Katil kim?.
Kemal Burkay
Dedektifler bir olayda düğümü çözmeye çalışırken,
”bu eylem kime yarar?” diye sorar ve dikkatlerini bu açıdan
kuşkuların yöneldiği kişiler üzerinde
toplarlar. Bir cinayetten yararlanan, bizzat katil olmasa
bile, azmettiren olabilir.. Ayrıca ”her katil, ne denli
usta olursa olsun, mutlaka bir iz bırakır,” derler..
Türkiye’de kamuoyunu galeyana getiren son eylemlere bu açıdan
bakalım: onlar kimin işine yaramakta? Besbelli militarist
devletin, demokrasi karşıtı güçlerin ve Kürt
düşmanlarının… Bu güçler, aylar ve yıllardır
ki Türk toplumunu Kürt halkına, Güney Kürdistan’a, Ermenilere
ve AB’ye karşı kışkırtmak için elden
geleni yapıyorlar.
Bu nedenle, Şemdinli ve Hakkari yöresinde bir bölümü
sivil halka, bazıları ise vali, savcı gibi
üst düzey devlet memurlarına karşı bir dizi
bombalama eylemleri yaşandığında biz devletin
istihbarat güçlerinden, onlarla iç içe geçmiş Kontrgerilla,
JİTEM gibi organizasyonlardan şüphelendik ve dile
getirdik. Şemdinli’deki kitabevi bombalama olayında
eylemi yapanlar halk tarafından suç üstü yakalanınca
gerçek de ortaya çıktı. Bombacılar JİTEM
elemanıydı.
Danıştay’a baskın olduğu zaman da bunun
ardında, toplumu germek isteyen aynı militarist
odaklar var dedik. Yakalanan katil, başlangıçta
dindar bir meczup numarası yapsa da öyle olmadığı
kısa zamanda anlaşıldı; ”Vatansever Kuvvetler”
denen, ”ulusalcı” geçinen ırkçı ve faşist
kesimden olduğu, aynı kaynaklardan gelen emekli
subaylar örgütlenmesiyle de iç içe geçmiş ilişkileri
ortaya döküldü.
Hrant Dink katledildiği zaman, yakalanan çocuk yaşta
tetikçi için emniyet güçleri alel acele, ”kendi başına
ve milliyetçi duygularla yapmış!” deyiverdiler,
eylemin sorumluluğunu ona ve bir davulcuya yükleyip orada
sınırlandırmak istediler. Böyle olmadığını,
mutlaka arkasında onu yönlendiren çok daha derin odaklar
olduğunu söyledik. Öyle olduğu da kısa zamanda
ortaya çıktı. Cinayet hazırlığından
Trabzon, Ankara ve İstanbul emniyetinin ve Jandarma istihbaratının
haberi olduğu, engellemek şurda kalsın, onlarca
yönlendirildiği anlaşıldı.
Ya kitlelerde heyecan, korku ve panik yaratmaya yönelik olarak
Ulus çarışsında patlatılan ve ilk andan
itibaren PKK’ya yüklenen bomba? Ya ondan sonra iki minübüste
yakalanan onca patlayıcı?.. Neyse ki bu minübüslerden
en azından birinin Makina Kimya’ya ait olduğu anlaşıldı
da üstü kapatıldı…
Aynı günlerde General Büyükanıt gaipten bilgi alır
gibi, ”yakında büyük kentlerde çok daha büyük, çok daha
kanlı, eylemler olacak” diyordu…
O zamanki Anayasa Mahkemesi Başkanı Tuğcu’nun
ve bazı başka insanların verilmiş sadakası
varmış ki, böylesi bir senaryo Vaşington’da
deşifre oldu da, herhalde böylece önü kesildi. Tabi bunun
da garantisi yok, korku filmi oynamaya devam ediyor..
Ama olayların durmayacağı belliydi ve durmadı.
