Kendisine Dokunulunca
Aklına Hukuk Ve Demokrasi Gelenler
Mesud Tek
Türk politikacılarının, demokrasi ile ilgili
sözlük hazinesine azımsanmayacak katkıları
var.
Bunların başında, başbakanların
yurtdışına giderken ya da yurtdışında
iken söylediklerine atfen dile getirilen “yurtdışı
demokratı”, “havada demokrat”, “uçak demokratı”
ve benzerleri geliyor.
Bir de kendisine dokunulduğunda demokrasi aşığı
kesilenler var ki, bu tanım, AKP’nin Yargıtay Başsavcısı’nın
kapatma davası açtıktan sonraki tavrına, değim
yerindeyse cuk diye oturuyor.
Türkiye, “bana değmeyen yılan bin yaşasın”
atasözünün revaçta olduğu bir ülke.
Böylesi bir ülkede, politikacıların, kendilerine
dokunulduğunda demokrasi ve hukuku hatırlamalarında
şaşılacak bir şey yok.
AKP’nin, yaratmasa dahi, iktidarı döneminde varlığına
karşı sesini çıkartmadığı, görmezden
geldiği ve bazen da semirmesine hizmet ettiği “yılan”,
kendisine yönelince, demokrasiden, siyasi iradeden, hukukun
üstünlüğünden bahsetmesi, kimseye inandırıcı
gelmiyor artık.
AKP hakkında açılan kapatma davasının
neden olduğu siyasi sarsıntı ve ilişkin
tartışmalar, bir kez daha ortaya koyuyor ki, “demokrasi
ve hukuk herkese lazım” söylemini, sık-sık
Türk politikacılarına hatırlatmak gerekiyor.
AKP yetkilileri ve Başbakan, kapatma davasıyla
ilişkin olarak konuştuklarında, yargının
halkın iradesine müdahalesinden bahsediyorlar.
Oysa yargının halkın iradesine müdahalesi
AKP hakkında açılan kapatma davası ile başlamadı
ki.
AKP, devamı olduğu, içinden geldiği geleneğin
4 partisinin (Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi,
Refah Partisi, Fazilet Partisi) kapatıldığını
unutmuş olamaz.
Bunca deney ve badireden sonra, AKP’nin, parti kapatılmasının
önleyecek yasal tedbirleri almak, AB kıstaslarına
uygun yasal düzenlemeleri gerçekleştirmek yerine, bazı
palyatif tedbirlerle yetinmesi, sadece ve sadece “yılan”ın
kendisine değmeyeceğine olan inancından değil,
aynı zamanda “yılan”ı kendi çıkarları
doğrultusunda kullanma arzusundandır.
Başbakan’ın, parti başkanlarını
birer padişaha çeviren Partiler Yasası’nın
değiştirilmesini, temsilde adaletin sağlanması
için yüzde onluk seçim barajının kaldırılmasını
isteyenlere verdiği cevap, AKP’nin “yılan”dan faydalanma
arzusunu ortaya koymaktadır: “Bu yasaları biz çıkartmadık!..”
AKP’nin, kendisine dokunmayanların bin yaşamasını
istediğini gösteren bir başka örnek, DTP’ye yönelik
tavrıdır.
DTP’ye açılan kapatma davasına, adet yerini bulsun
diye karşı çıkan, karşı çıkarken
de “onlar da PKK ile ilişkilerini kesmiyorlar, PKK ve
terörünü mahkum etmiyorlar” diyerek savcılık iddianamesini
onaylayan AKP, DTP’nin de halkın bir kesiminin iradesini
temsil ettiğini, yargının bu iradeye de müdahale
etme hakkının olmadığını görmezden,
bilmezden geliyor.
Kısaca, hedef kendisi olmayınca, AKP, demokrasi,
hukuk, halkın iradesi ve benzeri konulardaki ihlallerde,
üç maymunları oynuyor, oynamaya devam ediyor.
