Takke Düştü Kel Göründü..
Mesud Tek
Gerçi biz kafanın kel olduğunu takke
düşmeden de biliyorduk.
Ama yine de takkenin düşmesi iyi oldu.
En azından kafanın kelliği konusunda
kuşku duyanlar da, gerçeği tüm çıplaklığıyla
görmüş oldular.
Bir soru önergesi üzerine, Başbakan’ın
adına cevap veren bir yardımcısının,
cemevlerine ilişkin söylediklerinden bahsediyorum.
Başbakan Yardımcısı, “Cemevlerinin
ibadethane olarak kabul edilmesi için mevzuat değişikliği
yapılacak mı” sorusuna verdiği cevapta, “Müslümanların
ortak ibadet yeri camilerdir. Cemevleri ibadethane olamaz”
diyor.
Nokta.
Bu nokta, AKP’nin Alevi açılımına
konulan bir noktadır..
Başbakan Yardımcısı tarafından,
bir kez daha tekrarlanan tekçi devletin Alevi politikası,
önümüzdeki dönemin tartışma konusu olmaya adaydır.
Bu nedenle, ben şimdiden, okuyucuların
hoşgörüsüne sığınarak, Erdoğan’ın,
Muharrem ayında düzenlenen iftarda (ki, Alevileri iftar
yapmazlar. Bu bile, tek başına Alevi kültürünün
asimle edilme arzusunu ortaya koyuyor) konuşma yapmasından
sonra “Gelin Canlar Bir Olalım” başlığı
altında yazdığım makaleyi buraya alıyorum.
“Gelin Canlar Bir Olalım”
“Gelin Canlar Bir olalım
Münkire kılıç
çalalım
Yoksulun hakkın alalım
Tevekketül Taal Allah
Pir
Sultan Abdal
“Gelin canlar bir olalım” söylemi bazıların
ağzına hiç mi hiç yakışmıyor.
Bunlardan biri de TC Başbakanı Erdoğan.
“Erdoğan’ın, öncesi ve sonrasında
çok tartışılan “Alevi İftarı”nda
yaptığı konuşmada, Aleviliğin simgesi
haline gelmiş sözcükleri kullanmak için özel bir çaba
harcadığı anlaşılıyor.
“Canlar”, “gönül dostları”, “muhabbet”,
“gönül meclisleri” gibi terimleri sık- sık kullanan,
Hasan Hüseyin’den, Aşık Veysel’den mısralar
okuyan Erdoğan, konuşmasını “'Gelin canlar,
bir olalım” diyerek bağlıyor.
O da canları birliğe, beraberliğe
çağırıyor, Ama bir farkla.
Pir Sultan Abdal, canları “Münkire
(inkarcıya) kılıç çalmak” ve “yoksulun hakkın
almak” için birliğe çağırırken, Erdoğan
Alevileri de inkar eden sistemin bekası ve güçlendirilmesi
için çağırıyor..
Erdoğan’ın, uzun konuşmasını
biraz dikkatle okuyanlar, O’nun, Alevileri asimle ederek sisteme
bağlama arzusunu hemen görebilirler.
Erdoğan, konuşmasında Alevi
ve Sunileri “aynı kaynaktan su içen, aynı kıbleye
yönelen” kişiler olarak niteliyor.
Erdoğan’ın bu belirlemesi doğruları
yansıtmaktan çok uzaktır.
Çünkü Alevilerin kıblesi ile su içtikleri
kaynak, Suni Müslümanlarınkinden çok ama çok farklı;
birbirinden çok uzaklar..
Her şeyden önce Alevilerin kıblesi
Mekke-Kabe değil.
Onların kıblesinin ne olduğunu
ortaya koyan yüzlerce değiş var.
Hararet nardadır, saçta değil,
Keramet baştadır,
taçta değil,
Her ne ararsan kendinde
ara,
Kudüs’te, Kabe’de, hacda değil.
**
Gel derviş gel hele, yabana gitme,
Her ne arar isen, inan
sendedir,
Beyhude nefsine eziyet
etme,
Kabeysen maksudun, rahman
sendedir.
Çöllerde dolaşıp seraba bakma,
Allah Allah deyü havaya
bakma,
Talibi hak isen kitaba
bakma,
Okumak bilirsen Kuran sendedir.
(…)
Ey Rıza takat yok hakkı inkare
Sen mahrum imişsin
didar-i yare
Şimdi agah oldun sır-ı
esrare
Alemi yaratan vicdan sendedir
İnançları, inançların gereği
yerine getirilirken yapılan merasimleri tartışmanın
doğru olmadığını biliyorum.
Ama inançlar da, dini merasimler de çarpıtılmadan,
olduğu gibi tanımlanmalıdır.
