Nasıl
bir anayasa?
Kemal Burkay
Yeni anayasa taslağıyla ilgili tartışmalar
şu günlerde gündemin başlıca konusu. Hükümet
bir ”sivil anayasa” yapmak istediğini söylüyor. Elbet
bu son derece gerekli. Topluma giydirilmiş bir deli gömleği
olan 12 Eylül Anayasası 25 yıldır, zaman zaman
yapılan yamalara rağmen hala yerinde duruyor. Türkiye
bu garabet yasa ile demokratikleşme, gelişme yönünde
adım atamaz, özgürleşemez. Onu yeniden yamama, şurasını
burasını düzeltme çabası çözüm değil.
Yapılması gereken yeni, tümüyle çağdaş,
demokratik bir anayasadır.
AKP’nin seçimler sırasında verdiği önemli
sözlerden biri böylesine yeni ve sivil bir anayasa yapmaktı.
Seçim sonrası ilk olarak bunun ele alınması
olumludur.
Ancak, Hükümet bu işte ne kadar kararlı, gerçekte
ne yapmak istiyor, nereye kadar gitmek istiyor ve gidebilir?
Bu işin bir yanı. Öte yandan, bütün değişiklikler
gibi buna da karşı olan ve 22 Temmuz seçimlerinden
bu yana pusuya yatmış statükocu güçler hemen seslerini
yükselttiler. Gerekçeleri yine laiklik, yine türban…
Hukuk canibinden kimileri bu meclis anayasa yapamaz diyecek
kadar zırvalıyorlar. Yönetime el koyan, parlamentoyu
ve siyasi partileri dağıtan, ülkeyi bir işkencehaneye
çeviren beş generalin yaptığı oluyor da
halkın seçtiği meclis yaparsa olmuyor!
Yargıtay, tam da bugünlerde İbrahim Kaboğlu
ve Baskın Oran’la ilgili davada olduğu gibi, verdiği
kararlarla bilim adamları için bile düşünceyi suç
haline getiriyor!
Rektörler, başlarında Bay Teziç, yine kazan kaldırdılar,
adeta, ”Çanakkale geçilmez!” diyorlar.
CHP, yeni anayasaya gerek yok, var olanda bazı düzeltmeler
yapalım yeter, diyor.
Bunlar statükonun silahsız kuvvetleri ve tavırları
anlaşılırdır. İmtiyazlarını
yitirmemek için, ”çağdaşlık, ilericilik” ve
benzer maskeler altında gizlenmiş gerçek yüzlerini
açığa çıkarıp 12 Eylül faşist çarkına
sahip çıkıyorlar. Arka planda ise, yeni bir huruç
hareketi için ortam kollayan silahlı güçler var…
Bu koşullarda AKP hükümeti ve onun parlamentodaki çoğunluğu,
istese bile ne derece demokratik bir anayasa yapma şansına
sahip? Bu da işin diğer yanı..
Ama AKP hükümetinin ve statüko cephesinin –ki AKP’nin kendisi
de mevcut düzenden, yani statükodan tümüyle kopuk değil,
belki aralarında bir iktidar savaşı söz konusu-
ne yapmak istediklerini, her birinin amacını, niyetini
şimdilik bir yana bırakıp, öncelikle Türkiye
için demokratik bir anayasa başlıca neleri içermelidir,
diğer bir deyişle bugün için bu ülkeye ve topluma
gerekli olan temel yasal düzenlemeler ne? Buna bir bakalım.
Türkiye’nin demokratikleşmesi, her şeyden önce
Kemalist ideolojiden ve buna uygun kurumlaşmadan kurtulmasını
gerektirir. Her ideoloji, başlangıçta ilerici de
olsa zamanla, değişen topluma uyum sağlayıp
yenilenmedikçe eskir, tutuculaşır. Kemalizm ise
başından beri ırkçı bir milliyetçilik
üzerine temellenmiştir. Gerek bu yönüyle, gerek topluma
düşünce, dil, kültür ve inanç alanlarında, kılık
kıyafette, yaşam tarzında tek biçim dayatmakla,
faşizme çok benzer bir sistemdir.
Kökenini İttihat ve Terakki’den alan Kemalizm, Türkiye’nin
düşünce hayatının ve demokratikleşmesinin
önündeki başlıca engellerden biridir. Türkiye bu
kabuğu kırmadıkça düşünce ve kültür yaşamında
özgürleşemez, hayat tarzı ve kurumlaşma alanında
da demokratik çoğulculuğa ulaşamaz.
Türkiye’nin demokratikleşmesinin önemli koşullarından
biri de militarizmin vesayetinden kurtulmasıdır.
Militarizm daha Osmanlı’nın son döneminde toplum
yaşamına musallat oldu, Cumhuriyet döneminde, özellikle
de malum darbeler (27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat)
döneminde daha da güçlendi. Toplum her alanda, yargıyı
ve üniversiteyi, hatta basını denetim altına
alan askeri oligarşinin vesayeti altına düştü.
Türkiye bu durumdan kurtulmadıkça özgürleşemez,
demokratikleşemez ve zaptiye kafasıyla öteki sorunlarını
da çözemez. Ama bu iki ayak bağından, Kemalizmden
ve militarizmden kurtulmak hiç de kolay değil. Ayrıca
bu sadece yeni ve demokratik bir anayasa ile aşılacak
bir sorun da değil. Toplumun ve ilgili kurumların
demokrasiye uyum sağlamaları, demokratik kuralların
ve ilişkilerin yerleşmesi zaman ister. Öte yandan,
yasalarda gerekli demokratik ve köklü değişiklikleri
yapmak da bu sürecin olmazsa olmaz koşuludur.
