PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Kendisine Dokunulunca
Aklına Hukuk Ve Demokrasi Gelenler

Mesud Tek

Türk politikacılarının, demokrasi ile ilgili sözlük hazinesine azımsanmayacak katkıları var.

Bunların başında, başbakanların yurtdışına giderken ya da yurtdışında iken söylediklerine atfen dile getirilen “yurtdışı demokratı”, “havada demokrat”, “uçak demokratı” ve benzerleri geliyor.

Bir de kendisine dokunulduğunda demokrasi aşığı kesilenler var ki, bu tanım, AKP’nin Yargıtay Başsavcısı’nın kapatma davası açtıktan sonraki tavrına, değim yerindeyse cuk diye oturuyor.

Türkiye, “bana değmeyen yılan bin yaşasın” atasözünün revaçta olduğu bir ülke.

Böylesi bir ülkede, politikacıların, kendilerine dokunulduğunda demokrasi ve hukuku hatırlamalarında şaşılacak bir şey yok.

AKP’nin, yaratmasa dahi, iktidarı döneminde varlığına karşı sesini çıkartmadığı, görmezden geldiği ve bazen da semirmesine hizmet ettiği “yılan”, kendisine yönelince, demokrasiden, siyasi iradeden, hukukun üstünlüğünden bahsetmesi, kimseye inandırıcı gelmiyor artık.

AKP hakkında açılan kapatma davasının neden olduğu siyasi sarsıntı ve ilişkin tartışmalar, bir kez daha ortaya koyuyor ki, “demokrasi ve hukuk herkese lazım” söylemini, sık-sık Türk politikacılarına hatırlatmak gerekiyor.

AKP yetkilileri ve Başbakan, kapatma davasıyla ilişkin olarak konuştuklarında, yargının halkın iradesine müdahalesinden  bahsediyorlar.

Oysa yargının halkın iradesine müdahalesi AKP hakkında açılan kapatma davası ile başlamadı ki.

AKP, devamı olduğu, içinden geldiği geleneğin 4 partisinin (Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi) kapatıldığını unutmuş olamaz.

Bunca deney ve badireden sonra, AKP’nin, parti kapatılmasının önleyecek yasal tedbirleri almak, AB kıstaslarına uygun yasal düzenlemeleri gerçekleştirmek yerine, bazı palyatif tedbirlerle yetinmesi, sadece ve sadece “yılan”ın kendisine değmeyeceğine olan inancından değil, aynı zamanda “yılan”ı kendi çıkarları doğrultusunda kullanma arzusundandır.

Başbakan’ın, parti başkanlarını birer padişaha çeviren Partiler Yasası’nın değiştirilmesini, temsilde adaletin sağlanması için yüzde onluk seçim barajının kaldırılmasını isteyenlere verdiği cevap, AKP’nin “yılan”dan faydalanma arzusunu ortaya koymaktadır: “Bu yasaları biz çıkartmadık!..”

AKP’nin, kendisine dokunmayanların bin yaşamasını istediğini gösteren bir başka örnek, DTP’ye yönelik tavrıdır.

DTP’ye açılan kapatma davasına, adet yerini bulsun diye karşı çıkan, karşı çıkarken de “onlar da PKK ile ilişkilerini kesmiyorlar, PKK ve terörünü mahkum etmiyorlar” diyerek savcılık iddianamesini onaylayan AKP, DTP’nin de halkın bir kesiminin iradesini temsil ettiğini, yargının bu iradeye de müdahale etme hakkının olmadığını görmezden, bilmezden geliyor.

Kısaca, hedef kendisi olmayınca, AKP, demokrasi, hukuk, halkın iradesi ve benzeri konulardaki ihlallerde, üç maymunları oynuyor, oynamaya devam ediyor.

AKP hükümeti, 22 Temmuz seçimleri öncesi, Genelkurmay’ın kendisine yönelik e-muhtırasına karşı sesini yükseltmişti.

AKP, Güney Kürdistan’a yönelik son kara operasyonunda, daha fazla savaşmadığı, daha çok kan dökmediği için Genelkurmayı eleştiren CHP ve MHP’ye verilen muhtıraya karşı ise sessiz kaldı.

