Dink Davası ve Sivas
Kemal Burkay
Geçtiğimiz 2 Temmuz günü iki önemli olaya tanıklık
etti. Bunlardan biri Hrant Dink cinayetinin ilk duruşmasıydı,
ötekisi ise Sivas katliamının yıldönümü.
Dink davasında, daha hazırlık soruşturması
döneminde, cinayet ağının birkaç tetikçiyle
sınırlandırılmak istendiği belliydi.
Asıl sorumluları gizleme çabası ilk günden
kendini gösterdi. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin
Cerrah, “olay örgütlü değil, milliyetçi duygularla işlenmiş,”
diye kestirip attı. Trabzon Valisi ve Emniyet Müdürü
de benzer açıklamalarda bulundular. Böylece, olayı
aydınlatması gerekenler, alel acele, üstünü küllemek
için harekete geçtiler.
Bu nedensiz değil; çünkü Trabzon, İstanbul ve Ankara
emniyetinde bazı köşe başlarını tutanlar
ya işin içindeydi, ya da görevlerini yapmadılar.
Örneğin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, marifetleri
12 Eylül öncesine uzanan biriydi.. İstanbul Üniversitesi’ne
bomba atanları korumuştu..
Trabzon’daki onca çete faaliyeti, McDonald’a bomba atılması,
Rahip Santoru’nun ve Hrant dink’in katli dahil, bunca eylemin
yapılması veya tezgahlanması nedensiz değil.
McDonalds bir deneme idi. Oraya bomba koyan ramazan davulcusu
Yasin Hayal, emniyetteki abileri ve yargıdaki dostlarının
yardımıyla kısa sürede kurtarılmıştı.
Santoro cinayeti bir çocuğa yüklenmişti… Hrant Dink
cinayetinin hazırlığından cümlesi (Trabzon,
Ankara, İstanbul Emniyeti) haberdar olduğu halde
kimse onu korumak için kılını kıpırdatmamış.
Olayı adım adım izlemiş, seyretmişler…
Daha önce Trabzon Emniyet Müdürü olan Ramazan Akyürek, Muhbir
Erhan Tuncel’i örgütleyen kişi. Cinayet işlendiği
günlerde ise Ankara Emniyeti İstihbarat Daire Başkanı…
Cinayet hazırlığına ilişkin raporlar
günü gününe Ankara ve İstanbul’a ulaşmış…
Ama engel olmak bir yana, Hrant’ı İstanbul Valiliği’ne
çağırıp, Vali Muavini’nin odasında “bazı
siviller”le tehdit etmişler.
Cinayetten sonra mülkiye müfettişleri İstanbul
Emniyet müdürü Celalettin Cerrah’ı kusurlu buldular,
görevi ihmalle suçladılar. Ama o da Ramazan Akyürek de
hiçbir şey olmamış gibi görevlerine devam ediyorlar.
Bu olayda ilişki ağının bir ucu da jandarmaya,
JİTEM’e uzanıyor. Bir kez daha emekli general Veli
Küçük’ün adı geçiyor, “Vatansever Çete”nin reisi olarak…
Bu koşullarda yargılama sürecinden ne beklenebilir?
Nitekim katiller, avukatları ve adamları 2 Temmuz’daki
duruşmayı bir gövde gösterisine çevirdiler. Dink’in
yakınlarına ve duruşmayı izleyen aydınlara
yönelik saldırgan tavırlarını sürdürdüler.
Ankara Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ramazan Akyürek
ise mahkemeye gönderdiği raporda “sanıkların
bir terör grubuyla ilişkisi yok, bu bir arkadaş
gurubunun eylemi” dedi. Bu, bir kez daha perde gerisindeki
asıl suçluları gizleme çabası ve kuzuyu yiyen
kurt bilirkişi rolünde…
Azmettiricilikle suçlanıp müebbet ceza istemiyle yargılanan
Yasin Hayal, emniyet tarafından kullanıldıklarını,
“vatani bir görev” yaptıklarını söylüyor ve
tahliye edilmediği için dert yanıyor, sitemde bulunuyor!
Polisin tespit ettiği bazı telefon konuşmaları
ise geniş cinayet ve terör ağını apaçık
ortaya koyuyor.
Kısacası, toplumu sarsan bu cinayet ve terör ağını
gizlemeye çalışan “hem suçlu hem güçlüler”in yanı
sıra, açığa çıtkarmaya çalışanlar
da var. Bu çekişme bakalım nereye varacak.. Geçmişteki
örneklere bakınca iyimser olmak zor.
* * *
2 Temmuz günü Sivas’taki kanlı kıyım
da anıldı. 14 yıl önce bugün, Sivas’ta kışkırtılmış
grupların din adına Madımak Oteli’ndeki aydınlara
ve Alevilere karşı giriştikleri saldırıda,
içlerinde yazar Asım Bezirci, ozan Nesimi Çimen ve genç
şairler Metin Altıok, Hasret Gültekin ve Behçet
Aysan’ın da olduğu 37 kişi diri diri yakılmış,
bir bölümü ise, yazar Aziz Nesin de içinde, yaralı olarak
kurtulmuştu. Saldırganlar yerel basın ve provokatörler
tarafından daha birkaç gün öncesinden bu işi için
kışkırtılmış, hazırlanmışlardı.
Olay günü ise güvenlik güçleri, polis ve asker, saldırgan
güruhun Madımak Oteli’ni kuşatmasını,
yakmasını, saatler boyu seyretmiş, engellemek
için hiçbir çaba göstermemişti.