Bu nedenle yeni anayasa, bir bütün olarak ideolojik bağlardan,
militarist kural ve kayıtlardan kurtarılmalıdır.
MGK ya tümden kaldırılmalı, ya da gerçekten
bir danışma kuruluna dönüştürülmeli, asker
üzerinde sivil denetim sağlanmalı. Askeri yargı
kaldırılarak yargı ikibaşlılıktan
kurtarılmalı. Askeri harcamalar üzerinde sayıştayın
tam denetimi sağlanmalı.
Yeni anayasa bakımından üçüncü bir görev, yönetimin
demokratikleştirilmesi, şeffaflaştırılmasıdır.
Bu amaçla asker ve sivil devlet memurlarını yargılamayı
güçleştiren, hatta yönetimin keyfi tutumuna bağlayan
sistem değiştirilmeli. Görevi ne olursa olsun herkesin
ve her kurumun yaptığı işlem ve aldığı
karar yargı denetimine tabi olmalı.
Bir başka sorun düşünce, inanç ve örgütlenme özgürlüğüdür.
Yeni Anayasa bu alanda da çağdaş ve demokratik ölçüler
getirmeli. Mevcut anayasada olduğu gibi, özgürlükler,
”ama”larla ve türlü kayıtlarla sınırlandırılıp
yöneticilerin ya da yargıçların keyfine bırakılmamalı.
Çünkü bu ülkeninin ne yöneticileri, ne de yargıçları,
ne yazık ki, hak ve özgürlüklerin kullanılmasına
alışık değiller. Yasakçı zihniyet
bu ülkede iliklere işlemiş. Bunu aşmanın
yolu, hak ve özgürlükleri AB standartlarında geçerli
kılmaktır.
İnanç özgürlüğü laiklik sorunuyla ve insanların
hayat tarzıyla da sıkı sıkıya bağlantılı.
Bu kapsamda nasıl türban gibi bir giyime konmuş
kısıtlama savunulamazsa, farklı inançta olanlara
yönelik baskılar, kayıtlar, eşitsizlikler de
savunulamaz. Bu nedenle din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalı.
Din bilgisi dersi almak isteyenler için, bu iş eğitim
zamanı dışında, hatta okul dışında
başka mekanlarda örgütlenmeli. ”Din dersi almak istemeyenlerin
dilekçeyle başvurması” biçimindeki bir çözüm ise,
kesinlikle çözüm olmaz ve geçmiş deneyimlerin de gösterdiği
gibi, Sünni İslam’ın dışındakiler
için karşı durulamaz bir baskıya dönüşür.
Böyle bir çözüm bu ülkede sayıları 15-20 milyon
arasında tahmin edilen ve Sünni İslam’la hiçbir
ilgisi bulunmayan Alevi kitlesi başta olmak üzere, toplumun
öteki dinsel azınlıklarını, Hıristiyanları,
Yezidileri ve ateistleri de rahatlatır.
Kürt sorununu bilerek sonlara bıraktım. Elbet Kürt
sorunu bu ülkenin en büyük sorunudur ve öteki sorunların
ortaya çıkmasında, ağırlaşmasında
da büyük etkisi var. Kürt sorunu çözülmeden bu ülkeye demokrasi
gelmez, barış da gelmez. Bu sorun çözülmeden Türkiye
çağdaş bir ülke olamaz.
Türkiye bu sorunu başından beri salt inkar ve baskı
yöntemiyle, yani yok sayarak ve şiddet yoluyla Kürt halkının
istemlerini ve mücadelesini bastırarak çözmeye çalıştı.
Bunun çözüm olmadığı ortada. Bu politika aynı
zamanda bu ülkede yalnız Kürtlerin değil, Türk halkının
da çektiği acıların, uğradığı
ekonomik ve insani büyük kayıpların, kültürel ve
sosyal çöküntünün baş nedenidir.
Benzer sorunlar dünyanın başka yerlerinde nasıl
çözülmüşse Kürt sorunu da ancak öyle çözülebilir. Yani
adil ve eşitlikçi temelde bir çözüm.
Türk devletinin yöneticileri Kürt halkını azınlık
bile saymak istemiyor, onlara azınlık haklarını
bile çok görüyorlar. Kürt halkı elbet bir azınlık
değil, binlerce yıldan beri kendi ülkesi üzerinde,
Kürdistan’da yaşayan 40 milyonluk bir ulus. Çözüm de
bu geçeğe uygun olmalı. Eğer birlik isteniyorsa
bunun biçimi iki cumhuriyetli federal bir çözümdür.
Türkiye’nin egemen güçleri hükümeti-muhalefeti, sivili-askeriyle
böyle bir çözüme şu anda hazır mı? Bu da ayrı
bir sorun.. Ama salt Kürt sorunu değil, Türkiye’nin Kemalizmin
ve militarizmin sultasından kurtuluşu da kolay olmayacak.
Hatta, ”laiklik” adı altındaki şu göstermelik
sistemi bile gerçek bir laiklikle değiştirmek pek
öyle kolay görünmüyor. Ne var ki, Türkiye bütün bunları
yapmadan ne çağdaş, ne de demokrat olabilir; kimse
kendini aldatmasın.
Bu konulardan her birinin bu anayasa değişiklik
sürecinde ele alınıp daha kapsamlı biçimde
tartışılması gerekir.
Yazarın önceki yazılarından:
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|