mizahi mektuplar yayınlandı. Daha
sonra yapılanın şaka olduğuna dair açıklamada
ise şöyle dendi: “Türk tarihine ilişkin olarak
TC’nin sözde bilim adamları tarafından uydurulmuş
söylenceler şakadan beter...”
Gerçekten de bu ülkede bilim de tarih de rezil
edildi. Türk tarihi ve dili adına pervasızca yalanlar
uyduruldu. Düzmeceler teori, bundan da öte, tartışılmaz
gerçekler olarak sunuldu. Bu martavallarla yıllar yılı
kitlelerin beyni yıkandı, insanlar koşullandırıldı.
Bir Türk ulusu yaratma adına, Anadolu’nun rengarenk halklar
mozaiğini ortadan kaldırmak, ülkeyi tek renge boyamak
için soykırımlar dahil, her türlü yönteme, zorbalığa,
yalana başvuruldu. Dünyada eşi görülmeyen ölçüde
pervasızca ırkçılık yapıldı
ve hala yapılıyor.
Bu ülkede tarih ve dil adına yıllar
yılı uydurulan zırvaları açığa
çıkarmak, kitlelere anlatmak son derece önemlidir. Zorbalık
ve yalan birbirlerinin ikizidir. Türkiye’nin ırkçı-militarist,
faşizan rejimi bu iki ayak üzerinde duruyor.
Geçmişte de zaman zaman bu konu üzerinde
durdum. Bu yazımda, 1930’lu yıllarda piyasaya sürülen
Türk Tarih Tezi üzerinde duracağım.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşe,
dağılmaya yüz tuttuğu 19. Yüzyıl sonu
ve 20. yüzyıl başlarında, bu gidişe bir
çare bulmak anlamında ortaya üç değişik görüş
çıkar. Bunlardan biri Namık Kemal ve arkadaşlarının
savunduğu Osmanlıcılık görüşüdür.
Onlar ancak bu anlayışın İmparatorluğun
farklı dil ve inançtaki pek çok kavmini bir arada tutabileceği
kanısındadırlar. Prens Sebahattin bu
çerçevede ademi merkeziyetçi bir çözümü, yani bir tür federasyonu
önerir.
İkinci görüş “İslamcılık”tır.
Bunlar, Hıristiyan halkların kopuş sürecine
girdiği, bir bir ayrılıp kendi devletlerini
kurdukları, Balkanların elden gittiği söz konusu
koşullarda, Osmanlıcılığın artık
pek anlamı kalmadığı, aksine “İslam
birliği” anlayışının Osmanlı
devletini parçalanmaktan ve çöküntüden kurtarabileceği
kanısındadırlar.
Üçüncü grupsa bu ikisine de karşıdır.
Bu kesim, batıdaki devletleri örnek alarak milli bir
devleti çözüm olarak gören Türkçü unsurlardan oluşuyordu.
Çok ilginçtir ki Türkçülüğün ve Türk milliyetçiliğinin
ideolojik temelini atanlar, genellikle Türk değildiler.
Bunlar kimlik arayışı içinde olan azınlıklar;
Tatar, Pomak, Boşnak, Arnavut gibi Müslüman ve göçmen
unsurlardı.
Türk milliyetçiliğine Türklerden çok hizmet
sunan, diğer bir deyişle, “kraldan çok kralcı”
bu kişiler arasında Kürtler de vardı. Bunlardan
biri, Türkçülük ideolojisinin temelini döşediği
kabul edilen Ziya Gökalp’tır. Diyarbakır
Çermik’ten bir Kürt olan Ziya Gökalp, daha genç yaşında
kimlik bunalımına düşüp kafasına kurşun
sıkmış, ölümden dönmüş, sonra da, kafasında
taşıdığı kurşunla birlikte İstanbul’a
giderek orada tanıdığı İttihat ve
Terakkicilerin etkisiyle Türkçülüğe sarılmıştır.
“Türkçülüğün Esasları” adlı eserin sahibidir.
Türk ırkçılarının “Kızıl
Elma, Turan” gibi sembol ve düşlerinin yaratıcısıdır.
İttihat ve Terakki’nin ideologu odur ve görüşlerinin,
Mustafa Kemal de dahil olmak üzere, o dönemin İttihatçı
genç subaylarını derinden etkilediği söylenir.
Tüm bunlara rağmen, Ziya Gökalp ırkçı sayılmaz,
ya da dörtbaşı mamur bir ırkçı sayılmaz...
