PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Darbe ayağa düştü

Kemal Burkay

Bugünlerde hepimiz, bu ülkede eli kalem tutan herkes, tekrar tekrar darbe üstüne yazıyoruz. Türkiye üstüne yazan yabancılar da.. Darbe olacak mı olmayacak mı? Ya da, daha şimdiden olmuş mu olmamış mı?!

Oysa darbe dediğin gizli hazırlanır, ansızın olur; böyle teneke çala çala gelmez.

Ne var ki bu ülkede darbe işi de ciddiyetini yitirmiş, ayağa düşmüş bulunuyor. Üstüne bu kadar konuşulması bile doğal değil. Durum nerdeyse komikleşti, çocukların körebe ya da köşe kapmaca oyunlarına döndü.

Öte yandan bu ülkede o kadar çok darbe oldu ki, 50 yaşında birinin hayatına 4-5 kadar başarıya ulaşmış darbe, bir o kadar da darbe teşebbüsü sığıyor. Öyle olunca herkesin olup bitenlere, nice alametlere bakıp darbe uzmanı gibi konuşması da doğal. Darbecilerimiz ise pek yaratıcı sayılmazlar; onlarca kez denenmiş, cılkı çıkmış yöntemlerini, insanları aptal yerine koyar gibi tekrar tekrar sergiliyorlar; adeta işlerini gün ışığında yürütüyorlar…

Belki de görülüp fark edilmekten korku ve kaygı duymayacak kadar pervasızlar…

Bu kez darbeciler yalnızca ordu içinde cuntalar kurup günlük tutmakla kalmamışlar, pek çok da çete kurmuşlar. Yakala yakala bitmiyor! Şemdinli, Atabeyler, Sauna Çetesi… Son olarak 27 taarruz el bombası, TNT kalıpları ve tabancalarla yakalanan, Özel Harpçilerin yönetimindeki Ümraniye Çetesi…

Öte yandan bu çetelerin yeraltı örgütleri ile dernek, parti biçimindeki legal örgütleri iç içe geçmiş bir ağ oluşturuyorlar. Genel olarak ”ulusalcılar” deniyor kendilerine… Kontrgerilla ya da Ergenekon, JİTEM, TİT denen yer altı kolları ile tabanca üstüne yemin edilen Kuvayi Milliye Dernekleri, emekli darbeci generallerin yönettiği ADD’ler, Kerinçsiz takımı tarafından temsil edilen ”Büyük Hukukçular”, filan... Hepsi aynı fotoğrafın içindeler.

Olan bitenin gizlisi saklısı yok. Ülkeyi destabilize ederek, toplumu aldatıp kışkırtarak darbe zemini hazırlayan bu güçler Şemdinli’de attıkları bombalarla yakalandılar. Atabeyler çetesi, darbe hazırlıklarını içeren belgelerle, Başbakan dahil, siyasilerin evlerinin krokileriyle, bomba ve roketleri içeren koca bir cephanelikle yakalandılar. Sauna Çetesi de öyle. Ama her keresinde soruşturma ve yargılama birkaç tetikçiden öteye gidemedi. Onlar da zamanla sıyırdılar. Hukuk işlemedi, işletilmedi. Zorbalar hukuka baskın çıktılar. Hukuk ise onuruna sahip çıkmadı. Yargıtay bile, ”askeri personelin bomba atması, terör örgütününki ile aynı tutulamaz” diyerek aklayıcı fetvayı verdi…

Hükümet ise, söz konusu tezgahın en başta kendisini hedeflediğini bildiği halde, şer güçlerinin üzerine gidemedi, onları yatıştırmak için taviz üstüne taviz verdi. Onurlu hukukçuları, nitelikli istihbarat elemanlarını harcadı. Şemdinli’nin, Dink cinayetinin hasıraltı edilmesine göz yumdu, destek verdi. Parlamentodan hızla geçirilen son Polis Yasası’nda olduğu gibi, hak ve özgürlüklerden geri adım atarak yeniden polis devleti keyfiliğine yolu açtı.

Hükümet Kürt sorununda ise militaristlerle, yani karşıtlarıyla aynı dili kullanıyor. Erdoğan, ordu ne istiyorsa vermeye hazırız, diyor. Son olarak Kürt dilini belediye hizmetlerinde kullanmak istedikleri için Diyarbakır’da Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ve Belediye Meclisi görevden alındı.

Ama tüm bu tavizler darbeci ve yayılmacı güçleri yatıştırmaya yetmiyor. Onlar, cumhurbaşkanlığı seçimini kitleyip ülkeyi tam bir krize soktuktan sonra şimdi de çabalarına tüm hızla devam ediyorlar. Kendi elleriyle parlattıkları terör ateşini, baskı rejimini koyulaştırmak ve hedeflerine ulaşmak için kullanıyorlar. Son günlerde ”PKK terörü” bahanesiyle Güney Kürdistan sınırında Şırnak, Siirt ve Hakkari’yi içeren bir bölgeyi, askeri operasyon gerekçesiyle yasak bölge ilan ettiler. Bu sınırlı bir olağanüstü hal demektir ve tüm bölgeyi kapsayan yeni bir olağanüstü hal veya sıkıyönetim için ilk adımdır. Bununla birlikte Kürdistan Federe Bölgesi’ne karşı saldırgan dilin dozunu yükselttiler ve sınır boyundaki eylemlerini, sınır ihlallerini arttırdılar. Bölgedeki pek çok köy top ateşi altında ve boşaltılmış durumda.

