Darbe ayağa düştü
Kemal Burkay
Bugünlerde hepimiz, bu ülkede eli kalem tutan herkes, tekrar
tekrar darbe üstüne yazıyoruz. Türkiye üstüne yazan yabancılar
da.. Darbe olacak mı olmayacak mı? Ya da, daha şimdiden
olmuş mu olmamış mı?!
Oysa darbe dediğin gizli hazırlanır, ansızın
olur; böyle teneke çala çala gelmez.
Ne var ki bu ülkede darbe işi de ciddiyetini yitirmiş,
ayağa düşmüş bulunuyor. Üstüne bu kadar konuşulması
bile doğal değil. Durum nerdeyse komikleşti,
çocukların körebe ya da köşe kapmaca oyunlarına
döndü.
Öte yandan bu ülkede o kadar çok darbe oldu ki, 50 yaşında
birinin hayatına 4-5 kadar başarıya ulaşmış
darbe, bir o kadar da darbe teşebbüsü sığıyor.
Öyle olunca herkesin olup bitenlere, nice alametlere bakıp
darbe uzmanı gibi konuşması da doğal.
Darbecilerimiz ise pek yaratıcı sayılmazlar;
onlarca kez denenmiş, cılkı çıkmış
yöntemlerini, insanları aptal yerine koyar gibi tekrar
tekrar sergiliyorlar; adeta işlerini gün ışığında
yürütüyorlar…
Belki de görülüp fark edilmekten korku ve kaygı duymayacak
kadar pervasızlar…
Bu kez darbeciler yalnızca ordu içinde cuntalar kurup
günlük tutmakla kalmamışlar, pek çok da çete kurmuşlar.
Yakala yakala bitmiyor! Şemdinli, Atabeyler, Sauna Çetesi…
Son olarak 27 taarruz el bombası, TNT kalıpları
ve tabancalarla yakalanan, Özel Harpçilerin yönetimindeki
Ümraniye Çetesi…
Öte yandan bu çetelerin yeraltı örgütleri ile dernek,
parti biçimindeki legal örgütleri iç içe geçmiş bir ağ
oluşturuyorlar. Genel olarak ”ulusalcılar” deniyor
kendilerine… Kontrgerilla ya da Ergenekon, JİTEM, TİT
denen yer altı kolları ile tabanca üstüne yemin
edilen Kuvayi Milliye Dernekleri, emekli darbeci generallerin
yönettiği ADD’ler, Kerinçsiz takımı tarafından
temsil edilen ”Büyük Hukukçular”, filan... Hepsi aynı
fotoğrafın içindeler.
Olan bitenin gizlisi saklısı yok. Ülkeyi destabilize
ederek, toplumu aldatıp kışkırtarak darbe
zemini hazırlayan bu güçler Şemdinli’de attıkları
bombalarla yakalandılar. Atabeyler çetesi, darbe hazırlıklarını
içeren belgelerle, Başbakan dahil, siyasilerin evlerinin
krokileriyle, bomba ve roketleri içeren koca bir cephanelikle
yakalandılar. Sauna Çetesi de öyle. Ama her keresinde
soruşturma ve yargılama birkaç tetikçiden öteye
gidemedi. Onlar da zamanla sıyırdılar. Hukuk
işlemedi, işletilmedi. Zorbalar hukuka baskın
çıktılar. Hukuk ise onuruna sahip çıkmadı.
Yargıtay bile, ”askeri personelin bomba atması,
terör örgütününki ile aynı tutulamaz” diyerek aklayıcı
fetvayı verdi…
Hükümet ise, söz konusu tezgahın en başta kendisini
hedeflediğini bildiği halde, şer güçlerinin
üzerine gidemedi, onları yatıştırmak için
taviz üstüne taviz verdi. Onurlu hukukçuları, nitelikli
istihbarat elemanlarını harcadı. Şemdinli’nin,
Dink cinayetinin hasıraltı edilmesine göz yumdu,
destek verdi. Parlamentodan hızla geçirilen son Polis
Yasası’nda olduğu gibi, hak ve özgürlüklerden geri
adım atarak yeniden polis devleti keyfiliğine yolu
açtı.
Hükümet Kürt sorununda ise militaristlerle, yani karşıtlarıyla
aynı dili kullanıyor. Erdoğan, ordu ne istiyorsa
vermeye hazırız, diyor. Son olarak Kürt dilini belediye
hizmetlerinde kullanmak istedikleri için Diyarbakır’da
Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ve Belediye
Meclisi görevden alındı.
Ama tüm bu tavizler darbeci ve yayılmacı güçleri
yatıştırmaya yetmiyor. Onlar, cumhurbaşkanlığı
seçimini kitleyip ülkeyi tam bir krize soktuktan sonra şimdi
de çabalarına tüm hızla devam ediyorlar. Kendi elleriyle
parlattıkları terör ateşini, baskı rejimini
koyulaştırmak ve hedeflerine ulaşmak için kullanıyorlar.
Son günlerde ”PKK terörü” bahanesiyle Güney Kürdistan sınırında
Şırnak, Siirt ve Hakkari’yi içeren bir bölgeyi,
askeri operasyon gerekçesiyle yasak bölge ilan ettiler. Bu
sınırlı bir olağanüstü hal demektir ve
tüm bölgeyi kapsayan yeni bir olağanüstü hal veya sıkıyönetim
için ilk adımdır. Bununla birlikte Kürdistan Federe
Bölgesi’ne karşı saldırgan dilin dozunu yükselttiler
ve sınır boyundaki eylemlerini, sınır
ihlallerini arttırdılar. Bölgedeki pek çok köy top
ateşi altında ve boşaltılmış
durumda.