Oysa muhtırayı veren Genelkurmay aynı Genelkurmay idi; her iki muhtıra da ordunun siyaset üzerindeki vesayetini açığa vuran kaba müdahaleydiler.

Öte yandan, Türk yargı sisteminden şikayet etmesi gereken en son kesim, AKP’dir.

AKP, tüm karşı çıkışlara, istifasını isteyen tüm çağrılara karşın, “301 Cemil”i Adalet Bakanı olarak tuttu.

Şemdinli’de “iyi çocuklar” ile  hamisine dokunma cesareti gösteren savcının perişan olmasına onay verdi, “iyi çocukları” cezalandıran mahkemeyi dağıttı; üyelerini değişik yerlere atadı.

Yargı reformu taleplerine kulaklarını tıkayan, AB’nin, Türk yargıçların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde eğitilmesi talebini yerine getirmek için kılını dahi kıpırdatmayan AKP’nin, yargıdan ve yargının siyasallaşmasından şikayetçi olmaya hakkı yok.

Refah Partisi’nin kapatılmasına yol açan 28 Şubat sürecinde, yüksek yargı üyelerinin Genelkurmay brifingleriyle aydınlandıklarını, generallerden talimat aldıklarını bilen, bilmesi gereken AKP’nin, yargı reformu konusunda kulağının üstüne yatmasının bir çok nedeni vardır.

Kanımca, nedenlerin en önemlisi, AKP’nin devletle bütünleşmesi, giderek devlet partisi haline gelmesidir.

Nalıncı keseri gibi kendine yontma konusunda uzman olan AKP, kapatma davasının neden olduğu sarsıntıyı da kendine yontmak istiyor.

AKP’nin, mazlumu, Kemalistlerin zulmüne uğramış parti rolünü oynamayı sürdürerek, bunu yerel seçimlerde oya çevirmeyi amaçladığına kuşku yok.

AKP, başta Diyarbakır olmak üzere, DTP’nin elinde olan belediye başkanlıklarını ele geçirmek istiyor.

Erdoğan bunun startını, 22 Temmuz seçimleri sonrası yaptığı ilk konuşmada verdi.

AKP’nin mazlumu oynamanın yanı sıra, devletin olanaklarını da kullanacağı kesin.

Değim yerindeyse, Kürtlerin önümüzdeki yerel seçimlerde işleri daha da zor.

Yerel yönetimlerde kazanılan mevzilerin korunması için, mevzileri kendisine dokunulduğunda demokrasiyi, hak ve özgürlükleri hatırlayanlara kaptırmamak için, legal Kürt siyaseti, 22 temmuz seçimlerinden dersler çıkartarak birlikte davranmalıdır.

AKP’ye açılan kapatma davası bir kez daha gösterdi ki, demokratikleşme paketi bir bütündür.

Bu alanda yapılan kısmi iyileştirmeler, atılan yarım yamalak adımlar sorunu çözmüyor; bataklığı kurutmuyor, “yılanı” etkisiz hale getirmiyor.

Diğer yandan kapatma davasının AKP’yi bir kez daha yol ayrımına getirdiğini söylemek mümkün.

AKP, meclisteki çoğunluğuna, meclis dışındaki desteğe, uluslar arası arenadan gelen dayanışmaya dayanarak, ülkeyi değişim ve demokrasi yoluna mı sokacak, Türkiye’nin çok sesli, çok renkli yapısına uygun, yeni ve sivil bir anayasa mı yapacak, AB Katılım Ortaklığı Belgesi’nin gereklerini yerine mi getirecek?

Yoksa, girdiği devletleşme yoluna devam mı edecek?

Bugüne kadar yaptıkları, demokratik mücadele geleneğine, köklü değişimin gerektirdiği program ve ufka sahip olmaması, AKP konusunda iyimser olmamızı engelliyor.

Ama benim gönlüm yine de AKP’nin birinci yola girmesinden, AB sürecinden kopmamasından yana..