AKP hükümeti, 22 Temmuz seçimleri öncesi, Genelkurmay’ın
kendisine yönelik e-muhtırasına karşı
sesini yükseltmişti.
AKP, Güney Kürdistan’a yönelik son kara operasyonunda, daha
fazla savaşmadığı, daha çok kan dökmediği
için Genelkurmayı eleştiren CHP ve MHP’ye verilen
muhtıraya karşı ise sessiz kaldı.
Oysa muhtırayı veren Genelkurmay aynı Genelkurmay
idi; her iki muhtıra da ordunun siyaset üzerindeki vesayetini
açığa vuran kaba müdahaleydiler.
Öte yandan, Türk yargı sisteminden şikayet etmesi
gereken en son kesim, AKP’dir.
AKP, tüm karşı çıkışlara, istifasını
isteyen tüm çağrılara karşın, “301 Cemil”i
Adalet Bakanı olarak tuttu.
Şemdinli’de “iyi çocuklar” ile hamisine dokunma cesareti
gösteren savcının perişan olmasına onay
verdi, “iyi çocukları” cezalandıran mahkemeyi dağıttı;
üyelerini değişik yerlere atadı.
Yargı reformu taleplerine kulaklarını tıkayan,
AB’nin, Türk yargıçların Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararları çerçevesinde eğitilmesi talebini yerine
getirmek için kılını dahi kıpırdatmayan
AKP’nin, yargıdan ve yargının siyasallaşmasından
şikayetçi olmaya hakkı yok.
Refah Partisi’nin kapatılmasına yol açan 28 Şubat
sürecinde, yüksek yargı üyelerinin Genelkurmay brifingleriyle
aydınlandıklarını, generallerden talimat
aldıklarını bilen, bilmesi gereken AKP’nin,
yargı reformu konusunda kulağının üstüne
yatmasının bir çok nedeni vardır.
Kanımca, nedenlerin en önemlisi, AKP’nin devletle bütünleşmesi,
giderek devlet partisi haline gelmesidir.
Nalıncı keseri gibi kendine yontma konusunda uzman
olan AKP, kapatma davasının neden olduğu sarsıntıyı
da kendine yontmak istiyor.
AKP’nin, mazlumu, Kemalistlerin zulmüne uğramış
parti rolünü oynamayı sürdürerek, bunu yerel seçimlerde
oya çevirmeyi amaçladığına kuşku yok.
AKP, başta Diyarbakır olmak üzere, DTP’nin elinde
olan belediye başkanlıklarını ele geçirmek
istiyor.
Erdoğan bunun startını, 22 Temmuz seçimleri
sonrası yaptığı ilk konuşmada verdi.
AKP’nin mazlumu oynamanın yanı sıra, devletin
olanaklarını da kullanacağı kesin.
Değim yerindeyse, Kürtlerin önümüzdeki yerel seçimlerde
işleri daha da zor.
Yerel yönetimlerde kazanılan mevzilerin korunması
için, mevzileri kendisine dokunulduğunda demokrasiyi,
hak ve özgürlükleri hatırlayanlara kaptırmamak için,
legal Kürt siyaseti, 22 temmuz seçimlerinden dersler çıkartarak
birlikte davranmalıdır.
AKP’ye açılan kapatma davası bir kez daha gösterdi
ki, demokratikleşme paketi bir bütündür.
Bu alanda yapılan kısmi iyileştirmeler, atılan
yarım yamalak adımlar sorunu çözmüyor; bataklığı
kurutmuyor, “yılanı” etkisiz hale getirmiyor.
Diğer yandan kapatma davasının AKP’yi bir
kez daha yol ayrımına getirdiğini söylemek
mümkün.
AKP, meclisteki çoğunluğuna, meclis dışındaki
desteğe, uluslar arası arenadan gelen dayanışmaya
dayanarak, ülkeyi değişim ve demokrasi yoluna mı
sokacak, Türkiye’nin çok sesli, çok renkli yapısına
uygun, yeni ve sivil bir anayasa mı yapacak, AB Katılım
Ortaklığı Belgesi’nin gereklerini yerine mi
getirecek?