Tüm bunlar Kürt yönetimiyle bir çatışmayı
kışkırtmak ve Güney’i işgal için bir bahane
yaratmaya yönelik. Böyle bir gelişme, yüzde 10 barajlı
ve nice engelli şu göstermelik seçimleri bile tümden
yapılamaz hale getirebilir.
Belli ki militarist ve bir bütün olarak statükocu güçlerin
gözlerini kan bürümüş; provokasyonlarını gizlemeye
bile gerek görmüyorlar. Epey yol aldıkları belli,
ama hedeflerine henüz tam ulaşmış değiller.
Hedefleri, AKP’yi tümden tasfiye, ülkeyi AB üyeliği doğrultusundan
çıkarma, ırkçı-bürokratik oligarşinin
imtiyazlarını koruma, Kürt sorunuyla ilgili olarak
dünden bugüne izlenen terör politikasını sürdürme…
Düzenlerine yönelik sınır ötesi ”tehditi” ortadan
kaldırmak içinse, gerekirse Güney’i işgal ve kanlı
bir savaşı göze alma…
Buna ilişkin bir senaryo, Amerika’da Hudson Enstitüsü’nde
sergilendi. Bu, provokasyon dozunun yükseltilerek Türk ordusunun
Güney Kürdistan’a girmesi durumunda ABD’nin ne gibi tepkiler
vereceğini tartışmaya yönelik bir sözde ”gizli”
toplantı. Ama 13 Haziran günü düzenlenen bu toplantının
gündemi, katılanlar ve yapılan konuşmalar anında
basına yansıdı. Toplantıya Türkiye ve
Kürdistan uzmanı Amerikalıların yanı sıra
iki Türk general de katılmış. Bunlardan biri
Genelkurmay’a bağlı Stratejik Araştırma
ve Etüd Merkezi (SAREM) Başkanı bir Tuğgeneral,
diğeri ise Vashington’da Savunma Ateşesi olan bir
başka tuğgeneral…
Toplantıda şöylesine bir senaryo üzerinde konuşulmuş:
18 Haziran’da İstanbul Beyoğlu’nda bir polis karakoluna
yönelik saldırıda polis ve sivillerden 50 kişi
ölüyor, 200 kadarı ise yaralanıyor. Birkaç gün sonra
Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu bir suikast
sonucu öldürülüyor. Her iki olay da, sahip çıkmasa bile
PKK’ya mal ediliyor. Ardından bazı büyük illerde
“Ordu Irak’a” diye duygusal dozu yüksek kitlesel gösteriler
düzenleniyor ve yaratılan bu öfkeli ortamda Türk ordusu
27 Haziran’da 50 bin kişi ile sınırı aşıp
Güney Kürdistan’a giriyor…
Bu senaryo bize hiç de yabancı değil. Onun, şu
anda Türkiye’de oynamakta olan bir filmin son perdeleri için
tasarlandığını söyleyebiliriz. Elbet,
tıpa tıp böyle cereyan etmeyecektir; ama şu
andaki duruma pek uygundur. Belli ki hem Türkiye’deki darbeciler,
hem Amerika’da bu işleri tartışıp muhtemel
gelişmelere yönelik fikir cimnastiği yapan ve politika
oluşturmaya çalışanlar, şu anda Türkiye’de
cereyan eden Karagöz-Hacıvat oyunlarının farkındalar.
Hrant Dink’in öldürülmesi, Danıştay baskını,
Ankara Ulus’taki bomba, Kürdistan’da patlayan mayınlar
ve bunu izleyen heyecanlı cenaze törenleri, geçmiş
perdelere ait ve gerçekleşmiş olaylar. Bunlar kamuoyunu
sarstılar ve milliyetçi duyguların, Güney’e yönelik
operasyon eğiliminin yükselmesine epeyce hizmet ettiler.
Ama film henüz oynamakta ve bu kadar heyecan yetmiyor. Son
sarsıcı, bardağı taşırıcı
eylemler beklenmekte… Büyükanıt’ın da Ulus’taki
bombadan sonra sözünü ettiği türden büyük kentlere ve
ünlü kişilere yönelik eylemler… İşte Hudson
Enstitüsü’nde dile getirilen senaryonun konusu da bu…
İşin ilginci, senaryonun bir yerinde, Güney Kürdistan’daki
bazı PKK liderlerinin ABD veya Bölgesel Kürt Yönetimi
tarafından yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmesi
de yer alıyormuş. Ama Türk generaller buna karşı
çıkmışlar, böyle bir şey AKP’nin seçim
şansını arttırır, demişler…
Bu da gösteriyor ki Türk Genelkurmayı’nın o kadar
heyecanla ister göründüğü Güneye operasyon, hiç de PKK’yı
etkisiz hale getirmek için değil. Güney Kürdistan’daki
özerk yönetime son verme tutkusu bir yana, aynı zamanda
AKP’yi köşeye sıkıştırmaya, onun
defterini dürmeye yönelik..
Bu da AKP’ye bir ders olmalı değil mi? Olabilirse!.
Bu senaryo olayı da gösteriyor ki darbe hazırlığı
ve provokasyon tezgahı, ”kör kör, elim gözüne!” misali
açıkça sergileniyor, pervasızca.. Bir başka
deyişle, açık bir bilek güreşi söz konusu.
Demokrasi ve değişim istemeyenlerin, AB karşıtlarının,
Kürt halkının düşmanlarının, yani
statükocuların niyeti ortada. Demokrasi ve değişim
yanlılarına, Kürt halkına ve tüm ezilenlere,
hakkı yenenlere düşen de onlara karşı
güçlerini birleştirmek.
Dün bu gerekliydi, yarın da gerekli.
Yazarın önceki yazılarından:
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|