PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Seçimlerde Türkiye solu,
Kürt Ulusal hareketi

Kemal Burkay

Kimi yorumcular, tüm olup bitenlere rağmen, hala CHP’den “sol” diye söz ediyorlar. CHP’nin şu uyduruk “ortanın solu” macerası da dahil, bu örgüt hiçbir zaman “sol” diye adlandırılmaya hak kazanmadı. Onun bir türevi ve Ecevit’in eseri olan DSP de. Ecevit’in, ahir zamanında MHP ve ANAP’la koalisyon kurması, son seçimlerde ise Baykal’ın MHP ile koalisyona yeşil ışık yakması boşuna değil. Onları birbirinden ayırmak zor. Bunların solculuğu milliyetçi, diğer bir deyişle nasyonal solculuk..

Türkiye’nin, kökleri tek parti diktatörlüğünden değil de işçi sınıfı hareketinden gelen ve Marksizmden etkilenen solu ise, -ki bu sosyalist soldur- 12 Eylül’de yediği darbenin ve sosyalist sistemin 1980’li yılların sonunda yaşadığı çöküntünün etkisiyle ufaldı, etkisizleşti. Kendisini yenileyemedi ve toplumda bir seçenek olmayı başaramadı. Bu yüzden, son seçimlerde sosyalist, demokrat ve değişimden yana olan insanlar, oy verecekleri bir sosyalist veya sosyaldemokrat partinin yokluğunu bir kez daha hissettiler.

Kitleler gel geç umutlarla, ya da umutsuzca, düzen partileri arasında gidip geldikçe böylesi bir kitlesel partiye ihtiyaç günden güne büyüyor. Son seçimlerde bu çok daha belirgin biçimde görüldü. Birçok aydın, bağımsız adaylar Baskın Oran ve Ufuk Uras’ı destekledi.

Böylesi bir kitlesel partiyi yaratmaksa, bir yandan CHP ve DSP türü, solculukla, sosyaldemokratlıkla ilgisi olmayan örgütleri kendi kaderleriyle baş başa bırakmayı, öte yandan da sosyalist solun, son 30-40 yıldaki büyük değişimden, sosyalist sistemin çöküşünden dersler çıkarıp kendisini yenilemesini gerektirir. Ne yüz yıl ne de kırk yıl öncesinin sloganlarıyla siyaset yapılmaz. Her bir olayın ve sorunun özgün durumunu göz önüne almaksızın AB ve ABD karşıtlığını ilke haline getiren bir sol, toplumun demokrasi ve değişim mücadelesine cevap veremez. Nitekim Türkiye solu bu tutumla Afganistan’da Taliban’ı, Irak’ta Saddam’ı ve El Kaide’yi destekler duruma düştü. Bu politika solun önemli bir bölümünü ırkçılarla, “ulusalcı” denen şovenlerle yan yana itti.

Kısacası, kitleselleşmek ve Türkiye politikasında bir seçenek olmak için solun önce kendi ezberini bozması gerekiyor.

Aynı şey, belli bir kitleselliği yakalamış DTP’ye rağmen, Kürt ulusal hareketi için de söz konusudur. Geçmişte yaptıklarının ne olup olmadığı bir yana, özellikle Öcalan yakalandıktan sonra, PKK’nın ve onu legal planda izleyen örgütlerin politikaları daha da bulanıklaştı. Öcalan’ın İmralı’da rejime tam bir hizmet sunduğu malum. Ne yazık ki örgütü de onu izledi ve rejimin güdümüne, tam bir karmaşanın içine düştü. Öyle ki DTP’nin eş başkanı Aysel Tuğluk, sömürgeci rejimin has sözcüleri gibi, Kürt ulusunun varlığını yok sayan, yok etmeye çalışan üniter devleti ve Kemalizmi açık açık savunuyor, hatta Türk devletinin güneyi işgal planlarına, bu militarist ve yayılmacı projeye bile destek veriyor. Sözde barış ve demokrasi adına izlenen bu politika, Kürt halkı açısından trajikomiktir. Böyle bir anlayış Kürtleri nasıl temsil edebilir?

Aysel Tuğluk’un rejimin bağnaz ve ılımlı sözcülerinin dikkatini çekmesi ve onlar tarafından alkışlanması boşuna değil. Ancak burada yine de bir terslik var. Bundan dolayı eğer biri alkışlanacaksa, bu öncelikle İmralı’daki Öcalan’dır. Çünkü Tuğluk’un yaptığı bir yenilik yok, o yalnızca “önderi” bellediği Öcalan’ın, yani bir suflörün dediklerini tekrarlamakta. Türk medyası, bir yandan Öcalan için “terörist başı” nitelemesini ısrarla kullanıp onun ilk günden teslim olduğunu, rejimin hizmetine girdiğini, Türk devletinin direktiflerine uygun olarak örgütünü ve Kürt hareketini pasifize etmek –zaman zaman da terörize etmek- için kullanıldığını, yani rejim açısından “ideal bir Kürt” olduğunu yıllardır görmezden geliyor da, Aysel Tuğluk’u, bu “iyi Kürt”ü ansızın keşfediyor! Bir kez daha tam bir ikiyüzlülük…

Rejim belli ki, Türkiye emekçilerine sol diye CHP ve DSP gibilerini pazarlarken Kürtlere de, teslim aldığı, ehlileştirdiği bir örgüt sunmaya çalışıyor. Onun bu tür tilkice politikalar izlemesi gayet doğal. Ama solun ve Kürt ulusal hareketinin bu çıkmazdan kurtulması, kendisini temsil edecek tutarlı, ilkeli örgütler yaratması, var olanları güçlendirmesi gerek.