İyi saatte olsunlar 22 Temmuz seçimleriyle biraz duraklasalar
bile, ardından hızla harekete geçtiler. Şırnak’ın
Hemkan köyünde 12 köylünün bir minübüste taranıp, her
biri onlarca mermi ile öldürülüp PKK’ya yüklenmesi bunun ilk
işareti idi. (Bu eylemi PKK üstlenmedi. Bölgede inceleme
yapan TBMM heyeti de, korucubaşları ile görüştürülerek
yanlış yönlendirilmek istense de, olayın PKK
tarafından yapılmadığı sonucuna vardı..)
Ardından Yine Şırnak’ta 13 askerin sözde PKK
pususu sonucu öldürülmesi gündeme girdi. Bu da, PKK üstlennmesine
rağmen inandırıcı olmadı. Askerlerin
10 kadarı Kürttü. Savcı, her birinin bedeninde ondan
fazla kurşun yarası olduğunu söyledi. PKK bir
komando birliğinin bu kadar yakınına sokulamaz
ve çatışmada bir asker – bu olayda 13 asker birden-
bu kadar kurşun yarası alamaz; bir ya da iki yara
alır ve düşer… Bu da gösteriyor ki yakından
vurulmuşlardı. Çok sayıda kurşun yarası
ise ölümlerini garanti altına alarak konuşmalarını
engellemek içindir… Belli ki, onları kurşuna dizenler,
bazilarının yaralı kurtulup konuşmasıyla
gerçeğin ortaya çıkmasından korkuyordu.. Bu
olayda da, köylülere yönelik eylemde olduğu gibi çok
iz bırakılmıştı..
Daha sonraki Hakkari olayı ise daha profesyonelce… Kaçırılan
askerlerin PKK elinde olması eylemin PKK tarafından
yapıldığını doğruluyor. Ancak
bunda da bir bit yeniği var. Nitekim yaralı kurtulan
erlerden biri, üstlerinden birinin onlara, ”içimizden, bizi
bilen biri, savunma yok deyip bizi oraya çekti” dediğini
aktarıyor. Yani işin içinde bir ajan provokatör
var. Bu ajan provokatör kim acaba, PKK içindeki Türk istihbaratına
bağlı biri mi? Asker, ”bizi bilen, bizden biri”
dediğine göre, büyük ihtimal bu…
Bu eylemle ilgili olarak Irak Dişişleri Bakanı
Hoşyar Zibari’nin dedikleri de oldukça ilginç: ”PKK içinde
Türkiye’nin, İran’ın ajanları var; bu eylemde
onlar rol oynamış olabilir…”
Yani PKK bir tür taşeron örgüt olarak kullanılmış
olabilir, Türkiye veya İran istihbaratı tarafından…
Belki de Kürtlerle Türkleri çatıştırmayı
çıkarlarına uygun bulan bazı başka güçler
tarafından... Örneğin ABD’nin neo- con’larından
Michael Rubin densizine baksanıza, aynen kendini bilmez
Ertuğrul Özkök gibi Barzani’nin kellesini istiyor! Son
dönemde işi tam bir provokatörlüğe döken Özkök şovenini
anladık da, bu Rubin’e ne oluyor, Kürtlere ağız
atması ilk değil.. Sanırım Barzani’nin
onurlu tavrını İran planlarının önünde
bir engel gibi görüyor. Hani Güney Kürdistan ve Kerkük’le
ilgili olarak Türk militarizminin istekleri karşılansa,
Kürtler sorun çıkarmasalar, o zaman Türkiye’yi İran
macerasına sokmak, ortak saldırıya ikna etmek
belki çok daha kolay olur…
Ya Türk şovenlerince nicedir Güney Kürdistan yönetimine
destek vermekle suçlanan İsrail’in, Türkiye’nin operasyon
heveslerine destek veren tek ülke olması, ilginç değil
mi?.
Satrancın vatanı İran’ın oyunu ise şu
olabilir: Türkiye’yi Güney Kürdistan’a saldırtıp,
Kürdistan Bölgesel Yönetimi, hatta ABD ile çatıştırmak...