Yukarıdaki Alevi deyişleri ve
yüzlerce benzerinin de ortaya koyduğu gibi Alevilerin
kıblesi insandır, insan sevgisidir ve Müslümanlarınkinden
çok farklıdır.
Erdoğan’ın sık- sık dile getirdiği
“yaratılanı yaratandan ötürü sevme” anlayışıyla
aynı değildir.
Aynı şeyler dini merasimler için
de geçerlidir.
Bu ve benzeri gerçekler gün gibi ortada
iken, Erdoğan’ın asırlardır çiğnenen
sakızı çiğnemesi, O’nun resmi görüş bağımlısı
olduğunu ortaya koymaktadır.
Çünkü Türk resmi ideolojisinin, inkar ettiklerini
asimle ederken kullandığı yöntemlerden birisi
de, onları yanlış tanımlamaktır.
Ve Aleviliğin bu şekilde tanımlanması,
Kürtlerin karda yürürken kart-kurt sesi çıkaran Türkler
olarak tanımlanmasından farklı değildir.
Erdoğan, Alevileri yanlış
tanımlamakla kalmıyor, onları kendilerine yapılan
zulmü unutmaya da çağırıyor.
Konuşmasında “Bize düşen,
şüphesiz tarihin vebalini birbirimizin üzerine yıkmak
değildir” diyor.
Bu söylemiyle Erdoğan bir taşla
iki kuş vurmak istiyor.
Bir yandan Alevilerin tarih boyunca zulme
uğradıkları gerçeğini gözlerden kaçırmak
istiyor.
Öte yandan, devletin bizzat işlediği
cinayetlerini vebalini tarihe yükleyerek, devletini temize
çıkartmak istiyor.
Erdoğan, böyle yapılmadığı
takdirde“aziz milletimize de devletimize de gelecek nesillerimize
de büyük bir haksızlık etmiş oluruz” diyor.
Anlayacağınız Erdoğan, canları
münkire kılıç çalmaya değil, kendilerine yapılan
zulmün hesabını sormamaya, yapılanları
kader diye kabullenmeye, boyunlarını bıçağa
uzatmaya ve de cellatlarını sevmeye devam etmeye
çağırıyor.
Ama yine de Erdoğan insaflı davranıyor.
Alevilere “oturun oturduğunuz yerde,
yaramazlık etmeniz halinde, size yapılanlar yapılacakları
gösterir” diyebilirdi de!..
Erdoğan, kendisini kaptırdığı
konuşmasında, hükümetinin Alevileri inkara yönelik
tutumunu hatırlamış olacak ki, kusursuz ve
mükemmel oldukları iddiasında bulunmadıklarını
söylüyor.
Gelin bazı şeyleri birlikte hatırlayalım.
Erdoğan bir Avrupa ülkesine yaptığı
gezide, cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasını
isteyen Alevilere “camiler orada, ibadet etmek istiyorsanız
camilere gidin” dedi.
AKP hükümeti, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin, zorunlu din dersleri konusunda Alevi bir ailenin
açtığı davada Aleviler lehine verdiği
kararı fırsat bilip “kusuru” gidereceğine,
karara itiraz etti.
Erdoğan, cemevlerinin ibadethane olarak
tanınması konusunda kendisine bir talep gelmediğini,
gelmesi halinde Anayasa ve yasalar çerçevesinde gerekenin
yapılacağını söylüyor.
Ama aynı günlerde yaşanan bir
gelişme Başbakanı yalanlıyor.
Ankara 6'ncı
İdare Mahkemesi, cemevlerinin ibadethane olarak kabul
edilmesini yasalara aykırı buldu; hani şu Erdoğan’ın
verdiği sözü yerine getirirken içinde kalacağı
çerçeveyi belirleyen Anayasa ve yasalar uyarınca..
Cem Vakfı 2005 yılında
Başbakanlıktan, cemevlerine ibadethane statüsü verilmesini,
ibadet için bütçeden pay ayrılmasını, Diyanet
İşlerinde Alevi inanç önderlerine kadro tahsis edilmesini
talep etmişti.
Cem Vakfı
tarafından dile getirilen taleplerin doğruluğu-yanlışlığı
bir yana.
Bu talepleri
2005 yılında reddeden Erdoğan, 2008 yılının
başlarında “bize bu yönde bir talep gelmedi” diyor,
diyebiliyor!...
Ne de olsa burası
Türkiye ve bu ülkede “hafızayı beşer nisyan
ile maluldür.”
Ankara 6. İdare
Mahkemesi’nin karara gösterdiği gerekçe ise, Türk-İslam
sentezi üzerinde yükselen devletin Alevi ve Müslüman olmayan
öteki inanç sahiplerine yönelik anlayışını
ortaya koymaktadır.