DYP-CHP koalisyonu hükümetti. Demirel Cumhurbaşkanı,
Çiller Başbakan, Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı
idi. Demirel olayları an be an izlemiş, saldırgan
güruhu kastederek, “sakın halka ateş açılmasın!”
diye ısrarla telkinde bulunmuş, Çiller bu tavsiyelere
uygun biçimde güvenlik güçlerine talimat vermiş, daha
sonra da “otelin dışındaki halkımızın
burnu bile kanamadı” deyip övünmüştü! Sosyal demokrat
geçinen Erdal İnönü hazretleri ise, otelden kendisine
gelen imdat telefonlarına “sakin olun!” demekle yetinmişti…
Kısacası, saldırganlar işlerini
adeta serbestçe, devlet güçlerinin gözetimi ve himayesinde
görmüşlerdi. Buna karşılık aynı devlet,
daha sonraki günlerde bu alçakça katliamın protesto edilmesine
bile izin vermemiş, polis ve asker protestoculara saldırmış,
kimi yerde kurşunlamıştı.
Sivas’ta ve bir bütün olarak Alevi kesimi
içinde derin izler bırakan bu kıyım, bu yıl
da yurt içinde ve dışında yürüyüşlerle,
anma toplantılarıyla anıldı. Sivas’ta
bu nedenle 20 bin kişi yürüdü ve olayda yaşamlarını
yitirenlerin anısına Madımak Oteli’nin müze
yapılması istemi bir kez daha yükseltildi. Biz de
bu istemi destekliyoruz. Sivas katliamı ve orada yitirilen
canlar unutulmamalı.
Öte yandan, Sivas olaylarında sorumluluğu salt
“şeriatçı” diye nitelenen kesime mal etmek yanıltıcı
olur. Aleviler içinde bir kesimin yaklaşımı
ne yazık ki böyle. Onlar olaylardan İslamcı
kesimi ve onun şu andaki temsilcisi olarak gördükleri
AKP’yi sorumlu tutuyorlar. Aleviler geçmişte de ilericilik
ve çağdaşlık adına yıllar yılı
CHP’nin oy deposu yapıldılar; bunu hala da yapmak
isteyenler var. Ne var ki CHP’nin böyle bir niteliği
yok. Hele Baykal CHP’sine destek olmak, baltayı kendi
ayağına vurmaktan başka bir şey değil.
Çünkü CHP şu dönemde en tutucu, en şoven, değişim
karşıtı örgüt durumunda; herkesten çok darbe
ve savaş kışkırtıcılığı
yapıyor.
İslamcı kesim daha önce Maraş olaylarında
ve benzerlerinde kullanıldığı gibi, Sivas
kıyımında da elbet kullanıldı. Ama
kullanılandan çok kullanana bakmalı. Bu yapılmazsa,
kitlelerin tepkisi yanlış hedeflere yönelir ve asıl
sorumlular gözden kaçar. Söz konusu olaylar da Türkiye’deki
baskıcı rejimin halka, toplumun ilerici güçlerine
karşı işlenmiş nice cinayetinden, kıyımından
biridir. 12 Eylül öncesi Maraş, Malatya, Kırıkhan
ve Çorum’da yaşananlar da bunun benzeriydi. Bizzat devletin
içinde yuvalanmış güçler bu eylemleri, Demirel gibi
üst düzey sorumluların bilgisi dahilinde tezgahladılar,
yönlendirdiler. Aynı dönemde rejim Kürt halkına
karşı tam bir saldırı halindeydi, Kürdistan’da
binlerce köy doğrudan devlet güçleri tarafından
yakıldı, yıkıldı, milyonlarca insanımız
sürgün yollarına düşürüldü.
Sivas kıyımını devlet istese rahatlıkla
önleyebilirdi; ama göz yumdu. Türkeş’in bozkurtları
gibi, Enbakan’ın mücahitleri de o dönemde rejmin yedek
güçleri, cephaneliği idiler. İslamcıların,
şimdi güçlenip ülkenin yönetimini doğrudan kendi
ellerine almak istediler diye, yönetimdeki etkin konumunu
yitirmek istemeyen militarist ve Kemalist kesimin gözünde
“kötü çocuk” olmaları, itilip kakılmaları anlaşılır
bir şeydir. Bizzat Türkeş ve adamları da 12
Eylül darbesinin ardından suçlu gösterilip içeri alınmadılar
mı?. Böylesi bir uygulama da o dönemde bir bölüm solcunun
kafasını karıştırmış, “cunta
faşist ve goşist teröre karşı savaşıyor”
deyip ona hayırhah gözle bakmalarına yol açmıştı..
Militarist ve Kemalist çevrenin sözde laiklik ve çağdaşlık
adına kopardığı gürültüye aldanmamalı.
Değişim ve demokrasi yönündeki en ufak adımları
bile engelleyen bu kesimi çağdaş saymak akla zarar.
Laikliğe gelince, bir dine ve onun tek mezhebine dayalı
Diyanet İşleri Teşkilatı gibi devasa bir
kurumla dinin güdümlendiği bir ülkede laiklikten söz
emek gülünçtür. Ya yine tek mezhebe dayalı zorunlu din
dersleri?. Bu duruma bugüne kadar şu muhterem Kemalist
“laikler” ve de CHP hiç itiraz ettiler mi?. Hatta bu durum
düpedüz onların eseri değil mi?. Bunu en başta,
şu 84 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca inançları
yasaklı olan Alevilerin bilmesi gerekir.
Yazarın önceki yazılarından:
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç
sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|