Darbe planı
işlemekte
Kemal Burkay
Sevgili okurlar, militarizmin söz konusu ”darbe planı”,
son üç-dört yıldaki tertip ve provokasyonları hakkında
sanırım en açık yazanlardan biri benim. Geçmişteki
birçok yazımda bu konuya değindim.
Darbe deyince eski türden, bir gece yarısı radyo
ve televiyona el koyma, parlamentoyu dağıtıp
hükümet üyelerini ve siyasi parti liderlerini Yassı Adalara,
Mamaklara, Zincirbozanlara gönderme değil. Hayır,
yeni koşullarda buna gerek görülmüyor. Üstelik böylesi
yorucu da.. Adamlar şimdi kolayını buldular:
yönetime el koymadan istediklerini sivillere, bizzat hükümetin
başındakilere yaptırmak; eğer hükümettekiler
paralel bağlı değillerse, baskıyla, tehditle
hizaya getirmek, ya da tümden uzaklaştırmak…
Darbenin başlıca hedefi statükoyu korumak. Çünkü
mevcut durumda zaten militaristler imtiyazlılar. 1960
darbesinden başlayarak kurumlaştılar. Özellikle
12 Eylül, asker-sivil bürokrasiyi devlet içinde devlet yapmış.
Ekonomik olarak holdingleşmişler. Siyasal, hukuksal,
yönetsel, kültürel her alanda onların dedikleri oluyor.
Gerçek hükümet ve gerçek parlamento yetkileri MGK ve Genelkurmay
eliyle onlarda..
Türkiye’nin AB üyeliğinin ciddiye binmesi onları
derinden tedirgin etti; çünkü böylece ülkenin demokratikleşmesinin,
askerlerin sivil yönetime tabi olmasının yolu açılıyordu.
Kürt sorununda baskı ve şiddet yöntemleri yerine,
siyasal ve barışçı çözüm yöntemlerinin devreye
girmesi söz konusuydu. Bu ise varlığını
gerginlik, çatışma ve savaş üzerine kurmuş
militarizmin işine gelmiyordu. AB’nin büyük halk çoğunluğu
için getirecekleri; ekonomik gelişme, hukuk, demokrasi,
barış onların umurunda değil. Tersine
onlar AB’nin getireceği özgürlük ve barış ortamından
müthiş korkuyorlar. Her diktatör ya da oligarşi
gibi imtiyazlarını koruma, statükoyu sürdürme çabasındalar.
İşte Türkiye’nin asker-sivil bürokratları,
söz konusu gelişme ve değişmeyi engellemek,
Türkiye’nin AB üyeliği sürecini boşa çıkarmak
için son 4-5 yıldan bu yana örgütlü ve planlı bir
çalışma içindeler. Bunu başardıkları,
AB ile bağları kopardıkları, değişim
sürecini durdurdukları, kendi gönüllerine uygun, her
bakımdan hizaya gelen Baykal ve MHP türünden sivilleri
hükümet yaptıkları zaman darbe hedefine ulaşmış
olacak.
Ülkenin başlıca silahlı gücü, ordu ellerinde.
Emniyet teşkilatında da etkinler. Ama bu yetmiyor.
Eskiden bile, her darbe öncesi ortalığı karıştırmak,
halkı terörle bıktırıp ürkütmek ve bir
”kurtarıcı” bekler hale getirmek gerekiyordu. Şimdi
durum daha da zor. İçerde halk darbelerden bıkmış,
onların ne getirip ne götüreceği konusunda deneyimli.
Dışarda da koşullar soğuk savaş dönemindeki
gibi uygun değil.
Bu nedenle darbecilerimiz, uygun ortamı hazırlamak
ve ”post-modern” biçimde de olsa dediklerini yaptırmak
için eskiye oranla daha çok ter dökmek zorundalar. Kamuoyu
oluşturmak için yürütülen psikolojik savaş bunun
bir parçası. Bu düpedüz halka karşı bir savaş;
onu aldatmaya, kışkırtmaya yönelik..
Eskiden bu işte kullandıkları araçlar malum:
”Komünist tehlike”, ”bölücülük”, bazen de çerez kabilinden
”irtica” ve ”sağ-sol kardeş kavgası…” Şimdi
sağı, lafta da olsa bir tehlike saymaktan vazgeçtiler.
Türk ırkçılığı artık tümüyle
”milliyetçilik-vatanseverlik”, darbecilerin de kendi kimliği:
”Ne mutlu Türküm diyene!” ve ”demeyen düşman!”
Komünistlik de tehlike olmaktan çıktı.. Aksine,
şimdi, statükoyu koruma uğruna, ”tarihi düşman
Moskof”la, hatta, kağıt üzerinde de olsa Komünist
bir rejimle yönetilen Çin’le ittifak arayışları
açık açık dile geliyor..
Görünürdeki tehlikelerden biri ”irtica”… Laikliğin tehlikede
olduğuna dair müthiş bir yaygara koparılıyor.
Ama ne ilginçtir ki, düne kadar ”İslami devrim” ihraç
etmekle suçladıkları İran’la şimdi, aynen
”Moskof”la olduğu gibi ittifak kurma çaba ve niyetlerini
gizlemiyorlar..
Aslında darbecilerin, cümle militarist ve faşist
takımının İslamla bir sorunları yok.
