Orman
yangınları kimin işi?
Kemal Burkay
Şu günlerde Türkiye’nin birçok yeri, İstanbul,
Ege ve Akdeniz sahilleri dahil, sıcaktan kavruluyor.
Son yıllarda yazlar daha bunaltıcı sıcaklara
sahne oluyor. Bilim adamları bunun dünyanın giderek
ısınmasından kaynaklandığını
belirtiyorlar. Nedenleri ise malum: Doğanın sorumsuzca
kirletilmesi, yıldan yıla atmosfere artan miktarlarda
karışan karbon gazı, bu yüzden koruyucu ozon
tabakasının zayıflaması vs… Söz konusu
iklim değişikliği, aynı zamanda dünya
ölçüsünde daha çok sayıda güçlü fırtınalara,
sellere ve su baskınlarına yol açıyor.
Türkiye ise atmosferin kirlenmesine en çok katkıda bulunan
ülkelerden biri.
Söz konusu sıcaklarla birlikte orman yangınları
da daha sık görülüyor ve Türkiye’nin zaten bol olmayan
ormanları yanıyor, ülke çölleşiyor. Bu günlerde
Türk televizyonlarını izleyen herkes, tutuşan
orman manzaralarını, onları söndürmek için
koşuşturan insanları, arazösleri, uçakları
seyrediyor ve spikerlerin, habercilerin bu konuya ilişkin
heyecanlı konuşmalarını izliyor.
Söz konusu orman yangınları, kavrulan ağaçlar,
hayvanlar ve toprak, kuşku yok, ülkesini ve doğayı
seven insanların yüreğini sızlatıyor.
Bunun için yangının sizin ülkenizde olması
da gerekmiyor. İspanya’da, Afrika’da, Amerika’nın
Kaliforniyasında da olsa, insan olan için üzücü.
Ne var ki, Türk televizyonlarını ve gazetelerini
izlerken, bu yangınlarla ilgili olarak bir şey ilgimizi
çekiyor. Spikerler dahil, bazı kişiler orman yangınlarını
da ”terör örgütü”ne ve o ad altında Kürtlere fatura etmeye
kalkışıyorlar… Zaten geri zekalılıkla
malul ve Kürt düşmanlığıyla koşullanmış
pek çok kişi de hemen, şehit haberlerinin ardından
yaptığı gibi, ”vuralım, kıralım,
yok edelim!” diye naralar atıyor.
Başka pek çok konuda olduğu gibi, bunda da öfkeyi
böyle bir hedefe yöneltmek, bu baylar için belki işin
kolayı, belki hoş; ama bunun kanıtları
ne?
Bu kavurucu sıcaklarda Akdeniz çevresindeki birçok ülkede
yangınlar çıkıyor. Besbelli bunun çeşitli
nedenleri var. Yağmurlu, fırtınalı havalarda
yıldırım düşmesi, ya da elektrik kontağıyla
çıkabileceği gibi ihmalden, örneğin atılan
sigara izmariti veya piknik ateşinden de çıkabiliyor.
İsveç gibi Kuzey’de, bol yağmurlu ve serinliği
ile ünlü bir ülkede bile yazları sıkça orman yangını
görülebiliyor. Üstelik bu ülkenin insanı sigarasının
izmaritini öylesine ortaya atmayacak ve piknik ateşini
söndürmeden bırakmayacak kadar da tertipli, düzenlidir.
Buna rağmen yazın yangına karşı önlem
olarak zaman zaman bu ülkede piknik ateşi yasaklanır.
Öte yandan, özellikle Türkiye gibi ülkelerde sık sık
anız yakma sonucu ya da ormandan tarla açma amacıyla
yangın çıkabiliyor ya da çıkarılıyor.
Sahil kesimlerinde ise gözü doymaz arsa spekülatörleri bunu
özellikle yapıyorlar. Yani yangınların bir
bölümü sabotaj ürünü olsa bile, sabotajcıyı aramak
için öyle uzağa gitmeye gerek yok. Yıllardır
bu işi yapanlar biliniyor. Ama bu tipler, şimdi
dikkatleri başka yana çevirmek, kendilerini gizlemek
için kolay bir hedef buldularsa, o başka.. Bu da bir
gerçek. Geçen yıl bir Türk turist rehberi bile, japon
rakibini saf dışı etmek için, ”PKK’yı
övdü, bayrağımıza hakaret etti!” diye adamı
dövüp ortalığı ayağa kaldırmamış
mıydı?..
Bütün bunlar biliniyor. Ve bütün bunlar bilinirken, yangın
çıkar çıkmaz, ortada bir kanıt da yokken, herhangi
bir kundakçı ”terörist” yakalanmamışken, ”terör
örgütü” denen günah keçisini ve onunla birlikte tüm Kürtleri
hedef göstermek nasıl bir tutumdur. Bunu bu ülkede bol
sayıdaki provokatörler yapsa bile, çok sayıdaki
TV ve gazete sorumlularının, habercilerin, spikerlerin,
programcıların, yorumcuların yapması nasıl
bir şedir? Zaten yıllardır yapılan terör
edebiyatı, kaynatılan cadı kazanları,
kışkırtılan duygular yüzünden insanlar
burunlarından solurken, sağda solda linç olayları
yaşanırken, böylesi bir tutum, sorumsuzca olmanın
ötesinde vicdansızca değil midir?
