PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Darbe planı işlemekte

Kemal Burkay

Sevgili okurlar, militarizmin söz konusu ”darbe planı”,  son üç-dört yıldaki tertip ve provokasyonları hakkında sanırım en açık yazanlardan biri benim. Geçmişteki birçok yazımda bu konuya değindim.

Darbe deyince eski türden, bir gece yarısı radyo ve televiyona el koyma, parlamentoyu dağıtıp hükümet üyelerini ve siyasi parti liderlerini Yassı Adalara, Mamaklara, Zincirbozanlara gönderme değil. Hayır, yeni koşullarda buna gerek görülmüyor. Üstelik böylesi yorucu da.. Adamlar şimdi kolayını buldular: yönetime el koymadan istediklerini sivillere, bizzat hükümetin başındakilere yaptırmak; eğer hükümettekiler paralel bağlı değillerse, baskıyla, tehditle hizaya getirmek, ya da tümden uzaklaştırmak…

Darbenin başlıca hedefi statükoyu korumak. Çünkü mevcut durumda zaten militaristler imtiyazlılar. 1960 darbesinden başlayarak kurumlaştılar. Özellikle 12 Eylül, asker-sivil bürokrasiyi devlet içinde devlet yapmış. Ekonomik olarak holdingleşmişler. Siyasal, hukuksal, yönetsel, kültürel her alanda onların dedikleri oluyor. Gerçek hükümet ve gerçek parlamento yetkileri MGK ve Genelkurmay eliyle onlarda..

Türkiye’nin AB üyeliğinin ciddiye binmesi onları derinden tedirgin etti; çünkü böylece ülkenin demokratikleşmesinin, askerlerin sivil yönetime tabi olmasının yolu açılıyordu. Kürt sorununda baskı ve şiddet yöntemleri yerine, siyasal ve barışçı çözüm yöntemlerinin devreye girmesi söz konusuydu. Bu ise varlığını gerginlik, çatışma ve savaş üzerine kurmuş militarizmin işine gelmiyordu. AB’nin büyük halk çoğunluğu için getirecekleri; ekonomik gelişme, hukuk, demokrasi, barış onların umurunda değil. Tersine onlar AB’nin getireceği özgürlük ve barış ortamından müthiş korkuyorlar. Her diktatör ya da oligarşi gibi imtiyazlarını koruma, statükoyu sürdürme çabasındalar.

İşte Türkiye’nin asker-sivil bürokratları, söz konusu gelişme ve değişmeyi engellemek, Türkiye’nin AB üyeliği sürecini boşa çıkarmak için son 4-5 yıldan bu yana örgütlü ve planlı bir çalışma içindeler. Bunu başardıkları, AB ile bağları kopardıkları, değişim sürecini durdurdukları, kendi gönüllerine uygun, her bakımdan hizaya gelen Baykal ve MHP türünden sivilleri hükümet yaptıkları zaman darbe hedefine ulaşmış olacak.

Ülkenin başlıca silahlı gücü, ordu ellerinde. Emniyet teşkilatında da etkinler. Ama bu yetmiyor. Eskiden bile, her darbe öncesi ortalığı karıştırmak, halkı terörle bıktırıp ürkütmek ve bir ”kurtarıcı” bekler hale getirmek gerekiyordu. Şimdi durum daha da zor. İçerde halk darbelerden bıkmış, onların ne getirip ne götüreceği konusunda deneyimli. Dışarda da koşullar soğuk savaş dönemindeki gibi uygun değil.

Bu nedenle darbecilerimiz, uygun ortamı hazırlamak ve ”post-modern” biçimde de olsa dediklerini yaptırmak için eskiye oranla daha çok ter dökmek zorundalar. Kamuoyu oluşturmak için yürütülen psikolojik savaş bunun bir parçası. Bu düpedüz halka karşı bir savaş; onu aldatmaya, kışkırtmaya yönelik..

Eskiden bu işte kullandıkları araçlar malum: ”Komünist tehlike”, ”bölücülük”, bazen de çerez kabilinden ”irtica” ve ”sağ-sol kardeş kavgası…” Şimdi sağı, lafta da olsa bir tehlike saymaktan vazgeçtiler. Türk ırkçılığı artık tümüyle ”milliyetçilik-vatanseverlik”, darbecilerin de kendi kimliği: ”Ne mutlu Türküm diyene!” ve ”demeyen düşman!”

Komünistlik de tehlike olmaktan çıktı.. Aksine, şimdi, statükoyu koruma uğruna, ”tarihi düşman Moskof”la, hatta, kağıt üzerinde de olsa Komünist bir rejimle yönetilen Çin’le ittifak arayışları açık açık dile geliyor..

Görünürdeki tehlikelerden biri ”irtica”… Laikliğin tehlikede olduğuna dair müthiş bir yaygara koparılıyor. Ama ne ilginçtir ki, düne kadar ”İslami devrim” ihraç etmekle suçladıkları İran’la şimdi, aynen ”Moskof”la olduğu gibi ittifak kurma çaba ve niyetlerini gizlemiyorlar..