DTP yüzde 10 engelini aşmak için son seçime bağımsız adaylarla girdi. Bence bu doğruydu ve başarılı da oldu. Ama bu tek başına yetmez. Sorun sadece meclise girmek değil, oraya girenlerin gerçekten Kürt halkının çıkarlarını savunur, istemlerini dile getirir nitelikte olmalarıdır. Bu olmayınca, AKP’den seçilenlerle DTP’den seçilenlerin farkı ne? Üstelik, eğer Öcalan politikaları izlenecekse bu daha da kötü, kuzu postuna bürünmüş kurt kadar kötü..

Gerek PKK’yı, gerek yandaş legal örgütleri İmralı’dan, devletin koruyucu kanatları altında rahat rahat yönetmeyi sürdüren Öcalan, geçen seçimde HADEP’in bağımsız aday göstermesini engellemişti. Bu kez de engellemeye çalıştı. Bu elbet, kişisel olarak onun değil, onu İmralı’da yönetenlerin politikasıydı… Ama bu kez DTP’de, Öcalan’a rağmen, bağımsız aday gösterme eğiliminin güçlü olduğu görülünce, taktik değiştirip bağımsız adaylara onay verildi ve “denetlenebilir, söz dinler” unsurları seçtirme yöntemi devreye kondu. Yani bir taşla iki kuş vurma hesabı.. Seçilenler, en azından onların bir bölümü, Aysel Tuğluk gibileri, hem Kürtler adına parlamentoya taşınmış olacak, ele güne karşı “işte Kütler de temsil ediliyor” denecek, hem de onlar gerçekte Kürtlere değil, baskıcı devlete, onun politikalarına hizmet edecekler…

Nitekim bağımsız adayların tespiti, illere göre dağılımı bile öylesine isabetsiz, karman çorman yapıldı ki, sanki DTP bile bile kendi ayağına ateş etti. Diyarbakır gibi bir merkezde hiçbir Diyarbakırlı adayın gösterilmemesi ilginç değil mi?.

Elbet, DTP listesinden seçilen tüm bağımsızları tanımıyorum, umarım içlerinde gerçekten değerli, kararlı ve sistemin kendilerine biçtiği role göre değil, Kürt halkının istemlerine göre davranacak olanlar da vardır.

İzlenen teslimiyet politikasına ve tüm bu oyunlara rağmen Kürt halkı bağımsız adaylara yine de iyi oy verdi. Yurtsever kesim için başka seçenek yoktu. Diğer yurtsever Kürt çevreleriyle ittifak yapılsa, adaylar isabetli biçimde seçilip illere dağılsa, teslimiyet politikaları değil de Kürt halkının istemleri yüreklice savunulsa bu başarı çok daha büyük olurdu; büyük ihtimalle Kürt halkından AKP’ye oy gitmez, tersi olurdu.

Kürtlerin diğer partisi, DTP kadar kitlesel olmayan, ama ulusal çıkarlara uygun bir politika izleyen, son kongresinde programına federal çözümü de alan HAK-PAR’ın bu seçimlere girmemesi ise üzerinde durulması gereken bir başka dram. Oysa seçimlere girme hakkını elde etmişti. Bu seçimlere parti olarak girse, programındaki demokrasi ve değişimden yana tüm istemlerle birlikte, Kürt sorununun federal çözümünü de dile getirseydi seçimlere renk katar ve bir boşluğu doldururdu. Birçok yurtsever, sosyalist insanımız da oyunu yürek rahatlığıyla verecek bir örgüt bulurdu.

Elbet, HAK-PAR barajı aşacak kadar oy alamazdı, belki çok oy da alamazdı. Ama sorun parlamentoya mutlaka milletvekili sokmak değildi.

Ne var ki HAK-PAR seçim politikasını DTP ile ittifak üzerine kurdu, bu olmayınca da baraj engelini gerekçe göstererek seçimlere girmedi. HAK-PAR’ın politikasını DTP’ye endekslemesi, hele hele DTP üzerindeki Öcalan ve PKK etkisi göz önüne alındığında, olacak şey değildi. Bunun yürümeyeceğini, DTP’nin onları “meclise taşımayacağı”nı bilmemek için oldukça saf olmak gerekti..

Bu iş yürümeyince de HAK-PAR’ın seçimlere girmemesi, baraj ya da başka engeller, örneğin yetersiz maddi güç yüzünden olsun, haklı görülemez. Bir dava partisi bu tür sıkıntılarla boğuşmasını bilmeli.

Öte yandan, bu olumsuz durum salt, her şeye rağmen ayakta kalan, örgütlü mücadeleyi sürdüren, direnen, HAK-PAR içindeki bir avuç sosyalist ve yurtseverin eksiği, kusuru değil, bir bütün olarak Kürt ulusal hareketinin zaafı. Bu hareket yıllar önce, Öcalan eliyle sahneye konan bu kurt oyununu teşhis edip engelleyemedi. Teşhis edenlerin uyarılarına ise aldırmadı. Şimdi her şey ayna gibi ortaya çıktıktan sonra bile, hala PKK boyunduruğundan kurtulmayı, Kürt halkının gerçek istemlerini, çıkarlarını temsil eden yurtsever, demokrat, kitlesel bir seçenek yaratmayı başaramıyor. Sorun da bu işte.

Yalnızca rejimi, ya da  Öcalan’ı ve PKK’yı eleştirmekle olmuyor. Yapılacak iş asıl böyle bir seçeneği, yurtsever kitlesel örgütü oluşturmak için el ele vermek, en azından bunun için çaba gösterenlere destek vermektir.

Yazarın önceki yazılarından:

22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
 
PSK Bulten © 2007