PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

DTP’ye yönelik kapatma davası

Kemal Burkay

Beklenen oldu, Yargıtay Başsavcılığı, DTP ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne kapatma istemi ile başvurdu.

Başsavcı bu işte geç bile kaldı! DTP kapanmayı hak ettiği için değil elbet. DTP bunu hak edecek bir şey yapmamıştı. Zaten çoktan beri, Öcalan’a ayak uydurarak Kürt halkının temel istemlerini bir yana bırakmıştı. Üniter devletçi, tek bayrakçı, tek ulusçu, hatta tek dilci olmuştu. (Türkçeyi tek resmi dil olarak benimsemişti.) DTP’liler, seçim öncesi “Türkiye’ye verilmiş sözümüz var” diyerek, “ayrılıkçılığı” reddederek, seçim sonrası Bahçeli gibilerinin yanına koşturup elini sıkma şerefine ulaşarak, kendilerini kabul ettirmek için her şeyi denediler. Yemin töreni sırasında da bazılarının korktuğu geçmişteki türden yaramazlıkları yapmadılar.

Öyleyse sorun nedir? Sistemin sahiplerinin, düzen partilerinin, generallerin ve de Türk medyasının, sözde Kürtleri temsil ettiği söylenen böyle bir partiyi öpüp başlarına koyması gerekmiyor muydu?

Ama hayır. DTP’nin bu denli hizaya gelmiş olması yine de yetmedi. Belli çevreler, özellikle de militarist kesim ve onun dümen suyundakiler, ortamı germek için her şeyi yaptılar. Çünkü yumuşama onların işine gelmezdi.

Öncelikle DTP’liler PKK’ya terörist, Öcalan’a terörist başı demek için zorlandılar. Oysa DTP’liler bunu yapamazlardı. Ayrıca, eğer sorun silahların susması ise, yolu bu değildi. Silahlar karşılıklı susturulabilir, Kürt sorununun çözümü için diyalog süreci başlatılabilirdi. DTP de bunu istemekte. Ama Türk devletinin yıllardır ısrarla bundan, diyalogdan ve barışçı bir çözümden kaçındığı malum.

Rejimin amacı üzüm yemek değil, bağcı dövmek. Bu nedenle DTP’yi köşeye sıkıştırmak için, bu “PKK’ya terörist de!” nakaratının yanı sıra, MİT’in ve Genelkurmay’ın kilerinden, sakla samanı gelir zamanı misali, DTP’liler aleyhine arşivlenmiş bilgi ve belgeler, bir psikolojik harekat ve dezenformasyon eşliğinde piyasaya sürüldü.

Sömürgeci ve militarist Türk rejimi geçmişte yaptıklarını tekrarlıyor. 1990’lı yılların başından, yani HEP’in kuruluşundan bu yana bu oyunu pek çok kez izledik. Kürtlerin örgütlediği çok sayıda legal partinin yaşamasına fırsat verilmedi. Bunların ilki HEP’ti. HEP’in kuruluşunda PKK’nın hiçbir katkısı olmamıştı. HEP, CHP’den ayrılan milletvekilleri, kimi sendikacılar ve PKK dışındaki sosyalist ve demokrat Kürt kesimlerinin ortak katkısıyla kurulmuştu. Bizim, yani Kürdistan Sosyalist Partisi’nin de bu girişimde epeyce payımız vardı. Aslında hem fikir planında, hem pratikte biz başlatmıştık. PKK ise aksine, onu kendisine karşı bir girişim saymış, ihanetle suçlamıştı.. Ama PKK sonradan HEP’in içine sızıp onun demokratik yapısını bozdu, çığırından çıkardı ve kapanmasına neden oldu.

Daha sonra kurulan partiler de, şimdi Türk medyasında adeta koro halinde ifade edildiği gibi, tamamı PKK yönlendirmesinde değildi. Örneğin DDP, DBP ve DKP... Ama bunlar da, PKK etkisinde olan DEP, HADEP ve benzerleri gibi rejim tarafından kapatıldılar. Şimdi sıra DTP’de...

Rejim bu partilerden hiç birinin uzun ömürlü olmasına, kök salmasına, gereği gibi kurumsallaşıp kitleselleşmesine fırsat tanımadı. Parlamentoya girmelerine binbir engel çıkardı, girebilenleri oradan zindana gönderdi. Legal bir muhatap arayışında değildi zaten. Kürt hareketinin legal, barışçı bir kanalda gelişip serpilmesindense dağa yönelmesini tercih etti. Böylece onu suçlamak, ezmek çok daha kolay olurdu. Bugün de yaptığı budur.

DTP hakkında kapatma davası açılmasına basındaki demokrat kalemler haklı olarak tepki gösterdiler, bunu yanlış buldular. Ama söz konusu yazarların tepkilerinde, ilgimizi çeken bir yan var. Hemen tümü bundan dolayı aynı zamanda DTP’yi suçluyorlar; onun, yaptığı yanlışlarla, hatta bile bile buna yol açtığını, DTP’nin adeta kapanmak istediğini söylüyorlar. İşte bu haksızlık! DTP’nin sevapları günahları bir yana, kendisini kapatmak için yaptıkları nedir ve bir kapatma davasına hedef olmamak için daha yapması gereken nedir?