Yazarın önceki yazılarından:

Hasan Cemal, Çocuk ve Berekete Dair
Haydi Şaşırt Bizi Erdoğan!..
Kara Harekatı ve Acı Gerçeklerimiz
Türk Medyası, Çifte Standart ve Çocuk
“Türk Devleti İnsanlık Suçu İşliyor”
Zorlukların Üstesinden Gelmek İçin..
Allah Söyletiyor!.
Sevinmek İçin Erken
“Gelin Canlar Bir Olalım”
Havuç-Sopa ve AKP’ye Dair
“Hak İçin Haklıdan Yana Olmak”
Sorti, Bombalama ve Bilime Katkıya Dair..
"Müslüman Mahallesinde Salyangoz Satmak"
"Ya Hezar Ya Sıfır"
Erdoğan ve Nobel
Baykal’ın Başına Düşen Taş
Samimiyet Sınavı-2
Türkiye Paşalar Cumhuriyeti
PKK Ateşkes İlan Etmelidir (*)
Tezkere ve Kararlılık
Çıkmaz Sokak
Olması Gereken..
Kemalizm İçin Kaygılanmak Kimin İşi?
Perşembenin Gelişi
Gerginlik Kapıda
Sözcüklerin Önemi!..
Şeyh Elo’nun Söyledikleri..
Bölücü Masalları
Kıyamet Koparken...
Anayasa ve Kürtler
Qandil’e Uzanmanın Ne Gereği Var?..
Çuvaldızı Kendimize Batırmalıyız
Seçimler ve Sonrası..
Rektörün Tuttuğu Ayna
Öcalan İçin Fırsat
Sular Giderek Isınırken..
Lafla Peynir Gemisi Yüzdürmek..
“İyi Çocuklar”a İş Çıktı
Polis Devleti
Papatya Falı
İran-ABD İlişkileri Açısından Ortadoğu
Zorlu Süreç
Hazır Başlamışken..
“Ne Şeriat Ne Darbe”
Malatya Katliamı ve Uğur Kaymaz
Bir Kez Daha Birlik Üstüne
Bremen Mızıkacıları
Şehidler Günü
Bağımsız Kürdistan
Newrozu Özüne Uygun Kutlamak İçin..
Malumun İlani
Evren Vakası ve Eli Taşın Altına Koymak
Kürtlere Ateş Etmek Serbest..
Davul ve Tokmak
Atı Arabanın Önüne Koymak
Milliyetçilik Yarışı
Ben Erdoğan Hayranıyım!..
Katil Kim?
Zor Günler
Samimiyet Sınavı
Yeni Yıl
Ankara Kriterleri-2
Geç Olmadan
Gelenek
“Ne Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol mü?
Demokrasi
Hayalleri Yasaklamak
Erken Ölüm
Törkiş İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar Cumhuriyeti”
Cadı Kazanı
Sıcak Günler
Başbakan’ın TİT Aşkı
“Bayrak Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık Üçüzler
Kirlenme, Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta İsrar
“İyi Çocuk”lar Cenneti..
Filmi Başa Sarmak
Erdoğan’ın Sınavı
Süreç ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe Un Sermek
Güneyli Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba Öyle mi?
Halepçe Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya Bakmak
Saygı Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm Ve Çürüme
Yavaş Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol General Ve Ağca
Gel De Niyazi Usta’yı Anma

MGK’nin Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı Olmak
Gündemimizin Değişmeyeni..
Fırıldak
15 Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi ve Ortadoğu
İyi Asker
Ayna Tutmak
Alışmakta Fayda Var
Üçüncü Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3 Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3 Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne yazmalı?
DİSK
Zorlu Süreç ve Görevler
Yoğurdu Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in kafası Karışık?
Başbakan Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin Olur"
Sorun Kürt aydınları mı?
Ülkenin Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım

Aydınların Çağrısı ve Geçmişi Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar Damarı
Kürdistan Parlamentosu
“Sözde”
Darısı Başımıza!...
Bayrak ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”

 

    

 

 
 
PSK Bulten © 2008