Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç
verdi?
Kemal Burkay
5 Kasım’daki Bush-Erdoğan görüşmesinin ne
sonuç verdiği hala tartışılıyor.
Erdoğan, ”istediklerimizi aldık,” dedi. Karşıtlarının
bir bölümü ise onun eli boş döndüğü görüşünde.
Peki sonuç gerçekte ne?
Malum, Bu görüşme öncesi, sınır bölgesindeki
son kanlı eylemler ve sekiz askerin esir alınması
bahane edilerek Türkiye’de çok kazan kaynatıldı.
Ordunun PKK’ya karşı geniş bir sınırötesi
operasyon yapması, hatta PKK ile yetinmeyip ona destek
verdiği, yataklık ettiği ileri sürülen Kürdistan
Bölgesel Yönetimi’nin cezalandırılması; bundan
da öte, bölgenin işgali ve ilhakı çağrılarıyla
ortalık velveleye verildi, toplum kışkırtıldı.
Zaten çoktan beri sınıra yığılmış
ordu bugün yarın harekete geçecekmiş havası
verildi. İç kesimlerde operasyonlar yoğunlaştırıldı.
Erdoğan da bu havaya hızla uyum sağlayarak
yalnız Kürtlere değil, ABD’ye de meydan okudu. ”Nerde
inceyse ordan kopsun!” dedi. ”Kimseden izin alacak değiliz,”
dedi ve ABD’nin onbinlerce kilometre öteden gelip Irak’ı
işgal etmiş olmasını örnek gösterdi…
Ne var ki bu iş öyle lafla atıp tutmak kadar kolay
değildi. ABD eğer bölgeye petrol için gelmiş,
saddam rejimini devirmiş ve orada dört yıldır
savaşıp duruyorsa, bunca can kaybını ve
yüzmilyarlarca doları gözden çıkarmışsa,
öyle kolayca da çekip gitmezdi. Güney Kürdistan ise en sakin,
gelişen, örnek gösterilen bölgeydi. Türkiye veya İran
tarafından işgali, burayı da ateş topuna
çevirir, ABD’nin bütün planlarını altüst eder ve
belki de Irak’tan apar topar çekip gitmesine yol açardı.
Bu ise ABD bakımından, tüm Ortadoğu’dan çekilmek
ve bölgeyi, en azından bir bölümüyle El kaide ve Hamas
türünden radikal İslamcı güçlere, diğer bölümüyle
ise İran etkisine terk etmek olurdu.
ABD’nin bunu göze alması beklenemezdi. Sonuç olarak
Türkiye’nin güney Kürdistan’ı tümden işgali veya
geniş boyutlu bir operasyon için ABD’nin yeşil ışık
yakmayacağı belliydi. Bush yönetimi, Güney Kürdistan’ı
riske sokmayacak bir uzlaşma zemini arayacaktı ve
bunu yaptı.
Nitekim, görüşmeden hemen önce, ABD’nin ve Kürdistan
Bölgesel Yönetimi’nin çabaları sonucu PKK 8 askeri serbest
bıraktı. Bu, ortamı biraz yumuşattı,
Bush’un da Erdoğan’ın da elini güçlendirdi. Bush,
becerikli bir tarzda Erdoğan’ı ve yanındakileri
övgüye boğdu. ”PKK teröristtir ve ortak düşmanımızdır”,
dedi. Ve öyle anlaşılıyor ki, PKK ile ilgili
olarak ABD’nin vereceği istihbarata ve göstereceği
hedeflere yönelik olarak Türkiye’nin nokta operasyonu yapması
konusunda uzlaşmaya varıldı.
Görüşmeden beklenen de buydu. ABD’nin PKK’ya terörist
demesi yeni değil, en azından 15 yıllık
bir geçmişi var ve o zamandan beri onlarca kez tekrarlanmış
bir söylem. Burada yeni olan ”ortak düşmanımız”
demesi… Türk tarafı bunu önemsemiş olsa da, aslında
bu da pek yeni sayılmaz. Çünkü ABD geçmişte PKK’ya
terörist demekle kalmamış, ona karşı tutumunu
birçok kez pratiğe de dökmüştü. Örneğin Öcalan’ı
dünyada barınamaz hale getirip, kendi eliyle yakalayıp
Türkiye’ye teslim eden de aynı ABD..
Tüm atıp tutmasına rağmen, Erdoğan’ın
istediği de aslında böylesi bir uzlaşı
idi. AKP, zaman zaman savaş kışkırtıcıları
ile şovenizm yarışına girse bile, onların
aynı zamanda kendi kuyusunu kazdığının
farkındaydı. Bu işi, bir savaş batağına
girmeden atlatmak işine gelirdi..
Öte yandan, generallerin bile savaş batağını,
böylesi bir çılgınlığı tümden göze
almış olduklarını sanmıyorum. Kanımca
Büyükanıt da ABD’nin böyle bir işgale ve geniş
boyutlu operasyona yeşil ışık yakmayacağından,
yani birilerinin kendisini tutacağından emindi.
O denli pervasızca savaş naraları atmasının,
”tutmayın beni!” demesinin nedeni bu olsa gerek…
Sonuç olarak, Erdoğan’ın ABD gezisinin ardından
operasyon balonunun gazı büyük ölçüde alındı,
hükümet rahatladı. Kışkırtıcılar
geri adım attılar. O kadar ki Baykal şoveni,
Erbil seferi olmayınca, -kendisinin de olmayacağını
bildiğinden kuşkum yok- şimdi farklı ve
sözde barışçıl taktikler öneriyor.
