Anayasa Mahkemesi Kararı
Neyi Gösteriyor?
Mesud Tek
Anayasa Mahkemesi’nin, üniversitelerde turbana
izin veren Anayasa değişikliğini iptal etmesiyle
başlayan siyasi ve hukuki tartışmalar devam
ediyor.
Gazetelerin köşeleriyle televizyonların
haber ve tartışma programları, hemen-hemen
bu konuya ayrılmış durumda.
Siyasal ve toplumsal guruplar, söz konusu kararı
kendi açılarından yorumluyor, önerilerini dile getiriyorlar.
Anayasa Mahkemesi kararını açıklamasından
sonra, Başbakan hariç, devlet ve hükümet ricali de konuştu.
Konuşmayan, bu konuda görüş beyan
etmeyen bir tek Erdoğan kalmıştı.
Gerçi AKP karara ilişkin tavrını
açıklamıştı, ama yine de kamuoyu, “Başbakan
bu işe ne diyor” diye merak ediyordu.
Erdoğan da nihayet konuştu ve büyük
beklenti içine girenleri sükuti hayale uğrattı.
Anayasa Mahkemesi’nin son kararından sonra
Erdoğan’ın aklını başına toplayacağını
düşünenlerle, Başbakan’ın “ya herro ya merro”
diyerek, statükoculara karşı amansız bir mücadele
başlatacağını, bu uğurda her türlü
fedakarlığı göze alacağını umanlar,
Erdoğan’ın konuşmasından sonra bir kez
daha yanıldıklarını anladılar.
Erdoğan, partisinin Meclis Gurubu toplantısında
yaptığı konuşmada “malumu ilam” etti.
Yasama organının önemine, kuvvetler
ayrılığı ilkesine, kuvvetler arasındaki
ilişkilere değindi, cevabını bildiği
soruları sordu.
“Ya tuz kokarsa?” dedi.
Elbette, Erdoğan’ın sorusu yanlış
değil, yerinde bir soru.
Ama kendisi de herhangi birisi değil,
Başbakan.
Bu nedenle gündeme getirdiği sorunun başta
gelen muhatabı kendisi.
Ama konuşmasında sorusunun net cevabını
bulmak mümkün değil.
Erdoğan, “Anayasa Mahkemesi’nin aldığı
son kararın muhatabı sadece biz değiliz, Anayasa
değişikliğine karar veren Meclistir” diyor.
Topu ayağında tutmaktansa Meclis’e
atıyor.
Meclis’e dışardan yapılan müdahalelerden
yakınıyor, haklı olarak karşı çıkıyor.
Erdoğan, CHP’ye yükleniyor.
Ama CHP’nin sözcüsü olduğu “kışlaya”
yönelik tek kelime etmiyor.
Oysa kışla da her zamanki gibi tartışmalara
katılmıştı.
Erdoğan’ın memuru, Dolmabahçe’den
muhatabı Genelkurmay Başkanı Yaşarbüyükanıt,
Anayasa Mahkemesi’nin türban davasını görüştüğü
saatlerde, “Türkiye’nin laik ve demokratik yapısını
bozmak isteyenler”den bahsetmiş, yasal organların
buna izin vermeyeceklerini söylemiş, Anayasa Mahkemesi
kararına ilişkin müjdeyi de vermişti.
Generaller, Anayasa Mahkemesi’nin kararını
“malumun ilamı” olarak gördüler, “karar başka yönde
olsaydı sürpriz olurdu” dediler.
Generallere “sürpriz” yapmak gibi kötü bir
huya ve geleneğe sahip olmayan Türk yargısı
da, bir kez daha “devletin ali çıkarlarını”
hukuka tercih etti.
Erdoğan, beklenen konuşmasında,
yargıdan çokça bahsetmesine karşın, memuru
olan generallerin söylemlerine yönelik tek bir kelime dahi
etmedi.
“Teşbihte hata olmaz” denir.
Erdoğan, eşeği bırakıp
palanı ile uğraşmaktan el etmiyor, edemiyor.
Seçimlerde söz vermesine karşın,
topluma giydirilen deli gömleğinden başka bir şey
olmayan 12 Eylül Anayasası’nı bütünüyle değiştirmek
için, kılını kıpırdatmıyor.
Seçimler sonrası gündeme getirdiği
“yeni ve sivil bir anayasa” söylemini ağzına bile
almıyor. AB’nin baskısıyla, Anayasa’da bazı
ufak tefek değişikliklerle yetinmeyi tercih ediyor.
Çünkü bugüne kadar ki pratiğinin de gösterdiği
gibi, kendisi de bir resmi ideoloji bağımlısı;
“tek devlet tek millet, tek dil ve tek bayrak” politikasının
yılmaz savunucularından birisi.