Yoksa, girdiği devletleşme yoluna devam mı
edecek?
Bugüne kadar yaptıkları, demokratik mücadele geleneğine,
köklü değişimin gerektirdiği program ve ufka
sahip olmaması, AKP konusunda iyimser olmamızı
engelliyor.
Ama benim gönlüm yine de AKP’nin birinci yola girmesinden,
AB sürecinden kopmamasından yana..
Yazarın
önceki yazılarından:
Hasan
Cemal, Çocuk ve Berekete Dair
Haydi
Şaşırt Bizi Erdoğan!..
Kara Harekatı ve Acı
Gerçeklerimiz
Türk
Medyası, Çifte Standart ve Çocuk
“Türk
Devleti İnsanlık Suçu İşliyor”
Zorlukların
Üstesinden Gelmek İçin..
Allah
Söyletiyor!.
Sevinmek İçin Erken
“Gelin
Canlar Bir Olalım”
Havuç-Sopa
ve AKP’ye Dair
“Hak
İçin Haklıdan Yana Olmak”
Sorti,
Bombalama ve Bilime Katkıya Dair..
"Müslüman
Mahallesinde Salyangoz Satmak"
"Ya
Hezar Ya Sıfır"
Erdoğan
ve Nobel
Baykal’ın
Başına Düşen Taş
Samimiyet
Sınavı-2
Türkiye
Paşalar Cumhuriyeti
PKK
Ateşkes İlan Etmelidir (*)
Tezkere
ve Kararlılık
Çıkmaz
Sokak
Olması
Gereken..
Kemalizm
İçin Kaygılanmak Kimin İşi?
Perşembenin
Gelişi
Gerginlik
Kapıda
Sözcüklerin
Önemi!..
Şeyh
Elo’nun Söyledikleri..
Bölücü
Masalları
Kıyamet
Koparken...
Anayasa
ve Kürtler
Qandil’e
Uzanmanın Ne Gereği Var?..
Çuvaldızı
Kendimize Batırmalıyız
Seçimler
ve Sonrası..
Rektörün
Tuttuğu Ayna
Öcalan
İçin Fırsat
Sular
Giderek Isınırken..
Lafla
Peynir Gemisi Yüzdürmek..
“İyi
Çocuklar”a İş Çıktı
Polis
Devleti
Papatya
Falı
İran-ABD
İlişkileri Açısından Ortadoğu
Zorlu
Süreç
Hazır
Başlamışken..
“Ne Şeriat Ne Darbe”
Malatya Katliamı ve Uğur Kaymaz
Bir
Kez Daha Birlik Üstüne
Bremen
Mızıkacıları
Şehidler Günü
Bağımsız
Kürdistan
Newrozu
Özüne Uygun Kutlamak İçin..
Malumun
İlani
Evren
Vakası ve Eli Taşın Altına Koymak
Kürtlere Ateş Etmek Serbest..
Davul
ve Tokmak
Atı
Arabanın Önüne Koymak
Milliyetçilik
Yarışı
Ben
Erdoğan Hayranıyım!..
Katil
Kim?
Zor
Günler
Samimiyet
Sınavı
Yeni
Yıl
Ankara
Kriterleri-2
Geç
Olmadan
Gelenek
“Ne
Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir
Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol
mü?
Demokrasi
Hayalleri
Yasaklamak
Erken
Ölüm
Törkiş
İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her
ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar
Cumhuriyeti”
Cadı
Kazanı
Sıcak
Günler
Başbakan’ın
TİT Aşkı
“Bayrak
Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil
Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık
Üçüzler
Kirlenme,
Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya
Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta
İsrar
“İyi
Çocuk”lar Cenneti..
Filmi
Başa Sarmak
Erdoğan’ın
Sınavı
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|