Böylece, sanki 5 Kasım akşamı veya 6 Kasım’da
başlatılacakmış gibi iç ve dış
kamuoyunu geren operasyon gürültüsü, 5 Kasım’ın
ardından, tümüyle sönmese bile, gevşeyiverdi. Tümüyle
sönmesi ise beklenemez. Nitekim çok geçmeden General Büyükanıt
düzenlediği basın toplantısında, ortamı
yeniden ısıtmaya çalıştı ve ”operasyon
için hükümetten karar bekliyoruz,” dedi.
DTP’ye karşı bir cadı avı kampanyası
Öte yandan, son günlerde operasyon gürültüsü azalırken,
medya kendine yeni görevler bulmakta gecikmedi. Bu kez özellikle
DTP’ye karşı yürütülen Mc-Chartist kampanyaya hız
verildi. Sekiz askerin serbest bırakılmasında
rol oynayan DTP’li üç milletvekili hedef tahtasına kondular.
Bunlardan Fatma Kurtulan’ı, eşinin bir PKK partizanı
olmasını gerekçe gösterip, suçun şahsiliği
gibi temel bir hukuk ilkesini de bilmezden gelerek, ihanetle
suçluyorlar. Ahmet Türk’ün 1993 yılında, Bekaa’daki
basın toplantısı sırasında çekilmiş
resimleri de, MİT’in ve Genelkurmay’ın kilerinden
çıkarılıp, yeni bir matahmış gibi,
”bu resim DTP’yi kapatır” manşetleriyle yayınlandı.
Bunu DTP kongresi üzerine estirilen fırtına izledi.
Atatürk fotoğrafının asılmamış
olması, istiklal marşının okunmaması
skandal olarak gösterildi.
Türk medyasının DTP’ye karşı yürüttüğü
bu cadı avına Büyükanıt’ın tehditleri
eşlik ediyor. ”O partinin adını bile duymak
istemiyorum,” diyor. Savcılar zaten dava açmada yarış
halindeler, Başsavcılık ise harıl harıl
belge topluyor…
Baylarımız, bir kez daha, hukuk ilkeleri bir yana,
kendi göstermelik yasalarını da kabaca çiğnemekten
geri kalmıyorlar. Ne yapacaklar, DTP’yi kapatacaklar
mı? Şimdiye kadar çok parti kapadılar da ne
oldu? Sınırötesi operasyonlar gibi bu parti kapatma
yöntemi de artık laçka olmadı mı?..
Ya sekiz askerin, PKK tarafından serbest bırakılmalarının
ardından, bizzat Başbakan Yardımcısı
tarafından suçlanmaları ve askeri savcılıkça
sorgulandıktan sonra apar topar tutuklanmaları?
Belli ki militarizm için bu gençlerin hayatları bir hiç,
onlar ölmek ve öldürmek için cepheye gönderiliyor. Rejimin
sahipleri, onların sonuna kadar dövüşüp ölümü seçmemiş
olmalarını affedemiyorlar. Teslim olmaları
kanlarına dokunuyor… Bu olay bile tek başına,
Türkiye’deki sistemin acmasızlığını,
gayri insaniliğini ortaya koymaya yetiyor.
Aynı şoven, iflah olmaz Baykal
Ya Deniz Baykal’ın, Erbil seferinin mümkün olmayacağı
somut olarak ortaya çıktıktan sonra sergilediği
yeni tavır? Ne diyor Baykal: ”Sorun sadece operasyonlarla,
askeri yöntemlerle çözülmez. Güney’e su verelim, yeni kapılar
açalım, orayı etkilemek için, yerel Kürtçeyle de
yayın yapan yeni televizyon ve radyolar açalım,
oradan binlerce öğrenci getirip okutalım. Barzani’nin
yaptığını biz neden yapmayalım?..”
Bazıları Baykal’ın sözlerini sürpriz ve şahinlik
politikasından bir dönüş gibi yorumladılar.
Oysa o aynı Baykal, aynı şoven, aynı Kürt
düşmanı. Dün Kürtleri sopayla, tehditle terbiye
etmek, dize getirmek istiyordu, şimdi de havuç uzatıyor.
Amacı, burdaki Kürt asimilasyonu ile eşzamanlı
olarak sınırın öte tarafını da asimile
etme, Türk sömürgeci rejiminin işine yarar kadroları
yetiştirme…
Kürt halkı, en başta da Güney Kürdistanlı
liderler uyanık olmalı. Ekonomilerini bir an önce
Türkiye veya İran ipoteğinden kurtarıp kendi
ayakları üstüne oturtmasını öğrenmeliler.
Bir su deposu olan Kürdistan’ın başkalarının
suyuna zaten ihtiyacı yok. Kürdistan’da Kürt diliyle
ve İngilizce eğitim yapan birkaç tane üniversite
var ve yenileri de açılıyor. Kürt diliyle yeterince
TV ve radyo kanalı da… Biz hadi neyse, mecburen bu ülkede
ve Türkçe okuyoruz, pek çok hakkımız gibi eğitim
hakkını da henüz kazanamadık; ya Güneyli kardeşlerimiz,
Türk ırkçısı ve faşist yetiştirmek
için mi Türkiye’nin üniversitelerine öğrenci gönderecekler?..
Yazarın önceki yazılarından:
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|