Kararda, “camii
ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak
kabul edilmesi ve Alevi inancının gereği olan
ibadetin icrası için kamu görevlisi istihdam edilmesi
ve bunun için bütçeden ödenek ayrılması mümkün değildir"
denildi.
Ve tüm bunlar Erdoğan’ın söylediği
gibi masum “kusur” değil, inkar ve asimilasyon politikasının
hayata geçirilmesidir.
Bu ve benzeri gelişmeler, son dönemde
Alevilik konusunda yaşanan tartışmalar, Pir
Sultan Abdal’ın çağrısını daha yakıcı
hale getiriyor.
Canlar, inkar ve asimilasyon politikasını
güçlendirmek için değil, “münkire kılıç çalmak”
için, devlete kapılanmak için değil “yoksulun hakkın
almak” için bir araya gelmelidirler.
Bu nedenle canların yeri “Türk-İslam
Sentezi”nin değişik versiyonları, resmi ideoloji
bağımlıları AKP, CHP, DSP, MHP, DP, ANAP
olmamalıdır.
Canların yeri emekçilerin, demokrasi
ve değişim yanlılarının cephesidir.
Alevilerin AKP’nin kendilerine uzattığı
havucu reddetmeleri inançları gereğidir.
Canların, kendileri gibi, inkar ve
imha dayatılan, amansız bir asimilasyon politikasına
maruz kalan Kürtlerle daha sıkı işbirliği
içine girmeleri, her iki kesim için tarihi bir zorunluluktur.
Kürtlerin azımsanmayacak bir bölümünün
Alevi olması ise, işbirliği için olumlu şartlar
sunmaktadır.”
**
Doğrusu, Muharrem ayında büyük bir
tantana ile şişirilen AKP’nin “Alevi açılımı”
balonunun bu kadar kısa sürede söneceğini tahmin
etmiyordum.
Gerçeklerin inatçılık, yok olmama
gibi çok önemli meziyetleri vardır.
Takkiye, göz boyama “mış” gibi yapma,
gerçeklerin görülmesini geciktirebilir.
Ama gerçeğin yerini alamaz, ortadan kaldıramaz.
Bu nedenle, Alevileri sisteme yamama çabası
da, Kemalist, tekçi sistemin, farklı inançların
inkarı ve imhası üzerine kurulduğu gerçeğinin
üstünü örtemez.
Örtemeyeceği son olayla bir kez daha görüldü.
AKP’nin “Alevi açılımı” balonunun
sönmesi de, Kemalistleri Alevilerin dostu yapmaz.
Alevilerin dostları Kemalistler değil,
emekçilerdir, ülkeye demokrasi ve barış gelmesini
isteyen güçlerdir.
Ulusal demokratik hakları için mücadele
eden Kürt halkıdır.
Bundan dolayı, Aleviler, son dönemde giderek
saldırganlaşan asker-sivil Kemalistlerle saf tutmamalı,
onların karşısında yer almalıdırlar.
Yazarın önceki yazılarından:
Malumun İlami Ya da Yeni Bir Şey Yok
“Ordu
Yargı El Ele”
Anayasa
Mahkemesi Kararı Neyi Gösteriyor?
1000
İmza ve “Yabancı”lar
1000
İmzanın Önemi
Samimiyetölçer!..
Gerçekçi
Olmak Gerekirse..
İyi
Şeyler
Kürt
Çatısı
Kargalar
Bile Gülmüştür
Kemalizmi
Kurtarmak Kürtlerin İşi Değil
Ağız
Bir Kere Yanmaya Görsün
“Bir
Musibet Bin Nasihattan Evladır”
Şehitler
Günü
Kendisine
Dokunulunca
Aklına Hukuk Ve Demokrasi Gelenler
Hasan
Cemal, Çocuk ve Berekete Dair
Haydi
Şaşırt Bizi Erdoğan!..
Kara Harekatı ve Acı
Gerçeklerimiz
Türk
Medyası, Çifte Standart ve Çocuk
“Türk
Devleti İnsanlık Suçu İşliyor”
Zorlukların
Üstesinden Gelmek İçin..
Allah
Söyletiyor!.
Sevinmek İçin Erken
“Gelin
Canlar Bir Olalım”
Havuç-Sopa
ve AKP’ye Dair
“Hak
İçin Haklıdan Yana Olmak”
Sorti,
Bombalama ve Bilime Katkıya Dair..
"Müslüman
Mahallesinde Salyangoz Satmak"
"Ya
Hezar Ya Sıfır"
Erdoğan
ve Nobel
Baykal’ın
Başına Düşen Taş
Samimiyet
Sınavı-2
Türkiye
Paşalar Cumhuriyeti
PKK
Ateşkes İlan Etmelidir (*)
Tezkere
ve Kararlılık
Çıkmaz
Sokak
Olması
Gereken..
