“Bir Musibet Bin Nasihattan Evladır”
Mesud Tek
Yargıtay Başsavcısı’nın AKP’nin
kapatılması amacıyla Anayasa Mahkemesi’nde
dava açmasıyla başlayan gerginlik ve oluşan
dumanlı hava, mahkemenin iddianameyi kabul etmesiyle
birlikte daha yoğun bir hal aldı.
Konuya ilişkin çok şeyler söyleniyor; yazılıyor.
Ki, bunlar arasında dikkatimi çeken bir-ikisine ilişkin
görüşlerimi dile getirmek istiyorum.
Bazı kesimler ile bir kısım kalemler, AKP
hakkında açılan davanın, aynı zamanda
demokrasiye yönelik yargı darbesi olduğunu belirterek,
demokrasinin korunması adına, kapatma davasına
karşı çıkılması gerektiğini
söylüyorlar.
Ben de öyle düşünüyorum.
Kuşkusuz, kapatma davası en başta AB karşıtlarının,
Türkiye’nin içine kapanık bir ülke haline gelmesini isteyenlerin,
ergenekoncularla benzerlerinin hoşuna gitti; gidiyor.
Bu nedenle, söz konusu kesimlerine sevinçlerine ortak olmamak,
var olan haliyle demokrasi savunmak için kapatma davasına
karşı çıkmak gerekir; bu, AKP’ye destek anlamına
gelse de..
Ama ben aynı zamanda, AKP’nin sanıldığı,
gösterilmek istendiği kadar masum olmadığını
da düşünüyorum.
AKP’nin, gelişmelerin bu noktaya gelmesinin başlıca
sorumlusu olduğunu söylemek haksızlıktır,
elbette.
AKP’nin hükümet olup iktidar olamaması ve bu amaç için
ciddi çabadan kaçınması, O’nu, gelişmelerin
bu noktaya gelmesinde pay sahibi yapmıştır.
AKP, 6 yıllık iktidarı döneminde yeni ve sivil
bir anayasa hazırlamamakla, köklü yargı reformunu
gerçekleştirmemekle bu noktaya gelmenin yolunu açık
tutmuştur.
Ordunun siyaset ve ülke yönetimini üzerindeki vesayetini
azaltmak yerine, Şemdinli Davası’nda olduğu
gibi generallerle uzlaşma yoluna giden, ülkeyi değişim
ve demokrasi yoluna sokacak AB ipine sarılmak yerine,
MHP ve CHP ile milliyetçilik ve devletçilik yarışına
giren AKP, gelişmelere çanak tutmuştur.
“Bir musibet bin nasihattan evladır” denir.
Bazı kalemler, AKP’nin bu atasözüne uygun olarak gelişmelerden
dersler çıkartıp demokratikleşme için gerekli
olanları yapacağına dair iyimser bir hava yaratıyorlar.
Ben bu iyimserliğe katılmıyorum.
Başta AB olmak üzere, özgürlük ve demokrasi yanlılarının
nasihatlarına kulaklarını tıkayan AKP’nin,
açılan dava musibetinden ders aldığını
söylemek mümkün değil.
Davanın açılmasından sonra gösterdiği
tavır ve söylemleri, AKP’nin tüm mesaisini demokrasiyi
korumak yerine, kendisini kurtarmaya harcadığını
gösteriyor.
Düşüncelerini dile getiren DTP’lilere karşı
savcıları harekete geçiren Erdoğan, kendisine
karşı darbe hazırlığı içinde
oldukları resmen kanıtlanan emekli generaller söz
konusu olduğunda 3 maymunları oynuyor.
Bazı askeri ve sivil yöneticilerin, Hrant Dink’in katledileceğini
çok önceden bildikleri resmen açığa çıktı.
Ama cinayeti önlemek için kılını dahi kıpırdatmayan
bu yöneticiler de, hiç bir şey olmamış gibi
işlerine devam ediyorlar.
Kıbrıs sorununda yaşanan çözümsüzlüğün
Türkiye’nin AB üyeliği önünde bir engel oluşturduğu
biliniyor.
Erdoğan’ın, Kıbrıs’ın Rum kesiminde
yapılan son seçimlerle birlikte çözüm umutlarının
yeşerdiği bir dönemde adayı ziyaret eden Genelkurmay
Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın, çözümsüzlüğü
dayatan mesajlarını duymazdan gelmesi, O’nun musibetten
ders almaya niyeti olmadığını gösteriyor.
Kutlamaları keyfi biçimde yasaklayarak Newroz’da da
kan dökülmesine neden olan vali ve emniyet müdürleri ile,
canlı yayında çocuk kolu kıran polis memuru
da yerlerinde duruyorlar.
“İmam yellenirse cemaat s…” denir.
“PKK ve terörünü mahkum etmedikçe DTP ile görüşmem”
diyen Başbakan’ın memurlarından Siirt Emniyet
Müdürü de, DTP milletvekilinin kendisine uzattığı
eli, “çocuk katillerini mahkum etmeyenlerin elini sıkmam
diye” geri çeviriyor.
AKP yöneticileri, kapatma davasının açılmasından
sonra, “halk iradesi” lafını ağızlarına
sakız ettiler.
Ama onların sadece AKP’ye verilen oyları halkın
iradesi olarak gördükleri anlaşılıyor.
Ki, halkın iradesinin temsilcilerinin elini sıkmayan
emniyet müdürü halen daha görevinin başında.