Aslında darbecilerin, cümle militarist ve faşist takımının İslamla bir sorunları yok. Düne kadar İslamı komünizme ve Kürt ulasal hareketine karşı bir panzehir olarak düşünüp destekleyenler onlardı. Okullara zorunlu din dersi koyanlar, Alevi köylerine zorla cami yapanlar, imam-hatiplerin sayısını arttıranlar onlardı. ”Türk-İslam sentezi” görüşü de onlarındır. Ama onlar İslami hareketi, aynen Türkeş’in Bozkurtları gibi bir yedek güç, bir stepne olarak düşünmüşlerdi. Ülke yönetimini onlara teslim etme gibi bir niyetleri yoktu. Bu nedenle Türkeş’i bile iktidara her el uzattığında pişman ettiler. Necmettin Erbakan önderliğindeki Refahyol koalisyonu da kısa sürdü, 28 Şubat post modern darbesiyle sona erdirildi.

Bu kez İslamcılar AKP ile daha güçlü, ama geçmişten biraz ders almış olarak geldiler. Daha yumuşak ve alttan alarak.. Bu derslerden biri de demokrasinin kendilerine yararlı olacağı idi. AB sürecini bu nedenle desteklediler; AB’nin özgürlüklere, demokrasiye dair değerlerini bir bütün olarak benimsedikleri için değil.. Ancak bu oportünist bakış açısıyla demokrasi konusunda yaptıkları sınırlı oldu. Ama statükocu güçler, darbeciler, bu kadarına bile katlanamadılar. Yavaş da olsa AB treni ilerliyordu; bunu engellemek, AKP’yi tümden iktidardan kovup kolunu kanadını budamak, yerine statükocu bir koalisyon geçirmek için ”laiklik elden gidiyor!” diyerek bir bardak suda fırtına kopardılar.

Darbecilerin kullandığı propaganda araçlarından biri de elbet şu ezeli ve ebedi ”bölücülük tehlikesi”dir. Bunun adı şimdilerde ”PKK terörü”dür. Rejim kamuoyunu aldatmak için bu konuda da öteden beri yoğun, sistemli bir propaganda rüzgarı estiriyor.

Rejimin bu konudaki ikiyüzlülüğü üzerine çok yazdım, bunları tekrarlamak gerekmez. Militarist rejim ”PKK terörü” denen şeyi kendi varlığı ve çıkarları için bir araç, bir bahane olarak kullandı, hala da kullanıyor. Örneğin Öcalan yakalandıktan sonra PKK bitmek üzereydi; silahlı eyleme son verdi, programını, adını bile değiştirdi, bir genel af çıkarılırsa tümüyle silahları bırakacağını söyledi. Ama rejim buna yanaşmadı; çünkü bir bahaneye ihtiyacı vardı.

Şimdi rejim PKK’yı hem içerde Kürt ulusal hareketini denetim altında tutmak, hem de Güney’deki Kürdistan Federe Bölgesi’ne karşı kullanmaya çalışıyor.

İmralı’daki Öcalan’ın tümüyle Genelkurmay’ın güdümünde olduğunu bu ülkede bilmeyen yok. Derin devlet onun eliyle PKK’ya yön vermeye çalışıyor ve bunda oldukça etkili; çünkü taraftarları Öcalan’ı bir şeyhe, bir puta çevirmişler.. PKK’nın ”barışçılığı”, ”demokratik cumhuriyetçiliği” ya da eylemciliği, ”terörü”; yani güvercinliği veya şahinliği de Türk Genelkurmayı’nın tercihlerine uygun olarak değişiyor…

Aslında, tüm eski taleplerini terk eden, Bağımsız Kürdistan şurda kalsın, artık federasyon veya otonomi bile istemeyen, üniter devleti savunan, Kemalist ideolojiye övgüler dizen, Kürtleri Türk ulusu içinde bir alt kültürel kimliğe indirgeyen PKK neden dağda adam tutuyor? Hangi amaçla? Apo’nun, yani bir kişinin, hem de Türk devletine teslim olan, hizmetine giren, her dediğini yapan kişinin sağlığını korumak için mi?.

İmralı’dan avukatlar eliyle yayılan sağlık raporlarının, bunun üstüne koparılan gürültünün ve buna dayalı olarak yıllardır oynanan ”Başkan’ın Sağlığı” tiyatrosunun ciddi bir yanı var mı?

Türk devletinin, kendi hizmetine girmiş, her dediğini yapan bu putun, bu altın yumurtlayan tavuğun sağlığı üzerine herkesten daha çok titrediği açık değil mi?

Bütün bunlar ortadayken, devletle PKK arasında oynanan bu bitmez barış ve de savaş oyunu aynı tezgahın ürünü değil mi? Ve de ”terör” denen şey aynı merkezden, yönlendirilmiyor mu?

Dostlar, görmesini bilen, kulaklarını bir bezle tıkamayan için her şey çok açık. Bu filmi yöneten rejisör birdir, ”derin devlet” dediğimiz, bunca melanetin altından çıkan, demokrasiyi, barışı engelleyen, AB yolunu tıkamak isteyen güçtür.

Terörü de darbeyi de düzenleyen odur. Bir kolu Şemdinli, Atabeyler ve Sauna çetelerine, ADD’lere, bir kolu İmralı üzerinden Kürt dağlarına uzanıyor.

Söz konusu statükocu güçler, kendi elleriyle yarattıkları bu gerilimi ve kaosu kullanarak şimdi Güney Kürdistan’a saldırmak, yeni ve çok daha kanlı bir süreci başlatmak istiyorlar. Yaptıkları bir dönemlerin Nazilerinin çılgınca plan ve tutkularını andırıyor.

Buna karşı çıkmak ya da buna teslim olmak var. Seçiminizi iyi yapın!

Yazarın önceki yazılarından:

Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2007