Tüm bunlar Kürt yönetimiyle bir çatışmayı kışkırtmak ve Güney’i işgal için bir bahane yaratmaya yönelik. Böyle bir gelişme, yüzde 10 barajlı ve nice engelli şu göstermelik seçimleri bile tümden yapılamaz hale getirebilir.

Belli ki militarist ve bir bütün olarak statükocu güçlerin gözlerini kan bürümüş; provokasyonlarını gizlemeye bile gerek görmüyorlar. Epey yol aldıkları belli, ama hedeflerine henüz tam ulaşmış değiller. Hedefleri, AKP’yi tümden tasfiye, ülkeyi AB üyeliği doğrultusundan çıkarma, ırkçı-bürokratik oligarşinin imtiyazlarını koruma, Kürt sorunuyla ilgili olarak dünden bugüne izlenen terör politikasını sürdürme… Düzenlerine yönelik sınır ötesi ”tehditi” ortadan kaldırmak içinse, gerekirse Güney’i işgal ve kanlı bir savaşı göze alma…

Buna ilişkin bir senaryo, Amerika’da Hudson Enstitüsü’nde sergilendi. Bu, provokasyon dozunun yükseltilerek Türk ordusunun Güney Kürdistan’a girmesi durumunda ABD’nin ne gibi tepkiler vereceğini tartışmaya yönelik bir sözde ”gizli” toplantı. Ama 13 Haziran günü düzenlenen bu  toplantının gündemi, katılanlar ve yapılan konuşmalar anında basına yansıdı. Toplantıya Türkiye ve Kürdistan uzmanı Amerikalıların yanı sıra iki Türk general de katılmış. Bunlardan biri Genelkurmay’a bağlı Stratejik Araştırma ve Etüd Merkezi (SAREM) Başkanı bir Tuğgeneral, diğeri ise Vashington’da Savunma Ateşesi olan bir başka tuğgeneral…

Toplantıda şöylesine bir senaryo üzerinde konuşulmuş: 18 Haziran’da İstanbul Beyoğlu’nda bir polis karakoluna yönelik saldırıda polis ve sivillerden 50 kişi ölüyor, 200 kadarı ise yaralanıyor. Birkaç gün sonra Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu bir suikast sonucu öldürülüyor. Her iki olay da, sahip çıkmasa bile PKK’ya mal ediliyor. Ardından bazı büyük illerde “Ordu Irak’a” diye duygusal dozu yüksek kitlesel gösteriler düzenleniyor ve yaratılan bu öfkeli ortamda Türk ordusu 27 Haziran’da 50 bin kişi ile sınırı aşıp Güney Kürdistan’a giriyor…

Bu senaryo bize hiç de yabancı değil. Onun, şu anda Türkiye’de oynamakta olan bir filmin son perdeleri için tasarlandığını söyleyebiliriz. Elbet, tıpa tıp böyle cereyan etmeyecektir; ama şu andaki duruma pek uygundur. Belli ki hem Türkiye’deki darbeciler, hem Amerika’da bu işleri tartışıp muhtemel gelişmelere yönelik fikir cimnastiği yapan ve politika oluşturmaya çalışanlar, şu anda Türkiye’de cereyan eden Karagöz-Hacıvat oyunlarının farkındalar.

Hrant Dink’in öldürülmesi, Danıştay baskını, Ankara Ulus’taki bomba, Kürdistan’da patlayan mayınlar ve bunu izleyen heyecanlı cenaze törenleri, geçmiş perdelere ait ve gerçekleşmiş olaylar. Bunlar kamuoyunu sarstılar ve milliyetçi duyguların, Güney’e yönelik operasyon eğiliminin yükselmesine epeyce hizmet ettiler. Ama film henüz oynamakta ve bu kadar heyecan yetmiyor. Son sarsıcı, bardağı taşırıcı eylemler beklenmekte… Büyükanıt’ın da Ulus’taki bombadan sonra sözünü ettiği türden büyük kentlere ve ünlü kişilere yönelik eylemler… İşte Hudson Enstitüsü’nde dile getirilen senaryonun konusu da bu…

İşin ilginci, senaryonun bir yerinde, Güney Kürdistan’daki bazı PKK liderlerinin ABD veya Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmesi de yer alıyormuş. Ama Türk generaller buna karşı çıkmışlar, böyle bir şey AKP’nin seçim şansını arttırır, demişler…

Bu da gösteriyor ki Türk Genelkurmayı’nın o kadar heyecanla ister göründüğü Güneye operasyon, hiç de PKK’yı etkisiz hale getirmek için değil. Güney Kürdistan’daki özerk yönetime son verme tutkusu bir yana, aynı zamanda AKP’yi köşeye sıkıştırmaya, onun defterini dürmeye yönelik..

Bu da AKP’ye bir ders olmalı değil mi? Olabilirse!.

Bu senaryo olayı da gösteriyor ki darbe hazırlığı ve provokasyon tezgahı, ”kör kör, elim gözüne!” misali açıkça sergileniyor, pervasızca.. Bir başka deyişle, açık bir bilek güreşi söz konusu.

Demokrasi ve değişim istemeyenlerin, AB karşıtlarının, Kürt halkının düşmanlarının, yani statükocuların niyeti ortada. Demokrasi ve değişim yanlılarına, Kürt halkına ve tüm ezilenlere, hakkı yenenlere düşen de onlara karşı güçlerini birleştirmek.

Dün bu gerekliydi, yarın da gerekli.

 

Yazarın önceki yazılarından:

Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2007