DTP’nin son kongresinde yönetimin değişmiş olması bu gerekçelerden biri. Yani Ahmet Türk, Aysel Tuğluk gibi “güvercinler” gitmiş de Nurettin Demirtaş ve Emine Ayna gibi “şahinler” gelmiş... Ne var ki saldırı daha kongre öncesinde, üstelik güvercin sayılan Ahmet Türk ve Tuğluk’a yönelik olarak başlamış, haklarında davalar açılmıştı. Aslında kongre olsa da olmasa da, yönetimde kim olursa olsun, tezgaha konmuş bir saldırı kampanyası, bir psikolojik harekat vardı ve yürüyecekti.

Nurettin Demirtaş’a yöneltilen şahinlik suçlamasının başlıca gerekçesi ise, onun bir konuşmasında AB Kopenhag Kriterleri’ni Kürt sorununun çözümü bakımından yetersiz bulması. “Kürtler bir halktır ve bireysel haklar Kürt sorununu çözmeye yetmez, kollektif haklar tanınmalı,”demesi.. Peki bunda şahin olarak nitelenmek için ne var? Bir Kürt politikacı böyle düşünemez mi?

Aslında Demirtaş, Kopenhag Kriterleri’nin çerçevesini bireysel haklardan ibaret sanırken, böyle sanan pek çok kişi gibi yanılıyor. Türk rejimi de böyle göstermeye çalışıyor ama, Kopenhag Kriterleri etnik gruplar ve azınlıklar için anadilde eğitim, kendi okullarına sahip olma, kendi partilerini kurabilme, yönetime katılma gibi kollektif hakları da içeriyor. Hatta bu haklar, ilgili azınlığın veya etnik grubun durumuna göre, kültürel ve coğrafi özerkliğe kadar uzanıyor...

Buna rağmen, bize göre de, Kopenhag Kirterleri Kürt sorununun çözümünde yetersiz kalır.

Türk tarafı 150 bin Kıbrıs Türkü için Kopenhag Kriterleri ile yetiniyor mu? Değilse, 20 milyon Kürtten bireysel kültürel haklarla veya Kopenhag Kriterleri’nin çerçevesiyle yetinmesini istemek nasıl bir mantıktır?

Ayrıca Kopenhag Kriterleri’ni yeterli bulmuyor, veya özerklikten söz ediyor diye nasıl bir Kürt partisi suçlanabilir?

Görülüyor ki Türk medyasındaki kimi demokrat yazarlar bile Kürtlerin “iyi Kürt” olmaları için hiçbir şey istemeyecek, tüm haklarından vazgeçecek kadar bonkör olmalarını şart koşuyorlar! Bu da “Türk işi demokratlık” olsa gerek..

Sonuç olarak DTP, Türk devletinin hoşuna gidecek ne yapsa yaranamayacaktı. Militarist rejim böylesi hizaya gelmiş partilere bile güvenmiyor, Kürtleri sahnede istemiyor. Daha doğrusu hiç Kürt istemiyor. Onun sloganı “Ne mutlu Türküm diyene!”

Bu nedenle söz konusu legal partileri yaşatmamakta kararlı. Onları Anayasa Mahkemesi kapatmasa bile Öcalan’a kapattırıyor. Öcalan’ın, yakalandığı günden beri derin devlet güdümünde, PKK’nın yanı sıra söz konusu legal partiler ve kurumlarla adeta lego oynar gibi oynadığı, onları yaz boz tahtasına çevirdiği malum. Nitekim, DTP’ye yönelik salvolar da önce ondan geldi, kongredeki yönetim değişikliği böyle oldu.

Aslında bu, Öcalan’ın değil, Türk derin devletinin Kürt hareketiyle ve aynı zamanda Türk halkıyla oynamasıdır. Öcalan bu oyunda sadece bir figüran... Türk medyası, özellikle de sözünü ettiğimiz demokrat kalemler bunun farkında değiller mi?. Değillerse yazık! Ama farkında oldukları halde kendi devletlerine, “kutsal kurumları”na bir şey diyemiyor da DTP’ye yüklenme kolaylarına geliyorsa, bu da ayıp...

Bu işte Kürtlerin de kusuru yok mu? Elbet var, hem de epeyce var. Kürt ulusal hareketinde hala ağırlıklı bir kesimin, Öcalan’ın ve PKK’nın izinden gitmesi bir trajedidir. Özellikle Öcalan yakalanıp rejime teslim olduğu, Kürt halkının tüm temel istemlerini bir yana bıraktığı günden beri, PKK’nın Öcalan’ın önderliğini reddetmesi gerektiğini biz herkesten çok söyledik. Ne yazık ki PKK bunu yapamadı. Aynı şey DTP için de söz konusu, o da Öcalan ve PKK ile arasına mesafe koymalıydı.

DTP ve benzerleri eğer rejimin elinde oyuncak olmak istemiyorlarsa bunu yapmalılar. Kürt halkını temsil iddiasıyla ortaya çıkan her örgüt, temel ulusal istemleri kararlılıkla savunmalı, başı dik durmalı. Geri adımın, teslimiyetin sınırı yok. Bu kaygan zemin kişileri de örgütleri de dibe kadar götürür.  

Bir noktaya daha değinmeliyim: AKP yönetimi ve bu arada Başbakan Erdoğan, DTP’nin kapatılmasına karşı olduğunu söylüyor, bu yöntemi antidemokratik buluyor. Bu tutum elbette olumlu. Ama bunu söylemek yetmez. Parti kapatmayı kolaylaştıran hükümleri yasalardan temizlemek gerekir. Siyasi Partiler Kanunu’nu bir an önce bu tuzaklardan arındırmalı. AKP’nin bunu yapmaya gücü var. Eğer yapmıyorsa sözlerin bir anlamı yok.

Yazarın önceki yazılarından:

Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
 
PSK Bulten © 2007