Türk ırkçılığının ideolojik
plandaki babası Yusuf Akçura’dır. Rusya’nın
Simbirsk bölgesinden, Volga Tatarlarından olup oradan
İstanbul’a göçmüş, harbokuluna girmiş ve İttihat
ve Terakki çevresine katılmıştır.. 1904
yılında yayınladığı “Üç Tarzı
Siyaset” adlı makalesinde, Osmanlıcılığa
ve İslamcılığa karşı, ırkçılığa
dayalı Türk milliyetçiliğini önermiştir. Bu
görüş Türk ırkçılarının manifestosu
olarak kabul edilir.
Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Ankara’ya
geçen Akçura için, Atatürk’ün “işte aradığım
adam!” dediği söylenir. 1931 Yılında oluşturulan
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin kurucuları arasındadır,
1932 yılında ise “Türk Tarih Kurumu” adını
alan bu cemiyetin başına getirilir. Akçura, ırkçı-Turancı
bir milliyetçilik anlayışana sahipti ve Adriyatik’den
Çin Seddi’ne kadar olan bölgeyi Türk dünyası olarak niteliyordu.
(Boşnak asıllı Süleyman Demirel’in de
yıllar sonra aynı slogana sarılması aslında
şaşırtıcı değil. Irkçılık
bu devletin tüm yöneticilerine şu veya bu oranda sinmiştir.)
Türk tarihine ve diline ait “teori” adı
altındaki düzmeceler (Türk Tarih Tezi ile Güneş
Dil Teorisi), Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra,
bizzat Atatürk’ün yönlendirmesiyle ortaya atıldı
ve onlara, aralarında Yusuf Akçura ve Afet
İnan’ın da bulunduğu, tarihçi ve dilci
sıfatı yakıştırılan resmi ideoloji
kâtiplerinin çabalarıyla bilimsel kılıf uydurulmaya
çalışıldı.
Atatürk’ün Türk tarihine ilgisi çok daha önce
başlamıştır. 1922’de Türkiye Büyük millet
Meclisi’nin 130. toplantısının birinci oturumunda
şöyle diyordu:
“Efendiler,
Bu insanlık dünyasında en az yüz
milyonu aşkın nüfustan oluşan büyük bir Türk
milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği
oranında tarih alanında da bir derinliği vardır.
Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki
insan, insanlığın ikinci babası Nuh
Aleyhiselam’ın oğlu Yasef’in oğlu
olan kişidir...”
Görüldüğü gibi Mustafa Kemal, yalnız
bir asker ve siyasetçi değil, bir tarihçi gibi de konuşmakta,
değme tarihçinin ve de arkeologun bilmediği, bilemiyeceği
tarihi sırları bir anda ortaya serivermektedir!
Cumhuriyet kurulduktan sonra ise Atatürk, oluşturmaya
çalıştığı Türk ulusuna uygun bir
tarih yaratmak üzere harekete geçti. Bu amaçla 1930’da Tarih
Heyeti’ni oluşturdu ve “Türk Tarahinin Ana Hatları”
adlı kitabı hazırlattı. 1931 yılında
ise, daha sonra Türk Tarih Kurumu adını alacak olan
“Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti” oluşturuldu. 1932
yılında yapılan genel kurulda Türk Tarih
Tezi benimsendi.
Bu teze göre dünya tarihi ve uygarlığı
nerdeyse bütünüyle, “Türklerin Anayurdu Orta Asya”da başlamış,
oradan göçler yoluyla tüm dünyaya yayılmıştı.
Mezoptamya’daki Sümer-Akad-Babil uygarlığı,
Nil kıyısındaki Mısır Uygarlığı,
Anadolu’da Etiler, İtalya’da Etrüskler, Hind, Çin,
tümü!..
Bununla ilgili olarak “Türkiye Kemalistlerinin
Teşkilatı - Forum” başlıklı sitede
şu bilgiler veriliyor:
“Türk Tarih Tezi, beyaz ırkın kökeninin Orta Asya olduğu hipotezinden
yola çıkmaktadır. Buna göre çeşitli göç dalgaları
halinda Orta Asya'dan dünyaya yayılan Türkler dünya medeniyetlerinin
önemli bir kısmını kurmuştur.
Türk Tarih Tezi’nin temel kabulleri şu şekilde özetlenebilir:
1. Türkler, brakisefal ve beyaz ırktandır. Beyaz
ırkın anayurdu Orta Asya’dır,
2. Medeniyetin beşiği Türklerin anayurdu olan Orta
Asya’dır,
3. Göçler sonucu Türkler bir çok yere yayılmış
ve uygarlaşmayı tetiklemiştir,
4. Anadolu’nun ilk yerli halkları Türklerdir; Hititler
vs. halklar dahil,
5. Kürtler dağ Türküdür. Bu yüzden 80 yıl önce Kürtlere
dağ Türkü denilmişti,
6. İtalyada yaşamış Etrüskler Türkdür,
7. Irak'ın güneyindeki Sümer uygarlığını
Türkler kurmuştur,
8. Mısır medeniyetinin ilk kurucuları Orta
Asyalı brakisefal Türklerdir,
9. Maya, Aztek ve İnka Amerika uygarlıklarını
Türkler kurmuştur,
10. 70 bin yıl önce Asya ve Amerika kıtası
arasından batmış Mu kıtasında konuşulmuş
olan Mu dili Türkçedir,
11. Peygamber Hz. Nuh Türktür.
Görüldüğü gibi, Türk Tarih Tezine göre Irak, Anadolu,
Mısır ve Ege medeniyetlerinin ilk kurucuları
Orta Asyalı brakisefal ırkın temsilcileridir:
Hitit, Sümer, Etrüsk, Rum, Yunan, Kürt, Macar vs. halklar
Türk sayılmaktadır. Başka bir deyişle,
bu teze göre Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan coğrafyadakilerin
çoğu Türktür.”
Atatürk, Tuna boyunu da, Bulgarlar’dan Almanlara
kadar tümden Türk sayıyordu! Bu konuda bir şiir
bile yazmıştı:
"Gafil, hangi üç asır, hangi on asır / Tuna
ezelden Türk diyarıdır. / Bilinen tarihler söylememiş
bunu / Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak, / Dinleyin
sesini doğan tarihin, / Aydınlıkta karaltı,
karaltıda şafak / Yalan tarihi gömüp, doğru
tarihe gidin. / Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
/ Avrupa'nın Alpleri'nde Oğuz torunları / Doğudan
çıkan biz / Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz...”
Tabi
bu kadarı yetmezdi. Bu arada Atatürk, Darvinci teoriyi
ve dünya tarihinin gelişim sürecini kendi fantazilerine
göre tepetaklak eden, kendi düş ve hayallerine göre bir
dünya tarihi uyduran James Churchward adlı bir
yazarın kitaplarını okumuş, etkisinde
kalmıştır. Churchward bir zamanlar Pasifik’te
MU Ülkesi adlı, iki Avustralya büyüklüğünde
bir kıtadan söz etmekte ve bu kıtanın 64 milyon
nüfusuyla MÖ. 70 000 yılında battığını
ileri sürmektedir. Sözde bu kıtada MÖ 200. 000 yılından
beri büyük bir uygarlık vardı. Bildiğimiz Çin,
Hind, Mezopotamya, Mısır, Anadolu ve Amerikan
kıtasındaki Maya ve İnka uygarlıkları
da bunun uzantısıydı...
Atatürk bu öyküyü duyar duymaz artık “Orta Asya uygarlığı”
ile yetinmemiş ve bu batık kıtadaki uygarlıkla
ilişkiyi aramaya koyulmuş, bu amaçla Türkiye’nin
Meksika Büyükelçisi Tahsin Mayatepek’i de bu ilişkiyi
araştırmakla görevlendirmiştir. “Büyük araştırmacı”
Mayatepek’in Türklerle Mayalar arasındaki dil birliğini,
bundan da öte başkaca ortak arkeolojik kalıntıları
bulup rapor etmesi ise çok sürmemiştir!
Böylece bizim, daha düne kadar Orhun Anıtları’yla,
yani bin küsur yıl önce başladığını
sandığımız Türk tarihi, bir anda 200.000
yıl önceye uzanmıştır!
Türk Tarih Kurumu işte bu teze dayanan
okul kitapları hazırlamış ve bunlar okullara,
üniversitelere servis edilmiştir. Atatürk’ün ölümünden
sonra, herhalde, “bu kadarı da olmaz, dünya aleme rezil
olduk” diye düşünülüp bir parça revize edilseler de,
yıllardır, tarih diye bu ülkenin insanlarına,
ergenekon masallarının yanı sıra işte
bu tür zırvalar okutuluyor.
Dünyada bu saçmasapan iddiaları ciddiye
alan bir tarihçi veya bilim adamı yok. Ama olsun! Baylarımız
bunu çocuklara öğretmeye, bu ülkenin insanlarına
ezberletmeye kararlılar ve bunu başardıklarına
kuşku yok! Bu ülkenin, ırkçılığı
kendilerine yakıştırmayan aydınları
bile, bu rezaletler karşısında sessiz kalıyor
ve “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türküm
diyene!” türünden ırkçı “vecize”ler de dahil,
tüm bunların Türk ulusuna güven ve kişilik kazandırmak
için yapıldığını söylüyorlar...
Ama herhalde hiç akıllarına gelmiyor:
“Türk ulusuna güven vermek için” söylenen bu sözler ve ortaya
atılan bu saçmasapan tezler, acaba bu ülkenin Türk olmayan
halkları ve ulusları üzerinde ne etki yapıyor?..
“Güneş Dil Teorisi” üzerine de
ayrıca yazacağım.
Yazarın önceki yazılarından:
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|