Resmi ideolojinin, tekçi çerçevenin dışına
çıkılmadan, ülkeye ne demokrasi yerleşir, ne
de kuvvetler ayrılığı ilkesi işler;
kendilerini devletin gerçek sahibi gören Kemalistlerin, asker-sivil
bürokratların gölgesi, “Demoklesin kılıcı”
gibi Meclis’in üzerinde her daim sallanır.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı, karara yönelik
tartışmalar ve hükümetin tavrı, demokrasi mücadelesinin
bir bütün olduğunu, nalıncı keseri gibi kendine
yontmakla, “kendine demokratlıkla” başarıya
ulaşılamayacağını yeniden ortaya
koyuyor.
Gelişmeler, “kışla parfümlü
siyaset”in alternatifinin, ondan daha ileri olmasına
karşın “cami parfümlü siyaset” olmadığını
bir kez daha söylüyor.
Bir kez daha görülüyor ki 12 eylül Anayasası’nı
tarihin çöplüğüne atacak, AB’ye üyelik sürecini hızlandırıp
sonuçlandıracak, Türkiye’yi değişim ve demokrasi
yoluna sokacak babayiğit, AKP ve hükümeti değil.
Çünkü onun bu işe ne nefesi yeter ne de
ufku bu görevi yerine getirecek kadar geniş.
Bu görevi ancak sol, devrimci, demokrat güçlerin,
özgürlük ve barış yanlılarının mücadelesi
ve işbirliği yerine getirir.
Yazarın
önceki yazılarından:
1000
İmza ve “Yabancı”lar
1000
İmzanın Önemi
Samimiyetölçer!..
Gerçekçi
Olmak Gerekirse..
İyi
Şeyler
Kürt
Çatısı
Kargalar
Bile Gülmüştür
Kemalizmi
Kurtarmak Kürtlerin İşi Değil
Ağız
Bir Kere Yanmaya Görsün
“Bir
Musibet Bin Nasihattan Evladır”
Şehitler
Günü
Kendisine
Dokunulunca
Aklına Hukuk Ve Demokrasi Gelenler
Hasan
Cemal, Çocuk ve Berekete Dair
Haydi
Şaşırt Bizi Erdoğan!..
Kara Harekatı ve Acı
Gerçeklerimiz
Türk
Medyası, Çifte Standart ve Çocuk
“Türk
Devleti İnsanlık Suçu İşliyor”
Zorlukların
Üstesinden Gelmek İçin..
Allah
Söyletiyor!.
Sevinmek İçin Erken
“Gelin
Canlar Bir Olalım”
Havuç-Sopa
ve AKP’ye Dair
“Hak
İçin Haklıdan Yana Olmak”
Sorti,
Bombalama ve Bilime Katkıya Dair..
"Müslüman
Mahallesinde Salyangoz Satmak"
"Ya
Hezar Ya Sıfır"
Erdoğan
ve Nobel
Baykal’ın
Başına Düşen Taş
Samimiyet
Sınavı-2
Türkiye
Paşalar Cumhuriyeti
PKK
Ateşkes İlan Etmelidir (*)
Tezkere
ve Kararlılık
Çıkmaz
Sokak
Olması
Gereken..
Kemalizm
İçin Kaygılanmak Kimin İşi?
Perşembenin
Gelişi
Gerginlik
Kapıda
Sözcüklerin
Önemi!..
Şeyh
Elo’nun Söyledikleri..
Bölücü
Masalları
Kıyamet
Koparken...
Anayasa
ve Kürtler
Qandil’e
Uzanmanın Ne Gereği Var?..
Çuvaldızı
Kendimize Batırmalıyız
Seçimler
ve Sonrası..
Rektörün
Tuttuğu Ayna
Öcalan
İçin Fırsat
Sular
Giderek Isınırken..
Lafla
Peynir Gemisi Yüzdürmek..
“İyi
Çocuklar”a İş Çıktı
Polis
Devleti
Papatya
Falı
İran-ABD
İlişkileri Açısından Ortadoğu
Zorlu
Süreç
Hazır
Başlamışken..
“Ne Şeriat Ne Darbe”
Malatya Katliamı ve Uğur Kaymaz
Bir
Kez Daha Birlik Üstüne
Bremen
Mızıkacıları
Şehidler Günü
Bağımsız
Kürdistan
Newrozu
Özüne Uygun Kutlamak İçin..
Malumun
İlani
Evren
Vakası ve Eli Taşın Altına Koymak
Kürtlere Ateş Etmek Serbest..
Davul
ve Tokmak
Atı
Arabanın Önüne Koymak
Milliyetçilik
Yarışı
Ben
Erdoğan Hayranıyım!..
Katil
Kim?
Zor
Günler
Samimiyet
Sınavı
Yeni
Yıl
Ankara
Kriterleri-2
Geç
Olmadan
Gelenek
“Ne
Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir
Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol
mü?
Demokrasi
Hayalleri
Yasaklamak
Erken
Ölüm
Törkiş
İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her
ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar
Cumhuriyeti”
Cadı
Kazanı
Sıcak
Günler
Başbakan’ın
TİT Aşkı
“Bayrak
Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil
Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık
Üçüzler
Kirlenme,
Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya
Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta
İsrar
“İyi
Çocuk”lar Cenneti..
Filmi
Başa Sarmak
Erdoğan’ın
Sınavı
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|