O ve Newroz’u kana bulayan öteki vali ve emniyet müdürleriyle,
canlı yayında kol kıran polis memuru, bu hizmetleri
karşılığında ileride terfi ettirileceklerinden
emin olabilirler..
Kabadayılar sık-sık, “dövdürme kendini ulan”
derler.
Kabadayı dayak atsa bile suçsuzdur, çünkü karşıdaki
kaşınmıştır, kendini dövdürtmüştür.
Kasımpaşa kabadayıları ile de meşhurdur.
Erdoğan da Kasımpaşalı.
Başbakan, “vandalizme ortam hazırladılar”
diye Newroz’da yaşanan olaylardan DTP’yi sorumlu tutuyor.
Tam bir Kasımpaşalı tavrı.
Kaşınan Kürtler, kendilerini polislere dövdürtmüşler.
Böylesi bir göreve seve-seve yerine getiren polislerden bazıları
ileri gidip 3 kişiyi öldürmelerini de iş kazası
olarak görmek lazım.
Kaşınmak isteyen on binlerce kişiyi kaşımak
kolay mı?!!
Kısa bir zaman diliminde yaşanan bu ve benzeri
gelişmeler, AKP’nin “Bir musibet bin nasihattan evladır”
atasözünün gereklerini yerine getirmeyeceğini gösteriyor.
Başa dönersek.
Evet, kapatma davasına karşı çıkmak gerekir,
bu AKP’nin işine gelse de.
Ama kimse Kürtlerden AB süreci ve demokrasiyi korumak adına
AKP’yi desteklemelerini beklemesin, bunu önermesin, artık..
Kapatma davası öncesi ve sonrası yaptıklarıyla
AKP, devletleşme yolunda önemli mesafeler kat ettiğini,
demokrasiyi kendisi için istediğini ortaya koydu.
Bu nedenle yurtsever Kürtler, özgürlük ve demokrasi yanlıları,
her soydan ve her boydan Kemalistlerle “kendine demokrat”
olanlardan birini seçme yerine, kendi cephelerini oluşturmalıdırlar.
Yazarın
önceki yazılarından:
Şehitler
Günü
Kendisine
Dokunulunca
Aklına Hukuk Ve Demokrasi Gelenler
Hasan
Cemal, Çocuk ve Berekete Dair
Haydi
Şaşırt Bizi Erdoğan!..
Kara Harekatı ve Acı
Gerçeklerimiz
Türk
Medyası, Çifte Standart ve Çocuk
“Türk
Devleti İnsanlık Suçu İşliyor”
Zorlukların
Üstesinden Gelmek İçin..
Allah
Söyletiyor!.
Sevinmek İçin Erken
“Gelin
Canlar Bir Olalım”
Havuç-Sopa
ve AKP’ye Dair
“Hak
İçin Haklıdan Yana Olmak”
Sorti,
Bombalama ve Bilime Katkıya Dair..
"Müslüman
Mahallesinde Salyangoz Satmak"
"Ya
Hezar Ya Sıfır"
Erdoğan
ve Nobel
Baykal’ın
Başına Düşen Taş
Samimiyet
Sınavı-2
Türkiye
Paşalar Cumhuriyeti
PKK
Ateşkes İlan Etmelidir (*)
Tezkere
ve Kararlılık
Çıkmaz
Sokak
Olması
Gereken..
Kemalizm
İçin Kaygılanmak Kimin İşi?
Perşembenin
Gelişi
Gerginlik
Kapıda
Sözcüklerin
Önemi!..
Şeyh
Elo’nun Söyledikleri..
Bölücü
Masalları
Kıyamet
Koparken...
Anayasa
ve Kürtler
Qandil’e
Uzanmanın Ne Gereği Var?..
Çuvaldızı
Kendimize Batırmalıyız
Seçimler
ve Sonrası..
Rektörün
Tuttuğu Ayna
Öcalan
İçin Fırsat
Sular
Giderek Isınırken..
Lafla
Peynir Gemisi Yüzdürmek..
“İyi
Çocuklar”a İş Çıktı
Polis
Devleti
Papatya
Falı
İran-ABD
İlişkileri Açısından Ortadoğu
Zorlu
Süreç
Hazır
Başlamışken..
“Ne Şeriat Ne Darbe”
Malatya Katliamı ve Uğur Kaymaz
Bir
Kez Daha Birlik Üstüne
Bremen
Mızıkacıları
Şehidler Günü
Bağımsız
Kürdistan
Newrozu
Özüne Uygun Kutlamak İçin..
Malumun
İlani
Evren
Vakası ve Eli Taşın Altına Koymak
Kürtlere Ateş Etmek Serbest..
Davul
ve Tokmak
Atı
Arabanın Önüne Koymak
Milliyetçilik
Yarışı
Ben
Erdoğan Hayranıyım!..
Katil
Kim?
Zor
Günler
Samimiyet
Sınavı
Yeni
Yıl
Ankara
Kriterleri-2
Geç
Olmadan
Gelenek
“Ne
Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir
Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol
mü?
Demokrasi
Hayalleri
Yasaklamak
Erken
Ölüm
Törkiş
İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her
ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar
Cumhuriyeti”
Cadı
Kazanı
Sıcak
Günler
Başbakan’ın
TİT Aşkı
“Bayrak
Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil
Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık
Üçüzler
Kirlenme,
Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya
Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta
İsrar
“İyi
Çocuk”lar Cenneti..
Filmi
Başa Sarmak
Erdoğan’ın
Sınavı
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|