Kemalizm
İçin Kaygılanmak Kimin İşi?
Perşembenin
Gelişi
Gerginlik
Kapıda
Sözcüklerin
Önemi!..
Şeyh
Elo’nun Söyledikleri..
Bölücü
Masalları
Kıyamet
Koparken...
Anayasa
ve Kürtler
Qandil’e
Uzanmanın Ne Gereği Var?..
Çuvaldızı
Kendimize Batırmalıyız
Seçimler
ve Sonrası..
Rektörün
Tuttuğu Ayna
Öcalan
İçin Fırsat
Sular
Giderek Isınırken..
Lafla
Peynir Gemisi Yüzdürmek..
“İyi
Çocuklar”a İş Çıktı
Polis
Devleti
Papatya
Falı
İran-ABD
İlişkileri Açısından Ortadoğu
Zorlu
Süreç
Hazır
Başlamışken..
“Ne Şeriat Ne Darbe”
Malatya Katliamı ve Uğur Kaymaz
Bir
Kez Daha Birlik Üstüne
Bremen
Mızıkacıları
Şehidler Günü
Bağımsız
Kürdistan
Newrozu
Özüne Uygun Kutlamak İçin..
Malumun
İlani
Evren
Vakası ve Eli Taşın Altına Koymak
Kürtlere Ateş Etmek Serbest..
Davul
ve Tokmak
Atı
Arabanın Önüne Koymak
Milliyetçilik
Yarışı
Ben
Erdoğan Hayranıyım!..
Katil
Kim?
Zor
Günler
Samimiyet
Sınavı
Yeni
Yıl
Ankara
Kriterleri-2
Geç
Olmadan
Gelenek
“Ne
Olacak Bu Irak’ın Hali”?
Bir
Kez Daha Kerkük Üzerine
Sembol
mü?
Demokrasi
Hayalleri
Yasaklamak
Erken
Ölüm
Törkiş
İşi Demokrasi ve Sivil Çözüm!..
Her
ikisi de aynı Orhan Pamuk
“Paşalar
Cumhuriyeti”
Cadı
Kazanı
Sıcak
Günler
Başbakan’ın
TİT Aşkı
“Bayrak
Krizi”, Gerçekler ve Görevlerimiz
“Qandil
Gönüllüleri”
Enfal
Yapışık
Üçüzler
Kirlenme,
Çürüme ve Çifte Standart
Hizaya
Getirmek
Başbakan Doğru Söylemiyor
Şahinler ve Riyakarlar
Madımak
Zeytin Dalı
Yanlışta
İsrar
“İyi
Çocuk”lar Cenneti..
Filmi
Başa Sarmak
Erdoğan’ın
Sınavı
Süreç
ve Önümüze Koyduğu Görevler
Tek
Yanlı Aşk
Sadak’ın Sadakati
İpe
Un Sermek
Güneyli
Kürtlerin Büyük Sınavı
Kansere
Razı Etmek İçin Ölümle Tehdit Etmek
Acaba
Öyle mi?
Halepçe
Olayları Neyi Gösteriyor, Neyi Gerektiriyor?
“Çeteler
Cenneti”
Arapsaçı
Söyleyemediklerim
ve Yapmadıklarımız..
Buzdağının Ucu (Mu?)
Aynaya
Bakmak
Saygı
Mı? Özgürlük Mü?
Militarizm
Ve Çürüme
Yavaş
Ama Emin Adımlarla İlerlemek...
İspanyol
General Ve Ağca
Gel
De Niyazi Usta’yı Anma
MGK’nin
Yeni Yıl Hediyesi..
Hazırlıklı
Olmak
Gündemimizin
Değişmeyeni..
Fırıldak
15
Aralık Seçimleri ve Olası Sonuçları
Biz İşimize Bakalım-2
Demokrasi
ve Ortadoğu
İyi
Asker
Ayna
Tutmak
Alışmakta
Fayda Var
Üçüncü
Ses
“Uzun, İnce Bir Yol”
3
Ekim, 15 Ekim ve Protokol
3
Ekim Sonrası..
Çürüme
Ne
yazmalı?
DİSK
Zorlu
Süreç ve Görevler
Yoğurdu
Üfleyerek Yemek!..
Kim(ler)in
kafası Karışık?
Başbakan
Samimi Olmak İstiyorsa…
"Emrin
Olur"
Sorun
Kürt aydınları mı?
Ülkenin
Gerçek Efendileri
Maksat “Terörün Kökünü kazımak”sa...
Londra Ve Kerkük
“Hukuk Herkese Lazım”
Aydınların Çağrısı ve Geçmişi
Hatırlamak
Cellad Çağrısı
Eşik Aşındırmak
Rüzgarı Arkaya Almak İçin
Gaf
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak
Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar û Newroz
AB Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|