Yoksa bu ülkede provokatörlerle böyleleri arasında bir
fark kalmadı mı?..
* * *
Öte yandan bu mevsimde, baylarımızın ”Doğu
ve Güneydoğu” dedikleri Kürdistan’da da sık sık
yangın çıkar. Şırnakta, Bingöl’de, Dersim’de…
Şu günlerde yine Cudi Dağı ve Genç yöresi yanıyor.
Üstelik bu yangınların kundakçısı sır
değil, bizzat devletin güvenlik güçleri… Tank ve top
ateşiyle, napalmla yakıyor, kendi elleriyle tutuşturuyorlar.
”Teröriste karşı savaş” adı altında,
ya da ”içinde terörist barınmasın” diye yapıyorlar
bunu… Üstelik bu yangınları söndürmek için devlet
uçak ya da arazös vermediği gibi, köylülerin ve belediyelerin
kendi imkanlarıyla onları söndürmeleri bile yasak.
Bu nedenle, yüzlerce yıl içinde yetişmiş güzelim
meşe ormanları ve öteki bitkiler, hayvanlarla birlikte
köylülerin ekinleri, zaman zaman evleri de birlikte yanıyor.
Geçtiğimiz 15-20 yıl içinde doğrudan yakılıp
yıkılan binlerce köy ve onlarca kasaba bir yana…
Türkiye’yi yönetenler buraya, yani Kuzey Kürdistan’a da ”ülkemiz”
diyorlar ve ”bir karış toprağını,
bir çakıl taşını kimseye vermeyiz!” türünden
laflar etmeyi pek seviyorlar.. Belki bıyık altından
gülerek, belki sırıtarak ”Kürtler kardeşimizdir”
de diyorlar… Peki insan ülkesine, ya da kardeşine bunu
yapar mı?
İşin ilginci, Türk medyasının Kürdistan’daki
yangınlarla ilgili olarak hiçbir haber yapmaması,
onlardan söz bile etmemesi; görmemesi, duymaması!
Demek ki orası ”ülkemiz” değil… Hatta, yangınına
üzülecek kadar ”dost” bir ülke bile değil!
* * *
Normal bir toplum, normal bir toplumun yöneticileri, basın
mensupları, yorumcuları yangın sorununa sağduyu
ile yaklaşır. Yangın çıkmadan önce önlemler
alır, çıktıktan sonra ise söndürmek için hızla
harekete geçer.
Bu önlemler uzun ve kısa vadelidir. Uzun vadeli olarak,
doğayı ve atmosferi kirletmemek, dünyamızda
doğal dengeyi bozucu davranışlardan kaçınmak,
böylece yıkıcı iklim değişikliklerine
fırsat vermemek. Toplumu bu yönde aydınlatmak. Daha
çocuk yaştan başlayarak aile içinde, okulda çocukları
ve gençleri bu konuda eğitmek, doğasever yapmak.
Medya ise, etnik kışkırtıcılık
yapacağına bu aydınlatma, eğitme işinde
tüm topluma yönelik olarak önemli bir rol oynayabilir.
Böylesi bir eğitim ve doğa sevgisi, insanları
daha sorumlu davranmaya iterek yangın nedenlerini azaltacaktır.
Buna rağmen yangınlar çıkabilir ve buna da
hazırlıklı olmalı. Bu ise yeter miktarda
yangın söndürme aracına, bunun için eğitilmiş
kadrolara sahip olmayı gerektirir.
Bir-iki yıl öncesi Türkiye’nin yangına müdahale
edecek uçakları yoktu. Şimdi biraz var, ama yetmediği
ortada. Demek ki Türkiye, yüzlerce savaş uçağı,
savaş gemisi, tank, top, panzer ve füze alacağına,
ülkenin kaynaklarını bu yıkıcı araçlara
yatıracağına, kaynaklarını eğitime,
sağlığa, iş alanları yaratmaya ve
benzer olumlu, yapıcı işlere yöneltebilir;
bunca askeri harcamanın küçücük bir bölümüyle yeterli
yangın söndürme uçakları, arazösler alabilir, itfaiye
teşkilatını güçlendirebilir.
Bunun içinse barışçı bir anlayış,
yani kafaların değişmesi gereklidir. İçerde
ve dışarda barış…
Ama herhalde bu, yani kafaları değiştirmek,
barış istemek, demokrat düşünmek yangın
söndürmekten çok daha zor bir iş.. Bunun için Kürtlerin
varlığını ve Kürt sorununun adil, eşitlikçi
çözümünü benimsemek gerekir. Kürdistanı yakıp yıkacak,
Kürt halkını kıyacak, kitleler halinde sürecek
kadar Kürtlere karşı kin ve nefrete boğulmuş,
gözleri dönmüş olanların kendilerini değiştirmeleri
kolay mı?.
Öyle görünüyor ki, bazılarının değişmesi,
kurdun ve sırtlanın değişmesinden daha
zor…
Yazarın önceki yazılarından:
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç
sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|