Yani bir taşla iki kuş… Hani bu, çok da incelikli
bir plan sayılmaz; İran’ın bu konudaki tecrübeleri
fazladır. 2500 yıla uzanan ve Bizansı aratmayan,
kurnazlık ve hileyle, tuzaklar ve komplolarla örülü,
zengin bir imparatorluk geleneği var..
Ama bunu bizzat Türk derin devleti de tezgahlamış
olabilir. Bu derin devletin Türkiye’yi daha da germek, militarize
etmek, belki olağanüstü hal, belki sıkıyönetim
koşulları yaratmak; ardından da AKP’nin defterini
dürüp ipleri tümden ele almak ve AB sürecini de rafa kaldırıp
statükoyu bir güzel sürdürmek işine gelmez mi?. Öteden
beri böyle bir hesabın içinde değil mi?. Bir miktar
”vatan evladının” canına mal olsa da, buna
değmez mi?.. Şu yoksul Kürt ve Türk çocukları
için kopardıkları şehit edebiyatı gürültüsüne
bakmayın, vatan evlatları zaten mebzul miktarda
var, hayatları ucuz ve onlar bu günler için değiller
mi?..
Hani ne demişti, İstanbul Üniversitesi’nin eski
rektörü, şu intihalcı, yani yabancı bilim adamlarının
yazdıklarını aşırıp kendi malı
gibi gösteren Prof. Kemal Alemdaroğlu: ”Gerekirse 125
bin ölü daha verir, Atina’yı alırız!” Bir
zamanlar ziyaret edip tanıştığım,
nazik ve hoş Yunanistan Dışişleri Bakanı
sayın Dora Bakoyanni’nin kulakları çınlasın!.
Geçenlerde İstanbul’da Türklerin gönlünü hoş etmek
için şöyle demiş: ”Terörün kötülüklerini ben de
çok iyi bilirim, eşimi 17 Kasım Örgütü öldürdü.”
Doğrudur, 17 Kasim Örgütü çok kötü.. Biz de sayın
Bakoyanni’nin duygularını anlıyoruz. Ama ya
Kıbrıs’ta çözüme gideceklerine, 125 bin gencin hayatını
daha verip üstüne Atina’yı da almayı düşünenler?.
Ya PKK’nın eylemlerini kullanıp, hatta çoğu
zaman da PKK yerine eylem yapıp kitleleri kışkırtarak
hem Kuzey’deki 20 milyon Kürdü ezmeye, hem de Güney Kürdistan’ı
işgale heveslenenler? Onlar çok iyiler mi?..
Bu ülkede birhayli yaygın olan bu mantığa,
Türk militaristlerinin, Türk Kontrgerillası’nın,
JİTEM’in geçmişte yaptıklarına bakınca,
Şırnak ve Hakkari’de yaşanan türden eylemleri
de gözlerini kırpmadan kendi elleriyle tezgahlayabileceklerinden
kuşku olmasın! Türk militaristleri, ”devlet için”
kendi kardeşlerini, beşikteki çocuklarını
bile katletmeyi yasa haline getirmiş bir gelenekten geliyorlar.
Onlar Makyavel’in en iyi öğrencileri…
Bütün bu ihtimaller üzerinde düşünmeye değer…
Bu olaylarda katil hem çok iz bırakıyor, ”hem de
bu eylemler kime yaradı?” diye sorduğumuzda, eller
işte oralara, yukarda saydıklarımıza uzanıyor…
Bu olaylarda bir çıkarı olmayanlar varsa o da en
başta biz Kürtleriz.
Basında bu eylemlerin iç yüzü tartışılırken,
az da olsa resmi beyanlara karşı kuşkular ortaya
dökülünce, medyaya bu konuda sansür getirilmesi çabası
boşuna mı?.
Yazarın önceki yazılarından:
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|