Düne kadar İslamı komünizme ve Kürt ulasal hareketine
karşı bir panzehir olarak düşünüp destekleyenler
onlardı. Okullara zorunlu din dersi koyanlar, Alevi köylerine
zorla cami yapanlar, imam-hatiplerin sayısını
arttıranlar onlardı. ”Türk-İslam sentezi” görüşü
de onlarındır. Ama onlar İslami hareketi, aynen
Türkeş’in Bozkurtları gibi bir yedek güç, bir stepne
olarak düşünmüşlerdi. Ülke yönetimini onlara teslim
etme gibi bir niyetleri yoktu. Bu nedenle Türkeş’i bile
iktidara her el uzattığında pişman ettiler.
Necmettin Erbakan önderliğindeki Refahyol koalisyonu
da kısa sürdü, 28 Şubat post modern darbesiyle sona
erdirildi.
Bu kez İslamcılar AKP ile daha güçlü, ama geçmişten
biraz ders almış olarak geldiler. Daha yumuşak
ve alttan alarak.. Bu derslerden biri de demokrasinin kendilerine
yararlı olacağı idi. AB sürecini bu nedenle
desteklediler; AB’nin özgürlüklere, demokrasiye dair değerlerini
bir bütün olarak benimsedikleri için değil.. Ancak bu
oportünist bakış açısıyla demokrasi konusunda
yaptıkları sınırlı oldu. Ama statükocu
güçler, darbeciler, bu kadarına bile katlanamadılar.
Yavaş da olsa AB treni ilerliyordu; bunu engellemek,
AKP’yi tümden iktidardan kovup kolunu kanadını budamak,
yerine statükocu bir koalisyon geçirmek için ”laiklik elden
gidiyor!” diyerek bir bardak suda fırtına kopardılar.
Darbecilerin kullandığı propaganda araçlarından
biri de elbet şu ezeli ve ebedi ”bölücülük tehlikesi”dir.
Bunun adı şimdilerde ”PKK terörü”dür. Rejim kamuoyunu
aldatmak için bu konuda da öteden beri yoğun, sistemli
bir propaganda rüzgarı estiriyor.
Rejimin bu konudaki ikiyüzlülüğü üzerine çok yazdım,
bunları tekrarlamak gerekmez. Militarist rejim ”PKK terörü”
denen şeyi kendi varlığı ve çıkarları
için bir araç, bir bahane olarak kullandı, hala da kullanıyor.
Örneğin Öcalan yakalandıktan sonra PKK bitmek üzereydi;
silahlı eyleme son verdi, programını, adını
bile değiştirdi, bir genel af çıkarılırsa
tümüyle silahları bırakacağını söyledi.
Ama rejim buna yanaşmadı; çünkü bir bahaneye ihtiyacı
vardı.
Şimdi rejim PKK’yı hem içerde Kürt ulusal hareketini
denetim altında tutmak, hem de Güney’deki Kürdistan Federe
Bölgesi’ne karşı kullanmaya çalışıyor.
İmralı’daki Öcalan’ın tümüyle Genelkurmay’ın
güdümünde olduğunu bu ülkede bilmeyen yok. Derin devlet
onun eliyle PKK’ya yön vermeye çalışıyor ve
bunda oldukça etkili; çünkü taraftarları Öcalan’ı
bir şeyhe, bir puta çevirmişler.. PKK’nın ”barışçılığı”,
”demokratik cumhuriyetçiliği” ya da eylemciliği,
”terörü”; yani güvercinliği veya şahinliği
de Türk Genelkurmayı’nın tercihlerine uygun olarak
değişiyor…
Aslında, tüm eski taleplerini terk eden, Bağımsız
Kürdistan şurda kalsın, artık federasyon veya
otonomi bile istemeyen, üniter devleti savunan, Kemalist ideolojiye
övgüler dizen, Kürtleri Türk ulusu içinde bir alt kültürel
kimliğe indirgeyen PKK neden dağda adam tutuyor?
Hangi amaçla? Apo’nun, yani bir kişinin, hem de Türk
devletine teslim olan, hizmetine giren, her dediğini
yapan kişinin sağlığını korumak
için mi?.
İmralı’dan avukatlar eliyle yayılan sağlık
raporlarının, bunun üstüne koparılan gürültünün
ve buna dayalı olarak yıllardır oynanan ”Başkan’ın
Sağlığı” tiyatrosunun ciddi bir yanı
var mı?
Türk devletinin, kendi hizmetine girmiş, her dediğini
yapan bu putun, bu altın yumurtlayan tavuğun sağlığı
üzerine herkesten daha çok titrediği açık değil
mi?
Bütün bunlar ortadayken, devletle PKK arasında oynanan
bu bitmez barış ve de savaş oyunu aynı
tezgahın ürünü değil mi? Ve de ”terör” denen şey
aynı merkezden, yönlendirilmiyor mu?
Dostlar, görmesini bilen, kulaklarını bir bezle
tıkamayan için her şey çok açık. Bu filmi yöneten
rejisör birdir, ”derin devlet” dediğimiz, bunca melanetin
altından çıkan, demokrasiyi, barışı
engelleyen, AB yolunu tıkamak isteyen güçtür.
Terörü de darbeyi de düzenleyen odur. Bir kolu Şemdinli,
Atabeyler ve Sauna çetelerine, ADD’lere, bir kolu İmralı
üzerinden Kürt dağlarına uzanıyor.
Söz konusu statükocu güçler, kendi elleriyle yarattıkları
bu gerilimi ve kaosu kullanarak şimdi Güney Kürdistan’a
saldırmak, yeni ve çok daha kanlı bir süreci başlatmak
istiyorlar. Yaptıkları bir dönemlerin Nazilerinin
çılgınca plan ve tutkularını andırıyor.
Buna karşı çıkmak ya da buna teslim olmak
var. Seçiminizi iyi yapın!
Yazarın önceki yazılarından:
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|